Dağda neon renkler

16 Ocak 2016

Uzak atalarımızın yaşam tarzlarını, önceliklerini, kültürlerini ve değerlerini öğrenebileceğimiz kaynaklar çok sınırlı. Zamanın yoramadığı resimler ve çanak-çömlek benzeri sanat eserleri, çeşitli ritüellerde kullanılan objeler, diğer kalıntılar… Bu birinci derece delilleri yorumlamak kimi zaman güç... Şanslıyız ki bu ipuçlarını birbirine bağlamakta kullanabileceğimiz önemli bir bilgi kaynağı daha var: Zamana direnen mitoloji. Bugünü düşünürken kendimi mitolojide buldum. Yunan Mitolojisi’nde, mevsimlerin bir aile trajedisinin sonucu oluştuğu geldi aklıma. Bir annenin kızına duyduğu engin sevgi ve onu kaybetmenin derin üzüntüsüyle dünyayı yerinden oynattığı ve tabiatı karmakarışık ettiği… Ne kadar güncel değil mi?

Şimdiki zamanda da anne için dünya bir tarafa yavrucuğu bir tarafa. Tüm dünyayı sıfırlayabilir çocuğu uğruna. Gözünü kırpmaz! Nasıl bir kimyamız var Allahım!

Hikaye şöyle: Dünyayı yeşille ödüllendirip buğday tohumları eken, bereketi oluşturan, ekini kaldırtan Tanrıça Demeter’in ve tanrıların kralı Zeus’un kızları Persephone güzeller güzeli, zarif, tatlı bir Tanrıçadır. Yeraltının güçlü Tanrısı Hades Persephone’a tutkuyla aşık olur. Gönül rızası ile Persephone’la beraber olamayacağını bilen Hades bir gün Presephon’u kaçırıp yeraltına götürür. Amacı onu kendi gelini yapmaktır. Demeter çılgına döner. Kızını bulana dek yeryüzündeki bütün bereketi, ekini yok eder. Hava soğur, yeşil biter, yeryüzü kurur. Zeus araya girer ve Hades ile bir anlaşma yapılır. Persephone yılın üçte ikisini annesi Demeter ile, üçte birini yer altında kocası Hades ile geçirecektir artık. Persephone’nun Demeter ile birlikte geçirdiği zamanlarda yeryüzü yeşil ile şenlenir, bahar ve yaz gelir, çiçekler açar, ekinler büyür, hasatlar yapılır. Diğer üçte birinde Persephone yeraltına indiğinde şenlik biter, tabiat soğur, ekinler toprak altındadır ve kış gelir.

Persephone şu anda yer altında. Biz de kış dolaplarına, kar ve kış sporlarından girelim: 2014’ten beri görülen yıldızı parlayan kırmızı, yanık turuncu, yeşil neon renkler bu yıl da revaçta.

Klasikleşen siyah ve beyaz tasarımlar yerlerini korurken, kırmızı ile yapılan kombinler başrol oyuncusu oldular.

Bu yılın en büyük trendi animal printed (hayvan baskılı) ve monokrom desenler. Şehirde olduğu gibi dağda da (sahte) kürk detaylar eldivenlerde, şapkalarda, kapişonlarda, yakalarda bolca kullanılıyor. Tulumların tahtı sarsılmış durumda. Ama tulumsuz olmaz diyenler için, kürk ve kırmızı biyeler ile detaylandırılmış düz siyah tasarımlar iyi bir seçim. Kullanışlı olmaları nedeni ile pantolon-mont takımları oldukça yaygın. Dağ kıyafetlerinde bu yıl son dokunuş aynalı gözlüklerle yapılıyor. Ben çok beğendim. Çok havalı.

Devamını Oku

Paltoya karşı Parka!

9 Ocak 2016

Birçoğumuz seviyoruz kışın beyaz yüzünü ve soğuk havayı, çok daha dinamik buluyoruz. Kışı daha dolu yaşayabiliyoruz son zamanlarda, açık hava ısıtıcılarıyla donanmış kafeler sağ olsun. Kışlar şehirlerde de daha eğlenceli artık, ben de soğukta sıcak içecekle ısınmayı çok severim ama tabii iyi ve sıkı giyinmiş olmak şartı ile.

