Gazete Vatan Logo

Alkole karşı 3K formülü!

'Tavrımız asla AKP'ye destek değildir'

MİLLİYETÇİ Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Her fırsatta söylediğimiz gibi, sınırlarımızda son dönemde cereyan eden gelişmeler, hükümetin Türkiye’nin hudut güvenliğini tehlikeye attığını acı bir şekilde göstermiştir. Bilinmelidir ki, bir ülkenin sınırları, o ülkenin namusudur. Sınır emniyetini sağlamak, bir ülkenin bağımsızlığının, mevcudiyetinin ve egemenliğinin al?metifarikaları arasındadır" diye konuştu.

Bahçeli, "9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in muhterem eşleri Sayın Nazmiye Demirel Hanımefendi dün hayata gözlerini yummuştur. Ayrıca bir dönem partimizin Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan değerli dava arkadaşımız Turgut Nasün Bey de ebediyete intikal etmiştir. Gerek merhume Nazmiye Demirel Hanımefendiye gerekse merhum Turgut Nasün Bey’e Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, sevenlerine ve ailelerine sabır ve başsağlığı temennilerimi iletiyorum" dedi.

ÜLKÜCÜ ŞEHİTLER GÜNÜ

Bahçeli, "Dün hep birlikte idrak ettiğimiz Ülkücü Şehitler Günü’nde bu tarihi gerçekleri bir kez daha andık, yeniden paylaştık.Her Mayıs ayının 27’si aziz şehitlerimizi dua ve hasretle yad ettiğimiz bir tarih dilimidir. 2011 yılından beridir, Kızılcıhamam’da yaptırdığımız Ülkücü Şehitler Anıtı’nda muhterem şehitlerimizi dua ve hayırla hatırlıyoruz. Bundan böyle de haftanın hangi gününe tekabül ederse etsin, bu manevi vazifemizi iştiyakla ve kararlılıkla yerine getirmeyi sürdüreceğiz. 27 Mayıs aynı zamanda aziz dava insanımız, partimizin iftihar simgelerinden birisi olan Gümrük ve Tekel eski Bakanlarımızda merhum Gün Sazak Bey’in de şehit edilişinin yıl dönümüdür.Dürüst ve ilkeli bir devlet adamının nasıl olması gerektiğini icraat ve yaşayışıyla gösteren merhum Sazak Bey bir ahlak ve fazilet sembolüdür. Şehadetinin üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen hala gönüllerdeki yerini korumakta, hala takdir ve şükranla anılmaktadır" diye konuştu

İSTANBUL’UN FETHİ

İstanbul’un fethinin yalnızca bir şehrin ele geçirilmesini anlatan, yalnızca askeri bir başarıyı tescilleyen bir hadise olarak görülmemeli gerektiğini belirten Bahçeli, " Bunların önünde ve üstünde olmak üzere fetih; çağ açıp kapatan, insanlığın tarihsel yürüyüşünü doğrudan doğruya etkileyen çap ve boyuta haizdir. Köhnemiş Bizans’ın yenilmesiyle Türk milletinin hakimiyetiyle tanışan İstanbul, kültürlerin kavşak noktasında olmasıyla da küresel ilişkileri yakından etkilemiştir. Elbette fetih hareketi; Dünya ölçeğinde değişim ve dönüşüme yol açacak ve yankıları günümüze kadar sürecek stratejik bir kararın sonucudur" dedi.

"TARİH YAZDIKLARINI İDDİA EDEN BAŞBAKAN, BİLSİN Kİ..."

Bahçeli, "AKP’nin tarih kitaplarının yeni baştan yazılması konusundaki adımlarıyla ilgili mutlaka gereken tavır ve dirayeti göstermelerini bekliyorum. İhtaren bildirmek isterim ki, Türk tarihi masalarda değil, meydanlarda, kahramanlık destanlarıyla, asırlarca verilen mücadeleler ve zafer naraları eşliğinde yazılmıştır. Türk milletinin geçmişinde kendilerine yer bulamayanların dönemsel güç ve iktidar kuvvetine dayanarak tarihi yapboz tahtasına çevirmeleri ters tepecek ve muhataplarını mahvedecektir. Tarih yazdıklarını iddia eden Başbakan, bilsin ki, kaleme aldıkları tarih değil, küçülme, taviz, terör, bölücülük, pazarlık ve teslimiyet katalogundan başka bir şey değildir. Başbakan ve bakanı şayet tarih yazmakta ısrar ediyorlarsa; önce ’yüz soruda İmralı canisi ve kanlı, barutlu, mayınlı müzakere yöntemleri’ veya ciltler dolusu ’PKK’nın kanlı tarihi’ni yazmakla işe başlamalıdırlar. İstanbul’un fethinin 560’ncı yıldönümünde tarih yağması için iştahlı şekilde talan sofrasına oturan AKP zihniyetini uyarıyor ve girdiği yanlış yoldan acilen dönmesini diliyorum."

