Bu kürler insanı gençleştiriyor!

Prof. Saraçoğlu’nun vazgeçilmez bitkisel mucizeleri...

Haberin Devamı

Tek bir derin kırışık yok yüzünde, 62 yaşında olmasına rağmen... Sağlıklı mı sağlıklı görünüyor. Belli ki herkese tavsiye ettiği kürlerin garantisi bizzat kendisi...

Prof. Saraçoğlu’nun vazgeçilmez üç kürü var ve bunları yılda üç kez uyguluyor. ‘Maydanoz-limon kürü’, ‘lahana kürü’ ve ‘kiraz çöpü-limon kürü’... Hepsi vücuttaki toksinleri atmak için birebir. İkramiyeleri ise cilde verdiği tazelik ve parlaklık!

Maydanoz-limon kürü sadece vücudu toksinlerden arındırmakla kalmıyor; diyabet, yüksek tansiyon gibi illetlere karşı da koruma sağlıyor. Bir diğer özelliği ise, başka hiçbir rejim uygulamadan ayda 1 ila 1.5 kilo zayıflamınıza yardımcı olması. Maydanozu sevmiyor musunuz? O zaman biberiye çayını deneyin, o da aynı oranda zayıflamanız için birebir...

Genel Yayın Yönetmenim, “Bu hafta politika dışında bir şeyler yapalım” dediğinde aklıma hemen “Portakal niye turuncu, limon niye sarı?” sorusu geldi! Çünkü o sırada Prof. İbrahim Adnan Saraçoğlu’nun Şifa Kitabı ’nı okuyordum ve kitap bu soruyla başlıyordu. Hemen kendisini aradım, kabul etti, buluştuk. Biliyorsunuz o Türkiye’nin en popüler isimlerinden biri... Televizyon kanalları onu konuk alabilmek, gazeteler onun kitaplarını fasikül fasikül verebilmek için birbirleriyle yarışıyor. Saraçoğlu ismi rating artırıyor, tiraj aldırıyor. Kitapları milyonlar satıyor. Peki sık sık televizyon programlarına konuk olarak prostattan kısırlığa onlarca hastalık için bitkisel kürler önermiş bir ‘ünlü’yle, farklı ne yapılabilirdi?

Saraçoğlu’nun yüzüne baktım, yaşına göre çok gençti, dinçti, sağlıklı görünüyordu. Bunun sırrını merak ettim. Evet, Saraçoğlu’nun kendisi hangi kürleri uyguluyordu? Hastalıklardan korunmak için ne yapıyordu? Ben ‘kişisel sırrını açıklamaz’ diye düşünürken o anlatmaya başlamıştı bile... İşte bitkilerin babasından şifalı ve gençleştirici tavsiyeler!

İRİ MAYDANOZLARI ASLA YEMEYİN

Hocam dikkat ettim cildiniz çok güzel. Çok da dinç görünüyorsunuz... Bu işin sırrı nedir? Ne yapıyorsunuz, nasıl besleniyorsunuz?


Benim vazgeçilmez üç kürüm var. Bunları mutlaka uygularım.

Nedir o kürler?

Mesela yılda üç kere maydanoz-limon kürü uygularım. 15-16 adet saplı maydanozu, köy maydanozu olursa iyi olur, mutfak robotuna atın, üzerine iki yemek kaşığı taze sıkılmış limon suyu ve yarım bardak su ilave edin, iyice karıştırın. Bu kürü 15 gün boyunca, sabah kahvaltısından en az yarım saat önce aç karnına için. Her defasında da taze hazırlayın. 15 gün uyguladınız, sonra bir hafta ara verin, tekrar 15 gün uygulayın ve sonra bitirin. 4-5 ay sonra yine aynı şekilde tekrar edebilirsiniz.

Bu kadar basit mi?

Evet. Ama şuna mutlaka dikkat edin; iri yaprakları, iri sapları ve dalları olan kocaman maydanozları ne kür amaçlı ne de salatanızda, yemeklerinizde kullanmayın. Pazardan alacağınız yaprakları bol, küçük ve yeşil olan taze maydanozları kullanın. Onların da boyları 20 santimi geçmemeli, sapları da ince olmalı.

Bu kürü kitabınızda okumuştum. Bir uyarınız daha vardı orada...

