Bu gece Regaip Kandili

1 Haziran 2011

Recep ayının ilk cuma gecesine “Regaip Gecesi” denilir. Bu gece, Hz. Peygamber’in bazı özel lütuflara ve yüksek ilahi tecellilere erdiği kanaatiyle kutlanmaktadır. Gerçekte Hz. Peygamber, herhangi bir geceye, ötekilerden ayrı bir özellik vermemiştir. Ancak ileriki çağlarda bazı zahitlerin kutlamasıyla bu geceler kamunun geleneği olmuştur. “Kullar, Allah’ı nasıl bilirler ve O’ndan ne umut ederlerse Allah onlara öyle tecelli eder.” Bütün müminlerin Allah’a yöneldiği, el açıp yalvardığı bu gecelerde yüce Allah, kullarının yönelişini yanıtsız bırakmaz. Çünkü hadis-i şerife göre kul O’na bir karış yaklaşsa O, kula bir kulaç
yaklaşır. Kul O’na yürüyerek gitmeye çalışsa O, kula koşarak gelir. Yüce Allah kuluna yakınlığını şöyle vurgulamıştır: “Kullarım, sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versin(benim çağrıma uysun)lar, bana inansınlar ki, doğru yolu bulmuş olalar” (Bakara: 186).

Hz. Peygamber de “Günahtan tövbe eden, günah işlememiş gibidir” buyurmuştur. Allah’ın Resulü, “Allahım, senin bağışlaman, benim günahlarımdan boldur. Senin rahmetin (acıman, esirgemen), benim eylemimden daha önemlidir. Ben yaptığım ibadetlerden çok senin rahmetine güvenirim” şeklinde dua edilmesini öğütlemiştir. Allah’a tövbe edip O’ndan af dileyenin sıkıntılarından, bunalımlarından kurtulacağını, ummadığı yerden rızıklandırılacağını buyurmuştur. Şeyh Sadi’nin Gülistanı’nın önsözünde belirttiği üzere bir nefes alışverişte Tanrı’nın bize iki nimeti var: Zira nefes alma oksijen götürerek hayatı uzatır, nefes verme bozuk havayı bedenden atarak insanı rahatlatır. Demek ki bir tek nefeste Tanrı’nın bize iki nimeti var. Kim bu kadar nimete teşekkür görevini yerine getirebilir ki? Hz. Peygamber günahın, insan ruhunu bunalımlara huzursuzluklara sokacağını, bunun ilacının da tövbe ve istiğfar olduğunu belirtmiştir: “Hastalığınız günahlarınız, ilacı da tövbe ve istiğfardır.”
Her zaman Allah’a yalvarmalı, özellikle bir hata yapınca hemen abdest alıp iki rekât namaz kılarak şöyle istiğfar etmelidir: “Özünden başka tanrı olmayan, diri yaratıklarını gözetip kollayan, keremi sonsuz Allah’tan af ve mağfiret dilerim. Canına yazık eden, ölümü ve yaşamı elinde bulunmayan aciz bir kul olarak Allah’a tövbe ederiz. Bizi affedip bağışlamasını dileriz.” Kutsal zamanlar, insanların birbirlerine yaklaşmalarına, kardeşlik duygularının güçlenmesine vesiledir. Şu seçim ortamında siyasal partilerin propagandaları yüzünden toplum geriliyor. Liderler meydanlarda birbirlerine söylemediklerini bırakmıyor. Tabii onların böyle ölçüsüzce hakaretleri, parti yandaşlarını da birbirlerine karşı geriyor. İşte bu gerilimlerden kurtulmanın, dostlukları yeniden kurmanın vaktidir bu mübarek zamanlar. Biz birbirimizi seversek Allah da bizi sever. Sevgiden huzur, dostluk, bereket doğar. Sevgi kardeşlik çiçekleri bitirir. Ne mutlu yaratanı sevdiği için yaratıkları sevenlere. Ne mutlu Allah’a içtenlikle yalvaranlara.

Devamını Oku

Kur’ân’da “Hac ayları 3’tür” diye bir şey yok

31 Mayıs 2011

SORU: Evde tek başıma namaz kılarken başımı örtmesem olur mu? Kısa kollu gömlekle kılabilir miyim? Kur’ân’da “hac ayları üç” diye yazmasına rağmen uygulamada Kurban Bayramı zamanında hac yapılmaktadır. Diğer

2 ayda neden yapılmıyor? Bir aya sıkıştırılınca insanlar eziyet çekiyor. Bizler diğer 2 ayda hac farizasını yerine getirmeyi düşünüyoruz.

