Hayalet olma sadece hayal et

15 Ağustos 2015

Hayalet olma, hayal et. İlk kimin söylediğini bulamadığım, "hay dillerine kurban" denilesi bir güzel laf. Bir de "yaptığın iyilikler zamanla görevin haline gelir" cümlesi var ki onu da çok seviyorum, ilk söyleyen kimse bulup dilini damağını öpmeli, ses tellerine akord yapmalı. O da yine üzerine uzun uzun yazılabilecek bir mesele. Gelgelelim bizim bugünkü konumuz hayalet olmamak, hayal etmek. Evet, her ne kadar şartlarımız, durumlarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız, ve en önemlisi; kalabalık yalnızlığımız bizi zaman zaman, dönem dönem karamsar olmaya itse de hayal kurmaya çalışmakta fayda var sevgili okuyucu.

- "Hayaller sizin kim olduğunuzun aynasıdır." demiş Barbara Sher bacı. Evet sen kimsin; hayal etmekten bile korkan zavallı bir sümsük mü, yoksa "yürek ister" dedirtecek hayaller kuran cesur bir ölümlü mü?

- Hayal kurmak deyince "istenilen şeyi düşünüp düşünüp uyumak, zıbarmak" gibi bir algı oluşmuş güzide ülkemizde ama o öyle değil, hayaline ulaşmak için gereken adımları atmak da sevdaya dahil. Hayalini besleyeceksin; yemeğini suyunu vereceksin, çişe götüreceksin, gezdireceksin, sevecek okşayacaksın.

- Ulaşamadığını düşünüp kafayı kırmayacaksın. Kafanda sınırlar çizmeyeceksin. Yok efendim "yaşım geçti" yok efendim "içim geçti" demeyeceksin. Zaten bir süre sonra sen hayallerinin peşini bıraksan bile hayallerin senin peşini bırakmaz. Su uyur, hayallerin uyumaz.

- İşe hayallerinizi dinlemeyen, hayallerinizi küçük görenleri hayatınızdan çıkarmayla başlayın önce. Yollayın gitsin o vizyonsuzları. Sevgiliniz bile olsa acımayın. Sevecekse doğru düzgün sevsin, saygı duysun, motive etsin, takdir etsin, insanın asabını bozmasın!

Sanal mecralardan 3 hastalık

- Sevdiceğiyle fotoğraf paylaşmayan kişinin yalnız ve mutsuz olduğunu düşünmek diye bir hastalık var mesela. Sana sevgilimiz olduğunu belgelemek zorunda mıyız kardeşim? Belki biz onu özelimizde yaşamak istiyoruz, hatta belki nazar değmesinden korkacak kadar yürekten seviyoruz.

- Takip edilen kişiden sürekli komik şeyler yazmasını, mizahıyla uçurmasını, çılgın kahkahalar attırmasını beklemek diye de denyosal bir şey var. Nedendir bilinmez, böyle bir saçmalık söz konusu. Her saniyesini bilgisayar başında yeni espriler düşünerek geçiren üç beş barzo vardır ama bunu genellemeden takip etsek mis gibi olur.

Devamını Oku

Arkaya doğru ilerleyelim, pasta keseceğiz...

8 Ağustos 2015

Ülkemizde güzel şeyler de oluyor mu desek, yok artık daha neler mi desek bilemedim. Konu İETT'nin yeni başlattığı bir uygulama. Bu uygulamayla vatandaşlar İstanbul kartlarını kullandıklarında kutlama mesajıyla karşılaşıyorlar ve bu kutlama mesajı diğer yolcuların duyacağı şekilde oluyor. Aslında sempatik, ama bir yandan da hüzünlü. Her ne kadar bir makina marifetiyle olsa da kimi kimsesi olmayan insanlar için hoş bir şey. "En azından hatırlayan var lan" diye teselli bulabilir. Küçük bir tebessüm olur, güzel olur. Bir televizyon muhabirinin bu uygulamanın haberini yaparken "bakiye yetersiz" uyarısına maruz kalması ise hem komik ve hem hüzünlü. Doğum günü olan kişiye o gün boyunca bedava yolculuk hakkı verilse de gayet şukela olur aslında.

Bu uygulama üzerine şöyle fantaziler kurdum;

- Kutlama mesajını duyan cengaverin "Adamın doğum günü beyler" haykırışıyla harekete geçen otobüs ahalisi mevzu bahis şahsa yer verebilir. "Doğum günümde metrobüste oturarak gittim" diye torunlarına bile anlatır. 300 yılda bir olabilen bir şey sonuçta bu, anısı olur.

- Kuru kuru kutlama olmasa mesela, pasta da kesilse. Şöför torpidodan pastayı çıkarıp "İyi ki doğdun Şaduman" diye bağırsa, bunu duyan yolcular mezdeke eşliğinde çılgınca göbek atsa şahane olmaz mı? Hatta belki bir dansöz. Otobüste bir bayram havası.

- Kaptan emniyet şeridine çekse, teyzeler çantalarından dolmalar çıkarsa, kekler çıkarsa, kısırlar çıkarsa. Herkes nasiplense. "Dolmamdan bir tane yemeden indirmem durakta valla" gibi dialoglar yaşansa.

- Taşıta ilk binen kişiysen kötü ama. Kimse olmayacak kimse duymayacak. Karşında kıllı böğürlü bir şöför ve sen Sudenaz. Sen manitam Burak'la kutlarım önce diye düşünürken, şöför Selahattin abiyle kutluyosun. Büyük hayal kırıklığı.

Bunlarla tatile gidilmez

- Bütün gün camış gibi şezlongta yatanlarla. Sabahın köründe kuaföre gidip saçına fön çektiren ve sırf bu yüzden denize girmeyen insanlar var, valla bak gözümle gördüm.

Devamını Oku

Sence de biraz hızlı gitmiyor muyuz?

1 Ağustos 2015

Güneş ışınlarının beynimizi deldiği, klimayı anamızdan babamızdan çok sevdiğimiz, sarılmak, elele tutuşmak, yanyana uyumak gibi dokunmalı eylemlerin külfet geldiği zor günlerden geçiyoruz sevgili okuyucu. Üstüne bir de ülkede bitmek bilmeyen, her gün yenilenen, nefret dolu, şiddet eksenli sinir bozucu gelişmeler, acı olaylar yaşanıyor ve nefes almakta zorlanıyoruz. Ve hayatı o kadar hızlı yaşıyoruz ki ne mutlulukları mutluluk gibi yaşayabiliyoruz. Ne de yasları yas gibi tutabiliyoruz. Sade vatandaşından, sanatçısına, işadamından politikacısına şöyle bir durmak, bir sakinleşmek, bir kendimize gelmek ve etraflıca düşünüp öyle davranmak gereken önemli bir dönemdeyiz. Hızlı kararlarımız ve anlık tepkilerimiz birbirimizi anlamayı, dinlemeyi, birbirimizle empati yapmayı, dolayısıyla da birbirimizle uzlaşmayı engelliyor.

Hayatımızdaki her şey o kadar acele ve panikle akıyor ki, anı yaşamanın hazzını tadamıyoruz. Ve bu hızla beraber günlük hayatımızda öyle kötü alışkanlıklarımız oldu ki,

- Tanısak sevebileceğimiz insanlara vakit ayırmıyor, ona karşı ön yargılarımızla hareket ediyoruz.

- Daha tatile giderken tatilden dönüşü düşünüyoruz ve karalar bağlıyoruz.

- Cumartesi olunca Pazar aklımıza geliyor ve hemen ardından Pazartesi kafasına girip iş güç, sendromdan sendroma koşuyoruz.

- Biriyle sevgili olmayı düşündüğümüz dönemde olası bir anlaşmazlıkta ondan nasıl ayrılacağımızı düşünüyoruz.