Evet. Ben de oraya gelecektim, hamilelerin, hamileliklerinin ilk üç ayında bu kürü uygulamaları sakıncalı. Aslında hamilelerin hekimlerine danışmadan ilaç kullanmaları ve kendi başlarına bitkisel kür uygulamaları da yanlış.

HORLAMAYA KARŞI LAHANA KÜRÜ

Peki hocam maydanoz ne yapıyor da cilt üzerinde bu kadar etkili oluyor?


Maydanozun karaciğerin rahat çalışmasını sağlayan mükemmel bir gücü var. Tabii ki salatanızın içerisinde kullanılan şekliyle değil. Salatanın veya yemeklerin içerisine koyduğunuz maydanoz kür değildir. Onun bu gücünden faydalanabilmeniz için tarif ettiğim şekilde kürünü uygulamanız gerekir. Kürü uyguladığınız birkaç gün içinde cildinizdeki değişikliği fark edersiniz. Bu kür karaciğerdeki toksinleri atar, karaciğer yağlanmasını ortadan kaldırır. Cildi tazeler ve parlaklık verir.

Tabii toksinleri attığınız zaman kanser gibi hastalıkların da önü alınmış oluyor değil mi?

Kesinlikle. Cildiniz karaciğerin aynasıdır. Maydanoz ise karaciğerin dostudur. Maydanozun içindeki enzimlerin en önemli özelliği, besinler ve solunum yoluyla aldığımız sentetik kimyasal kanserojen maddeleri ve de vücudumuzda oluşan zararlı kimyasal maddeleri zararsız hale dönüştürmektir. Sağlıksız çalışan bir karaciğer zamanla bütün organlarımızı etkilediği gibi, aynı zamanda cildimizin canlılığını, tazeliğini ve güzelliğini de olumsuz etkiler. Maydanoz kürü, karaciğeri arındırarak karaciğerin daha sağlıklı çalışmasını sağladığı gibi sizi bir miktar da zayıflatır. 15 gün uyguladığınızda 1.5 kilo da zayıflarsınız. Ben bu kürü 4 ayda bir uygularım. Yani yılda üç kez. Bir de lahana kürü uygularım mutlaka.

Onu nasıl yapıyorduk hocam? Türkiye’de brokoli kürü gibi lahana kürünü uygulamayan da kalmamıştır ama bilmeyenler için tekrar edebilir miyiz?

Mümkünse pazardan aldığınız iri yeşil sarımsı lahananın, her gün üç-dört yaprağını yarım litre klorsuz suda, tencerenin ağzı kapalı olacak vaziyette 15 dakika kaynatacaksınız. Bu suyu ılındıktan sonra ikiye-üçe bölüp gün içinde içeceksiniz. Bir hafta uygulayın, üç gün ara verin, sonra tekrar bir hafta uygulayın. Bu kürün en büyük faydası, sizi kolon kanserine karşı korur. Vücudunuzdan toksin atar. Zaten bu kürü uygulamaya başladığınızda yağlı yağlı terlemeye başlarsınız. Vücuttan yağın atıldığını hayretle gözlersiniz.

Bunun dışında kan dolaşımını mükemmel bir şekilde düzenler. Öğretmen hastalıklarına karşı koruyucudur. Yani özellikle ayakta çalışanlar için, varis ve toplardamar şikayeti olanlar için bulunmaz bir nimettir. Horlamaya ve uyku apnesine karşı da iyidir. Bu kür sizi diyabete ve yüksek tansiyona karşı da korur. İlaç aldığı halde kan şekerini düşüremeyenler lahana kürü uyguladıklarında destekleyici olarak kan şekerleri düşer.

BİBERİYE ÇAYI MİGRENE KARŞI ETKİLİ

Peki hocam şimdi beyaz lahana mevsimi değil. Onun yerine uygulanabilecek bir kür var mı?


Var tabii... Biberiye çayı kürü. Her gün iki defa, bir öğleden evvel, bir de öğleden sonra biberiye çayı içilebilir.

Onu nasıl hazırlayacağız?

Bir bardak suda, 4-5 gram, yani bir tatlı, hatta bir çorba kaşığı kadar biberiyeyi 9 dakika kısık ateşte kaynatacaksınız. Günde iki defa... Her defasında yeniden yapılacak.