CEVAP: Kadının evde tek başına namaz kılarken Kur’ân’da baş örtme şartı yoktur. Baş örtme veya örtünme yabancı erkeklere karşıdır. Allah’tan başı örtmenin ne anlamı olabilir? Zaten yaratan Allah, örtsen de görür, örtmesen de... Ancak örtünme namaza saygı anlamındadır. Saygısızlık söz konusu değilse evde tek başına ille örtünmek gerekmez. Umumi yerlerde kadının başını, el, ayak, yüz hariç her yanını örtmesi Kur’ân ve hadisin buyruğudur.

Hac ayları meselesine gelince, bunu bir iki aklı evvel ortaya attı. Kur’ân’da “hac ayları üç aydır” diye bir ifade yok. Hac ayları var. Bu aylar hacca hazırlık ve yola koyulma zamanlarıdır. Araplar bu ayları güvenli saymışlar, yollarda saldırma yasağı koymuşlardı. İşte hacca güvenle gidilecek zamanlar o üç aydır. Ama haccın kendisi, Peygamberimizin açık ve net ifadesine göre Arafat’ta durmadır. Bütün hacıların birlikte Arafat’ta durup dua etmeleri. Peygamberimiz “Hac Arefedir” buyurmuştur. Zilhicce ayının 9’uncu gününde bir dakika olsun Arafat’ta durmayanın haccı olmaz. Pratiği olmayan, hiç kimsenin kabul etmeyeceği ütopyalarla uğraşmanın yararı yoktur, sadece kafa karıştırır. Ama siz Arafat günü değil de istediğiniz gibi hac yapmak istiyorsanız yapın. Arafat’ta kendi başınıza mı duracaksınız? Orada kendi başınıza mı dua edeceksiniz? Çünkü kimse sizinle beraber gelip Arafat’ta vakfe yapmaz.

Devamını Oku

Önemli olan kalp temizliğidir

30 Mayıs 2011

SORU: 14 yıldır bayan kuaförlüğü işini yapıyorum. Bu mesleği yapmamda bir günah var mı? Kazandığım para helal mi? Oruçluyken mesleğim gereği bayanların saçına dokunuyorum. Orucum bozuluyor mu? (Turgut Ceylan)
CEVAP: Kalbini temiz tutarsan kazandığın helaldir. Ama için bozulursa haram olur. Bu gibi şeyleri kendi kalbine danışsan daha iyi olur. Burada şu fıkrayı yerinde olur: İki kardeş varmış, ikisi de ermiş. Biri dağ başında yalnız yaşar, öteki kentte kadın ayakkabısı yapıp satarmış. Dağdaki kardeş temmuz ayı içinde kardeşini görmek üzere yola çıkar, giderken de kentin sıcağında çalışan kardeşine hediye olmak üzere bir bez torbaya kar doldurup götürür. Dükkâna varınca ayakkabıcı kardeşin hoş beş eder. O sırada içeriye bir bayan gelir. Ayakkabı ölçüsü verirken dağdan gelen ermiş, kadının bacaklarını görür görmez elinde tuttuğu torbadaki kar erimeye başlar. Ayakkabıcı kardeş der ki: “İşte asıl önemli olan böyle yerlerde kalbini korumaktır. Yoksa dağın başında yalnız yaşarken kalbi muhafaza etmek kolaydır.”

*****

Secde-i sehiv

SORU: Şafii olmama rağmen bilmediğimden Hanefi gibi secde-i sehiv yapıyorum. Çok araştırmama rağmen doğrusunu öğrenemedim. Sizin bir yazınızda Şafii’ye göre secde-i sehvin ayrı yapıldığını okudum. Aklıma takılan şu: Tahiyyat okuduktan sonra selam vermeden 2 defa “subhane rabbiyel ala” diyoruz, yeniden tahiyyat okumuyoruz. Salli barik okuyup öyle selam vermemiz gerkmez mi? Hanefiler selam verip tahiyyat, salli barik okuyup böyle secde-i sehvi tamamlıyor. (Eda Kaya)