Kış günleri bizi koruyan, ısıtan en üst giyim parçaları bu yılda çok tarz ve çok şık… Bu sohbette bizim konumuz olmayan paltolar her zaman kış mevsiminde başrol oyuncusudur. Diğer yıldızlar; kabanlar, parkalar, montlar, gocuklar, anoraklar, pançolar, pelerinler paltoya alternatif daha pratik, daha ekonomik seçenekler olarak ortaya çıkmış, sonra tasarımlarına modanın estetiği eklenmiş ve kış giyiminde yerlerini almışlardır.

2016 kışı için, tüm en üst giyim parçalarında bol miktarda yapay kürk kullanıldı. Kapüşonlarda, astarlarda, kol kenarlarında aksesuar olarak yapay kürke sıkça rastlıyoruz. Hayvanseverlerin aktivizmi ve toplum genelinde çabalarının karşılık bulması son dönemde moda sektörünü günahlarından arındırıyor. Kürkün yanında, kaz tüyü de yavaş yavaş ağırlığını kaybediyor. Gocuk ve anoraklar son yıllarda elyaftan yapılmış miflonlarla astarlanmaktalar.

Parka, palto ikamesi grubunun devrimci asi ve havalı çocuğu olarak özel bir ruhu içinde barındırıyor. Asker yeşili parkalar artık gardıroplardaki klasik parçalardan. Parkalar her dönem bir sıklet merkeziyken, geçen yıldan beri kapitone yükselen değerlerden biri.

Bu sene siyah, haki, füme, yeşil ve laciverti; kruvaze militan kabanlarda, zımbalı deri veya deri taklidi montlarda, kabanlarda, yapay kürk montlarda, yünlü kumaşlardan kareli, desenli, düz renk pançolarda ve pelerinlerde sıkça görüyoruz. Ayrıca beyaz, sarı, kırmızı gibi renkli versiyonlar da sadece bu yıl değil 2017’de de trend olmaya devam edecekler bence…

Hızlıca birkaç styling yapalım...

Devamını Oku

Kırmızı gülün alı

2 Ocak 2016

Bu yılbaşı, 2016’nın mutlu geçmesi için, uğur olarak sayılan bütün gelenekleri, elimden geldiğince yaşama geçirdim. Yalnız bize ait olan yöresel ve yerel uygulamalar değil, bu yıl enternasyonel bir uğur ve şans çalışması oldu yılbaşı yemeğim.

ABD’nin özellikle güney bölgesinde bereket, şans, uğur, para, mutluluk için bir çeşit etli börülce ve pilav yemeği yenir. Yeşillikler mutlaka sofrada bulundurulur; çünkü karalahana, pazı gibi yeşillikler, doların yeşil rengini çağrıştırır ve yeşilliklerin paranın bizi bulmasını sağlayacağına inanılır. Yuvarlak mısır ekmeği ve pullarından dolayı balık da aynı inançla yılbaşı gününün menüsündedir.

Meksikalı arkadaşlarım, yılbaşı gecesi 12 tane tatlı üzüm yerler; her ay için bir üzüm yenir ve ayların üzüm gibi tatlı ve bereketli geçmesi dilenir. Bizdeki kırmızı don (!) geleneği zaten artık çoğu evde kurumsallaşan bir yılbaşı hediyesi. Bu yıl donanacağımıza inanıp çoğumuz ediniyoruz bir tane.

Bir de “Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane” bereketi ile nar kırmak, sonrasında temizlik işi zor da olsa yaygınlaşan bir ritüel oldu.

Yılbaşı gecesi evde yapılmış cevizli kabak tatlısı, bizim evin geleneği olmuştur yıllardır.

2016 hepimize, gönlümüzce kutlu ve mutlu bir yıl olsun. Kalplerimize, ruhlarımıza, zihinlerimize, ülkemize ve dünyamıza barış ve huzur getirsin. Çok çok çok içtenlikle diliyorum…

Çin astrolojisine göre bu yıl, Ateş-Maymun yılıymış. Çok hareketli, şanslı, güzel bir yıl bekleniyor. Yalnız hile ve aldanma söz konusu olabilirmiş şeker maymuncukların yılında. Ateş-Maymun yılında kırmızı giymek uğur getirirmiş. Gelin ilk styling’lerimizi kırmızı ile yapalım biz de.

Devamını Oku

Çorap; feminen cazibenin en suçlu, en güçlü unsuru

26 Aralık 2015

Aralık ayını nasıl da çok severim! Yılın son ayı ama hiçbir bitişin hüznünü yWansıtmaz. Tam tersi bir başlangıcın coşkusu yayılır şehirlerden caddelere, sokaklara ve evlere… Aralık ayı; şenlik içinde bir bayram arefesidir. Aynı zamanda, optimist, neşeli, felsefik ‘Yay’ların doğduğu aydır. Belki de gezegenleri şans kaynağı Jupiter onların şerefine evrene iyimserlik, neşe, sevinç, şifa ve umut dağıtıyordur bu ayda.

Noel ve yeni yıl kutlamalarına hazırlık bu ay yapılır. En iyi dileklerle en sevilenlere alınan hediyeler büyük bir alışveriş dalgası yaratırlar. Yılın en büyük alışveriş cirosu böylelikle Aralık ayında gerçekleşir. Ben, son yıllarda evlerde, dükkanlarda, alışveriş merkezlerinde yılbaşı süslemelerinde kullanılan, ‘Noel Baba çorapları’nı çok seviyorum. Bu çoraplar, içinde hepimiz için güzel sürpriz hediyeler saklıyor. Bence çok sevimli bir gelenek.

Noel ve yılbaşının ötesinde, yılın neredeyse her mevsiminin vazgeçilmezi çorap; giyim sanatının en önemli unsurlarından biri olarak her zaman yerini koruyor. Ve beni de tasarımlarımda çok meşgul ediyor.

Son yıllarda biliyorsunuz çorapsızlık da çok yükselen bir trend oldu. Çorapsızlık büyük bir iddia tabii… Mevsim, iklim şartları dışında bizim fiziksel özelliklerimize ne kadar uyumludur çorap giymemek… Spor yapanlar, iyi beslenenler, fazla kilosu olmayanlar, kasları sağlıklı olanlarda bence çok güzel duruyor. Güzel, bakımlı, sağlıklı bacaklar o günkü starımız oluyorlar. Kolay değil kış günü çıplak bacakla olmak! Ödülü de büyük olmalı…

Eğer böyle bacaklara sahipsek ama bacaklarımızın rengini soluk buluyorsak bir süredir kullanımda çok iyi ürünler var. Leke bırakmadan harika renkli bacaklara kavuşabiliyoruz bunları kullanınca.

“Çorapsız olmak istiyorum ama üşüyorum” diyenler için küçük illüzyonlar yapabiliriz. Pantalonun altına önü dekolte bi ayakkabıyı burnu olmayan çoraplarla giyebiliriz. Hem trendi takip etmiş, hevesimizi almış oluruz hem de çoraptan mahrum kalmayız.

Bu çorap işi gerçekten çok özel. Bakın biz bile ters köşe çorapsızlıktan başladık. Neyse çorapsızlığı bitirip biz çorapla nasıl eşsiz şıklığa ulaşabiliriz ona bakalım.

Devamını Oku

Herkes ‘Palto’yu taşıyamaz!

13 Aralık 2015

Palto ile ilgili beni çok etkileyen çağrışımlar var hayatımda. Güzel, derin ve anlamlı izler bırakmış hepsi zihnimde.