Aç karnına mı tok karnına mı içilecek?

Boş karnına alınması daha iyi, böylece migreni de önler.

Bu kür içilince ne oluyor da vücudu zayıflatıyor?

Yağ yakılmasında destekleyici... Bu kürle de ayda 1-1.5 kilo civarında verilebilir.

Peki ya kendinize uyguladığınız üçüncü kür nedir hocam?

Yoksa o kendinize sakladığınız bir sır mı? Sorunca öyle muzip güldünüz ki?

Yok, niye sır olsun! 25-30 tane kurutulmuş kiraz sapını bir bardakta biraz daha az suda, 5 dakika kaynatacaksınız. Ilındıktan sonra süzeceksiniz. Üzerine 3-4 damla limon suyu sıkıp içeceksiniz.

Bu kürün özelliği ne?

Bu kür erkeklerdeki prostat şikayetine karşı önleyicidir. Bir başka özelliği de stresinizi alır, daha relaks olmanızı sağlar. Bunun dışında yine tansiyon hastalığına karşı özellikle hipertansiyona karşı önleyicidir. Vücutta ne olursa olsun az hareket eden insanlarda zamanla ödem gelişiyor. Biz genelde oturarak iş yaptığımız için bedensel hareketimizin sayısı düşük. İşte bu kiraz sapı kürü muhteşem bir şekilde vücuttan suyu atar, tuzu, mineralleri değil ama...

Peki bu kürü ne kadar süreyle yapacağız?

Günde bir defa, 15 gün süreyle yapıp bırakırsınız. İki ayda bir... Sabah aç karnına içileni en makbul olanıdır.

Bu kürlerin içinde sağlığın yanında gençlik aşısı da var diyebilir miyiz hocam?

Kesinlikle...

Meyvenin salatası olmaz

Meyveleri karıştırmayacaksınız. Kiraz tek başına tüketilir, kayısı tek başına tüketilir, çilek tek başına tüketilir. Kavunla karpuzu karışık yiyebilirsiniz ama meyvenin salatası olmaz. Kayısı karaciğerin dostudur, çilek karaciğerin dostudur, kayısı ile belki çileği bir oranda karıştırabilirsiniz ama kayısı ile kirazı karıştıramazsınız. Çünkü o zaman meyvelerin kimyası değişiyor, faydaları azalıyor. Aşırı şekerli meyveler var. Beyaz üzüm gibi... Onlardan da uzak duracaksınız

Akşamları asla tatlı yemem, yersem de yemekten önce yerim

Akşamları asla tatlı yemem. Çünkü anında yağa dönüşüyor. Vücutta yağ olarak depolanıyor ve diyabet riskinizi yüksek oranda artırıyor. Eğer tatlı yiyeceksem de yemekten önce yiyorum. Böylesi daha sağlıklı. Ama yine sınırlı. Mesela bir porsiyonda üç dilim baklava varsa, sadece bir dilim yiyorum.

Akşam yatağa girmeden önce mutlaka iki bardak su içerim...

Organların rahat çalışabilmesi, vücuttan toksinlerin atılabilmesi için mutlak surette suya ihtiyaç var. Vücudunuzu portakal suyuyla ya da elma suyuyla yıkayabilir misiniz? Suyun yerini hiçbir şey tutmaz. Günde en az 1.5 litre su içmeliyiz. Ben her sofradan iki bardak su içerek kalkarım, çünkü sindirimi kolaylaştırır. Yemeğimi bitirdim mi iki bardak su içerim, akşam yatağa giderken de mutlaka iki bardak su içerim. Su içmek aynı zamanda cildiniz için botoks görevi görür, yaşlanmayı da geciktirir.

Brokoli kürünü yemek tarifi sandılar!

İlk kürünüzü kullanan kişiyi hatırlıyor musunuz? Kimdi?

İlk kürümü 1987’de Avusturya’da çevremde olan insanlara önerdim. İyi huylu prostat büyümesi şikayeti olanlara, “Brokoliyi şöyle hazırla” diyorum, bakıyorum bir hafta sonra “Hocam Allah razı olsun, çok iyi geldi” diyor.