"KISKANANLAR YİNE ÇATLAMIŞ, YİNE YERE KAPAKLANMIŞTIR"

Geçtiğimiz Cumartesi günü Adana’da düzenledikleri ’Vatan’ adlı mitinge değinen Bahçeli, "Adanalı kardeşlerim vatanın bölünemeyeceğini, parçalanamayacağını ve hainlere bırakılamayacağını gür bir sesle telaffuz etmişlerdir. Yüzbinler miting alanına sığmamış, heyecan dalgası Adana’yı baştanbaşa sarmıştır. Kıskananlar yine çatlamış, yine yere kapaklanmıştır. Taş kalpliler yine fenalıklar geçirmiş, yine çuvallamışlardır. AKP-BDP-PKK- Barzani ve İmralı canisinden oluşan kutsal ittifak korkuya kapılmıştır. Türk vatanı Adana’yla müsterih olmuş ve tedirginliklerini üstünden atmıştır. Bursa kuruluşumuzun kudretini yukarı çekmiş, İzmir bayrağı yükseklere taşımış, Adana ise vatanı yücelterek unutulmayacak bir destan yazmıştır. Çukurova vatan üzerinde oyunlar oynayan gafillerin farkındadır. Çukurova’nın asil ve mert insanları sahnelenen senaryoların bilincindedir. Son vatanımızın bağımsızlığı, büyük milletimizin bin yıllık kardeşliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası sakatlanamayacak ve bitirilemeyecektir. Güvence Adana’dır, teminat tüm Türkiye’dir" dedi.

"GELECEĞİMİZİN ÖNÜNE TAKOZ KOYMAKTA, ENGEL ÇIKARMAKTADIRLAR"

Bahçeli, "Ülkemiz diliyle kalbi arasında uçurumlar olan iktidar zümresi tarafından yenilginin, yozlaşmanın ve yılgınlığın ortasına itilmektedir. Fildişi kulelerini mesken edinmiş AKP kontenjanlı elitler ve asalaklar nasırlaşmış hassasiyetleriyle, teslimiyetçi tutumlarıyla ve tavizkar özellikleriyle geleceğimizin önüne takoz koymakta, engel çıkarmaktadırlar. AKP şuursuzluk içinde patinaj yaparken, Türkiye’yi de yıkmanın arayışındadır. Denge ve ölçüyü tamamen kaybeden hükümet, ülkemizi sancılı ve sıkıntılı bir türbülansa ite kalka getirmiştir. Her türlü kara ve karşı propagandaya rağmen, ülkemiz liyakatsiz, ehliyetsiz, kimliksiz ve şahsiyetsiz ellerde can çekişmekte, ömrü tüketilmektedir" diye konuştu.

"GÜVENLİK AÇIĞI HER YÖNÜYLE GÜN YÜZÜNE ÇIKMIŞTIR"

"Başbakan ve hükümeti Türkiye’nin önünü kesmiş, yürüyüşünü bozmuş, hayallerini heba etmiştir" diyen Bahçeli, şunları söyledi: "Yaman çelişkiler, insafsız ve isabetsiz teşhisler, yüzeysel bakışlar, içi boş ham görüşler, milliyet ve millet ink?rları ülkemizi korku filmlerini aratmayacak bir çalkantıya sokmuştur. Şurası açık bir gerçektir ki, Başbakan Erdoğan’ın çelişkileri, yanlışları, sürekli birbiriyle ters düşen beyanları ülkemizin ayak bağı haline gelmiştir. Başbakan Erdoğan kuru sıkı attıkça, ucuz nutuklarında sınır tanımadıkça ve ona buna sanal kabadayılık yaptıkça; kaybeden, fatura ödeyen aziz milletimiz olmuştur. Her şeyiyle meydandır ki, dar görüşlü, dar kafalı, katı düşünceli, sabit fikirli ve milli kimlik yoksunu iktidar kadroları ülkemizin ufkunu kapatmış, umutlarını dağıtmıştır.Dış politikada acizlik, vizyonsuzluk, gayri millilik; iç politikada yetersizlik ve zayıflık üst bir seviyeye sıçramıştır. Türkiye’de çok ciddi bir güvenlik açığı her yönüyle gün yüzüne çıkmıştır."

