Seçim sürecine hızla girildi ve cumhurbaşkanı adayları gündemin en önemli konusu oldu. CHP’de Muharrem İnce’nin adı öne çıkarken, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu “Abdullah Gül’ü çatı aday düşünüyoruz” dedi.
Gül’ün adaylığının iki partinin birlikte aldığı bir kararla olmadığı ise ertesi gün CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in “CHP’nin gündeminde Abdullah Gül diye bir isim olmadı, şimdi de yok” açıklamasıyla ortaya çıktı. Bu durumda CHP’nin parti içinden bir ismi, büyük ihtimalle Muharrem İnce’yi aday göstermesi beklenebilir. Bu işlerde son dakika gelişmeleri görülebildiği için bir başka sürpriz isimle de karşılaşmak da mümkündür.
Gül’ün aday olma meselesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da soruldu.
Erdoğan, böyle bir ihtimalin olmayacağına emin göründü ve “Benim öyle bir derdim yok, 5 Mayıs’ta kimlerin meydanda olacağı nasılsa anlaşılacak” dedi.
Çatı aday…
Karamollaoğlu ise “mutlaka Gül” ve mutlaka “çatı aday” konusunda ısrarlı.
CHP’nin yanında İYİ Parti’yi de deniyor. İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayının her şart altında Genel Başkan Meral Akşener olacağı kesin. Ancak…
Salı günü yapılan Akşener-Karamollaoğlu görüşmesi sonrasında SP Liderinin hala Akşener’i “Gül’ün ortak aday olması” konusunda iknaya çalıştığı ve olumsuz cevap aldığı biliniyor.
TBMM’nin açılışının 98’inci yıldönümü olan 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Meclis’te çocuklar vardı.
Başbakan’ın ve bakanların koltuklarında çocukların oturduğu bu özel günde Meclis Genel Kurulu farklı konularda büyüklerin ciddi tartışmalarına sahne oldu.
İlk tartışma Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında “15 Temmuz’da halk gereken cevabı verdi ama 20 Temmuz OHAL darbesine şiddetle karşıyım” sözlerinin arkasından başladı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına Ak Parti ve MHP’li milletvekilleri tepki gösterdi.
CHP’li Özgür Özel’in “Binali Yıldırım 15 Temmuz gecesini Ilgaz Tüneli’nde geçirdi” sözleri üzerine Başbakan Yıldırım çok sert bir konuşma yaptı.
Şiddetin yansıması
Çocuk Bayramı’nda Meclis’te yaşananlar olayları TV’lerden izleyen çocukları da şüphesiz şaşırtmıştır.
Siyaseti ve her şeyi bir yana bırakalım, topluma yansıyan bu şiddet görüntüleri insanların şuur altında nasıl bir sonuç yaratır?
Millet ahlaklı yöneticiler bulma ümidiyle sandığa gider.
Ülkenin geleceğini, güvenliğini emanet edecek liderler ve partiler arar.
Son birkaç günde bütün partiler demokrasiden fazlasıyla söz etti ama bu tür gelişmelerin Batı demokrasilerinde neden görülmediği sorusu tartışılmıyor.
Demokrasi karanlıkta var olamaz, şeffaflık, aydınlık ister.
Batı demokrasilerinde kurallar, yasalar şeffaflık ve hukuka saygı-sadakatle uygulandığı için onlarda kargaşa çıkmıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa eden 15 milletvekili Pazar günü İYİ Parti’ye katıldı.
Adı konulmamış ittifak
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay “Demokrasinin kazanması için bu adımı attıklarını, demokrasinin daha fazla zarar görmesini istemediklerini” söyledi.
CHP ile İYİ Parti liderleri belli ki bu çözümü daha önce görüşmüş ve zorluk çıkarılırsa böyle davranma kararı almışlardı.
Erken seçime girecek partilerin, başta iktidar partisi olmak üzere seçmenin görüşlerini alması önem taşıyor.
Bize mesaj yazan vatandaşların çoğu seçim atmosferine girildikten sonra yine “diğer önemli sorunların ötelenmesinden korktuklarını” söylüyorlar.
