Hüzün doluyor insan...

Tabii ki Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusal egemenliği kayıtsız şartsız millete emanet ettiği, bu topraklara demokrasiyi getirdiği ve bu unutulmaz günü çocuklara ithaf ettiği 23 Nisan'ı sevinçle, coşkuyla karşılıyorum

Haberin Devamı

Tabii ki Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ulusal egemenliği kayıtsız şartsız millete emanet ettiği, bu topraklara demokrasiyi getirdiği ve bu unutulmaz günü çocuklara ithaf ettiği 23 Nisan'ı sevinçle, coşkuyla karşılıyorum. Ama ne yalan söyleyeyim, dün NTV'de Tayfun Talipoğlu'nun sunduğu "Bam Teli"ni izleyince yüreğim burkuldu. Yarınlarla ilgili umutlarıma biraz gölge düştü.

Birkaç hafta önce "Bir Dilek Tut" kampanyasında çocukların tuttuğu dilekleri okudunuz mu bilmiyorum. Kimi geceleri üşüyen kardeşi
için bir battaniye istiyor, kimi sıradan bir hastalık yüzünden aylardır evde yatan annesi için şifa... Yani hiçbirinin öyle fantastik hayalleri yok. Hani hamala sormuşlar, "Zengin olursan ne yapacaksın?" diye, "Soğanın cücüğünü yiyeceğim" demiş, o hesap...

Tayfun Talipoğlu da mikrofonunu Edirneli çocuklara tutmuştu. "Büyüyünce ne olacaksın?" diye sordu bir tanesine. "Fabrikada işçi olacağım" dedi çocuk. Kurabildiği en büyük hayal buydu. Belki de hayallerinin "hayal" olarak kalmasından ürküyor ve kendini "zorunlu bir gerçekliğin" kucağına bırakıyordu.

Bir diğeri harika darbuka çalıyordu. Talipoğlu ona da gelecekle ilgili planlarını sordu. Minik ritim ustası "Bir gün Ebru Gündeş'in arkasında çalmak istiyorum" dedi. Hayale bakar mısınız? Ebru Gündeş'in arkasında darbuka çalmak... Tabii ki bu da son derece önemli, onurlu bir hedef. Ama neden Burhan Öçal ya da Hüsnü Şenlendirici olmak değil de, Ebru Gündeş'in arkası? Acaba onların hayallerini biz mi küçülttük? Onları, "ilahlara dokunamayan teba" haline biz mi getirdik? Diyarbakır'da eline 5 lira sıkıştırılınca polise taş atan, sonra televizyon kameralarına "Büyüyünce ben de polis olacam abey" diyen çocukların kafasını nasıl oldu da böyle karıştırabildik?

İşte 23 Nisan'a bu duygularla giriyorum. Öyle olunca da neşe dolamıyor insan...

Gen filminin intikamı
Şahan ve Togan Gökbakar kardeşlerin imza attığı "Gen" adlı film, sinemaseverleri fena halde korkutmuştu. Ama koltuklarda titreyenlerin kanı yerde kalmadı. Şovmen Beyaz, hepsinin adına iki kardeşten intikam aldı.

"Beyaz Show"un bu haftaki konukları komedyen Şahan Gökbakar, yönetmen kardeşi Togan Gökbakar ve şarkıcı Hande Yener'di. Sohbetin en koyu anında üçlünün oturduğu kanepenin arkasındaki camekan kırıldı ve bir adam cam kırıkları içinde stüdyonun ortasına düştü. Şahan elleriyle yüzünü kapatıp, korkuyla öne doğru eğilirken, kardeşi Togan da benzer bir hareketle "araziye" uydu! Hande Yener ise erkekleri utandırırcasına soğukkanlılığını korumayı başardı. İlk şok atlatıldıktan sonra Beyaz, bunun Gökbakar kardeşleri korkutmak için düzenlenen bir numara olduğunu, camın özel efektlerde kullanılan bir maddeden yapıldığını, stüdyoya düşen adamın ise usta bir dublör olduğunu açıkladı. Ancak "Gen" filmiyle binlerce kişiye korku dolu anlar yaşatan Gökbakar kardeşlerin yüzündeki solgun ifade dakikalarca sürdü.

Programa Ankara'dan telefon bağlantısıyla katılan Şahan Gökbakar'ın sevgilisi Doğa Rutkay da sohbeti renklendirdi. Doğa, "Beyaz Show" için "Benim en çok beğendiğim ikinci program. Birincisi tabii ki Dikkat Şahan Çıkabilir" deyince, Beyaz karşılık vermeden duramadı: "Aah, ah! İki yıl önce ben sana çıkma teklif edecektim ki..."

Programın ilerleyen bölümlerinde konuklar, korkutan aksesuarlarla kamera karşısındaydı. Hande Yener "Kelepçe" adlı şarkısını, kafasına saplanmış hissi veren bir baltayla seslendirirken, Şahan'ın kafasında kanlı bir bıçak, Togan'ın bir şakağından girip, diğerinden çıkmış gibi duran bir beton çivisi vardı.

Her hafta konuklarına uygun bir tema hazırlayan Beyaz, bu hafta da beklentileri boşa çıkarmadı.

Kardanadam hızla erirken
Son günlerde beni en çok duygulandıran reklamlardan biri de Nissan'ın yeni kampanyası. Minik kız, güneş açtığı için erimeye yüz tutan kardanadamına üzülüyor. Bunu gören babası hemen harekete geçiyor. Kardanadamı bagaja, kızını da yanına aldığı gibi doğruca karların erimediği bir zirvenin yolunu tutuyor. Reklam, "Babalar kızları için her şeyi yapar" sloganıyla sonlanıyor.

İzlerken, aklıma Aysun Kayacı ve babası geldi. Son dönemde Aysun'un Boğaz'da balıkçılık yapan babasını magazin programlarında sıkça izler oldum. Öz kızı için eleştirinin ötesinde yorumlar yapıyordu. Hatta ona "mankencik" bile diyebildi. Kim bilir belki de Aysun'un, zamanında babasına karşı pek çok hatası vardı. Özel aile ilişkilerinin geçmişini bilmediğim için yorum yapamıyorum. Ama ne olursa olsun, et tırnaktan ayrılmaz. Eminim ihtiyar balıkçının fikri, Nissan reklamını izledikten sonra değişecektir.

Bu arada siz genç mankenin uçarı hallerine aldanmayın. Zira ben Aysun'un kardanadamdan daha hızla eridiğini gözlemliyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR