Günde 2,5 gram ekstra tuz yani 1 gram ekstra sodyum -Tip 2 diyabet riskini yüzde 43 artırıyor. Otoimmun Diyabet riski ise yüzde 73 artıyor.
Ailesinde diyabetli biri olmayan var mı? Diyabet çağın hastalığı; obesite arttıkça diyabet de artıyor. Hepimizin diyabetin ne olduğunu bilmemiz, bu konudaki araştırmalara kulak vermemiz , kendimizi korumamız gerekiyor. Çünkü bir kez diyabet tanısı konduktan sonra artık dönüş yok! Ömür boyu diyabetlisiniz. Sürekli denetimde olmak zorundasınız. Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapılan Avrupa Diyabet Kongresi yeni bitti. Bu kongrede sunulan çalışmalar ilginç, işte sizin için seçtiğim bazı başlıklar:
Fazla tuz diyabete zemin hazırlıyor
İsveç Karolinska Enstitüsü’nden araştırmacılar aşırı sodyum alımının hem Tip 2 Diyabet, hem de erişkinlerde görülen gizli otoimmun diyabet riskini artırabileceğini belirlediler. Mineral tuzun bileşenlerinden. Sodyum mineralinin vücudumuza ana giriş kaynağı da yiyeceklerle aldığımız tuz. Tuzun yüzde 40’ı sodyum. Bu tükettiğimiz her 2,5 gram tuzun 1 gramından sodyum alıyoruz anlamına geliyor. Daha önceki araştırmalar aşırı tuz tüketiminin zaten Tip 2 diyabet (erişkinlerde görülen şeker hastalığı) riskini artırabileceğini öngörüyordu. Aşırı sodyumun insulin direncine, yüksek tansiyon ve kiloya yol açabileceği düşünülüyordu. Otoimmun diyabet (LADA) Tip 1 diyabetin bir şekli. Bu diyabet şeklinde pankreasta insulin üreten hücreler vücudun kendi bağışıklık mekanizması tarafından yok ediliyor. Ancak Tip 1 diyabetin aksine çok yavaş gelişiyor. Bazen ortaya çıkması yıllar alıyor. Erişkin yaşta, geç tanı konduğu için bazen yanlışlıkla Tip 2 diyabet tanısı da konabiliyor.
Araştırmacıların belirlediği risk yüzdesi artışları da durumu çok net ortaya koyuyor: Günde 2,5 gram ekstra tuz yani 1 gram ekstra sodyum -Tip 2 diyabet riskini yüzde 43 artırıyor. Otoimmun Diyabet riski ise yüzde 73 artıyor. Bu çarpıcı araştırma diyabetin önlenmesi ve tedavisi yönünde kullanılabilir!
Günde 6 öğün yemek 3 öğün yemekten daha iyi
Diyabeti olan şişman hastalarda günde 6 öğün yemenin 3 öğün yemeye göre kan şekeri kontrolünü daha iyi sağladığı belirlendi. Araştırmayı yapan Atina Ziraat Fakültesi Gıda Bilimi ve Beslenme Bölümü’nden Dr. Emilia Papakonstantinou ve Atina Tıp Fakültesi. Araştırmacılar toplam alınan kaloriyi sabit tutmuşlar, ancak bunu 3 ve 6’ya bölerek kan şekeri üzerindeki etkisine bakmışlar. Aynı kalorideki yiyeceği günde 6 öğün yiyenlerde kan şekeri konrolünün çok daha iyi sağlandığı belirlenmiş. Ayrıca günde 3 öğün yiyenlere göre daha az açlık hissetmişler ve yemeğe oturduklarında da yeme istekleri daha düşük olmuş. Araştırmacılar diyor ki: 24 haftalık araştırmamız günde 3 öğün yerine 6 öğün yiyenlerde aynı kaloriyi almalarına rağmen kan şekeri kontrolünün daha iyi sağlandığını, açlık hissinin azaldığını ortaya koydu. Bu yöntem başarısız diyet denemeleri yapanlar için de kullanılabilir.