Palto çağrışımları; Edebiyattan siyasete, sokaklardan filmlere, aktörlerden gangsterlere, liderlerden beyefendilere, diplomatlardan kabadayılara, ağır ağabeylere, güzel ve şık kadınlara kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Zihinlerimizde, hafızalarımızda çeşitli resimlerle yer etmiş önemli imgelerdir.

Kadının da erkeğin de gardırobunun en ağır parçasının ‘Palto’ olduğunu düşünüyorum. Şıklığın en üst noktası bence paltodur. Paltonun insanı sarıp sarmalayan bir şıklığı var. Üstelik yalnızca bedenimizin değil, şıklığın da koruyuculuğunu yapıyor. Bir palto ile ne karizmalar yaratıldı filmlerde, fotoğraflarda, hayatlarda... Kadın, erkek fark etmez; Palto, sahibinin imzasıdır. Çocukluğum dahil, palto yaşamımızda her daim adeta bir karakter olarak evlerimizde var olmuştur. Satın alınması, giyilmesi, hatta askıya asılması yaşantımızın tanıdık hareket unsurlarından biri olmuştur. “Annene palto alacağız”, “Babanın paltosunu as”, “Paltonu giymeden çıkma”, “Ben paltonuzu tutayım” gibi kareler var gözümüzün önünde... Paltolar, dünya markalarının kış koleksiyonlarının en merakla beklenen parçalarından oldular hep. Christian Dior’un siyah uzun kaşmir paltosu tüm zamanların starıdır.

Paltonun boyu, kumaşının cinsi, dikişinin özeni, düğmelerinin tasarımı, modelinin özgünlüğü hep bir kalite ölçütüdür. Kullanılan aksesuarlar da hem paltomuzu hem de bizim tarzımızı çok belirleyici unsurlardır. Palto modelleri, kuşakları peşi sıra sürükledi yıllarca. Anneannelerimiz, annelerimiz, kendi şıklıklarını yarattılar çeşitli kombinlerle. Biz de kendi styling’imizi yapalım paltolarımızla şimdi: İçimize küçük siyah bir elbise giyip, üzerimize güzel kaşmir bir palto alırsak hem çok seçkin hem de çok şık görünürüz.

Devamını Oku

Tembellik bir haktır!

6 Aralık 2015

Sıcak mı sıcak günler, haftalar, aylar boyunca; karınca var gücü ile çalışırken, ağustos böceği, şarkı söyleyip tembel tembel keyfine bakmış. “Şimdi yan gelip yatmak, şarkılar söylemekle geçiyor vaktin. Ne yiyecek biriktirdin ne de yakacak. Eğer kışın aç ve sefil olursan sakın kapıma gelme, zırnık vermem!!! Dışarıda donup açlıktan öleceksin” diye sık sık uyarmış karınca ağustos böceğini. Her defasında ağustos böceği, ”Tamam” yarın çalışacağım” diye geçiştirmiş karıncayı, tabiî ki hiç çalışmamış. Şarkıyla, türküyle ve lak lakla gününü gün etmiş bütün yaz.

Derken yaz bitmiş, aylar geçmiş, kış gelmiş. Karlar yağmış, yağmış… Her taraf bembeyaz metrelerce kar olmuş. Bir gece karınca sıcacık evinde güzel yemeklerinden yemiş. Oturmuş şöminenin karşısına, sıcak çikolatası elinde koltuğunda keyif yapıyormuş.

Birden kapı vurulmaya başlamış. Ağustos böceği bağırıyormuş dışarıda. ”Karınca, karınca aç kapıyı!”

Karınca hışımla kalkmış. “Hah! Sen bütün yaz şarkı söyleyip, yan gelip yatan, eğlenen, bu günleri hiç düşünmeyen tembel böcek! Sana bir lokma ekmek bile vermem. Çok uyardım seni” diye söylenerek kapıyı açmış. Aaa! Bir görsün ki ağustos böceği uzun, upuzun, bembeyaz şahane kaşmir bir palto giymiş duruyor. Güzel, kocaman, kar lastikli bir limuzin şoförüyle onu bekliyor evin önünde. Ağustos böceği telaşla “Ay karıncacığım, uçağımı kaçıracağım geç kalıyorum. Ben Paris’e gidiyorum. Hem allahaısmarladık diyeyim, hem de bir şey ister misin Paris’ten sorayım diye uğradım” demiş karıncaya.