- Dinlerken hep bir sussa da ben konuşsam kafasındayız. Tahammül eşiğimiz yerlerde sürünüyor.

Devamını Oku

Öyle kasa, böyle tatil...

11 Temmuz 2015

Güneş ışınlarının tenimizi en dikinden açılarla yakmaya başladığı şu günlerde sana plaja giden yolda rehber olmaya geldim sevgili okuyucu. Bunu yaparken klavuzum vücudumdaki kas oranının yağ oranına karşı ezikliğinden mütevellit yıllar yılı plaj atmosferlerinde karşılaştığım acı tecrübeler olacak. Kasları olmayan bir erkek hangi plajlarda görünmez adam olur, hangi plajlarda tişörtle dolaşmak zorunda kalır, hangi plajlarda rahat eder, hangi plajlarda göbeğini içine çekerek takılmazsa otele dönünce kendisini asabilir bunları irdeleyeceğiz. Hangi tatil beldemize hangi bünyeler gitmeli, göbekliler nerede rahat eder, çirozlar için "benim için mühim olan erkeğin zekası" diyen kadınlar nerelerde? gibi dünyanın en önemli sorularına cevaplar bulacağız.

BODRUM

İşte ülkemizin en güzide tatil beldelerinden biri. Bodrum biz erkekler için en güzel tatil beldelerinden biridir. Alternatifiniz çoktur burada. Bodrum'da görünmez adam olmak istemeyen kassız erkekler için önerim Gümüşlük'e gitmeleri. Gümüşlük IQ'umla gündeme gelmek istiyorum diyen erkekler için on numara beş yıldız fırsatlar sunuyor. Uzun saçlı, bakımsız, bir haftadır aynı tişörtü giyen bir çok erkeğin yaz aşkı başarı hikayelerini dinlemişimdir Gümüşlük'te. Biraz sinema bilgisi, biraz tarih bilgisi, ele ya da koltukaltına yapıştırılmış kitap karşı cinsi cezbetmenize yetecektir. Kaslı arkadaşlara Türkbükü'nü tavsiye ederim. Şekilciliğin en çok prim yaptığı belde olan Türkbükü'nde adonis ve six pack'lerinizle ülkenin en meşhur ablalarının bile dibini düşürebilirsiniz. Yalnız dikkat edin onların dibini düşüreceğim derken müessese sağlam bir hesap kitleyip gardınızı düşürmesin...

ÇEŞME

Heybetin mühim olduğu, şeklin şemalin büyük önem arzettiği müstesna tatil yerlerimizden biridir Çeşme. Fit uğurladığımız nice arkadaşımızın kumru bağımlısı olup 3 günde 5 kilo aldığı yerdir Çeşme. Sözün özü Çeşme'ye nasıl gittiğinden ziyade oradaki iraden önemli. İstese de vücuduyla bir yerlere gelemeyecek arkadaşlar için önerim Ilıca plajı. Kafasının üzerinde bile kas olan kardeşlerim içinse en şahane lokasyon Aya Yorgi bölgesi hiç şüphesiz. Buradaki Sole Mare, Paparazzi, Marakesh gibi beachler onların kendilerini göstermeleri için biçilmiş kaftandır. Rekabet de çoktur buralarda. Ama gelgelelim Çeşme'nin en güzel kadınları da bu mevkidedir.

KAŞ

İşte göbeklinin kankisi, entelektüelin dostu, tüysikletin panpası eşsiz güzellikleriyle her derde deva Kaş'ımız, canımız ciğerimiz. Gece alemlerinin vazgeçilmez yüzü değilsen, sakin ve sessiz ortamların muhabbet adamıysan al sana mis gibi ortam. Emin ol hiçbir kadın senin yanlarından fışkıran kontrolden çıkmış çılgın yağ kütlelerinle, göbeğinin o 1,5 iskender yanına diet kola marifetiyle şekillenmiş bombesiyle ilgilenmeyecek. Vücuduna fransızlar için harika bir yer Kaş.

Devamını Oku