Hazır tam ayva mevisimiyken, en güzeli de bizde yetişiyorken gelin ayva nelere kadirmiş, bakalım..
Güzelim ülkemizin güzelim ayvaları… İngiltere’de kokusunu, ağızdaki buruk tadını, lezzetli marmelatını en çok özlediğim meyve. Bahçemize de ektim, ancak çok nazlı bir meyve; 5 yıl sonra ilk meyvesini verecek! Hazır tam ayva mevisimiyken, en güzeli de bizde yetişiyorken tadını çıkartın. Gelin bu hafta şu ayva nelere kadirmiş, bakalım..
Kısa kısa Ayva...
Şimdi tatilde aldığımız kiloları atmanın ve canlanmanın tam zamanı. Bunun için sağlıklı beslenmenin 8 temel kuralını uygulamanız yeterli.
Uzun bir tatil sonrası işyerinize döndünüz. Ufukta uzun süre başka bir tatil de yok, bunu düşününce karamsarlaşıyorsunuz. Üstelik tatilde birkaç kilo da aldınız, kendinizi hantal hissediyorsunuz. Ama canlanmanız gerek, yoğun bir gündem sizi bekliyor. Sağlıklı beslenmenin ve yaşamanın 8 temel kuralını uygulamanız yeterli.
Pratik öneriler
- Bol meyve - sebze yiyin.
- Daha fazla balık yiyin.
- Kahvaltıyı atlamayın.
- Nişastalı karbonhidratlar yediklerinizin üçte birini oluştursun.
- Şekeri ve katı yağları azaltın.
Dalından kopararak yiyeceğiniz bir meyve-sebze size hazır gıdalardan daha çok enerji ve mutluluk veriyor.
Atlantik’in iki yakasında da yeni bir yeme modası hızla yayılıyor: Adı: ‘Yüksek Titreşimli Yiyecekler’. Hem ABD, hem Avrupa artık meyve - sebze suyu, spiral doğrama, çiğ beslenme yöntemlerinden sıkılmıştı. Çareyi ‘yüksek tireşim‘ yönteminde bulmuşa benziyorlar. Wellness endüstrisi tamamen bu alana yoğunlaşmış durumda. Ardarda yüksek titreşimli yiyecekler sunan restoranlar açılıyor. Yüksek titreşimli yemek nedir?
Bu yöntemde temiz yeme-yaşama konsepti birleştirilmiş. Yaşamımızın canlılığını yiyecekler yoluyla artırmak ana amaç. Yiyecekleri besin değerine göre değil, enerjilerine göre değerlendiriyorlar. Yani temiz yeme trendinin farkındalıkla dansı.Dalından yediğiniz meyve-sebze size aldığınız hazır gıdadan çok daha fazla enerji ve mutluluk getirecektir.
Yöntemin öncülerinin savları
İyileştiriyor: Kendimizi yüksek titreşimde tutmak pozitif enerji yaratıyor ve iyileşmeyi kolaylaştırıyor. Bizi her düzeyde daha da güzelleştiriyor. Bu iyileştirici enerji bizi fiziksel olarak da güçlendiriyor, mutlu ediyor. Vücudumuzdaki sistemler sağlıklıyken yüksek titreşimleri var. Hastalandığımızda titreşimlerimiz azalıyor.
Hayat kolaylaşıyor: Vücudunuzda yüksek titreşim yaratmak hayatınızı çok daha eğlenceli ve kolay hale getiriyor.
Çekiciliğiniz artıyor: Yüksek titreşimli kişiler daha çekici. Hepimiz yüksek titreşimi olan insanlara daha çok eğilim gösteriyor, etraflarında olmak istiyoruz. Yüksek titreşim sizin daha iradeli olmanızı sağlıyor.
Bayram hepimizin yemek konusunda gevşediği bir zaman. Bu bayram yediklerinize dikkat edin.
