Beklendiği gibi, Para Politikası Kurulu faizleri değiştirmedi. Son yaptığı güçlü ve önden yüklemeli parasal sıkıştırmanın yeterli olduğunu söylüyor. Sıkı duruş sürecek, yılın ikinci yarısında enflasyon düşecek diyor. Dış açıkta belirgin iyileşme öngörüyor.
Bundan sonra ne olur? Ortodoks kesim para politikasını hâlâ gevşek buluyor. Yıl içinde faizin 2-3 puan artmasını istiyor. Çoğunluk bu düzeyde kalacağını düşünüyor. Gerginlik hafifledikçe indirileceği umudu taşıyanlar da var.
Asya krizi ile karşılaştırma
Sermaye çıkışı gelişen piyasalarda krize yol açar mı? Tartışmaya Kemal Derviş de katıldı: “Tailspin or Turbulence” (www.projects-syndicate.org). Havacılıkta ilki uçağın düşmesi, ikincisi sallanmasıdır. Benzer sermaye çıkışının yol açtığı Asya krizi (1997) ile karşılaştırıyor.
İç piyasalar bu haftaya da sakin başladı. Bugün toplanacak Para Politikası Kurulu öncesinde kur ve faiz yatay seyretti. Piyasa mevcut politika duruşunun aynen devamını bekliyor. Gene de karar dikkatle incelenecektir.
CNBC-e tüketim endeksleri şubat sonuçları yayınlandı. İki aydır hepsinde sert düşüş var. Hatta biri küresel kriz döneminin bile altına indi. Kötü haberdir. Ekonominin ilk çeyrekte daralma ihtimali güçleniyor.
Dördüncü çeyrek
2013’ün göstergeleri tamamlanıyor. Enflasyon, dış denge ve sanayi üretiminden sonra Kasım istihdam ve işsizlik verileri çıktı. Ekim-aralık dönemini kapsıyor. Geriye milli gelir kaldı. Mart sonunda yayınlanıyor.
Fed’in çiçeği burnunda başkanı Yellen de “kimin kabahati?” tartışmasına katıldı. Gelişen ülkelere aynaya bakmalarını tavsiye etti. Herhalde kabahati kabullenmesini (!) beklemiyordunuz. Bu arada Krugman’ın eleştirilerine hiç cevap vermedi.
İçeride faiz arttırımının üçüncü haftası da sakin geçti. Dolar 2.18 TL’ye (sepet 2.58 TL) gevşedi. Kısa dönemde yeni politikanın başarı kriteri kur istikrarıdır demiştim. Şimdilik gelişmeler Merkez Bankasının hesapları ile uyumludur.
Dış açıkta rekor
Aralık ödemeler dengesi Merkez Bankası tarafından açıklandı. Cari işlemler açığı 8.3 milyar dolar çıktı. Aralık ayı için tarihi rekordur. Piyasa 7.5 milyar dolar öngörüyordu. Böylece yıllık açık 65 milyar dolara tırmandı. Yıllık artış 12 milyar dolardır.
Küresel piyasaların havası olumluya dönüverdi. Nedenini anlayan beri gelsin. İçeriye hemen yansıdı. Dolar 2.19 TL’ye (sepet 2.59 TL) gevşedi. Ama faiz yüzde 10,8’de direniyor. “Sert iniş” tehlikesi atlatıldı mı? Risk azalsa bile kaybolmadı.
Bugün ödemeler dengesi aralık sonuçları açıklanıyor. CNBC-e anketi 7.5 milyar dolar dış açık öngörüyor. Yani yıl 63.5 milyar dolar açıkla bitiyor. Katılıyorum. 2014 tahmini ise 48 milyar dolara geriledi. Daha düşük bekliyorum.
İki parametre bir değişken
Sevdiğim bir konuya dönüyorum. Denge kuru ne olmalı? Orta-uzun vadeli bir cevap için iki ek soru gerekiyor. Biri dış açık düzeyi, diğeri büyüme hızıdır. Bunlar olmadan denge kuru belirsizdir. Yani hesap mutlaka üçünü bir arada ele almak zorundadır.