"BİR ÜLKENİN SINIRLARI, O ÜLKENİN NAMUSUDUR"

Bahçeli, "Cell?tların nerede pusu kurduğu, bombalarını nerelere yerleştirdikleri ve ne zaman pimi çekecekleri belirsiz ve bilinmezdir.

Katiller Türkiye’ye üşüşmüş, kiralık cinayet failleri vatandaşlarımızı hedefe koymuştur. Reyhanlı’da 52 kardeşimizin şehadetine neden olan alçak saldırı bunlardan yalnızca birisi olmakla birlikte ne ilk ne de son kıyım olacaktır. Çünkü Başbakan Erdoğan ve hükümeti Türkiye’yi ölüm tüneline sokmuş, kıyma makinesine atmıştır. Her fırsatta söylediğimiz gibi, sınırlarımızda son dönemde cereyan eden gelişmeler, hükümetin Türkiye’nin hudut güvenliğini tehlikeye attığını acı bir şekilde göstermiştir. Bilinmelidir ki, bir ülkenin sınırları, o ülkenin namusudur. Sınır emniyetini sağlamak, bir ülkenin bağımsızlığının, mevcudiyetinin ve egemenliğinin al?metifarikaları arasındadır. Bugün Türkiye’de sınır güvenliği namına hiçbir şey kalmadığını her sağduyulu insanımız kabul ve tasdik edecektir.Gerçekten de sınırlarımız adeta delik deşik edilmiştir.

"YAKALANDIĞI İDDİA EDİLEN ŞÜPHELİLERE DEĞİL, BÜYÜK RESME ODAKLANMALIDIR"

Bahçeli, "Başbakan, sana sesleniyorum, Reyhanlı’da 52 canımızı alan katillerle ve azmettiricilerle ilgili elinde ne belge, ne bilgi ve ne bulgu varsa açıkla da milletimiz tüm gerçekleri öğrensin. Başbakan bunları saklamamalı, gizlememeli ve sumen altı yapmamalıdır. Böylesi önemli bir belge ya da belgelere gerçekten de sahipse ortaya koymalı ve milletimizin bilgisine sunmalıdır. Meseleyi kuru laf kalabalığına ve karambola getirmemeli, ağırdan almamalıdır. Şeffaf ve açık olmalı, kuşkuları gidermeli, endişeleri yok etmeli, korku bulutlarını dağıtmalıdır. Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık makamında konu mankeni olarak oturmuyorsa 52 şehidimizin kanlılarından ve arkasındaki güçlerden bunun hesabını sormalıdır. Yakalandığı iddia edilen şüphelilere değil, büyük resme odaklanmalıdır" dedi.

"...SİYASETİNE ALET EDECEK KADAR SORUMSUZ VE İNSAFSIZDIR"

Bahçeli, "Reyhanlı ziyaretini önce 30 Mayıs diye ilan eden, arkasından da bizim mitingimize manidar şekilde denk getiren Başbakan acıları paylaşmaktan ziyade bunlardan nemalanacak ve siyasetine alet edecek kadar sorumsuz ve insafsızdır. Reyhanlı’nın canı yanmışken, koştura koştura ABD’ye giden, vahşeti engelleyemeyen ve politikalarıyla da buna çanak tutan Başbakan’ın Reyhanlılı kardeşlerimin yüzüne utanç duymadan, ciğeri yanmadan nasıl bakabildiği de gerçekten merakımızı celbeden bir konu olarak karşımızdadır" diye konuştu.