Ahh Karınca ah... Bize öyle öğretildi, değil mi? Ama kader denen masal başka bir kurgu. Bu hayatta çalışkanlar zengin, mutlu, varlıklı, güzel bir hayat sürerler. Tembeller ise fakirliğe, mutsuzluğa, çirkinliğe mahkumdurlar diye bir formül yok.

“Ömür” dediğimiz yaşama süreci çok özel bir yapı. Beklendik/beklenmedik birçok olguyu taşıyor içinde. Biz herkese en iyisi bu yaşamda bol şans dileyelim ve doğru bildiğimizi yapalım. İnandığımıza sahip çıkalım. Beklenmediklerle vicdanımız ve aklımız baş eder.

Neredeyse ömrümüz boyunca, bütün bir haftayı, hafta sonu için yaşıyoruz. Hep hafta sonunun hayalini kuruyoruz. Sabah alarm çaldığında kimbilir kaçımız “Pazar olsun öğlene kadar uyuyacağım” umuduyla kalkıyoruz yataktan. Son yıllarda ‘Lazy Sunday’ yani bizim dilimizde ‘Tembel Pazar’ kendine özgü bir etki oluşturdu hayatlarımızda. Modaya bile sıçradı bu etki. Bazı markalar Tembel Pazar ürünleri oluşturdular. İyi de oldu. Tembellik yapmak bir haktır. Şüphesiz çalışmak da bir haktır. Herkesin bu dünyada çalışmaya hakkı olduğunu savunuyoruz zaten. Amma ve lakin bu hakların değerlendirilmesi ya da dengelenmesi bireye ait olmalıdır. Biz bugün Lazy Sunday’in yani Tembel Pazar’ın hakkını vermek üzere, kendimizi iyi hissettirecek, güzel görünmemizi sağlayacak kombinleri konuşalım.

Pazar aktivitelerimize uygun formülleri hep birlikte oluşturalım:

Devamını Oku

Mesele şu ki; o çanta bir sevda…

28 Kasım 2015

Herkesin meselesi farklı… Ama son 100 yıldır, kadınların ortak meselesi giderek ‘çanta’ oldu. Aman yarabbi! Bazı çantalara sahip olabilmek için, nasıl uzun bir bekleme listesi, nasıl uzun bir bekleme süresi var. Sonra, bu çanta sektöründe kaç tane aşk markası var! Çantalar konusunda akıllara ziyan bir durum söz konusu.

Şaka bir yana, birçok kadın için çanta; bir statü sembolü olarak benimseniyor. Hatta modanın ifadesinin en evrensel objesi olarak, kadının imajına hizmet ettiğine inanılıyor. Çanta; gerek moda sosyolojisi, gerek kadın psikolojisi, gerekse de kendi endüstrisi açısından oldukça özgün ve özel bir gelişim gösterdi. Gayet karmaşık koşullar, çantanın kaderini büyük bir başarı öyküsüne çevirdi ve ekonomide yüz güldüren bir endüstri oluşturdu.

Çantanın tarihi Milattan Önceki yıllara dayanıyor. Avcı toplumlar, avlarını taşıyacak ilk çantalarını hem avlarını hem de doğadan buldukları malzemeleri kullanarak yaptılar. Amazonların çeşitli kaseleri, şamanların balık derisinden sepetleri, Anadolu’nun heybeleri, zembilleri evrile evrile günümüzün çantalarını oluşturdu.

2015-2016 sonbahar-kış çanta modası bütün ihtişamıyla beni yine büyüledi. Klasikten moderne uzanan yelpazede çanta tasarımları, farklı renkler, farklı boyutlar, farklı kalıplar ve malzemelerle bu yıla damgasını vurdu. Zarif, yaratıcı, çarpıcı, deneysel yaklaşımlar bu yılın çantalarını ikonik aksesuarlar haline getirdi.