Devamını Oku

Yorum insanın doğasında var

29 Mayıs 2011

SORU: Ayetler neden farklı yorumlanıyor? Bu yüzden bizler de karmaşa yaşıyoruz. Örneğin apdestle ilgili ayet sizin yorumunuza göre ayaklar yıkama organı değil, diğer yorumlara bakıldığında tam tersini savunanlar var. Kolaylaştırılmış uygulama her ne kadar hoşuma gitse de bu çelişkilerden dolayı tereddütler yaşıyorum. Peygamber efendimizin bu konudaki uygulaması neydi? (İlter Gökcan)

CEVAP: Türkiye’nin kaç tane anayasası var? Bu anayasanın maddeleri değişik şekilde mi yazıldı, yoksa hepsi Türkçe mi? Neden Anayasa Mahkemesi aynı maddede bir kez şöyle karar veriyor, öbür kez böyle? Neden Danıştay üyeleri aynı kanunu bir kez şöyle anlıyor bir kez böyle. Yorum insanların doğasında var. Peygamber döneminde saf iman vardı, ihtilaflar yoktu. Siyasi bölünmeler yoktu. Ama Peygamber’den sonra siyasi çekişmeler ve bunların etkisinde oluşan fırkalar Kur’ân’ı kendi konumlarına ve görüşlerine gelecek biçimde yorumladılar. İşte farklı görüşler ve yorumlar böyle ortaya çıktı. Yorum olunca insanın düşüncesi karışır ama düz mantıkla yapılan açıklama yorum değildir. Arapça’yı bilen her izan sahibi yoruma kaçmazsa Kur’ân’ı aynı şekilde anlar. Peygamber sahabilerinin anladığı gibi anlar. Peygamberimiz ayaklarını hem mesh etmiştir hem de zaman zaman yıkamıştır. Bazen de giydiği çoraplar veya sandaletler üzerine mesh etmiştir. Bunun ayrıntılı açıklaması için “Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri” adlı eserimde Maide Suresi’nin 6. ayetinin tefsirine bakmalısınız.

*****

Tespihin kendisi bidattır

Devamını Oku

Gece namazları iki rekâtlıdır

28 Mayıs 2011

SORU: İkindi ve yatsı namazlarının ilk
4 rekâtında 2. rekât sonunda oturduğumuzda ettehiyat ve salli ala+salli barikler, 3. rekâtta subhaneke+besmele+fatiha+sure, 4. rekâtta besmele+fatiha+sure okunması gerektiğini,
4 rekât farzlarda birinci oturduğumuzda sadece ettehiyyatu, 3. ve 4. rekâtlarda sadece besmele+fatiha okunması gerektiğini namaz hocası kitaplarında okudum. Sanki sünnetlerde daha fazla, farzlarda daha az sure ve dua okuyoruz gibi geliyor bana. Bu durumu açıklar mısınız? (Mehmet Gökçen)

CEVAP: Hz. Peygamber sünnet namazları ikişer ikişer kılardı. Her iki rekâtın sonunda duaları okur, selam verirdi. Tabii onun, namazda kendisine salat okuması, “Allahım, Muhammed’e salat et” demesi makul değildir. O, oturuşlarda çeşitli dualar etmiştir. Özellikle ikindi ve yatsının sünnet namazlarını ikişer ikişer kılmak sünnettir. 4 rekât kılanlar da ilk 2 rekât sonunda duaları okuyunca sanki 2 rekâtta bir selam vermiş olurlar. Tabii dualar okununca geriye sadece selam vermek kalıyor.

Selam vermeden kalkanlar yeni bir 2 rekâta başladıklarından dolayı subhaneke okurlar. Ama öğlenin ilk sünneti kimi rivayetlere göre Peygamber tarafından 4 rekât kılınmıştır. Bunun için bu sünnetin ilk oturuşu farzın oturuşu gibidir. Ama ikişer kılmak daha efdaldir. Farzlara gelince bunlar da vaktiyle ikişer rekâttı. Fakat Medine döneminin ortalarında öğle, ikindi ve yatsının farzları dörder kılınmaya başlanmıştır. Kur’ân’da geçmeyen bu namazlar Peygamberimizin ictihadıyla sabittir. Peygamberimiz bunları böyle kıldırmıştır. Ama asıl Kur’ân’da emredilen gece namazları (akşam, gecenin ortasındaki teheccüd ve sabah namazları) 2 rekâtlıdır. Sadece akşam 3 rekâtlı kılınmıştır. Namazların ikişer rekâtlı olduğu, Nisa Suresi’nin 102. ayetinden anlaşılmaktadır.

