Vegan ve çiğ gıdalarla beslenerek, hem biyolojik hem de fiziksel olarak daha genç, zinde ve diri hissedeceğinizi belirtmeliyiz.
Hayvansal hiçbir gıdayı tüketmeden beslenmeye vegan beslenme diyoruz. Katı vegan beslenmede et, balık, tavuk, süt, süt ürünleri, yumurta yer almıyor. Başka bir deyişle sadece doğadan ve topraktan gelen yiyeceklerde besleniliyor.
Çiğ beslenmede ise işi bir adım daha ileri götürüp, doğal besin maddelerini sadece çiğ olarak tüketmek söz konusu.
Çiğ beslenirseniz insanların ateşi bulmadan önceki dönemlerdeki yaklaşık 1 milyon yıl önceki beslenme şeklini uygulamış ve atalarımızın en doğal beslenme şekline dönmüş olursunuz.
Her iki beslenme şeklinin de günümüz koşullarında çok zor olduğunu kabul etmeliyiz.
Ancak biyolojik yaşınızı da aşağıya doğru çekeceğini ve hem biyolojik hem de fiziksel olarak daha genç, zinde ve diri hissedeceğinizi belirtmeliyiz.
Vegan beslenmeyi rahat uygulayabilmek için vücudunuzun hem temizlenmiş hem de disiplin kazanmış olması gerekir.
Süt yaklaşık olarak yüzde 85-87 düzeyinde su, yüzde 4-5 düzeyinde süt şekeri laktoz, yüzde 3-4 düzeyinde süt proteini kazein ve yüzde 3-4 düzeyinde de süt yağı içeriyor.
Fazla miktarda olmamak kaydıyla süt, çocuklar için genellikle sağlıklı bir besin maddesi. Ancak süt içtikten sonra kendisini rahatsız hisseden çocukları zorlamamak gerekiyor. Bunun yerine yoğurt, kefir gibi süt ürünleri hem besleyici, hem de probiyotik özellikleriyle daha çok tercih edilmeli. Erişkin bir insanın organizması ise süt proteinini sindirmekte ve yakmakta zorlanabilir. Ancak her çeşit süt veya süt ürünü aynı reaksiyonu vermiyor. En sık inek sütü proteinlerine karşı reaksiyona rastlıyoruz. Peynir, kefir ve yoğurt ise sütün fermente edilmesiyle oluşur. Fermentasyon sırasında sütün içeriğindeki protein miktarında değişiklikler olur. Dolayısıyla bir kişide süte karşı reaksiyon olup, aynı sütten yapılan yoğurda karşı reaksiyon ortaya çıkmayabilir. Laktoz intoleransı ise süt şekeri olan laktozu sindiren enzimin doğumsal eksikliğidir. Bu duruma, beraber özellikle Uzakdoğulular’ın tamamına yakınında görülür. Uzakdoğu’da süt, yoğurt, peynir tüketilmez hatta peynir bilinmez. İşte Uzakdoğulular’ın süt ürünlerinden uzak durmasının nedeni budur.
Diğer yiyeceklerle beraber tüketmeyin
Laktoz intoleransı ve süt proteinlerine karşı hassasiyet kilo vermenizi engelleyebilir. Ancak süt ve süt ürünlerini direkt olarak tüketmemekle birlikte, hazırladığınız yemeklerde de bunlara yer vermemelisiniz.
Çevrenizdekilere “Hangi besin en çok kalsiyum içerir?” diye soracak olsanız büyük bir çoğunluğun sadece süt ve süt ürünlerini söyleyebildiğini görürsünüz. Oysa kalsiyum birçok gıda maddesinde bulunmaktadır.
Günlük yaşantıda sütü diğer yiyeceklerle tüketmemek, tek başına içmek sindirim sistemi için daha sağlıklıdır.
Süt ve ürünleri başlıca kalsiyum kaynaklarınızdandır. Vücudunuzda kalsiyum kaybı olmaması için süte yakın oranda kalsiyum içeren yeşillikleri bol miktarda tüketmelisiniz. Ayrıca ceviz, fındık, badem gibi yemişlerle de kalsiyum takviyesi yapabilirsiniz. Brokoli, soya fasulyesi, çalı fasulyesi, mercimek gibi yağlı tohumlar da bol miktarda kalsiyum içerir.
Vejetaryenler düzenli doktor kontrollerine dikkat ettiklerinde daha sağlıklı olabilirler.
