Angelina Jolie keşke memelerinden önce yumurtalıklarını aldırsaydı!

Haberin Devamı

“Ben Angelina Jolie’nin doktoru olsaydım, memelerini değil öncelikle yumurtalıklarını aldırmasını önerirdim” diyor Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Maktav Dinçer. Neden mi? Çünkü yumurtalıkları aldırmak meme kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor. Üstelik yumurtalık kanseriyle başetmek çok zor ve erken teşhisi de yok!

Geçen hafta herkesin dilindeydi Angelina Jolie... Bu kez bir sosyal sorumluluk projesi ya da yeni bir filmiyle değil, kanser riskine karşı aldığı çok radikal bir kararla... Karar radikal, zira Jolie kanser değilken, meme dokularını aldırdı. Jolie’nin bu kararı almasındaki en önemli etkenin 10 yıl boyunca kanserle mücadele eden annesini 56 yaşında kaybetmesi ve ardından da ağır bir depresyon geçirmesi olduğu söyleniyor... Zaten o da bıçak altına yatmasının en önemli sebebinin kendi çocukları olduğunu belirtiyor New York Times’a gönderdiği mektupta: “Çocuklarıma bu hastalığın beni onlardan ayırmayacağına dair söz vermem gerekiyordu. Fakat gerçek olan benim de ‘hatalı’ gen olarak bilinen, meme ve yumurtalık kanserine neden olan BRCA-1 genini taşıyor olmamdı. Doktorlar tahliller sonucu kanser riskimin yüzde 87 olduğunu söylediler. Artık bu risk sadece yüzde 5.”

Jolie’nin kararı yanlış bir karar değil ama...

Açıklama hem duygusal hem de mantıklı... Peki başka bir yolu olamaz mıydı? Bu soruyu meme kanseri tanısı ve tedavisinde Türkiye’nin en önde gelen hekimlerinden Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Maktav Dinçer’e sordum. Jolie’nin kararına yanlış demedi ama bir keşkesi vardı! “Ben Angelina Jolie’nin doktoru olsaydım, memelerini değil öncelikle yumurtalıklarını aldırmasını önerirdim” dedi. Neden mi? Çünkü yumurtalıkları aldırmak meme kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor. Üstelik yumurtalık kanseriyle başetmek çok zor ve erken teşhisi de yok. Yani yumurtalıkları aldırarak hem yumurtalık kanserinden kurtuluyorsunuz hem de meme kanseri riskinizi yarı yarıya indirmiş oluyorsunuz.

Her 100 kadından 12’si meme kanseri

Prof. Dinçer’le Jolie’nin kararından yola çıkan söyleşimiz pek çok kadını yakından ilgilendiriyor. Rakamlarla söyleyelim, her 100 kadından 12’si meme kanserine yakalanıyor. Jolie gibi BRCA-1 ya da BRCA-2 geni bulunup da meme kanserine yakalananlar ise bu yüzde 12’lik grubun yüzde 5’i... Yani, her bin kadından 6’sı... BRCA-1 ve BRCA-2 geni taşıyanlarda ise 70 yaşına kadar yaşadıkları varsayıldığında kansere yakalanma riski yüzde 65 ila yüzde 85... Ama mesele kanser, risk ne kadar düşük de olsa önlemleri bilmek hayati!

- Hocam, Angelina Jolie’nin kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz onun doktoru olsaydınız kararınız ne olurdu?

Şimdi, bir kere o sıradan bir kadın değil. Aktris ve o genetik defekti taşıyor. Bu da ispatlanmış. Yani sadece ailesinde yüksek oranda meme kanseri bulunup da, gen taşıyıcısı olduğu ispatlanmamış biri değil. Çünkü bazı kadınlar diyor ki, “Benim hem annem meme kanseri, hem teyzem. Benim de riskim yüksek.” “Peki genetik olarak taşıyor musun bu riski, test yaptırdın mı?” diye soruyoruz. “Hayır!” diyor. Jolie, öyle bir kadın değil. Kanser olma ihtimali yüksek bir kadın.

- Tamam ama risk var demek illa kanser olacaksın mı demek?

Hayır, elbette değil. BRCA geni taşıyan kadınlarda meme kanseri riski yüzde 65. Yani o geni taşıyan kadınların da yüzde 35’i meme kanseri olmuyor. Eğer 70 yaşına kadar yaşarsalar...

- Bu ne anlama geliyor hocam?