Büyük bir kısmı ülkede sınır ötesi operasyonlar, terör, şehitler varken, ekonominin gidişi düzeltilmeliyken araya seçimin girmesinden memnun değil.
Bu konuda bir de “İç ve dış siyasette daha çabuk ve etkin karar alabilmek için seçimin gerektiği” söylemine itirazlar var.
“Cumhurbaşkanlığı sistemi şimdiden uygulanıyor, Cumhurbaşkanı hükümetle uyum içinde o zaman neden hemen gerek duyuldu” sorusu duyuluyor ki bunun cevabını vermek de zor.
“Erken seçimi muhalefetin de istediğini” öne sürmek de yeterli olmuyor, muhalefetin her istediği dikkate alınmadığına göre bu konuda daha makul nedenlerin ortaya konması gerekirdi.
Cumhurbaşkanlığı sistemi
Daha çabuk ve etkin karar alabilmek hükümetler için önemlidir. Ancak ne olursa olsun her kesimden vatandaşların kendini dışlanmış hissetmemesi de önemlidir.
Birkaç gün önce tarihi açıklanan erken seçime 2 aydan birkaç gün fazla zaman var.
“Erken seçimi Cumhurbaşkanı istemiyordu, Bahçeli emrivaki yaptı” diyenler olsa da Erdoğan, Bahçeli’nin ani seçim çağrısından çok rahatsız olmuş görünmüyor.
AKP ve MHP’nin 24 Haziran’da seçim yapılması önergesi 386 oyla Meclis’ten geçti.
Verilen seçim tarihi “baskın seçim” denecek kadar yakın bir tarih olmasaydı belki muhalefet partilerinin hiçbiri erken seçim talebine itiraz etmeyecekti.
Diğer tarafta, seçime karar verme yetkisi baştan Anayasa ile TBMM’ye verilmiştir.
Burada önce iki liderin karar verip sonra TBMM’de onaylanması ve Meclis’in yetkilerini kullanamaması gibi bir durum ortaya çıktığı için bu kararın meşruiyetini tartışanlar çıkıyor.
Chp’de aday çok
Şimdi bazı partilerin, son derece önemli bir karar olan “cumhurbaşkanı adayına karar vermek” için çok kısa bir süreleri var.
Daha birkaç ay önce “erken seçime karşı olduğunu” söyleyen Bahçeli Salı günü “Bu şartlarda Türkiye’nin 3 Kasım 2019’u beklemesi mümkün değil” diyerek erken seçim istedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 2001 yılından başlayarak kaç kez erken seçim istediği, 7 Haziran seçiminde sonuçlar açıklanır açıklanmaz “tekrar seçim” dediği, Başkanlık referandumu sürecini nasıl başlattığı biliniyor. Bir kez daha aynı durumla karşı karşıyayız.
İyi Parti’nin durumu
Aslında Ak Parti ile MHP’nin “2019’a uzun bir zaman varken” ittifak açıklamaları, hatta ittifakın adını koymaları, miting konuşmaları, partilerin seçime hazırlık çalışmalarını hızlandırması zaten seçim sürecini başlatmış gibiydi.
“Bahçeli’nin gündemi belirlediği” veya “stratejik bir hamle yaptığı” gibi yorumlar yapıldı, oysa “cumhur ittifakı”nda küçük ortak durumundaki Bahçeli’nin “Erdoğan’dan habersiz” böyle bir karar alması ve açıklaması pek de mümkün görünmüyordu.
Baraj altında kalma ihtimali olduğu kamuoyu araştırmalarında görülen MHP’yi ittifak yaparak Meclis’e sokacak olan Erdoğan’ı kızdırması düşünülebilir mi? Devlet Bahçeli’nin “İYİ Parti seçime giremesin diye böyle bir teklifte bulunmuş olabileceği” de birçok kişinin aklına geldi ancak… İYİ Parti yönetimi Bahçeli’nin ani çıkışının hemen ardından “Partinin seçime girmesi için hiçbir engel olmadığını” açıkladı.
İyi Parti, kilit soru!
Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vereceği karar toplum tarafından sabırsızlıkla beklendi ve Erdoğan, Bahçeli ile görüşmesinden sonra “Seçimin 24 Haziran’da yapılacağını, teklifin bu akşam TBMM’ye sunulacağını” söyledi.