Bitkisel bazlı yiyecekler denilince akla genellikle düşük kalorili, pek doyurmayacak yiyecekler gelir. Oysa vücudumuz bunları sindirdikten sonra kendimizi hafif, atak ve enerjik hissederiz. 150-200 gram et yediğimizde ağırlık çökerken, bir porsiyon taze fasulye yedikten sonra hafif ve canlı hissederiz. Bilhassa yeşil yapraklı sebzeler, hayvansal besinlerin içerdiği toksik maddeleri temizleyici özelliktedirler. Böylece vücudumuzu yangıdan, asitlerden ve çeşitli atık maddelerden temizleyip arındırırlar. Ayrıca sebzeler vitamin ve eser element, meyvelerse vitamin, eser element, mineral ve enzim deposudur. Sebzelerin bazıları mineral içerirken, meyvelerin hemen hemen tamamı mineral zenginidir.Yani sebzeler arındırıcı, meyveler onarıcıdır.
Vejetaryen yani kırmızı ve beyaz etten fakir bir beslenme şeklinin sürekli uygulanması vücutta önemli bir görevi bulunan B12 vitaminin ve demirin eksikliğine yol açabilir. Ancak vejetaryen hayat tarzını seçenler demir takviyelerine, doktorları tarafından hazırlanmış beslenmeye ve check-up larına dikkat ettiklerinde sağlık sorunlarıyla karşılaşmayıp sanılanın aksine daha sağlıklı oluyorlar.
Glisemik indeksi düşük yiyecekler yavaş sindirilir ve tokluk hissi verir.
Lifli besinler tüketmelisiniz
Bitkisel besinler lif içerirler. Et, süt, yoğurt, yumurta gibi hayvansal besinler ise lif içermezler. Lifler; itici, süpürücü, iştahı azaltan, doygunluk veren ve kabızlığı gideren etkiye sahiptir. Hayvansal besinler yerine tüketeceğiniz lifli gıdalar mevsimine göre değişmekle beraber; kereviz, kuşkonmaz, çalı fasulyesi, brokoli, enginar, kabak, beyaz-kırmızı lahana, brüksel lahanası, bamya, pazı, ıspanak, karnabahar, patlıcan, biber, brokoli gibi sebzelerdir.
Ayrıca haftada üç kere sıklığında bakliyat tüketmelisiniz. Bakliyatlar hem vitamin içerirler hem de kuvvetli bitkisel protein depolarıdırlar. Örneğin bir bardak mercimek 19 gram, bir bardak kuru fasulye 12 gram, bir bardak nohut 11 gram, aynı miktar bezelye ise 9 gram, bir bardak kinoa 8 gr,1 kaşık chia tohumu 1.5 gr protein içerir. 100 gram kırmızı et ise yaklaşık 25 gram protein içerir.
Karbonhidratların 1 gramı ancak 4 kalori verir. Ancak karbonhidratı yağ ve şekerle birleştirerek tüketirseniz; kilo alma yolunda sağlam adımlarla ilerlersiniz!
Karbonhidratlar dünyanın neresinde hangi zaman ve kültürde olursa olsun binlerce yıldır insanlar tarafından sevilerek tüketilmiştir. Maliyeti düşük besin maddelerinden oldukları için de zengin fakir herkesin sofrasında bulunurlar.
-Doğal karbonhidratlar;
Arpa, buğday, kepek gibi tahıllar
Mercimek, nohut, kuru fasulye gibi baklagiller
Patates, turp, pancar gibi nişastalı sebzeler
Bal ve meyvelerdir.
-Suni karbonhidratlar ise;
Sağlıklı bir vücut için glisemik indeksi düşük gıdaları tercih etmemiz daha uygun.
Son yıllarda paketli ve fruktoz şurubu katılmış gıda maddelerinin aşırı miktarda tüketilmesinden ötürü hipoglisemi, insülin direnci, reaktif hipoglisemi ve metabolik sendroma çok sık rastlıyoruz. Glikoz yani kan şekeri organizmamızın temel yakıtıdır. Vücudumuz için hayati öneme sahiptir. Beyin ve kaslarımızın doğru çalışması için özellikle önemlidir. Eksikliğinde yorgunluk, halsizlik, uyuşukluk gibi bir takım istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir.