Peki nasıl oldu da brokoli ile başladınız?

Ben yıllardır bir databank oluşturuyorum. Brokolinin içindeki etkin maddeleri, domatesteki, aslan pençesindeki, diğer bitkilerdeki etkin maddeleri hep sınıflandırıyorum. Bitkilerin molekül yapısını bilirseniz hangi hastalığa iyi gelebileceğini çıkartıyorsunuz. Onu da nereden buluyorsunuz diye sorarsanız, ilaçların prospektüsleri var ya, oradan...

Kitapta, “Elimde 2 bin tane ilaç prospektüsü var” diyorsunuz...

Evet. Orada ilacın içindeki etkin maddeler yazıyor. Ben bu madde doğada hangi bitkide olabilir diyorum ve taramaya başlıyorum databankımı. Reçete üzerindeki kimyasal formül belli, bitkinin kimyasal yapısı belli. Olay bu!

Brokoli gibi kaç kürünüz var hocam?

300’ün üzerinde.

Brokoli kürünü ilk kez televizyonda açıklamanız da Esra Ceyhan’ın programında olmuş...

Evet, o da 1999 yılıydı. “Biz bu bilgiyi kitlelere yayabiliriz” dedik. Ama boyumuzun ölçüsünü aldık Esra Hanım’ın programında.

Ne oldu hocam orada?

“Çok güzel bir yemek tarifi verdiniz” dediler. Brokoli kürünü önerdiğim kişiler Esra Hanım’ı aramışlar. “Brokoli prostatite ve iyi huylu prostat büyümesine bağlı şikayetlere çok iyi geliyor. Saraçoğlu Hoca var, kendisini çağırın, halka bu yayılsın” demişler. O şekilde çıktım ben programa. O zamanlar insanları çatıştırma, kavga ettirme çok yoğundu televizyonda. Programa çıktığımda orada başka birisi daha vardı, hekimmiş o, bilmiyordum.

Yani bir bitkici, bir de hekim çağıralım, tukaka yapalım bitkiyi, otacıyı demişler, öyle mi?

Esra Hanım, bana “Anlatın bakalım” dedi, “Siz prostatı tedavi ediyormuşsunuz, nasıl tedavi ediyorsunuz?” “Bir şikâyetiniz varsa sağlıkla ilgili önce bir hekime gideceksiniz. Bu yardımcıdır, bir destekleyicidir” dedim. İşte orada suratları düştü bu insanların. Benim kimya mühendisi olduğumu dahi bilmiyordu Esra Hanım. “Hocam niye söylemediniz kimya mühendisi olduğunuzu, profesör olduğunuzu?” dedi bana yayından sonra.

Peki o anda bu brokoli kürünün bir ticari karşılığı var mı sizde?

Yok, asla kesinlikle.

O sırada “Prof. Saraçoğlu” markası da yok?

Yok. Sonra hekim olan kişi “Bunun klinik deneyi var mı?” diye sordu. Ben dedim ki, “Brokoliyi herkes tüketiyor, ben aşırı miktarda bir şey de önermiyorum. Siz yeter ki hazırlarken içerisine tuz, biber, baharat, yağ veya salça benzeri bir şey ilave etmeyin. Bunu böyle hazırlayın, göreceksiniz faydası olacak. Bunun da kimyası budur, etkin maddeleri budur.” Biz kürün hazırlama şeklini sununca oradaki hekim, “İyi bir yemek tarifi verdiniz” dedi. O programda ben gerçekten çok üzüldüm. Eczacılık fakültelerinde farmakognozi, yani bitkilerin içindeki etkin maddeleri inceleyen, hastalıkları iyileştirici etkillerini bulmaya çalışan bilim dalı var ama üniversiteler halka inmiyor ki! Onlar kendi düzeylerinde yukarıda birtakım işler yapıyorlar.

HEPATİTE KARŞI LAVANTA KÜRÜ

Ama sonra dünya kabul etti bu kürünüzü...


Evet. İnternet üzerinden Avrupa ve Amerika’da üniversiteler ve medikal forumlarla irtibata geçtim. 1999 yılının mayıs ayında, Almanya’da Medikal Forum “Prof. Saraçoğlu Yöntemi ile Prostatit Tedavisi” adı altında web sitesi açtı. Ardından Amerika’da St. John’s Üniversitesi bu alanda en büyük tartışmayı başlattı. Amerika’nın en büyük prostat vakfı Prostatitis Foundation da Haziran 1999’da web sitesini açtı.