Şimdiden iyi bayramlar! Bayramlar hepimizin beslenme konusunda “gevşediğimiz” zamanlar... Çoğumuz dikkati bırakmak, şöyle keyifli şekilde ailemizle, arkadaşlarımızla paylaşarak bol bol yemek istiyoruz. Sağlıklı, genç bedenlerde bu bol bayram yemeleri kilo artışı veya hazımsızlık dışında bir sorun yaratmıyor. Ancak yaşı ilerlemiş, kalp - damar hastası, diyabet, yüksek tansiyonu olanların çok daha dikkatli olmaları gerekiyor. Çünkü kurban bayramında aynı şeker bayramında olduğu gibi yağlı, şekerli yiyecek, özellikle de kırmızı et tüketimimiz aşırı artıyor.
Et nasıl saklanmalı?
- Eti büyük parçalar yerine tek seferde kullanılacak kadar küçük miktarlara ayırın.
- Buzdolabının buzluk kısmında veya derin dondurucuda saklayın.
- Kurban eti buzlukta -2 derecede birkaç hafta saklanabilir.
- Derin dondurucuda ise -18 C‘de 3 ay saklayabilirsiniz.
- Eti çözdükten sonra hemen pişirin.
Süperstar yiyecekler, fitokimyasal adı verilen antioksidan ve yangı önleyici etkileri olan besinleri diğer yiyeceklere çok daha bol içeriyorlar. Bağışıklık mekanizmanızı güçlendirmek için süperstar yiyecekleri diyetinizde daha çok yer vermeye çalışın.
Sağlıklı beslenmenin yollarından biri de süperstar yiyecekleri beslenme biçiminize dahil etmeniz. Yiyeceklerdeki besinlerin sinerjik etkisi var; yani birbirlerinin etkisini, yararını artırıyorlar. Bazı yiyecekler neden mi süperstar? Çünkü süperstar yiyecekler fitokimyasal adı verilen antioksidan ve yangı önleyici etkileri olan besinleri diğer yiyeceklere çok daha bol içeriyorlar. Bağışıklık mekanizmanızı güçlendirmek için süperstar yiyeceklere diyetinizde daha çok yer vermeye çalışın.
Soğan-Antioksidan deposu
Soğan zarar görmüş hücreleri onaran kuersetin adlı antioksidandan çok zengin. İyi kolesterolü artırıyor. Yüksek tansiyonu düşürüyor. Kanı inceltiyor; böylece damar tıkanıklığının önüne geçiyor.
Sarımsak-Antibiyotik gibi
Kandaki beyaz hücrelerin (lökosit) artmasını salıyor; böylece mikroplara karşı vücudun savaş yeteneğini artırıyor. Zararlı bakteri, maya ve mantarların gelişimini engellediği saptanmış durumda. Taze sarımsak her zaman en iyi seçenek, adeta antibiyotik gibi. Hem taze, hem kurutulmuş sarımsağın yüksek tansiyonu düşürdüğü saptanmış. Her gün 1-2 diş sarımsak tüketmeye çalışın.
Kinoa-Türk damak tadına uygun
Kinoa tahıl grubunda bir yiyecek, bir bitkinin tohumu. Avrupa’da yıllardır iyi beslenme meraklılarının gözdesi. Görüntüsü kısırlık bulgur gibi. Çok kolay pişiyor ve tadı güzel, bizim damak tadımıza uygun. Komple protein içeriyor; yani kinoa yediğinizde et yemiş gibi oluyorsunuz. İçinde bol protein, az karbonhidrat, iyi yağlar, lizin adlı aminoasit, B grubu vitaminler, potasyum, bakır, çinko, magnezyum bulunuyor. Hepsi sinerjik etkiyle vücut sağlığımıza katkıda bulunuyorlar.
İngiltere’de yapılan araştırma ”Bir insan hem şişman, hem de fit olabilir mi?” sorusunun yanıtını arayıp kilolu bireyleri büyüteç altına almış.
Bir insan hem şişman, hem de fit olabilir mi? Yeni bir araştırmaya göre hayır! Şişmansınız, ama genelde görülen hastalık belirtilerini göstermiyorsunuz. Yani kalp hastalığı, şeker hastalığı, yüksek kolesterol gibi sorunlarınız yok. Ancak bu sizin ileride hiçbir sorun yaşamayacağınız anlamına gelmiyor.
