Yaşlılık lekeleri çözümsüz değil

2 Mart 2015

Yaşlılık 65 yaş üzeri olarak tanımlanır ancak doğumdan itibaren başlayan bir süreçtir. 20 yaşına kadar büyüme ve gelişme olarak görülen değişiklikler, bu yaştan sonra yaşlanmanın başlangıcıdır. Yaşlanma sürecinde deride metabolizma ve dolaşım azalır. Deri incelir ve hassasiyeti artar. Özellikle kollejen ve elastik lifler, hücreler arasındaki dolgunluk veren yapılar ve yağ dokusunun da azalması ile birlikte yanaklarda çöküntüler, renk değişikliği yani sararma, lekelenmeler oluşur. 45 - 50 yaşlarında oluşmaya başlayan ‘Lentigo’ olarak tabir ettiğimiz, yaşlılık lekeleri derinin üst tabakasında kahverengi pigmentlerin birikmesi ile oluşur. Çoğunlukla ellerin üstünde, burun ve çevresinde daha gözlemlenir. En önemli nedeni, güneş ışınlarıdır, ışınların içerdiği ultraviyole ışıkları, cilt üzerinde hücreleri hasara uğratan serbest radikal oluşumuna, serbest radikaller ise cildin üst tabakasında, pigmentlerin yani deriye renk veren oluşumların, yoğun bir şekilde bir araya gelerek, yaklaşık 1-2 cm büyüklüğünde kahverengi bir görünüm oluşmasına sebep olurlar. En sık görüleni güneşe bağlı olan solar lentigodur.

Antioksidanlar...

Serbest radikallerin leke oluşturması engellemek amacıyla, antioksidan içeren maddelerin, çeşitli yollarla vücuda alınması gerekir. Kremler içeriğinde, Vitamin C, Vitamin E, Glutadyon, Lipoik Asit, Silisalik asit, buğday ve soya özleri, Koenzim Q 10 veya renk açıcı Alpha Arbutin gibi maddeler içermelidir. Örneğin, Koenzim Q10 vücutta doğal olarak üretilen güçlü bir antioksidandır. Cilt ve diğer vücut hücrelerini serbest radikallerin zararlarından korur. Aynı zamanda enerji üretimi ve bağışıklık sisteminin fonksiyonları üzerine de etkilidir. Koenzim Q10 açısından zengin olan gıdalar somon, tuna gibi yağlı balıklar ve ciğer olarak sayılabilir. Ayrıca bu enzimi içeren kremler ve çeşitli cilt bakım ürünleri de piyasada bulunmaktadır. Çok güçlü bir antioksidan olduğu için, yaşlanma ile ilgili cilt problemlerinde, sıkça başvurulan bir maddedir.

Her şeyden önce, güneş koruyucu kremler yaz-kış demeden her mevsim mutlaka kullanılmalıdır. Bu, yaşlılık lekeleri konusunda yapılması gereken en önemli ve primer önlemdir.

Lazer mucizesi

Bunun haricinde antioksidan ve Hyaluranik asit içeren kremler, 20’li yaşlardan itibaren kullanılmaya başlanmalıdır. Oluşmuş lekeler için ise, uzman ellerde yapılan cilt soyma işlemleri (Bitkisel ve kimyasal peeling) çok olumlu sonuçlar verir. Ancak günümüz teknolojileri bize, lazer gibi mucize olarak nitelendirilen çözümler de sunmaktadır. Kullanılan lazerler arasında ise en ideali, Q-Switch lazerler gösterilmektedir. Lazer alanında son gelişmelerden biri olan RevLite Q- Switch Nd:YAG lazer, leke tedavilerinde hem laser ışığı hemde PTP( fotoakustik teknoloji) kullanıp, ışık kaynaklı tedaviye ilave olarak ses dalgaları ile lekeleri parçalayıp tedavi eden,son derece etkili ve güvenli bir yöntem olduğu ifade edilmekte.Bu laserlerle yapılan ve nonablatif tedavi olarak sunulan tedavilerde,deriyi soymadan yapılan tedavi şekilleri olduğu,tedavi sonrasında hemen işe veya eve dönmenin mümkün olduğu tedaviler olarak ifade edilmektedir. Laserlerle yapılan tedaviler, güneş ışıklarının eğimli geldiği sonbahar ve kış dönemlerinde yapılmasının uygun olduğu tedaviler olup sonrasında muhakkak güneş koruyucu kremlerin sürülmesi unutulmamalıdır.

