Diabetologia’da yayımlanan araştırmaya göre iş yerinde ezici taciz, diyabet riskini yüzde 50 artırıyor. Bu durum ayrıca motivasyon kaybının yanı sıra insan hayatını cehenneme çevirebiliyor.
İş yerinde ezici taciz ne demek önce onu açalım; iş yerinde patron, yönetici veya iş arkadaşınız veya çoğul kişi tarafından hor görülmek, sürekli söz veya davranışlarla bir şekilde taciz edilmek, rahatsız edilmek. Buna ezici taciz diyoruz.
Yeni bir araştırmaya göre iş yerinde bu tip taciz hem erkek hem kadınlarda Tip 2 Diyabet riskini artırabiliyor. Bu araştırma Diyabet konusunda çok saygın bir yayın organı olan Diabetologia’da da yeni yayımlandı.
İş yüküyle baş edilemiyor
Daha önceki araştırmalar işsiz kalma korkusu ve uzun çalışma saatlerinin diyabet riskini artırabileceğini göstermişti. Ayrıca ezici taciz ve şiddetin kişinin kendine güvenini etkileyeceği, iş yüküyle baş etme kapasitesini azaltacağını da ortaya konmuştu.
Kopenhag Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü’nden Tianwei Xu’nun liderliğindeki araştırmacılar İsveç, Finlandiya ve Danimarka’dan değişik iş gruplarını inceleyerek sonuca varmışlar.
Diyabet riskini yüzde 50 artırıyor
40-65 yaş arası 20 bin erkek, 25 bin kadını incelemişler. Daha gençlerin listeye dahil edilmemesinin nedeni gençlerde görülen Tip 1 Diyabeti ayırmakmış.
Dünyada anti-aging konusunda önemli bir otorite olan Dr. Charles Eugster son kitabında yaşın ve yaşlılığın önemsizliğini anlatıyor...
Dr. Charles Eugster’den size daha önce de bahsetmiştim; bir diş hekimi, rekorlar kıran bir atlet, dünyanın en fit 97’liği, kitapları çok satan bir yazardı. Geçtiğimiz Nisan ayında doğal nedenlerle hayatını kaybetti. Dünyada anti-aging konusunda en çok aranan, konuşması istenen kişilerden biriydi. Eugster emekliliği “yavaş ölüm fermanı” olarak nitelendiriyordu. Emekliliğe karşıydı; emeklilikle birlikte hastalık ve ölümün geldiğine inanıyordu. 60 m - 400 m arası koşuyordu ve inaması zor ama 30 yaşında birinin performansına sahipti. İnternette sayısız videosu var; müthiş motivasyon sağlıyor, şiddetle öneriyorum. Dr Eugster’i izledikten sonra uzun süredir nazlandığınız egersizlere başlayacağınıza eminim! “Yaş yalnızca bir sayıdır” adlı kitabı geçen yıl çıktı. Kendini nasıl yenilediğini anlattığı kitabını henüz bitirdim. Size Dr. Eugster’in sağlıklı yaşlanma önerilerini sıralıyorum:
Dünyanın en fit 97’liğinden sağlıklı yaşlanma önerileri
1-Dişlerinize iyi bakın
Hayatta en büyük zevklerden biri de yiyeceklerden keyif almak. Bu yüzden diş ve diş etlerimizi korumak çok önemli. Günde iki kez floridli bir dişmacunuyla dişlerimizi fırçalayarak ve diş doktorunu düzenli ziyaret edip kontrolden geçerek diş sağlığımızı koruyabiliriz.
2- Artık sigarayı bırakın
Çoğu kişi sigaranın sağlığa ne kadar zararlı olduğunu biliyor, ancak keyif aldıkları için bırakmakta zorluk çekiyorlar. Cesaret verici bir nokta var; yaşlı sigara tiryakilerinin gençlere göre sigarayı bırakmada çok daha başarılı olduğu gösterildi. Adım atın, çok daha rahat nefes alacak, kendinizi iyi hissedecek, kalp - akciğer sorunlarınızın ciddileşmediğini gözlemleyecek, felç riskinizi azaltacak ve daha uzun yaşayacaksınız.
