Gazete Vatan Logo
Magazin Pozitif enerji deposu tutkulu, doğal kadın

Pozitif enerji deposu tutkulu, doğal kadın

Bu kışı sakin geçirmeyi düşünen Aslı Enver, bir yandan da tiyatro sahnesinde olmayı planlıyor. Peki büyük bir başarı yakalayan ve Aslı’ya şöhreti getiren “Kavak Yelleri”nden bu yana içten ve “gerçek” kızın hayatında neler değişti? Galiba hiçbir şey! Aslı Enver ALL Dergisi’ne konuştu...

Pozitif enerji deposu tutkulu, doğal kadın

Aslı Enver hakkında son haberleri veriyorum. Önce özetler... Enver’in hayatımıza girişi Kavak Yelleri dizisiyle olmuştu. Dizi yıllarca sürdü. Suskunlar ve geçen sezon onu Kayıp dizisinde izledik. Büyümüş bulduk. 1984, İngiltere doğumlu. Kendisi gibi oyuncu Birkan Sokullu ile iki yıldır evli. Sakin bir hayatı var. Çocuk düşünüyorlar ama henüz erken.

Buraya kadarını Google’a ismini yazdığınızda dökülen röportajlarda da okuyabilirsiniz. Gözünüzü kapatıp Aslı Enver’i düşündüğünüzde karşınıza beyaz tenli, çilli, sarı düz saçlı, şeker bir kız çıkacaktır. Tamam. Onunla bir gün geçirdiğinizdeyse, içten, açık sözlü, neşeli, tutkulu, doğal bir kızla tanışıp, Birkan Sokullu’nun ona neden aşık olduğunu ve kısa sürede neden evlenme teklif ettiğini anlıyorsunuz. Yeni sezonda yer aldığı bir dizi için saçlarını kahverengiye boyatmış Enver. Bu yeni saç onu olduğundan daha da minyon göstermiş. Zaten kaşık kadar bir surat ve mini mini bir bedenden oluşuyor. İyice küçülmüş.

Kötü mü? Hayır. Aksine harika görünüyor. Bembeyaz teni ortaya çıkmış. Kimilerinin çocuksu bulduğu, benimse her zaman ‘farklılık’ kattığına inandığım çiller yüzünde hemen dikkat çekiyor.(Demi Moore’u Sevmemiz İçin 10 Neden başlıklı bir yazı yazsam ilk sıraya kesinlikle çillerini koyardım). O da çillerini seviyor zaten, “Hatta çekimlerde çok fondöten sürdüklerinde hoşuma gitmiyor, itiraz ediyorum. Görünsünler istiyorum,” diye savunuyor hakkını bu mini mini noktaların. Biçimli dudaklar, sivri bir çene ve meraklı bakan gözler... Bunlar ilk karşılaşmada göze çarpanlar. “Merhaba,” derken yüzüne yayılan kocaman gülümsemeyse göğsünün altında atan yumruk büyüklüğündeki nesnenin güzelliğinin yansıması.

Haberin Devamı

- Mutfağa çok düşkünüm

Bu güzellik, oyuncu olmasaydı muhtemelen şu anda bir mutfakta tatlılar, yemekler pişiriyordu. Ama pişirdikleri de kesin çok güzel olacaktı. “Gastronomi okumayı çok isterdim. Mutfağa çok düşkünüm çünkü. Ama oyuncu olduğum için gayet memnunum,” derken bu yemek konusunun peşimizi bırakmayacağını hissediyorum. Nasıl oluyorsa oluyor, her türlü sorunun yanıtı bir şekilde mutfağa ve yemeğe bağlanıyor gün boyunca. Birbirimize, “Karnımız mı acıktı acaba?” diye sorup gülüşüyoruz zaman zaman. Sonra, ‘Şimdi şurada sushi’ler olsaydı,” şeklinde hayaller kurup konudan tamamen uzaklaşıyoruz. Anlaşıldı yemeyi seven ama kilo alma korkusuyla yiyemeyen iki kadının bilinç altının söyleşisi bu. O yüzden dilimize vurdu.

Haberin Devamı

Enver’in restoranlarda yiyip de evde pişiremediği herhangi bir şey yok. Bu durumda erkeğin kalbine giden yolu iyice kısaltmış oluyor. “Birkan çok seçicidir, her yerde yemez. Ama güzel yapılmış her şeyi yer,” diyor.

- Bir jean, bir tişört

Aslında pek çok başka şey de çekimlere göre ayarlanıyor. Mesela gardıroptaki kıyafetler. Günün büyük bölümü başka karakterlere göre kıyafetlerle geçtiği için Enver’in gardırobunda daha çok, rahat ettiği kıyafetler var. Çoğu benzer tonlarda. “Jean’ler, taytlar ağırlıkta. Rahat bulmadığım için, yılda en fazla dört kere etek giyerim. Siyah, bej, koyu kırmızı gibi renkler ağırlıkta. Tarzım çok değişkenlik göstermez. Arkadaşlarım bir kıyafet gördüklerinde ‘Bu tam Aslı’ya göre,’ derler.”

Haberin Devamı

- Özgürlük esastır

“Birkan’la ilişkimizde en çok sevdiğim şeylerden biri onun da kendi kendine ya da arkadaşlarıyla vakit geçirme fırsatı bulması. Aynı şey benim için de geçerli, Birkan’ın geçen sene doğum günümdeki hediyesi arkadaşım Dolunay Soysert ile Paris seyahatiydi. İki kız üç gün gittik. Çok eğlendik. Yazın ben çalıştığımda o da tek başına ya da kuzeniyle gider. Biz birbirimize böyle özgürlükler veriyoruz. Bence ilişkiyi besleyen şeyler bunlar” diye anlatıyor. Eğer tatile gidilecekse Enver için vakit sonbahar ve kış. Belki de İngiltere’de geçen çocukluğunun alışkanlığı olarak yağmur ve çim kokusunu çok seviyor. Uçak yerine otomobil kullanarak gitmeyi tercih ediyor. “Sekiz saat araba kullanılacaksa kullanırım. Bu da benim için bir arınma, bir dinlenmedir; tatilin bir parçasıdır. Gittikçe gidesim gelir. Sık sık mola veririm. Mesela tandırcılarda çok dururum,” sözleri ortamda kahkahalara neden oluyor. Biri Aslı’ya tost sipariş edebilir mi lütfen? Artık karnının acıktığına kesinlikle eminim.

Haberin Devamı

Bodrum’a gidecekse Şirince’de bir gece mola vermek, Yunanistan’a arabayla gidip her gün başka bir yerde kalmak Enver’e keyif veren planlar. Anlatırken gözleri parlıyor. Bir yandan da eliyle ilk kez boyattığı saçlarıyla oynuyor. Tabii hepimizin dikkati saçlarına doğru kayıyor. Saçına baktığımızı anlayınca ben daha sormadan o başlıyor anlatmaya: “İlk kez boyattım saçlarımı. Aynaya ilk baktığımda çok sevdim. Bazen kendi saçlarımı özlediğimi fark ediyorum.”

- Rahatlama tüyoları

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki sabahları yataktan mutlu kalksak bile sinirimizin bozulması ve suratımızın asılması için gazetenin ilk sayfasını görmemiz yeterli. Eee Aslı Enver de bizden biri. Baskı altındaki hayattan kaçmak için “uzaklaşma”nın ona çok iyi geldiğini söylüyor. “Ben deniz ile değil orman ile mutlu olan biriyim. Bir orman yürüyüşü bana çok iyi gelir. Fırsatım varsa iki günlük kaçamaklar yapmayı, en kötü ihtimal Belgrad Ormanları’na yürüyüşe gitmeyi çok severim. Şile, Ağva, Polonezköy de olabilir. Oralara kaçıp yeşille bütünleşmek ruhuma iyi geliyor. Nefes aldığımı hissetmem gerek.” Bu sırada gözlerini kapatmış, derin bir nefes alıyor. Yoksa, bir yandan da ‘Akşam için ne yemek yapsam?’ diye mi düşünüyor. :)