Devamını Oku

Deri Bozukluklarının Psikolojik Boyutu

23 Şubat 2015

Bakın deri bozukluklarının psikolojik boyutu konusunda bizleri nasıl bilgilendirmekte. Haydi hep beraber okuyalım... Sağlıklı ve pırıl pırıl bir cilde sahip olmanız dileklerimle...

Egzema, sedef hastalığı, kaşıntı, kurdeşen, siğil ve akne gibi bazı deri bozukluklarında zihin-beden ilişkisinin önemli rolü bulunmakta. Bu gibi sorunlarla karşılaşıldığında fizyolojik olduğu kadar psikolojik etmenleri de hesaba katmak yararlı olabilir. Bir düşünün. Utandığınızda yüzünüzün kızardığını hissetmişsinizdir. O halde, derinin duyguyu nasıl dışarı yansıttığını da biliyorsunuz. Kaygı, korku, depresyon veya stres gibi psikojik sorunların yanı sıra kendimizle ilişkimiz ve çevremizdekilerle yaşadığımız iletişim sorunları deri bozuklukları olarak ortaya çıkabiliyor.

Deri-Zihin İlişkisi

Deri bir yandan bedenimizi sararak dış etmenlerden korurken diğer yandan dünyayla temasımıza olanak veriyor. İnsani bir ihtiyaç olan çevremizle temas, dokunma duyu organımız olan derimiz sayesinde kurulabiliyor. Deri-zihin ilişkisi, bebeğin anneyle temasındaki duygularla kurulmayla başlıyor. Anne-bebek temasındaki o ilk iletişimle başlayarak dokunma duyumuz sayesinde kendimizi ve çevremizi tanırız. Bebeklerin kendilerini keşfederken ne kadar şaşırdıklarına şahit olmuşsunuzdur. Örneğin, burunlarını göstererek gülümsemeleri gibi. Benzer şekilde büyüdükçe dünyayı da dokunma duyumuz sayesinde keşfederiz. Bu süreçte kendimizle ve sosyal çevremizle olan ilişkimizde kimi zaman sorunlar yaşayabiliriz. Özel hayatımızdaki sorunlarla baş edemeyebilir, iş ortamında yöneticimize kendimizi yeterince iyi ifade edemeyebilir, yoğun sorumluluklar sebebiyle iş stresi yaşayabilir veya kendimizi kaygılı ve mutsuz hissedebiliriz. Tüm bu yaşantılar psikosomatik dediğimiz psikolojik sorunların bedenselleştirilmesi olarak kendini gösterebilir. Migren, gastrit veya yukarıda belirttiğim deri bozuklukları psikosomatik sorunlardan bazılarıdır.

Deri Psikolojik Sağlığınızı Ele Veriyor

Deri, fizyolojik ve psikolojik sağlığı dışarı yansıtır. Düzenli uyuduğunuzda, sağlıklı beslendiğinizde ve mutlu olduğunuzda cildinizin nasıl sağlıkla parladığını görmüşsünüzdür.

Öte yandan, uykusuz ve sıkıntılı günler geçirdiğinizde bu durumun cildinize nasıl olumsuz yansıdığını da deneyimlemişsinizdir. Herhangi bir deri bozukluğu yaşadığınızda ne yaparsınız? Doğru cevap: Alanında uzman bir dermatologdan yardım alırsınız. Bu noktada bilinçli davranmak ve gereken tıbbi desteği almak çok önemli. Öte yandan, deri bozuklukları yaşayan bireyler üzerinde yapılan araştırmalar psikolojik sorunların dermatolojik tedavi sürecinin seyrini önemli ölçüde etkileyebildiğini ortaya koyuyor. Örneğin, bazı durumlarda stres bağışıklık sisteminizi zayıflatıp derinin kendini yenileme kapasitesini etkileyebiliyor. Buna ek olarak, araştırmacılar deri bozukluğu olan bireylerde kaygı bozuklukları ve depresyon gibi psikolojik sorunların da yaşanabildiğini belirtiyor.

Deri ve psikolojik sağlık etkileşimine baktığımızda üç çeşit ilişkiden söz edebiliriz:

Devamını Oku

Hamilelikte görülen dermatolojik sorunlar

16 Şubat 2015

Hamilelik çok özel bir durum olup, gebeliğin devam etmesi için gereken hormonel değişiklikler hamilelikte deride birtakım değişikliklere neden olur. Özel ihtimam gösterilmesi gereken bu durumda oluşabilecek dermatolojik değişikliklere bir göz atalım.

Kuruluk

Hamilelik sırasında vücut her geçen gün genişler ve gerginliğini kaybeder. Bu nedenle cilt kurur, esnekliğini kaybeder ve daha hassas hale gelir. Özellikle göğüsler, karın bölgesi ve baldırlar en fazla etkilenen bölgelerdir. Bu tür sıkıntılar yaşamamak için, kendiniz de bazı önlemler alabilirsiniz. Örneğin uzun süren ve çok sıcak banyoyu tercih etmek yerine, ılık bir duş ile bebeği de rahatlamak daha yararlıdır. Duş sırasında vücuda, keseleme görevini yerine getirebilecek bir krem yardımıyla yumuşak hareketler ile masaj yaparak, ölü hücrelerin atılması sağlanmalıdır. Bu masaj aynı zamanda kan dolaşımını da hızlandırır. Daha sonra kol ve bacaklara cilt tipinize uygun bir nemlendirici ya da vücut sütü uygulayarak günlük cilt bakımı tamamlamanız yararlı olacaktır.

Kaşıntı

Yukarıda bahsettiğimiz kuruluk, kaşıntıya sebep olabilir ancak bu durum, hamilelikte yaşanan kaşıntıların en basit sebebidir. Diğer sebepler, önceden var olan bir cilt problemi yanında, hamilelikte meydana gelen karaciğeri, tiroit bezlerini veya diğer vücut sistemlerini etkileyen başka bir durumdan kaynaklanabilir. Örneğin karaciğerle ilgili koletaz kontrol edilmelidir. Kaşıntıya sebep olan ve ‘Doğum koletazı’ olarak anılan bu durumun fark edilmemesi, bebek kaybına kadar gidebilir, bu nedenle kan testleri ve yakın incelemeler yapılmalıdır.

Sadece tahrişle alakalı kaşıntılar ise, anneye ve fetuse zarar vermez. Öncelikle kannda başlar, daha sonra önce yüz ve daha sonra vücudun diğer bölgelerine yayılır. Kaşıntı çok şiddetli ve rahatsız edici olabilir. Kaşıntıyı azaltmak için krem, losyon, hatta hap bile kullanılabilir.

Akne

Gebelikte akne, sıklıkla karşılaşılan ve can sıkıcı bir oluşumdur. Hamilelikte yapılabilecek doğru cilt bakımları, bir dermatoloğun önerdiği medikal/dermatokozmetik ürünler bu akneleri engellemede çok etkilidir. A vitamini içeren tablet ve kremler kesinlikle tercih edilmemelidir. Kullanmakta olanlar ise, ilaç bitiminden itibaren 6 hafta sonrasında gebe kalabilirler.

Devamını Oku

Lazerle dövme nasıl silinebilir?

2 Şubat 2015

Günümüze kadar kalıcı dövmelerin çıkarılması konusunda pek çok yöntem denenmiştir ancak bundan önce dövmenin içerdiği farklı renkler için farklı cihazlara ihtiyaç duyulmuştur. Ayrıca iz kalma riski de mevcut olduğu için, yeni cihazlar arayışına girilmiştir. Günümüzde hem bu gibi komplikasyonlara neden olmayan, hem de tüm renkler için kullanılabilen; Q Switch Nd-Yag Lazer tekniğidir. Nanosaniye (bir saniyenin milyarda biri) süreli darbelerle, çeşitli renkleri hedefleyebilen bu cihaz, dövmeye şeklini veren çeşitli renklerde pigmentleri parçalayarak, kan dolaşımı ile karaciğere iletir. Karaciğerden de bağırsak yolu ile vücuttan uzaklaştırılır. Cihazın, cildin üst yüzüne hasar vermeden alt yüzeyini ısıtma özelliği sayesinde, dokuyu tekrar oluşturmak için daha yeni kolajlar üretilir ve bünyenin kendi iyileşme tepkisini uyarır. Prensip olarak önce siyah ve mavi renklerin tedavisi yapılır, daha sonra diğer renklere başlanır. Tedavi genel anlamda, 3-4 hafta aralarla 4 ila 6 seanstan oluşmaktadır. Dövme silme işlemi ile ilgili dikkate alınması gereken en önemli konu, uzman ve deneyimli ellerde yapılması gereken bir işlem olduğudur.

- Lazerle dövme sildirmek acı verir mi?

Tedavide acı ve ağrı oldukça azdır. Genelde anesteziye gerek yoktur ancak bu durum biraz da kişinin ağrı eşiği ile ilintilidir. Ağrı eşiği düşük olan hastalarda, rahatsızlık verici bir durum olmasın diye, o bölge için özel bir şekilde ağrı ve acıyı giderecek lokal anestezi işlemi uygulanarak rahat bir tedavi yapılması sağlanır.

- Kaç seansta dövmeden kurtulabilirim?

Dövmenin tamamen yok olacağı seans sayısı çeşitli faktörlere bağlıdır. Örneğin dövmenin profesyonel ellerde, kaliteli boyalarla yapılmış olması, hızlı sonuç alma açısından çok önemlidir. Ayrıca bu tip dövmeler, silinme esnasında da herhangi bir zararlı etki oluşturmazlar. Bu dövmeler 4-6 seansta yok edilebilirken, diğerleri yani amatör ellerde, kalitesiz boyalarla yapılan dövmeler daha uzun seanslarla tedavi edilirler. Bu önemli faktörün yanında dövmenin derecesi, derinin üstüne yakın veya derininde olması da seans sayısını değiştirebilecek etkenlerdendir.

- Bir yan etkisi var mıdır?

Tek yan etkisi, kısa bir süre sonra yok olan kızarmalardır.

Devamını Oku

Cilt bakımda yapılan hatalar

26 Ocak 2015

Şehir yaşamı dediğimiz ve çoğumuzun içinde bulunduğu yeni hayat tarzı, günümüz çalışan insanının cildini fazlasıyla yıpratmaktadır. Stres, hava kirliliği gibi etkenlerden dolayı, cildimiz zamanla dengesini kaybeder. Metabolizmamız en küçük bir fizyolojik bozuklukta, dengesiz beslenmede, kötü hijyen şartlarında veya stres durumlarında bunu hemen cildimize yansıtır. Dolayısıyla tüm cilt dengemizi etkileyen faktörlere karşı koymak için düzenli cilt bakımı en önemli tedavi biçimidir. Evde uyguladığımız cilt bakımı, her zaman için profesyonel cilt bakımlarına yardımcı olarak uygulanmalıdır. Yani tek başına evde yapılan bakımlar, cildin alt tabakalarına inmeyeceğinden, pürüzsüz bir cilde sahip olmak için yeterli değildir ama çok faydalıdır. Ancak sadece profesyonel olarak yapılan cilt bakımları da, ev bakımları ile desteklenmez ise, birkaç gün içerisinde etkinliğini yitirecektir. İşte bu cilt bakımı konusunda yapılan en büyük yanlıştır. Genellikle merkezlerde düzenli bir şekilde cilt bakımı yaptıran kişiler, ev bakımlarına önem vermezler veya tam tersi, evde her gün düzenli bakım yapan kişi profesyonel bakıma gerek duymaz ve bu şekilde genelde cilt yenilenmeden, nötr bir halde kalır.