Moda devlerinin çoğu, başta yılan derisi olmak üzere, çeşitli derileri, kumaşları, kürkleri ana malzeme olarak kullanıyor. Süs amaçlı aksesuar malzemeleri çantaları resmen dekore etmiş. Taşlar, metaller, boncuklar, püsküller, çiçek baskıları, zincirler bol bol kullanılmış.

1854’te ilk mağazası açılan Louis Vuitton’da da bu yıl klasiklerin yanında; üzerileri tüyler, metaller ve baskılarla süslenmiş siyah, marshala, mavi, siyah-beyaz çantalar koleksiyonda yerlerini aldılar.

Devamını Oku

Benim güzel sonbahar gelinlerim…

21 Kasım 2015

‘Autumun Bride’ yani ‘Sonbahar Gelini’ diye bir çiçek var!

Gri, yeşil kadifemsi yaprakları ve sarıya bakan fildişi rengi ile nazlı, zarif, hülyalı sonbahar gelinlerine atıfta bulunan narin bir çiçek… Sonbahar demek; renklerin muhteşem bir şıklıkla coştuğu, doğayı bir sanat eserine çeviren o sihirli mevsim demek. Bu mevsim, yanık turuncuların, derin kırmızıların, koyu sarıların, yeşilin tüm sakin tonlarının, asil pembelerin, her türlü kahvenin, bordoların, toprak renklerinin altın parıltılarla birlikte sahneye konulan büyük bir görsel senfoni sanki.

Narin sonbahar gelini çiçeği, bu görsel renk şöleninin içinde güzel bir prenses olarak yerini alıyor. Doğanın solup gittiği, yaprakların sararıp dökülmeye başladığı anda coşuyor, can buluyor ve başlıyor çiçek açmaya. Tıpkı sonbahar gelinlerinin yeni bir yaşama zerafetle, coşkuyla başlaması gibi... O da doğadaki yaşamına aynı yüksek duygularla başlıyor. Bütün sonbahar gelinlerini kutlarken, bu seneki koleksiyonumun içinde yer alan sonbahar gelinliklerini büyük bir zevkle ve keyifle tamamladığımı sizlerle paylaşmak isterim. Renkli sonbahar çiçekleri kullandığım gelinliklerimi çok çok sevdim. Dilerim bunları giyen gelinlerime mutluluk, sevgi, aşk dolu evlilikler ve uğur getirirler.

Bu yıl 2015 sonbahar gelinliklerinde, retro yaklaşımlar dikkat çekiyor. Temalı düğünler kapsamında 1950’lerin 1960’ların filmlerinin ve starlarının etkisini görüyoruz. Büyük bir moda ikonu olan Audrey Hepburn temalı düğünler çok talep ediliyor. Güzelliği, zarifliği, asaleti, inceliği, aristokratlığı, olağanüstü karizması ve oyunculuk gücüyle sinema tarihinin en önemli karakterlerinden birinin ve oynamış olduğu unutulmaz filmlerinin imajlarının kullanılması, düğüne hem nostaljik hem sanatsal hem de retro bir şıklık katıyor.

Danteller, tüller, ipekler, taftalar, satenler, kürkler, malzeme olarak bu sezona damgasını vuruyorlar. İncilerin, taşların, tüylerin, çiçeklerin ve yaprakların uygulanmasıyla gerçekten birçok gelinlik sanat eserine dönüşüyor. Kısa, uzun ya da kuyruklu, duvakları tutan taşlı taçların yanı sıra çiçeklerden yapılan saç aksesuarları ve incilerle oluşturulan tokalar çok romantik… Güz gülleri, kasımpatları, yıldızlar, dalyalar, çuha çiçekleri, sonbahar yaprakları hem gelinin elindeki çiçek buketinde hem de düğün mekanı ve masa tasarımlarında büyük bir özenle kullanılıyor.

Devamını Oku