Aliye nasıl kurtulur?

Aliye dizisinde sona yaklaşıldıkça izleyiciler meraklanıyor. "Acaba Aliye nasıl bitecek?" diye...

Haberin Devamı

Aliye dizisinde sona yaklaşıldıkça izleyiciler meraklanıyor. "Acaba Aliye nasıl bitecek?" diye...

Malum, dizide öykü çoktan bitti. İzlediklerimiz ise hakemin, yani kanal yöneticisinin "topun oyunda olmadığı süreler için gösterdiği" uzatma dakikaları...

Eh, madem herkes Aliye'nin sonunu merak ediyor, öyleyse gönlümden geçen final senaryosunu yazayım da, memlekete bir hizmetim dokunsun:

Aliye'nin iki kez trafik kazası geçiren minik kızı Ayşe'ye üçüncü kez otomobil çarpar ve kız yine kurtulur. Bunu gören Mercedes-Benz firması, Ayşe'yi milyon dolarlık bir transferle Almanya'daki fabrikasında "kaza test mankeni" olarak çalıştırmaya başlar. Rafet El Roman bu fırsatı kaçırmaz. Hazır Almanya'ya gelmişken Ayşe'yi de kaçırır. Aliye, Sinan'dan sonra bu kez Rafet'in peşine düşmüştür. Rafet, "Hülya Avşar'ı Pişti'de sağlı sollu tokatlamama izin verirseniz, kızı veririm" diye pazarlığa koyulur. Araya Reha Muhtar girer. Hülya Avşar'ın kızı Zehra ile Ayşe'nin takas edilmesini teklif eder. Ancak bir şartla: Takas "Ateş Hattı Özel"de yayınlanacaktır!

Bu arada Sinan'ın annesi kötü kaynana İkbal Hanım, İkbal Sucukları'nın reklam filmi için teklif alır. Ancak "hamile" görünmesi gerekmektedir. İkbal Hanım karnında yastıkla prova yaparken, onu gören oğlu Sinan, annesinin gerçekten hamile kaldığını sanıp, bir kez daha kalp krizi geçirir. Ama zaten dizinin üçte ikisi hastanede geçtiği için kimsenin kılı kıpırdamaz ve Sinan Hakk'ın rahmetine kavuşur.

Sinan'dan intikamını alamayan Mücahit ise o sinirle Kuzey Irak'ta mücahit olarak Amerikalılar'a karşı savaşmaya başlar. Ancak "Burası ikimize dar" diyen Polat Alemdar tarafından öldürülür. Avukat Elif'in reenkarne olup, ikinci yaşamında motosikletle pizza servisi yapması, pizzadan nefret eden Polat'ı Zeliş'e yakınlaştırır. İkisi mutlu, mesut olur. İlk çocuklarına da Memati adını verirler.

Diğer yandan Sinan engelinin ortadan kalkmasını fırsat bilen Aliye ile Deniz tam birleşecekken, yönetmen Kudret Sabancı'nın sesi duyulur: "Heeeytt ulan, Sanem'i kimseye yar etmem" diye naralanan Sabancı, kızı tuttuğu gibi beyaz cipinin terkisine atıp, götürür. Final jeneriğinde "Hayrola Çay Bahçesi'ne teşekkür ederiz" yazar!

Eurovision fırsatını kaçırdık
TRT 1'de geç saatlerde Eurovision 2006
kliplerini izledim. Yarışmacı ülkelerin tanıtım için hazırladıkları klipleri görünce Sibel Tüzün'ün "Süper Star"ı için daha büyük umutlar beslemeye başladım. Zira izlediğim 10'a yakın şarkının hiçbiri kulağımda yer etmedi. Neredeyse tamamı "klasik yarışma şarkısı" formundaydı. Ama ortak özellikleri, küplerin pek çoğunun "turistik" kaygılar taşımasıydı. Özelikle küçük ülkeler, tarihi ve doğal güzelliklerini aralara serpiştirip, açıkça turist çağırıyorlardı. Ama bizim klibimizde tek bir Türkiye görüntüsü yok. Üstelik tam da Avrupalılar'ın tatil tercihlerini kullanmaya başladıkları "kritik" bir dönemde.

Bu yıl terörizmin gölgesinden sıyrılmaya çalışan zor durumdaki turizmcilerimiz için Eurovision altın bir fırsattı. Sanırım, yeterince değerlendirilemedi. TRT, ucuz milliyetçilik gösterileri yapıp, "Sibel Tüzün nasıl Güney Kıbrıs'ın devlet televizyonuna çıkar? Biz onları kendi televizyonumuza çıkartmayız" diyeceğine, bu ülkeye trilyonlar kazandıracak "detaylarla" ilgilense diyorum...

Mustafa Kemal gelecek mi?
Kırık Kanatlar dizisi giderek bir bayrağa, sembole dönüşüyor. Her gün laik kesimden bu dizinin desteklenmesi için onlarca mesaj alıyorum. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'e sahip çıkanlar, ülkenin giderek hassaslaşan gündeminin de etkisiyle "Kırık Kanatlar"a kol kanat germiş durumdalar.

Bu gönülden "sahiplenme" dizinin yapım ekibini de etkilemiş olacak ki, "Kırık Kanatlar" her bölümde biraz daha Atatürkçü bir söylemi benimsiyor.

Dizinin dün geceki sürprizi ise Yüzbaşı Cemal'in, Mustafa Kemal Paşa'yı kasabaya çağıran mektubuydu. Cemal, mektubunda Ata'ya hitaben şöyle diyordu: "Kasabamız irticacıların faaliyetlerinin tehdidinde. Bunu bertaraf etmek için bir eğitim seferberliği başlattık. Kasabamızda bir mektep inşa etmeye çalışıyoruz. Bize destek vermek üzere teşriflerinizi rica ediyoruz. Gelemeseniz bile biz bekliyor olacağız."

Bakalım içinde Atatürk'ün ismi geçmeyen Çanakkale Destanı çizgi filmlerinin, Büyük Önder'in adının anılmadığı mevlit dualarının kol gezdiği ekranlarda, sembolik de olsa Atatürk'ü görebilecek miyiz...

Bu albümün notu eksik (!)
Bundan böyle televizyon dışındaki mini yorumları KAYIT DIŞI köşesinde sizlerle paylaşacağım.
İşte siftah:

Levent Yüksel durdu durdu yine hepimizi kalbimizden vurdu. Albümüne "Kadın Şarkıları" adını vermiş. Gelsin de onu külahıma anlatsın. Bal gibi "erkek şarkıları" olmuş. Hayatlarına girip, çıkan kadınların açtığı deliklerle "kevgire dönmüş" erkeklerin şarkıları... Şu unutulmazlara bakar mısınız? Ayrılmam, Beni Benimle Bırak, Beni Unutma, Yalnızlığım, Deli Kızım Uyan, Dargın Değilim, Ya Sonra, Unutama Beni, Haram Geceler, Yazmamışlar, Yoksun Sen, Aşk Defteri...

Levent Yüksel'in son şarkılarını önce Okan Bayülgen'in "Televizyon Makinası"nda dinledim. Sonra da CD'sini ezberledim... Kadınlardan yana kuşkum yok. Ama erkekler albümün üzerindeki "Kadın Şarkıları" ibaresine aldanıp, dinlemezlik ederlerse çok şey kaybederler. Yalnız, albüme bir not iliştirmeyi unutmuşlar: "Sevdiğinden yeni ayrılanların ulaşamayacağı yerde saklayınız!"

DİĞER YENİ YAZILAR