Bu belgeseli izlemek boynunuzun borcu!

Bugün Çanakkale Zaferi'nin 90. yıldönümü. İki gündür televizyon ekranları bu kahramanlık destanını anlatan belgesellerle dolu

Haberin Devamı

Bugün Çanakkale Zaferi'nin 90. yıldönümü. İki gündür televizyon ekranları bu kahramanlık destanını anlatan belgesellerle dolu. Ama hiçbiri reyting listelerinin ilk 100'ünde yer almıyor. Çünkü ne zafer, ne de onun belgeseli ilgi alanımıza giriyor. Bugün genç yönetmen Tolga Örnek'in 6 yıllık emeğinin ürünü olan "Gelibolu" adlı belgesel sinemalarda gösterime girecek. Belgesel, Genelkurmay Başkanımız'a "Bu yapımı savaşlara karar
veren devlet adamlarına izlettirmek gerekir. O zaman dünyada gerçek barış sağlanır" dedirtecek kadar anlam yüklü...

Geçenlerde yine bu sütunlarda yazmıştım. "Avustralyalılar, Yeni Zellandalılar her yıl 10 bin kişiyle Çanakkale'ye gelip, atalanna saygılarını ifade ediyorlar. Bölgedeki Şehitlik Müzesi'ne her yıl ziyarete gelen yerli turist sayısı ise 900'ü geçmiyor" diye... Haydi diyelim ki, ayağınıza üşendiniz ya da ekonomik durumunuz bu geziye olanak tanımadığı için oralara gidemediniz. işte tarih bu kez ayağınıza geliyor. Mazeretiniz kalmadı. Gidin ve izleyin... izleyin ki, bundan sonra tarihimize sahip çıkacak genç yönetmen ve yapımcıların yüreğine umut kıvılcımları düşürün...

Dün, üstad Yavuz Donat köşesinde yazdı. Japonlar gençlere üç yeri gösterip, "tarih ve kültür şoklaması" yapıyorlarmış. Tarih tekerrür etmesin diye atom bombasının atıldığı Hiroşima'yı, "Çalışırsak, başarırız"ı anlatmak için en modern fabrikalarını ve "İşte vatan böyle savunulur" demek için de Çanakkale'yi...

Elin Japon'unun binlerce kilometre öteden gördüğü gerçek, burnumuzun dibinde...

Artık görelim lütfen!

TGRT, Anadolu'nun sesi, nefesi oldu
TGRT'deki köy motifleri giderek belirgin hale geliyor. Kırsal kökenli izleyicileri ekrana bağlamak için "köyü kucaklayan" bir yayın çizgisine oturan TGRT, programcılığın sadece büyük kentlerde yaşayan izleyicilerin beğeni ve alışkanlıklarından ibaret olmadığını göstererek, takdir topluyor. TGRT'nin "sürüden ayrılma ve halka yakınlaşma" arzusunu ben de takdirle karşılıyorum. "Türkü Filmi" ile yeni bir drama anlayışı başlatan, "Anadolu Rüzgarı" ile gönlünden türkü geçenleri ekran başına toplayan, "Anadolu Magazin" ile magazin haberciliğinin yalnızca şarkıcı-manken aşklarından ibaret olmadığını kanıtlayan, son olarak da "Türkü Star" ile popstar yarışmalarını köy meydanlarına taşıyıp, hiciv ile eğlenceyi aynı potada eriten TGRT, bu haliyle "fark" yaratıyor. Elinde mikrofonla çeşme başında şov yapan Şadiye Nine, önce oynamaya nazlanan ama adet olduğu üzere beline 10 kangal sucuk bağlandıktan sonra pistte dört dönen gelinin halleri, gerçekten de izlenmeye değer enstantaneler olarak hafızalara kazınıyor. Bu akşam ise jüri üyeleri olarak işimiz yine çok zor. "Anadolu Rüzgarı" içimizi ferahlatırken, elenip eve veda eden her yarışmacı, yüreğimize ayrı bir kor düşürüyor. (TGRT, 21.00)

Kenan Işık'ı bekleyen tehlike
Kenan Işık'tan Star TV'ye anchorman olur mu? Teknik açıdan olur. Diksiyonu, güven veren duruşu, inandırıcılık sağlayan kır saçları ve alnındaki çizgileriyle bu işi ekrandaki pek çok kimseden daha iyi becereceğine şüphem yok. Işık'ın kültürel altyapısı, ülke sorunları hakkında her zaman söyleyecek sözünün olması ve gündeme hakim tavrı, anchorman olmaya elverir. Ama Işık'ın önünde çok büyük bir handikap var, o da "tiyatro" geçmişi... Zira haber, iliğine kadar gerçektir. Bir haber bülteni, "canlandırma" hissi uyandıran, kurgusal, teatral hiç bir unsuru üzerinde taşıyamaz. Bunu deneyen haber merkezlerinin ürünleri, sadece "haber şov" çizgisinde kalır, asla "bülten" olamaz. Eğer Kenan Işık, kısa zamanda tiyatronun sahne tozundan arınamazsa, sesiyle, tonlamasıyla, mimikleriyle "tiyatrocu" kimliğinden sıyrılamazsa izleyiciye "inandırıcı" gelmez. Yukarıda samimiyetle anlatmaya çalıştığım bu kaygıyı, dün Star'ın çalışanlarından biri bina içinde yaptığı şu espri ile özetlemiş: "Artık Ana Haber'de prompter aletine (üzerinden yazıların geçtiği okuma ekranı) ihtiyaç yok. Bir suflör (tiyatroda oyunculara sözleri fısılayarak hatırlatan görevli) yeter..."