"PKK-PYD TERÖR ÖRGÜTLERİ, SURİYE’NİN KUZEYİNDE FIRSAT KOLLAMAKTA"

"Suriye meselesi Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bir kıvam ve cesamete bürünmüştür" diyen Bahçeli, şunları söyledi; "Terör grupları, Şam yönetimi ve kontrolsüz unsurlar sınırlarımızda başı boş şekilde provokasyon zemini aramakta ve açmaktadır. PKK-PYD terör örgütleri, Suriye’nin kuzeyinde özerk bölge oluşturmak için her fırsatı kullanmakta ve kollamaktadır. Başbakan Esad’la kavgaya tutuşurken, muhaliflerin ve PYD militanlarının tezg?hlarını görmezden gelmekte veya fark edememektedir. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, muhalif unsurlar en az Esad rejimi kadar milletimizi tehdit etmekte, Türkiye’nin bünyesine zarar vermektedir. Suriye konusunda Türkiye’nin kazanma, hedeflerini gerçekleştirme ihtimali gün geçtikçe azalmaktadır. Defalarca Suriye’deki olayları ’tribünden izlemeyiz’ diyen Başbakan, aslında Türkiye’yi çoktan stadyum dışına çıkardığını görememiş ve de idrak edememiştir. Bir defa Ortadoğu; ABD-AB-Rusya ve Çin arasında stratejik bir mücadele, rekabet ve oyun sahasıdır. Uzunca bir süredir Asya-Pasifik alanı ve Ortadoğu küresel politikaların ana ekseni ve damarı haline gelmiş durumdadır. Buraların nüfus ve etki alanına alınması amacıyla, çok vahşi ve hiçbir kural tanımayan bir kapışma ve restleşme çoktandır alttan alta hız kazanmaktadır" dedi.

"TAVRIMIZ ASLA AKP’YE VERİLMİŞ BİR DESTEK DEĞİLDİR"

Alkol kullanımının sınırlandırılmasını ile ilgili kanun değişikliğine değinen Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak alkol satışını ve kullanımını daraltacak bu düzenlemeye doğal olarak olumlu yaklaştık. Bilinmelidir ki, bizim bu tavrımız asla AKP’ye verilmiş bir destek değildir. Buradaki maksadımız Türk gençliğinin kötü alışkanlıklardan korunması için atılmış ve Parti Program ve ilkelerimizle uyumlu bir adımdır. Nitekim 2011 Seçim Beyannamemizin 143’ncü, Parti Programımızın 102’nci sayfasında; sigara, alkol ve her türlü uyuşturucu madde kullanımına, kumar ve benzeri alışkanlıklara, fuhuş, anarşi ve teröre karşı gençlerimizi koruyacağımız ve bilinçlendireceğimiz yer bulmuştur. Bu itibarla kişisel özgürlük alanlarına saygı duymakla birlikte, gelecek nesillerimizin ruh, beden ve zihin sağlığını güçlendirmeyi siyaset kurumunun asli vazifelerinden birisi olarak kabul etmekteyiz. Bizim sorumluluğumuz büyük Türk milletine ve gelecek kuşaklaradır" dedi.

3K: KAFA, KALP, KOL

Kişisel özgürlüklere saygı duymakla beraber kötü alışkanlıklarla mücadele görevimiz.

Yıllar önce 3K olarak savunduğumuz görüşü hatırlatmak isterim. Kafa, kalp, kol… Bunların açılımı yapsanız AKP solda sıfır kalır. Başbakan Erdoğan’ın ‘kafası kıyak nesil istemiyoruz’ sözü maksadını aşmıştır.Kıyak kafa konusunda tecrübesi, varsa kendisine saklamalıdır.

Gençlerimizi töhmet altında bırakacak ithamlardan uzak durmalıdır.

"KIYAK KAFA KONUSUNDA TECRÜBESİ VARSA KENDİSİNE SAKLAMALI"

"Kötü alışkanlıklarla mücadele ise boynumuzun borcudur" diyen Bahçeli sözlerini şöyle tamamladı; "Türk gençliğinin büyük çoğunluğunun elbette kötü alışkanlardan uzak durduğu bizce malumdur. Yine de tedbir almak, kötü yollara kapı açacak bağımlılık ve düşkünlüklerden baskı ve zorbalıklara tevessül etmeden herkesi muhafaza etmek siyasetimizin hedeflerinden birisidir. Ancak Başbakan’ın ’gece-gündüz içen, kafası kıyak bir nesil istemiyoruz’ sözü ise maksadını tamamen aşmıştır. Başbakan onu bunu bırakmalı, sokaklardaki tinercilerin, köprü altında yatan çocukların, evsiz barksız yavruların derdine düşmelidir. Kıyak kafa konusunda tecrübesi varsa kendisine saklamalı ve gençlerimizi töhmet altına bırakacak yanlışlardan ve ithamlardan uzak durmalıdır."

Haberin Devamı