Devamını Oku

Bir anneye tavsiyelerim...

27 Mayıs 2011

Henüz talebeyken nefsine yenik düşüp gayrimeşru bir çocuk yaptığını ve doğumun ardından tanımadığı bir aileye verdiğini yazan okurum daha sonra evlendiğini belirtiyor. Ancak şeytana uymaktan ötürü tövbeler ettiğini ve yüzünü dahi görmeden verdiği çocuğunun özlemini çektiğini, bu yüzden istiharelere yattığını belirtiyor. Ne yapması gerektiği hakkında tavsiyede bulunmamı isteyen okuruma cevabım şudur: Bulunduğunuz şartlar, çocuğunuzu bir başkasına vermeye zorlamış. O hanım da alıp gitmiş. Büyütmüş, belki de okutmuş.

Aradan kaç yıl geçti bilmiyorum. Onu bulsanız bile eğer durumu iyi ise hiç dokunmayın. Kimseye de bir şey söylemeyin. Çünkü çocuğunuzun psikolojisini bozarsınız. Onun için hiç iyi olmaz. Çocuk kendisinin nikâhsız bir ilişki ürünü olduğunu öğrenirse ruhen sarsılabilir, eziklik hissedebilir ve yıkılabilir. Ona bunu hissettirmeye hakkınız olmadığı kanısındayım. Ama çocuk iyi durumda değilse, iyi yetiştirilmiyorsa o zaman hukuki yolları deneyip çocuğunuzu alabilirsiniz. İstihare rüyaya yatmak şeklinde değildir. İki rekât namaz kılıp ardından istihare duasını okumak ve Allah’tan hayırlısını dilemektir. İşte o anda içinize doğan ağırlıklı düşünce hangisi ise o hayırlıdır. Bu şekilde istihare yedi kez yapılır. Allah yardımcınız olsun.

Ramazan fetvacıları

SORU: Kulak damlası orucu bozar mı? Ramazan ayında fetva verenler neden Kur’ân’dan ayet değil de hep şu hadis bu hadis diye örnek gösteriyorlar? Piyasada bir sürü dua kitabı var. Ancak içeriklerine baktığımda hep “şu dayı bu kadar, şu duayı bu kadar okuyacaksın” diyor.

Devamını Oku

Abdullah isminin varlığı

26 Mayıs 2011

SORU: Peygamberimizin babasının adı Abdullah’tı. “Allah’ın kulu” anlamına geliyor. Peygamberimizden önce bu toplum putperest olduğuna göre Abdullah isminin varlığını açıklar mısınız? (Utku Soluker)

CEVAP: Hz. Muhammed’in yetiştiği toplum dinsiz, ateist değildi. Allah’ı biliyorlar, O’na ibadet ediyorlardı. Ancak Allah ile kendileri arasında aracı kabul ettikleri birtakım varlıklara, yatırlara, melek sembolü sandıkları heykellere tapıyor, onlardan yardım istiyorlardı. Onların, Tanrı katında kendilerine yardım etmesini bekliyorlardı. Allah ile kul arasında aracı tanrı kabul etmeye, Allah’a tapma gibi onlara da tapma eylemine şirk denilir. Şirk, başka tanrıları Allah’a ortak yapmak demektir. Bu büyük bir günahtır. Onun için Kur’ân, cahiliye dönemi Araplarını müşrik kabul etmekte ve onların bu inançlarını kınamaktadır. Ama onların Allah’ın kâinatın yaratıcısı ve yöneticisi olduğuna inandıklarını da bildirmektedir. Bu konuda pek çok ayet var. İşte bu inaçlarından dolayı Araplarda Abdullah (Allah’ın kulu) ismi çoktu. Bunun yanında Abdullat (Lat adlı putun kulu), Abdüşşems (güneş tanrısının kulu) şeklinde isimler de vardı.

İnce bir düşünce

SORU: 25 yaşında bir erkeğim. Evlenmeyi düşündüğüm biri var. Fakat babası eskiden tefecilik yapmış. Kızı çok seviyorum ama babasının vebali bizden de çıkar mı diye düşünüyorum. Bugüne kadar haram para yemedim. Eğer evlenirsem ve kayınpederim de bana mali konuda yardımcı olursa günaha girer miyim? (B. V.)

Devamını Oku