Ünlü şef Tom Kerridge, Dopamin Diyeti’yle 3 yılda 70 kilo verdi. Üstelik gülümseyerek! Kerridge’e göre bu mutlu bir diyet.
Tom Kerridge, Michelin yıldızlı İngiltere’de çok tanınan, sevilen, televizyonda programlar yapan bir şef. Seyircilerin gözü önünde 3 yılda 70 kilo vererek dönüşüm geçirince fikirlerini kitaba dökmeye karar vermiş. Dopamin diyeti yemeklerini sunduğu bir davette Tom Kerridge ile tanışma fırsatı buldum. Mutlu, sakin, kendiyle barışık, kocaman bir adam. Kendini çok iyi hissettiğini söylüyor.
Bir diyet kitabı değil
Kitabının adı: Dopamin Diyeti. Ancak ünlü şef hiçbir zaman bir diyet kitabı yazmak için masa başına geçmediğini söylüyor. Amacı kendisi gibi yemeyi seven, çok kilo almış, belki doğru seçimler yapamayan birçok kişiye yardımcı olmak, mutluluğunu paylaşmak.
‘Bira içen, geceleri burger yiyen, peynir atıştıran koca adam gitti’ diyor. Kitabında verdiği tarifler et - balık, süt ürünleri, kuruyemiş, omletler, kıymayla yapılan tarifler. Şekerden ve alkolden uzak duruyor. Kitap düşük karbonhidratlı, yüksek proteinli tariflerden oluşuyor. Yemekleri tatsız - tuzsuz değil; baharat ve soslarla zenginleştiriyor.
Diyetin adı neden dopamin?
Çoğumuz uzun süreli diyet uygulamakta güçlük çekiyoruz. Sava göre bu diyet farklı; bu diyette yenen yiyecekler beyinde dopamin salgısını artırıyor. Dopamin ‘multluluk hormonu’. Bu yüzden bu diyet bizi mutlu kılıyor. Nişastalı karbonhidratlar yerine, protein, sebze ve meyve ağırlıklı bir program. Diyette amaç beyinde mutluluk hormonu dopamin üretimini artırmak. Bu diyeti ünlendiren kişi de işte İngilizlerin ünlü şefi Tom Kerridge!
Beynimizin de tıpkı diğer organlarımız gibi sağlıklı beslenmeye ihtiyacı var. Çünkü beyin enerji ile çalışıyor.
Doğru beslenme denince akla hemen genel sağlığımız, organlarımızın durumu, cildimizin pürüzsüzlüğü gibi başlıklar geliyor değil mi? Ama beyni unutuyoruz çoğunlukla… Oysa beynimizin de aynı organlarımız, kaslarımız gibi enerjiye ihtiyacı var ve bunu yediklerimizden sağlıyor. Beyin hücreleri de vücudumuzdaki diğer hücreler gibi eneji olmadan çalışamıyor ve enerji kaynağı olarak kanımızda dolaşan en küçük şeker birimi glikozu kullanıyor.
Yağlı balıklar
Zorunlu yağ asitleri vücudumuzda üretilemiyor, dışarıdan yiyeceklerle almak zorundayız.
Balık yağı
Balık yağında sebze yağları ve kara hayvanlarının yağlarında olmayan EPA ve DHA gibi yağ asitleri bulunuyor. Yağ asitlerinin de kalp damarlarını tıkanma ile damar sertliğini önleyici etkileri var. Balık yağı iyi kolesterolü artırıp, kötü kolesterol ve kan yağlarını düşürüyor. Kanı inceltici etkisi var. Vücudun kalp ve hücre yapısını koruyan ve madde olan prostoglandinlerin yapılabilmesi için EPA’ya ihtiyaç var. DHA ise beynin gelişmesi, gözler ve üreme sistemi için gerekli. Düşük DHA seviyesi ile alzheimer riski arasında ilişki saptanmış.
Tam tahıllar
Küflü yiyecekler atılmalı! Çünkü küf, yiyeceklerimizin ve sağlığımızın önemli bir düşmanı. !
Yiyeceklerimiz genelde küf nedeniyle bozuluyor. Bu yüzden çöpe giden yiyecek miktarı da çok fazla. Normalde küflü yiyecek atılmalı, doğru! Ancak şöyle bir sıyırıp yiyenleri de çok gördüğüm için bu hafta küf konusunu mercek altına almak istedim.