İkinci bir hata ise, cilt analizi yaptırmadan, kampanyalardan veya arkadaş önerileri doğrultusunda alınan cilt bakım ürünleridir. Herkesin cildi farkılıdır, bir kişiye iyi gelen ürün, bir diğer kişinin cildine fazlası ile zarar verebilir. Bu nedenle evde kullanılacak ürünler, mutlaka bir dermatolog tarafından yapılacak cilt analizi sonrasında edinilmelidir.

Kullandığımız anti-aging kremler içinde hangi maddeler olmalı

- AC-1: DNA onarımı yaparlar.

- Hydro-peptidler: Akıllı moleküllerdir ve nanoteknoloji ürünüdürler, mimetik etkileri vardır, yani organizmadaki hücreleri taklit ederek etki ederler.

- Alfa lipoik asit ve Konsantre vitamin C: Her ikisi de DMAE [dimetilaminoethanol] içerir, bu da ciltte sarkmaları önler.

- Üzüm çekirdeği ekstresi: E ve C vitamininden oldukça zengindir ve bu vitamınler cilt için önemlidir.

- Retinoik Asit: Alfa hidroksi (Örneğin süt alfa hidroksi asit içeren laktik asit ile doludur) ve Beta hidroksi asit içeren kremler.

Devamını Oku

Beden algısı nasıl bozulur...

19 Ocak 2015

Bugünde çok değerli meslektaşım psikiatr Dr. Hasan Ulvi Kıvanç’tan,kendileri Eskişehir Anadolu Üniversitesi Medikoksosyal Hastanesi pskiatri uzmanı olarak görev yapmakta,özellikle çok tartışılan bir konuda bizleri bilgilendirmesini rica ettim. Konu BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU... Bu konuyu ele almamın nedeni estetikle uğraşan bir hekim olarak bu tür sorunları olan kişilerle karşılaşmam. Karşıma gelerek rol model olarak benimsedikleri kimseleri örnek alıp benim yüzümü, dudaklarımı falanca kişi gibi yaparmısınız isteklerinde bulunmaları ve kendilerini hiç ama hiç beğenmemeleri.. Çoğunluklada istek Angelina Joli’nin dudaklarına sahip olmak isteği..! Haydi şimdi Dr.Hasan Ulvi Kıvanç’ı okuyalım.

BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU

Kişinin kendi bedeninin bir parçası yada bütünüyle barışık olmaması ve takıntılı bir şekilde beğenmemesi ve aşırı derecede kaygı ve sıkıntı duyma durumudur. Bu bozuklukta temel öge, hayali bir kusur ya da hayali bir çirkinlikle uğraşılmasıdır. Kişinin özellikle baş bölgesi ile ilgili saplantılı bir şekilde zihinsel uğraşısı ve yakınması ön plandadır. Hastalar herhangi bir vücut parçasına veya tüm vücut hacmine odaklanabilirler. Fiziksel bir sorun varsa bile, kişinin bundan aşırı derecede endişe ve kaygı duyması söz konusudur. Duyduğu bu endişe ve aşırı stres iş, sosyal ve özel yaşam alanlarında daralmaya ve işlev bozukluklarına yol açar.

