Kim seçim istiyor?

Türkiye'de sık ve çok konuşulan konular kısa sürede anlamını yitirir. "Dilimde tüy bitti" sözü, çok ve sık söylemenin tek başına etkili olmadığının bildik ifadesidir...

Haberin Devamı

Türkiye'de sık ve çok konuşulan konular kısa sürede anlamını yitirir. "Dilimde tüy bitti" sözü, çok ve sık söylemenin tek başına etkili olmadığının bildik ifadesidir. Seçim mevzuu çok ve sık konuşulmaktan dolayı etkisizleşen konuların başında. İktidarın erken seçim isteyenlere karşı yaklaşımının ne olduğunu artık dağdaki çoban bile biliyor: Erken seçim ülkeye ihanettir!

Seçim isteyenler, geçim derdindeki vatandaşın derdinden başka dertlerin peşine takılıp gidenler. Öyle ya, seçim lobisine sözcülük yapanların hiçbiri enflasyonun azdığını, faizlerin şiştiğini söylemiyor. Sadece seçim istiyor.

Bir de iktidarın icraatına bakarak "erken seçim" yerine "baskın seçim" havası yayanlar var. Nedir bu icraat? Son üç yılda 136 bin yeni öğretmen iş başı yaptı. 20 bin sağlık personelinin, yaklaşık 10 bin polisin atamaları yapıldı. 2006 yılında öğretmen, doktor, ebe, hemşire, mühendis, polis ve diğer dallarda 100 bin kişinin devlette göreve başlatılacağı açıklandı.

Bu adımın yorumu şu: İktidar kadroların önünü açtı, öyleyse baskın seçim olacak! Oysa açılan kadrolar ihtiyaç duyulan personelin yarısı bile değil. Yani adama iş uydurulmuyor, işe göre adam aranıyor. Kaldı ki, baskın seçim arayışındaki bir iktidarın bugün uygulanan modelle kamuya personel alması hiçbir siyasi hesaba uymaz. Torpil listeleri yok, parti referansları etkili değil, göreve alınacakları siyasiler belirlemiyor. KPSS sonuçlarına göre yapılan sıralama ve gereken durumlarda noter huzurunda bilgisayar ortamında çekilen kuralar. Siyaset bunun neresinde?

Her şey zamanında...
Öğretmen, polis, sağlık memuru gibi toplu alımlarda objektif kuraların varlığına inanamayanların sayısının hiç de az olmadığını biliyorum. İnanmayanlar, atananlara sorsun!

İşçilerin sözleşmeden doğan farklarının, memur maaşlarının, çiftçilerin doğrudan gelir desteği taksitlerinin kurban bayramı öncesinde ödenmesi de seçim hesabı olarak dillendirilmişti. İhtiyaç sahiplerine yapılan kömür yardımlarının, ilköğretim öğrencilerine dağıtılan ders kitaplarının, yeşil kartlılara sağlanan ücretsiz tedavi ve ilaç imkânının da aynı senaryonun parçaları olduğu seslendirilmişti.

Eğer böyleyse, kalanını da biz tamamlayalım. İhracatın patlaması, borsanın rekorlar kırması, turist sayısının iki katına çıkması, enflasyonun ezilmesi, faizlerin düşmesi de seçim yatırımıdır!

İktidarlar, iki seçim arasında gecesini gündüzüne katarak çalışmak ve her seçimde halkın huzuruna çıkmak için vardır. İki seçim arasında yapılan her şey ikinci seçimin hazırlığıdır, erken ya da baskın seçimin değil. Seçimleri kazananlar; ilk günden iş başı yapanlar ve namusuyla çalışanlardır. Son çeyrekte atak yapmaya kalkan veya sandığa giderken ulufe dağıtanlar ise her seçimde hezimete uğrayanlardır.

Üç yıldır çalışan iktidarın son iki yılda yapacakları kimsenin gözüne batmaz. Endişeye gerek yok, son iki yılda atılacak adımlar ve yapılacak alımlar ilk üç yılın devamından başka bir şey değildir. Son çeyrekte seçim yatırımı yapanlar değil, iktidar süresini yatırımlarla dolduranlar kazanır. Aksi, kıyamet koparken salavat getirmeye benzer ki, anlamı olmaz. Her şey tam zamanında, seçim de öyle.

DİĞER YENİ YAZILAR