Yani kadın 50 yaşında trafik kazasında ölürse belki meme kanseri olmaz. İşte, bu yüzden meme kanseri vakalarını üçe ayırmak lazım. Bir; sokaktaki sıradan bir kadın, meme kanseri teşhisi almamış, gen de taşımıyor, ailesinde de ikiden fazla kişide meme kanseri yok.

- Aile derken...

Anne, baba, kendi çocukları, oğlu ya da kızı ve birinci derece yakın akrabaları, yani teyze, hala, dayı ve amca...

- Baba dediniz?

Evet. Burada baba da önemli. Babada meme kanseri varsa bu çok önemli bir risk faktörü. Çünkü ailede bir erkekte meme kanseri varsa kadının gen taşıyıcı olma ihtimali çok yüksek... Ayrıca ailede yakın akrabalarda ikiden fazla meme kanseri olması da riski artırıyor. Diyelim ki, bu birinci tipteki kadında bu faktörlerin hiçbiri yok... Yani sıradan bir kadın. Nedir toplumda meme kanseri görülme sıklığı? Yüzde 12 civarında. Türkiye’de de öyle, dünyada da... Öyleyse bende bu risk faktörleri yoksa, gidip de bu yüzde 12 riski ortadan kaldıracağım diye iki mememi aldırmam kadar anlamsız bir iş olamaz, değil mi? Üstelik de meme kanseri erken teşhis edilen ve erken teşhiste yüzde 95 tedavi edilen bir hastalık... İşte biz böyle bir durumdaki kadına, gidip de memeni aldır demiyoruz.

Methedilen kişi...

Prof. Maktav Dinçer, bir hekim için en güzel isimlerden birine sahip. Keşke herkes ne anlama geldiğini bilse... Ülkemizde pek bilinmiyor ama Türk cumhuriyetlerinde sıkça kullanılan bir isim. Anlamı ‘methedilen kişi’... Bir hastanın güvenini kazanmak için unvanı bile geride bıraktıran cinsten!



Eğer babanızda meme kanseri varsa risk artıyor!

- Hangi kadınlara “Memeni aldır” diyorsunuz?

Çok az kadına... Yine az önceki şartlarda bir kadın düşünelim, yani gen taşıyıcısı değil, ailevi riski de yok ama diyelim ki bir memesinde kanser çıktı. “Riski azaltmak için gidip diğer mememi de aldırayım” dediğinde, biz bunu da tavsiye etmiyoruz. Çünkü bu kadın genetik taşıyıcı değil, ailevi risk taşımıyor. Bir memesi kanser oldu, diğer memede çıkma ihtimali yılda yüzde 1’lik bir risk ve onu da erken teşhis edebiliyoruz. Kullandığımız bazı ilaçlar o riski de yarı yarıya azaltabiliyor. O kadına da biz kesinlikle ikinci memesini aldırmasını önermiyoruz.

- Peki ne yapıyorsunuz?

Sadece memedeki tümörü çıkarıyoruz. Kalan memeyi ışınla takip ediyoruz. Bu kadınlar için Jolie’ninki gibi koruyucu meme ameliyatı kesinlikle tavsiye edilen bir şey değil. Geriye kalıyor taşıyıcı olanlar... Ama onlar için de daha meme kanseri olmadan seçenekler var.

- Nedir o seçenekler hocam?

Bir tanesi çok yakın takip. Yani yılda bir mamografi diyoruz ya standart vatandaşa...

- 40 yaş üstü olanlara?

Evet. Böyle gen taşıyıcısı olan kadınlara diyoruz ki, “Ailede en genç kimde çıktıysa meme kanseri, onun kansere yakalandığı yaştan 10 yaş daha küçük yaşta gel. Mesela 35 yaş ise 25’te gel ve MR ile takip ol.”

- Neden mamografi değil de MR?

Çünkü MR daha hassas bir yöntem. Hem de ışın vermiyor. Çünkü bozuk BRCA-1 ve BRCA-2 genlerine bağlı problem meme dokusundaki genetik hasarı tamir edememekten kaynaklanıyor. Mamografi demek, X ışını demek, normal popülasyon için çok düşük bir risk bu ama bu riskli gruptaki kadınlarda tamir problemi var. O yüzden mamografiyi ileri yaşa bırakıyoruz. Yani 40’lara, 50’lere... Bu riskli gruptakileri MR’la takibe alıyoruz. Ama bu gen taşıyıcı kadınlarda yumurtalık kanseri riski de yüksek oluyor. Ayrıca onun için de 6 ayda bir ultrasonla baktırın, kanda yumurtalık kanserini gösteren bir test var onu yaptırın diyoruz. Seçeneklerden biri bu. Yani sık aralıklarla ve kompleks yöntemlerle yakın takip öneriyoruz. Ama bu yaklaşım o kadının kanser olmasını engellemez. Sadece erken teşhis eder ve tedavi olma şansı artar. İkincisi, bazı ilaçlarla meme kanserinin bir miktar engellenebildiği biliniyor.

