Sosyal denge futbolu

Pazartesi günü Reha Muhtar'ın yazısını okudunuz mu? "Futbol sadece kuralları olan bir oyun değil, sosyal dengeleri de olan bir oyun. Eğer o dengeleri hesaplamazsanız her an bir fitili ateşlersiniz" diyordu...

Haberin Devamı

Pazartesi günü Reha Muhtar'ın yazısını okudunuz mu? "Futbol sadece kuralları olan bir oyun değil, sosyal dengeleri de olan bir oyun. Eğer o dengeleri hesaplamazsanız her an bir fitili ateşlersiniz" diyordu... Türkiye'de futbolun aslında ne menem bir oyun olduğunu anlatan iki küçük cümlecik... Hem de 100 yaşını aşmış köklü bir kulüpte yönetim kuruluna kadar yükselmiş, parlak ve tanınmış bir televizyon gazetecisinden...

Evet, bizde futbol kurallara göre değil, sosyal dengelere göre oynanan bir oyundur. Ve bundan kimse rahatsız olmaz.

Sosyal dengeler gözetildiği için, kuralların zaman zaman güçlüden, zenginden ve taraftarı daha çok olandan yana eğilip bükülmesi "normal" kabul edilir. Hakemler tercih haklarını, adlan "büyük"e çıkmış kulüplerden yana kullanır... Spor sayfalarında sürekli onlar vardır... Hep onların maçları yayınlanır... Diğerleri ağzıyla kuş tutsa, yer bulamaz ekranda... Maçları naklen yayınlanmaz.

Bu yüzden, yıllardır aynı takımlar şampiyon oluyor Türkiye'de... Kazanan, taraftarını arttırıyor, daha çok taraftarı olanın haliyle daha fazla parası oluyor, daha fazla parası olan daha iyi futbolcular alabiliyor, daha iyi futbolcuları olan., tekrar kazanıyor!

Elbette dünyanın her köşesinde daha zengin, daha güçlü, taraftar sayısı milyonlarla ölçülen "büyük" kulüpler var... Oynadıkları ligin otomatik favorileri... İspanya'da Real Madrid, Barcelona; İtalya'da Juventus, Milan; İngiltere'de Arsenal, Manchester United, Almanya'da Bayern... Ama onlar, oyunu sosyal dengeler üzerine kurmuyor, saha dışındaki büyüklüklerini saha çizgilerinin içine taşımıyor, kurallara uyuyor. Altyapıdan oyuncu yetiştiriyorlar mesela... Medyadaki güçlerine dayanarak yalan-yanlış yollara sapmıyorlar. Tam tersine, kuralına göre oynamayan, kirlilik söylentileri yoğunlaşmış bir oyunun, bunca yılda oluşturdukları saygın imajı zedeleyeceğini biliyorlar.

Fakirin umudu
Futbol, kuralına göre oynandığı zaman güzel bir oyun... Çünkü ancak o zaman fakirin, zengini altedebilme şansı var. Çıplak ayaklı Kamerun'un koskoca Arjantin'i yenebilmesi, Senegal'in Fransa'yı elemesi değil miydi hepimizi heyecanlandıran? Peki bizim sosyal dengeler üzerinde duran ligimizde böyle bir ihtimal var mı?

Yazımın başında Reha Muhtar'dan alıntıladığım iki cümlenin hemen ardından bir üçüncüsü geliyordu: "Avrupa'da hakemler kuralları uygularken, olayın sosyal matematik tarafına da bakıyorlar." Hayır Reha Bey, hayır... Dediğiniz gibi olsa, G.Saray 2000 yılında Milan'ı bir son dakika penaltısıyla Şampiyonlar Ligi'nde son sıraya itemez, orada aldığı UEFA vizesiyle Türk futbol tarihinin en büyük başarısına uzanamazdı. Hakemler, sosyal matematiğe baksa, politik gücü, taraftar sayısını, harcanan parayı hesaplasa gecen yıl Şampiyonlar Ligi'nde finali Porto ile Monaco mu oynardı?

Şampiyonlar Ligi 1992-93 sezonunda başladı. O günden bugüne geçen 12 sezonda 9 farklı takım şampiyon oldu. 7 farklı ülkeden 9 takım... Zenginler kulübünün ağababaları olan Manchester'ın, Real'in, Juve'nin şampiyonlukları garanti değilse bu, yalnızca adalet dediğimiz ve bizim çoktan unuttuğumuz kavramla açıklanabilir. Sosyal dengeler kaygısından yola çıkarsanız, bugün hakemlerin tercihlerini güçlüden yana kullanmasına "eyvallah" dersiniz, yarın teşvik primini, şikeyi "olur böyle şeyler" edasıyla geçiştirirsiniz (ki son dönemde ekranlarda izlediğimiz eski futbolcuların genel tavrı bu, farkındaysanız). En çok bağıran haklı saydır sonuçta... Sonra da bu sahte dünyanın gerçek evrensel değerler yaratmasını beklersiniz.

Oyun kuralına göre oynanmazsa, nasıl olacak bu? Gümrük duvarlarıyla yıllarca korunan Türk sanayinin ürünleri dünyayla rekabet edebildi mi ki, "sosyal dengeler" nakaratıyla yaratılan sahte şampiyonlar rekabet edebilsin?

DİĞER YENİ YAZILAR