Bakın bu enteresandır, Amerika’da prostat forumunda ben brokoli kürünü tanıtmaya başladığım aylarda Prof. Daniel Shoskes, “ProstaQ” adlı doğal bir ilaçla çıktı. Bu ilacın içindeki etkin madde de quercetin, brokolide de quercetin var. O ilacın bir kutusu yaklaşık 100 dolar civarında, tabii herkes edinemez. Ama prostat hastaları brokoliyi haşlayıp suyunu evinde içiyor. Bu yazışmalar esnasında ProstaQ’nun satışında çok büyük düşüşler oldu. Bu arada da birisi foruma yazmış, “Bu Prof. Saraçoğlu Amerika’da kaç ton brokoli suyu stokladı, ne zaman bunu çıkartacak onu bekliyoruz” demiş, düşünün. Hiç benim böyle bir düşüncem yok ki, olmadı. Hâlâ brokoli suyunu çıkartmış değilim. Ama arkasından brokoli tabletleri çıktı, brokoli suyunu sıkan pazarlayan yabancı menşeli firmalar oldu.

Brokoli kürünün yurtdışında bu kadar ilgi görmesinin ardından Aktüel dergisi kapak yaptı.

Tabii. Türkiye’den basın beni arıyor, “Hocam o siz misiniz?” diye. Ben de hep sessiz kaldım. En sonunda Aktüel kapak yaptı. Arkasından diğer dergilerde çıktı.

Kaç yılıydı?

2000 yılıydı. Türkiye’de yaşadığım halde, yurtdışında ilgi gördü diye memleketimde tanınmak insana biraz acı veriyor ama bu böyle.

Yurtdışında ilgi gören bir tek brokoli kürü mü oldu?

Hepatit B ve C’ye karşı olan lavanta kürü de çok iddialı bir kür. Bunun dışında düz yapraklı aslanpençesi kürü gibi muhteşem kürler var. Bunları benim yabancı forumlarda tartışacak zamanım yok. Her kürüm için ayrı web sayfası açılır yurtdışında ama ben bunları yapmadım çünkü zamanım yok. İşi gücü bırakıp bunlarla uğraşacaksınız.

Portakal niye turuncu, limon niye sarı?

İki isim verdiler ona. Halkın, ahalinin, inananların babası anlamına gelen İbrahim ve cennete kavuşan anlamındaki Adnan... Mehmet ve Hatice Saraçoğlu’nun oğlu İbrahim Adnan... 11 Nisan 1949’da Mersin’de doğdu; mandalina, portakal, greyfurt ağaçlarıyla dolu kocaman bir narenciye bahçesinin içine, bitkilerin tam ortasına! Biraz da amcası Mustafa Faik’in zoruyla! İki erkek evlattan sonra anne ve babası ‘yeter’ ama amcası ‘devam’ dedi. Kim bilir belki de hiç evlenmediği, hiç çocuğu olmadığı için, en küçük yeğenini kendi çocuğu gibi sevmek istediği için... Adını da o koydu İbrahim Adnan’ın... İbrahim Adnan’dan bitkilerin babası Prof. Saraçoğlu’na uzanacak bu şifa öyküsü de böylece başlamış oldu.

Çocukluğu Mersin’in Çeşmeli beldesindeki o ‘içine doğduğu’ narenciye bahçesinde geçti İbrahim Adnan’ın. Çevre illerden çalışmaya gelen sezonluk işçilerin arasında... Ve adam olacak çocuk ilk sorusunu daha 5 yaşındayken soruverdi: “Portakal niye turuncu, limon niye sarı?” İlginçti soru ve yanıtlamak zordu. İşçiler de, babası da ne diyeceklerini bilemediler. Babası topu taca attı, “Yakında ilkokula başlayacaksın, o zaman öğrenirsin” dedi. İlkokul hocası da geçiştirecekti soruyu: “Sen önce okuma yazmayı öğren.” İlkokul bitti, okuma yazma öğrenildi ama limonun niye sarı olduğu hâlâ muammaydı!