- Ortada hiçbir şey yokken?

Evet. Mesela bu genetik taşıyıcı kadınlara meme kanserinde de kullandığımız Tamoksifen’i 5 sene verirseniz meme kanseri ihtimalini yarı yarıya azaltabiliyor. Ya da diyoruz ki, “Doğum kontrol hapı kullan.” 20 yaşlarında değil de, biraz daha geç yaşlarda ama...

- 30-35 yaş gibi mi?

Evet. Çünkü genç yaşta doğum kontrol hapı almaya başlarsa kadın, yumurtalık kanseri riskini azaltıyor. Ama meme kanseri riskini artırıyor. Yani doğum kontrol hapı 20 yaşından sonra kullanılırsa meme kanseri riski artmıyor ve yumurtalık kanseri riski de azalıyor. O zaman iki yöntem var. Biri yakın ve sık takip, ikincisi ilaçlarla engelleyebilirsiniz dedik. Ama bütün bunlar çok başarılı değil, yani riskleri yarı yarıya azaltıyor. Geriye kalıyor üçüncü yöntem, yani ameliyat. Riskli organları aldırmak.

- O zaman kanser riski tümüyle ortadan kalkıyor mu?

Eğer memenizi aldırırsanız yüzde 65 olan riskinizi yüzde 1’e indirirsiniz. Yumurtalığınızı aldırdığınızda ise meme kanseri riskiniz yüzde 50’ye iner... Tabii bu durumda yumurtalık kanserine yakalanma riskiniz de yüzde 1’e iner. Yani üçüncü yöntem de ameliyat, organları aldırmak. Ama tabii ameliyat kararı duygusal ve aile durumunuzu etkileyecek bir karar... Bu yüzden de buna hekim karar veremez. Kadına “Git aldır memeni” diyemez. Çünkü iki memeyi almakla iş bitmiyor. Yumurtalık var, onun da alınması lazım. Bu yüzden de her şeyi objektif olarak, artıları ve eksileriyle anlatmalı, kararı kadın vermeli.



Yahudiler’de daha fazla görülüyor

- Peki yumurtalıkları aldırarak meme kanserine yakalanma riski nasıl oluyor da yüzde 50’ye iniyor? Arada nasıl bir bağlantı var?

O hatalı genlerin fonksiyonu şöyle; hepimizin vücudunda her gün kansere dönüşen hücreler oluşuyor. Ama hücre çekirdeğinde tamir mekanizması var ya da bağışıklık sistemimiz onları baskılıyor. İşte o hatalı genlerin olduğu insanlarda o tamiri yapacak gen bozuk. Tamir yapılamadığı için vücutta kanser de erken başlıyor ve ilerliyor.

- O zaman Angelina Jolie için söylenen yüzde 87 risk, çok yüksek bir risk?

Evet. Çok yüksek bir risk. Onun için hesaplanmış bir risk. Formülü var, tek tek sorular sorulup bilgisayarda bir hesap yapılıyor. Irkınız ne? Kanser annenizde kaç yaşında çıkmış? 30 yaşında mı, 50 yaşında mı? Bir tek annenizde mi var, babanızda da var mı? Bütün bunlara göre risk oranı hesaplanıyor. Mesela riski artıran faktörlerden biri de Yahudi ırkının bir kolundan, Eşkenazilerden olmak... BRCA taşıyıcıları içinde özel bir gruptur Eşkenazi kolu. BRCA genini, uzun bir kolye gibi düşünün. Yan yana yüzlerce boncuk var. O boncuklardan birinde hasar olabilir ve onu bulmak zordur. Ama Eşkenaziler’de çok spesifik olarak üç boncuk bozuk çıkıyor her zaman. Kalıtsal olarak böyle...

- Peki onlarda meme kanseri erkekte de fazla mı?

Fazla... Zaten eğer bu gen erkekte olursa, meme kanseri riskini daha da artırıyor. Ayrıca prostat, kalın bağırsak ve pankreas kanseri riskini artırıyor. Eğer bu gen kadında olursa, meme, yumurtalık, pankreas ve kalın bağırsak kanseri riskini artırıyor.