20’li yaşlarda başlar

Beden dismorfik bozukluğu Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayısal El Kitabına (DSM) göre ayrı bir bozukluk olarak kabul görmüşse de sosyal fobinin,duygulanım bozukluklarının, obsesif kompülsif (saplantılı zorlantılı) bozukluğun veya psikotik hezeyanlı bir bozukluğun bir varyasyonu olup olmadığı çoğu zaman tartışma konusu olabilmektedir. Beden Dismorfik Bozukluğuyla ilgili ülkemizdeki bir çalışmada daha çok deride kıllanma, saç dökülmesi veya cansızlığı, genital organ küçüklüğü, vücudun aşırı zayıf olması gibi düşünceler saptanmıştır. Mevcut yakınmalara çoğu zaman ikincil olarak Depresif bozukluk ve Anxiete bozuklukları da eklenebilmektedir. Beden Dismorfik Bozuklukluklarında mevcut yakınmalarla daha çok plastik cerrahi, dermatoloji, KBB, iç hastalıkları gibi başka uzmanlık alanlarına başvurmaktadırlar. Başvurdukları bu ilgili dal uzmanları yakınmaları abartılı bulup hastayı psikiyatrlara yönlendirdikleri zaman bu öneriye pek sıcak bakmazlar.Yine de bizim gördüğümüz vakalar çoğunlukla deneyimli dermatolog, plastik cerrahi ve KBB uzmanı meslektaşlarımızın refere ettiği vakalardır. Zaman zaman psikiyatrik yönü gözden kaçan vakalarda yüze, buruna, kulaklara ya da başka bir alana yapılan estetik amaçlı müdahaleler, kişinin yakınmalarını azaltmayıp daha da kaotik bir sürece sokarak kendisinde var olan örtülü bir psikotik durumu aşikâr hale getire bilmektedir. Beden Dismorfik Bozukluğu sıklıkla 15-20 yaşlarda başlayıp kadınlarda daha sık görülmektedir. Bu hastalar kişilik özelliği olarak; mükemmeliyetçi, aşırı özeleştiri yapan çoğunlukla kendini suçlayan, kuşkucu, duyarlı ve sıkılgan kişilerdir.

HASTALIĞA YOL AÇAN NEDENLER

Kesin bir sebebi olmamakla beraber bilgilerimiz ışığında karşımıza sorumlu olarak daha çok:

Devamını Oku

Güzelliğin önemli simgesi saçlar...

12 Ocak 2015

Güzellik, dünyanın varoluşundan bu yana insanlığın en büyük zaafı olmuştur. Bu sebepledir ki; yüzyıllardır daha güzel görünmek için, sayısız çaba içine girilmiştir.

Güzellik böylesine önemliyken, Tanrı’nın insanlara verdiği bulunmaz armağan, saçtır. Çünkü insanlar saçları ile, çok daha çekici, karizmatik ve güzel görünmeyi başarabilir. Öyle ki saçlar kişilerin mesleklerinden tutun, sosyo-ekonomik düzeyine kadar her türlü konuda ipucu verebilir. Ayrıca güzel görünen saçlar, kişilere özgüven verir, insanlarla ilişkilerinde daha emin ve rahat olması gibi olumlu psikolojik sonuçlar doğurur. Bu nedenle saç, insanoğlunun geçmişten bu yana her zaman dikkatini verdiği bir konu olmuştur. İnsanlar, genellikle saçlarının gelişimi, sağlığı, kaybı gibi her değişikliği ile yakından ilgilenmektedir.

Saçlar ki; ne çok şarkıya, şaire mısra olmuştur...

Saçın yapısı ve döngüleri

Saç telini, keratin diye adını duyduğunuz protein oluşturur. Keratin, aminoasit denilen daha da küçük yapı taşlarının ardı ardına dizilmesi ile oluşur ve aşınmalara karşı son derece dayanıklı bir proteindir.

Saçların her biri, birbirinden bağımsız ve dinamik olarak farklı dönemlerden geçerler.

Anagen (Gelişim) Dönem : Saçlarımızın sağlıklı olduğu evredir. Saçlar kalındır ve uzamaya devam eder. Saçlarımızın yaklaşık yüzde 90’ı bu aşamadadır ve 3 yıl devam eder.

Devamını Oku