İbrahim Adnan yine amcasının telkinleriyle ortaokulu İstanbul’da Avusturya Lisesi’nde okudu... Katı Alman disiplini içinde, hep Mersin’i, bahçeyi, toprağı ve ailesini özleyerek, yazları iple çekerek... Aklı hep doğadaydı, topraktaydı, ‘Neden sarı?’daydı. Bu özlemi kaplumbağalarla giderme yolunu seçti! Yanlış seçimdi, ‘Yatakhanede kaplumbağa besliyor’ diye ispiyonlandı, kaplumbağaya el konuldu ve doğaya geri bırakıldı. O da ilgisini karıncalara yöneltti! Prof. Dr. Sait Gökçe’nin (Deniz Gökçe’nin babası) hediye ettiği mikroskopla Mersin yöresinin karınca türlerini incelemeye başladı! Gördü ki hiçbir karınca birbirinin aynı değil. Hepsi ‘tek’ yaratılmış. Sonra rengini merak ettiği portakal kabuklarını merceğe koydu. Sonuç aynıydı, hiçbiri birbirine benzemiyordu. “Allah Allah!” dedi...

ALLAHIM BANA İLİM VER!

Saraçoğlu’nun doğa ve bitki merakı öğrencilik yıllarında, akademik ve iş hayatında hep vardı. Bu merak zamanla şekillenerek ‘bitki kimyası bilimi’ halini alacaktı. Ne iş yaparsa yapsın, hangi projede çalışırsa çalışsın, aklının ve aynı zamanda harcadığı zamanın, aldığı notların, yaptığı kişisel araştırmaların, taradığı bilimsel literatürün bir köşesinde bitkiler ve onların kimyası vardı. Bu, memleket özlemine dayanamadığı için Avusturya Lisesi’ni bırakıp geldiği Mersin Akdeniz Koleji’nde öğrenciyken de böyleydi, 1982’de Avusturya Graz Teknik Üniversitesi’nde master ve doktora yaparken de... 1995’te yakın çevresine (sonradan literatüre geçecek) ‘brokoli kürü’nü açıkladığında da durum farklı değildi: Bitkiler, onların kimyası, bu kimya ile hastalıkların kimyası arasındaki ilişki...

Saraçoğlu öğrendikçe, bilgi ona açıldıkça, nimetin hikmeti nasip edildikçe şükretti. Ve 6 yaşındayken anne babasıyla birlikte kıldığı ilk teheccüd namazındaki (Yatsı namazının ardından bir süre uyunduktan sonra kalkılarak kılınan nafile gece namazı) duasını hiç unutmadı: “Allah’ım bana ilim ver.”

Başbakan Erdoğan’a proje sunacak

Prof. Saraçoğlu’nun son kitabı Şifa Kitabı bir anlamda daha önce yazdığı bitkisel kür kitaplarının bir önsözü, omurgası gibi... Kitap bir yandan bitkisel kürlerin, kür olana kadar geçirdiği evrelere, bunun arkasındaki bilim, tecrübe ve araştırmaya zoom yaparken, diğer yandan Saraçoğlu’nu eleştirenlere, tıp doktoru olmadığı için bitkisel reçete yazamayacağını söyleyenlere yanıt veriyor. Saraçoğlu, eleştirileri hayatıyla cevaplıyor. Kısa pantolonlu İbrahim Adnan’ın Prof. Saraçoğlu olana kadar yaşadıklarını anlatıyor. Avrupa’nın saygın üniversitelerinde öğretim üyesi ve dünyanın en büyük araştırma-geliştirme laboratuarlarında araştırmacı olarak çalıştığı yılları da, yeni kürlerini de samimiyetle paylaşıyor okuyucusuyla... Saraçoğlu’nun tohumların, toprağın, Türkiye’nin ve dünyanın geleceğiyle ilgili öngörüleri de oldukça çarpıcı. Ve bir ay içinde Başbakan Erdoğan’a da sunmayı düşündüğü, Türkiye’nin kurtuluş projesi olarak lanse ettiği “BİOLAND TURKEY” projesi de...

YARIN: Kısırlığa çare iki kür. Kadınlar için soğan kürü, erkekler için keçiboynuzu...

DİĞER YENİ YAZILAR