ABD’den gelen olumsuz istihdam verileri de mali piyasaları tam gevşetemedi. Özellikle gelişen ekonomilerin kırılganlıkları korkutuyor. Bazılarında “sert iniş” (mali kriz) olabilir mi? Bir ülkeden diğerine bulaşır mı? Rivayet muhtelif...
Derecelendirme kuruluşu S&P’nin Türkiye görünümünü durağandan eksiye indirmesi içeriyi sınırlı etkiledi. Son baktığımda dolar 2.22 TL’ye (sepet 2.62 TL), gösterge tahvil faizi yüzde 10,7’ye oturmuştu. Piyasa sakin denebilir.
Üretim artışı sürüyor
Aralık sanayi üretimi TÜİK tarafından yayınlandı. Piyasa geçen yıla göre yüzde 5 artış bekliyordu. Gerçekleşme yüzde 6,9 çıktı. Ekimde bayram etkisi ile yüzde 0,5 düşmüş, geçen ay ise yüzde 4,7 artmıştı.
Müjde, müjde! Amerikan ekonomisi Aralık’ta çok az istihdam yarattı. Ekonomi bölümü dün haberi harika bir başlıkla duyurdu: “Piyasalar ABD’nin kötülüğünü istiyor.” Nitekim Dow Jones yüzde 1 yükseldi. İçeride dolar 2.19 TL’ye geriledi.
“Kimin kabahati” diye sormuştum. Reel ekonomi ile mali kesimin çıkar zıtlığı Krugman’ın tezini güçlendiriyor. ABD (ve AB) bütçeyi sıkıp sınırsız para basınca mali balon oluşuyor. Kendi reel ekonomisi zarar görüyor. Dışarıya istikrarsızlık ihraç ediyor.
Reel faize hesabı
Merkez Bankası’nın faizi arttırması yeni bir tartışmaya yol açtı. Kimi artışı yetersiz, kimi aşırı buluyor. Medyada izliyoruz. Bence “neye göre?” sorusu önem kazanıyor. Geçmişle karşılaştırma bir kriter olabilir. Yöntemle başlıyorum.
Küresel piyasalarda panik havası azaldı. İçerisi de sakin seyrediyor. Merkez Bankası seviniyordur. Buna karşılık tüketici güveninde sert düşüş görülüyor. Bütün endekslere yansıyor. Reel ekonomi için kötü haberdir.
Değişen küresel konjonktürün gelişen ülkelerde yarattığı kırılganlık ilginç bir tartışmayı tetikledi. Doğal olarak Türkiye’nin adı çok geçiyor. Sorun yaratan politikaların sorumluluğu kimde? Gelişmiş ülkelerde mi? Gelişen ülkelerde mi?
Gelişmiş ülkeler
Tartışmayı Paul Krugman başlattı. Ünlü blog’unu Twitter’da 1 milyon küsur kişi izliyor. Yazısından alıntı yapıyorum.
Ocak enflasyonu TÜİK tarafından açıklandı. Tüketici fiyatları yüzde 1,7 arttı. Geçen yıla adeta eşittir. Yıllık artış yüzde 7,5’a yükseldi. Beklentiye yakın olduğun için piyasalar etkilenmedi. Kur yatay seyretti.
TÜİK nihayet üretici fiyatları endeksini terk etti. Onun yerine üç endeks geliyor. Yurt içi Üretici Fiyatları Endeksi (YİÜFE) dün yayınlandı. Tarım ürünleri ve Yurt dışı endeksleri ay içinde çıkıyor. Olumlu gelişmedir. Ayrıntısına bakarız.
Daron Acemoğlu’nun kitabı
Salı günlerini son dönemde yayınlanan önemli kitaplara ayırdım. Bu dördüncüsü; daha önce Minsky, Clark ve Pamuk’un kitapları tanıtıldı. Sıra ünü Türkiye’de de hızla artan bir iktisatçının dünyada çok ilgi uyandıran kitabına geldi.