Küflü yiyeceği tanımak zor değil; yiyeceğin hem görüntüsü, hem tadı değişiyor. Rengi yeşile dönüyor, üzerinde tüylü beyaz benekler oluşuyor. Tadı ve dokusu da faklı oluyor.
Küf nedir?
Bir tür mantar. Sporlardan oluşuyor ve bu sporlar havada da dolaşabiliyor. Binlerce çeşidi var. Küfün yaşamak, ilerlemek için suya, neme ihtiyacı var. Bazı peynirler bilinçli olarak mantarlar kullanılarak yapılıyor. “Penicillium roqueforti” adlı mantar mavi bazı peynirlere; -rokfor, stilton gibi- tadını veriyor. Yumuşak peynirde küfün bulunması peynirin bozulduğu anlamına geliyor. Bu peynirler genelde küf mantarının yanı sıra hastalık yapıcı bakteriler de içerebiliyor.
Elmaya dikkat!
Elma uzun süre bozulmadan saklanabilen bir meyve. Ancak kabuğu yara almışsa mantarlar buradan içeri sızabiliyor. Küflü veya hasar görmüş elmalar patulin adlı mikotoksini içerebiliyor. Böyle elmalardan hazırlayacağınız elma suyu ya da kek ishale yol açabilir.
Cildi sağlıklı tutmak sadece sağlık açısından değil, aynı zamanda güzel ve fit görünmek için de önemli. İşte cildinizi sihirli değnek değişmişçesine parlatacak 8 yiyecek...
1-Avokado - Sağlıklı yağ deposu
Avokado yağlı bir meyve; içerdiği yağın yüzde 80’i sağlık için çok yararlı ve hem iç hem dış cildimizi iyileştiriyor, güzelleştiriyor. Avokado potasyum mineralinden de zengin; bu özelliğiyle sinir hücreleri arası iletişimi kolaylaştırıyor.
2- Ceviz - Yaşlanmayı önlüyor
Ceviz özellikle kalp ve beyin sağlığımız için çok gerekli olan Omega-3 yağ asitlerini içeriyor. Ancak aynı zamanda Omega-3 yağları eşittir güzel cilt! Pırıl pırıl, dinlenmiş görünümlü, yaşlanması gecikmiş bir cilt için kesinlikle Omega-3’leri bol bol almamız gerekiyor. Günde bir küçük avuç ceviz yemeyi alışkanlık haline getirin.
3-Zeytinyağı - Güzellik iksiri
Zeytinyağı sağlığımız için yine çok faydalı olan tekli doymamış yağları içeriyor. Adeta bir güzellik iksiri. Cilt için kullanabileceğiniz en güzel ‘içilebilir‘ krem. Aynı zamanda uzun yaşamın kanıtlanmış sırlarından biri. Her gün en az iki yemek kaşığı tüketmeye çalışın.
Sonbahar geldi; tabii soğuk algınlıkları da! Mevsim değişikliklerinde bağışıklığımızı da güçlendirmek gerekiyor. Şimdi önce bağışıklık ne bakalım, ardından bizi koruyacak yiyecekleri öğrenelim.
A vitamini
İki şekli var. Hayvansal gıdalarda bulunan retinol ve bitkilerde bulunan beta karoten. Beta karoten vücuttta retinole çevrilebilir. Ancak retinol kalitesinde A vitamin alabilmek için altı kat fazla beta-karoten içeren besin yemeniz gerekir. Bu şu demek: Et yediğinizde havuç yediğinizden daha çok A vitamini alıyorsunuz.
Hangi yiyeceklerde var?
Karaciğer, böbrek, yumurta, buğday, mantar, baklagiller, fasulye, domates, kereviz, havuç, patates, fıstık, ceviz, cashev, avokado.
C vitamini
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hastalıklara karşı savaşta çok etkili. Strese karşı hormonların yapımında, enerji üretiminde, vücudun destek dokusu olan kollagen yapımında görevli. Kemikleri, cildi, eklemleri güçlendiriyor. Kanser ve kalp hastalığına karşı koruyor.
Dünyada en büyük ölüm nedeni kalp krizi. Kolesterol yüksekliği de buna zemin hazırlayan nedenlerin en başını çekiyor.