İngiltere’de yapılan araştırmada 1995-2015 arasındaki süreçte 3,5 milyon insanın hastane kayıtları incelenmiş. Araştırmanın başında şişman insanları büyüteç altına almışlar. Bu kişilerde başlangıçta kolesterol, kalp, şeker gibi sorunlar yokmuş.
Şişmanların kalp riski katlanıyor
Şişman kişinin normale göre ilerki yıllarda kalp hastalığı riskinin yüzde 50, beyin damarlarıyla ilgili sorunlarının yüzde 7 arttığı, kalp yetmezliği riskinin ise ikiye katlandığı saptanmış. Aynı zamanda metabolik sorunlar arttıkça kalp-damar hastalığı riskinin de arttığı görülmüş. Londra Kraliyet Koleji Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Prof. Thomas Sanders araştırma sonuçları hakkında bakın ne diyor:
“Öncelikle fitness danışmanlarının kişiye özel gerçekçi hedefler koyması gerekli. Birçok kişinin yeme şekillerini değiştirme ve egzersiz konusunda ciddi yardıma ihtiyacı var.”
Yağı nerede depoluyoruz?
Yağı nereye depoladığınız çok önemli. Karın bölgesinde toplanan yağlar vücudun diğer tarafında toplanan yağlardan daha tehlikeli. Yaşlanma riski artıran önemli bir faktör evet, ancak sigara içmek, alkol gibi diğer risk artırıcı etkenler de var.
Sophia Loren’ “Uykudur beni güzelleştiren” diyorsa doğrudur, izinden yürümek lazım!
Bu sözler ünlü İtalyan yıldız Sophia Loren’e ait. 82 yaşında ve hala çok güzel Sophia…. Sinemanın gelmiş geçmiş en “hayvani güzeli.” “Uykudur beni güzelleştiren” diyorsa doğrudur, izinden yürümek lazım!
Uykusuzluk o günkü ruh halimizi, işteki performansımızı ve sağlığımızı etkileyebiliyor. Erişkinlerin gecede 7-8 saatlik uykuya ihtiyacı var. Ancak araştırmalar çoğumuzun uykumuzu tam alamadığımızı gösteriyor.
Güzellik uykusu işe yarıyor
Güzellik uykusunun gerçekten işe yaradığını araştırmalar da doğruluyor. Biliminsanları uykusunu yeterli almayanların diğerlerine daha az çekici geldiğini göstermiş durumdalar. Uyku araştırmaları birkaç gece üst üste iyi uyumamanın bir insanı diğerlerinin gözünde ‘çirkinleştirebileceğini’ gösteriyor. Mor halkalı ‘panda’ gözler ve şişmiş göz kapakları bizimle sosyalleşmelerini engelleyebiliyor. Yorgun görünümlü insanlar diğerleri tarafından daha az sağlıklı olarak nitelendiriliyor.
Uykunuzu alabiliyor musunuz?
Uyku üzerine yeni araştırmalardan biri İsveç’te yapılmış. Araştırmacılar gönüllü 25 üniversite öğrencisini ele almışlar. Bu gönüllü kız - erkek deneklere birer ölçüm kiti verilmiş ve evlerine yollanmışlar. Bu kitler gece boyunca hareketlerini, uyku ve uyanıklık durumlarını ölçmüş. Ardışık iki gece çok iyi uyumaları söylenmiş. Bir hafta sonra ise ardışık iki gece boyunca uykularını kısıtlamaları; sadece dört saat uyumaları istenmiş. Deneklerin deney öncesi ve sonrasında makyajsız fotoğrafları çekilmiş. Sonra bu fotoğraflar İsveç’in başkenti Stockholm sokaklarında yüzden fazla kişiye gösterilmiş. Fotolardaki kişileri çekicilik, sağlıklı görünüm, güven vericilik açısından değerlendirmeleri istenmiş. Ayrıca şu soru da sorulmuş: ‘Fotoğraftaki kişiyle arkadaş olmayı ne kadar istersiniz?’