Bugüne kadar seçimin 2019’da yapılacağını tekrarlamış olmasına rağmen bu karar değişikliği fazla şaşırtıcı değildi ancak tarihin bu kadar öne alınması şaşırtıcıydı. Zira Cumhurbaşkanı bu değişikliğe neden olarak “Türkiye’nin ‘başkanlık sisteminin kabul edildiği’ 16 Nisan referandumundan sonra hala eski sistemle yönetilmesini… Suriye ve Irak’taki tarihi olaylarda geleceğe yönelik kararların daha hızlı alınmasını” gösterdi ama bu kararlar zaten Ak Parti ve MHP ittifakı tarafından hızlı şekilde alınabiliyor.
Bundan önce birçok kez Batı ülkelerinin Suriye, Irak ve başka ülkelerde “kimyasal silah kullanıldığı” iddiasını öne sürerek yaptığı saldırılarda bu iddianın doğru olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır. ABD ve birlikte hareket ettiği koalisyon ülkeleri “IŞİD’i temizliyoruz” bahanesiyle ortaya çıkarak Türkiye-Suriye sınırı ötesinde, sınır boyumuzda illeri ele geçirip, PKK-PYD’nin kontrolü ele almasına yardımcı oldular.
Kimyasal silah kullanımını araştırmak üzere Suriye’de “görüntülerin çekildiği hastaneye” giden Independent gazetesi Ortadoğu uzmanı muhabiri Robert Fisk “kimyasal saldırı olmadığı” sonucuna varmış.
“Rusya ile ayırdık”
Üç ülkenin Suriye’ye yaptığı saldırıda “ABD-Rusya arasındaki çekişme, ABD’nin Rusya’ya gözdağı vermek istemesi ve Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının” rol oynamış olması ihtimali giderek güçleniyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Suriye’deki saldırıyla Rusya ve Türkiye’yi ayırdık” sözleri bunun kanıtı gibi görülebilir.
Türkiye ve Rusya bu iddiayı “Bazı konularda farklı görüşlerimiz olsa da ilişkilerimiz bu olayla bozulmaz” açıklamalarıyla yalanladılar.
Artık maalesef siyasette “algı operasyonları” yapmak, ülke veya dünya kamuoylarını “yalan bilgilerle aldatmak”, ilkesiz siyaset geçerli bir yöntem sayılmaya başlandı ve insanlar bundan bıktı. Masum kitlelerin zarar görmesi gözünü hırs bürümüş liderleri durduramıyor. Dış politikamızda, bir açıklama yapmak için bile olayların netleşmesini beklemekte yarar vardır.
Suriye’de dertler bin iken bin beşyüz oldu. Hem Suriye halkı için, hem de bizim için…
Kim kullanırsa kullansın, kime karşı kullanırsa kullansın kimyasal silah kullanımı insanlık dışı bir olaydır ve önlenmesi gerekir.
Ancak, sivil halka karşı kullanılıyorsa bombalar ve füzeler için de “insanlık dışı” deyimini kullanmak mümkün. Oysa, örneğin ABD “DEAŞ’la savaşıyoruz” diyerek PKK-PYD’ye havadan destek verirken de o bölgelerdeki sivil halk zarar görmüş, hayatını kaybedenler olmuş, hayatta kalmak için yüzlerce insan Türkiye sınırına kaçmıştı.
Türkmen komutanlar, mesela Tel Abyad’da PKK’nın Türkmenlere “evlerinizi boşaltın” dediğini, Türkmenler evlerinden çıkmayınca ABD’nin havadan bombardımana başladığını anlatmışlardı.
Tek neden bu mu?
Diğer tarafta Rusya da durup dururken Bayırbucak Türkmenlerini bombalamıştı.
Suriye’de Rus saldırılarında binlerce kişi öldü ama bunları yaparlarken Koalisyon güçleri içinde olan Fransa ve İngiltere, bu saldırıların “insanlık dışı” olduğunu söylemedi, önlemeye çalışmadı..
Esad’ın Suriye iç savaşı başladığından bu yana kendi halkına yaptığı eziyet, katliamlar onun rejiminin ortadan kalkması için yeterli neden yaratmıştır.