"Yaşamdan Dakikalar" Star TV yolunda mı?
Haberi önceki gün televizyon yazarlarına Star TV'nin Genel Müdürü Cengiz Özdemir verdi. Özdemir, "Henüz imza atmadık ama hem programda yer alan değerli yazarlarla hem de TV8 yönetimi ile prensip anlaşmasına vardık" dedi. Ancak görüştüğüm Haşmet Babaoğlu, bu projeye sahip çıkan yapımcı E Plus'a ve destek veren tv8'e gönül borçları bulunduğunu, en azından bu sezonun sonuna kadar Star'a geçmeyi düşünmediklerini söyledi.

Diğer yandan TMSF kontrolündeki Star TV; yenilenme sürecine hız verdi. Kanal, dünden itibaren yeni tanıtını grafikleri ile izleyicinin karşısına çıktı. Kırmızı yerine yumuşak mavi tonlarının tercih edildiği yeni tanıtımlar, Star'ın "modern, seçkin ve düzeyli" yayıncılık anlayışını simgeliyor. Neredeyse her hafta yeni bir bomba patlatan, son olarak Kenan Işık'ı da anchorman olarak bünyesine katan Star TV, izlenme oranları ve reklam paylaşımında atv'yi geçip "üçüncü kanal olmayı" hedefliyor. Yakından tanıma olnağı bulduğum yeni genel müdür Cengiz Özdemir ise geniş vizyonu, heyecanı ve "takım oyununa" yatkın iş anlayışıyla Star'ın yıldızını daha da parlatacağa benziyor.

Gafoloji
"Aliye"de İlhan Şeşen, sevgilisine plak dinletiyordu. Dönen, eskiden "longplay" dediğimiz 33 devirli plaktı. Ancak şarkıyı söyleyen kişi genç Kıraç'tı... Yapımcı TMC'nin kendi sanatçısını kollamasına bir şey demem. Ama "mantık çizgileri dışına" taşmamak koşuluyla...

Zaptiye
Zenginin parası züğürtün çenesini yorarmış. Parasıyla en çok gündeme gelenlerden biri de Cem Yılmaz. Haydi bu kez açılışı ben yapayım. Cem neden OPET reklamında oynuyor? YANIT: Otomobil filosuna benzin yetiştiremiyordu da ondan!..

Tavsiye
"Yabancı Damat"ta Memik Dede, kendisine kan verenin Niko olduğunu öğrenince, damarlarındaki Yunan kanını temizlemek için akıl almaz yöntemlere başvuracak. Kesinlikle kaçmaz. (Kanal D, 20.00) Kanal Türk'te yeni bir sohbet programı başlıyor. Ödüllü film müzikleriyle tanınan Mazlum Çimen'in ilk hafta konuklan Moğollar grubu, balerin Hülya Aksular ve karikatürist Semih Poroy. (Kanal Türk, 23.30) Sinemada izleyip, başarılı bulduğum "Son Kale Çanakkale" belgeselini ise bugünün anısına özellikle tavsiye ediyorum. (TRT 1, 19.55)

Ne demiş?
"Pazartesi günü hepinizi tamtakır göreyim orada..." ("Sahte Gelin"de damat adayı Ümit Topal'ın, ailesini nikah törenine daveti... Damat adayı muhtemelen "tam takım" demeye çalışıyordu)

Gaf kürsüsü
Tuna Kirbal adlı okurumuz, atv'deki "Gülbence" programında Gülben Ergen'in şu sözüne rastlamış: "Bir de horozumuz olsa, sabah sabah onun altından alıp, yumurtamızı yesek!.."

Bizim decoder
Tarihteki ilk denizaltılardan biri olan ve Amerika içsavaşında batan HL Hunley'in 138 yıl sonra denizden çıkarılış macerasını National Geographic'de izledim. Belgeseli izlerken aklıma "Dumlupınar" denizaltısı geldi. Bir türlü karar veremedim. Acaba Çanakkale'nin maviliklerinde, içindeki şehitlerimizle birlikte uyuyan Dumlupınar, çıkartılıp sergilenmeli mi? Yoksa şehitlerimizi göğsünde uyutmaya devam mı etmeli?

Ve günün anlam ve önemine uygun bir dip not: Çanakkale Zaferi'nin kahraman mayın gemisi Nusret'in maketi Çanakkale'de dururken, aslı Mersin'de çürüyor diye biliyorum. Galiba denizdeki Dumlupınar'dan önce, karadaki Nusret ile ilgilenmemiz gerekiyor!

DİĞER YENİ YAZILAR