Menopozu erken yaşarsınız, o kadar!

- Sonuçta Angelina Jolie’nin doktoru siz olsaydınız kararınız ne olurdu?

Ben karar veremezdim, kararı ona bırakırdım ama bence mantıklı olan şuydu; iki yumurtalığını aldırması. Çünkü BRCA taşıyıcıları menopoza girmeden önce, yani 50 yaşından önce yumurtalıklarını aldırırsa, bir kere yumurtalık kanseri riski ortadan kalkacak. Ki yumurtalık kanseri tedavisi çok zor, çok geç teşhis edilebilen, iyileşme ihtimali çok düşük bir kanser türü. Üstelik BRCA taşıyıcısı bir kadında yumurtalık kanseri riski standart popülasyona göre tam 30 kat artıyor.

- Risk çok büyük o zaman?

Evet. Bu yüzden de bence burada riskli olan yumurtalıklar ve “Önce bundan kurtul” derdim bir kere. 35 yaşını geçmiş, altı tane de çocuğu var. Bundan sonra da çocuk doğurmayı düşünmeyecek büyük ihtimalle... Eğer “Artık yeter, ben doğurmayacağım” diyorsanız, 35’i de geçtiyseniz yumurtalıkları aldırmayı öneriyoruz. Çünkü dediğim gibi yumurtalık kanseri tehlikeli, erken teşhisi yok. O söylediğim yöntemlerin, altı ayda bir muayenenin de çok işe yarayıp yaramadığı belli değil. Artı, menopoza girmeden yumurtalıkları aldırırsanız meme kanseri ihtimali de yüzde 50 azalıyor. Yani risk yüzde 60’tan 30’a düşüyor.

- Dolayısıyla Angelina Jolie’ye öncelikle yumurtalık ameliyatını önerirdim diyorsunuz...

Evet. Çünkü yumurtalık kanseriyle baş etmek son derece zor bir iş... Erken teşhisi de yok, üstelik yumurtalıkları aldırarak hem yumurtalık kanseri riskinden kurtuluyorsunuz hem de meme kanseri riskinizi yarı yarıya azaltıyorsunuz. Birçok faydası var. Belli bir yaşa da gelmiş, zaten menopoza girecek. Bilemediniz 10 sene içerisinde. Bunu sadece biraz erkene alıyorsunuz. Menopozun getireceği ne olabilir? Kemik erimesi. Kalsiyum alarak, yani yağsız yoğurt ve peynir yiyerek, süt içerek bununla mücadele edebilirsiniz. Biraz uykusuzluk, terleme, zaten başınıza gelecek 10 sene sonra. Tamam, kalp sorunu biraz erken çıkabilir ama sigara içmez, biraz da kilo verir, spor yaparsınız onları da halledersiniz. Yani menopozun 10 sene erkene gelmesi, terlemeleri 10 sene önce yaşamanız demek. O da geçici bir süre. Birçok kadın da bunu altı ay, bir senede atlatıyor.

Çocuk doğurmak riski azaltmıyor

- Angelina Jolie’nin doğurmuş olması, bebeğini emzirmesi riski biraz azaltmıyor mu?

Erken yaşta doğurmak, çok doğurmak, emzirmek, kilo vermek, spor yapmak... Bunlar maalesef BRCA taşıyıcılarında riski azaltmıyor. Bir tek olsa olsa alkolü kesmek riski biraz azaltabilir deniliyor. Ama o yaşam tarzıyla ilgili diğer risk azaltıcı sebeplerin hiçbiri BRCA taşıyıcılarında işe yaramıyor.

- O zaman Angelina Jolie’nin verdiği karar galiba doğru bir karar, öyle mi?

En azından yanlış değil. Bir de şöyle düşünün; 10 sene boyunca annesinin hastalığı sırasında nasıl bir travma yaşadı bilmiyoruz. Onu sürekli mücadele içerisinde görmüş. O onkolojik tedavilerin getirdiği zahmet ve ağırlık da o karara etki etmiş olabilir. Çünkü çok uzun ve ağır bir depresyon dönemi geçirdiğini söylüyor annesinin ölümünden sonra. Eğer öyleyse belki kendi de meme kanseri olursa tekrar depresyona girecek ve belki çıkamayacak.

YARIN: Güneşe çıkmayanlar daha çok meme kanserine yakalanıyor...

DİĞER YENİ YAZILAR