Açlık kan şekerinin önemi büyük
Kan şekerinizin seviyesi 12 saat boyunca su dışında bir şey yiyip içmemiş durumda iken ölçümelidir. Bu değer 110 mg'ın üstüyse hiperglisemi, 60mg'ın altında ise hipoglisemi durumu söz konusudur. Vücudumuzdaki bu değeri yaklaşık olarak sabit tutmak için doğru saatlerde ve doğru gıdalarla beslenmemiz gereklidir. Sağlıklı beslenirseniz ve vücudunuzun sağlıklı bir fizyolojik dengesi varsa kan şekeri seviyeniz yaklaşık olarak bu aralıkta tutulur.
Vücudunuz bu dengeyi nasıl sağlar?
3-4 saatte bir doğru yiyecek ve içeceklerle beslenerek, karaciğerimizde ya da kas dokularınızdaki yedek depo görevi olan glikojen yardımı ile, vücuttaki yağları kan şekerine dönüştüren neoglikojenez döngüsü yardımıyla.
Glisemik indeksi düşük yiyecekler yavaş sindirilir ve tokluk hissi verir.
Alyuvar ve akyuvarlarımızın oluşması, cildimizin ışıldaması, yaralarımızın iyileşmesi, saç ve tırnaklarımızın uzaması, hafızamızın çalışması, çocuklarımızın büyüme hızı ,tüm vücut hücrelerimizin yapı taşı oluşumu; kısaca yaşamsal fonksiyonlarımızın sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için yeterli miktarda protein almamız gerekiyor.
-Bilimsel olarak günlük yaşantımızda tüketmemiz gereken sağlıklı protein miktarı vücut ağırlığımızın her 1 kilograma karşılık olarak 1 gramdır.
-Oysa batı tarzı beslenmenin ağırlıklı olarak uygulandığı ülkemizde tüketilen günlük protein miktarı bunun çok üzerindedir. Örneğin 70 kg ağırlığındaysanız ve yoğun olarak spor yapmıyorsanız bir günde 70 gram protein aslında sizin için yeterlidir.
-Et yemek için en iyi vakit aslında öğlen yemeği veya erken yenilen akşam yemeğidir. Bu öğün uyumadan en az dört saat önce olmalıdır. Böylece vücudunuz geceleyin kendisini yenilerken proteinleri kullanır.
-Vücudumuz eğer 10-12 saat süreyle iyi kalitede bir protein almazsak yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirebilmek için kaslarımızdaki protein rezervlerini kullanıyor. Yeterli protein almazsak kaslarımız zayıflar.
Protein kaynakları
-Protein biyokimyasal olarak 20 farklı aminoasit zincirinden oluşuyor. Vücudumuz 9 tane aminoasidi kendi kendine üretemiyor ve bu amina asitleri mutlaka dışarıdan yiyeceklerle almamız gerekiyor.
-Et, süt ve süt ürünleri, yumurta gibi hayvansal gıdalar tam protein kaynağı.
2016’yı yedik, bitirdik... Yeni yıla sayılı günler kaldı. Alacağınız kararlarınız arasına yeme - içme tercihlerinizi değiştirmeyi de ekleyin. Daha sağlıklı bir yaşam için sorunlarınızı defterinize yazın ve diyet programımızı deneyin.
Yeni bir zaman dilimine girmek hepimiz için heyecan vericidir. Bize "yeni bir biz" yaratma ihtimalini sunar!
Bizce yeni bir siz yaratmanın ilk ve en basit koşulu kendinizi hafta hafta takip edeceğiniz küçük, sevdiğiniz bir defter edinmek. Haftada 1-2 kez yazsanız bile tam bir yıl sonra ne çok başarınız olduğunu göreceksiniz.
-Kilo vermeyi istiyorsanız bu yıl vücut ağırlığınızın en az yüzde 10'unu vermeyi, verdikten sonra da korumayı hedefleyin. Kilonuzun yüzde 10'unu vermek sizi çok zorlamaz ama bedeninizi hiç azımsanmayacak derecede rahatlatır. Küçük günlüğünüzden faydalanmayı, kendinizi takip etmeyi unutmayın.
-Kilo verme ve sigarayı bırakmayı aynı döneme çakıştırmayın ki her ikisinde de geri dönüşsüz, kalıcı sonuçları kendinizi çok zorlamadan alabilin.
Kendinizi daha iyi hissetmek için kendinize şu soruları en az ayda bir kere sorun;
-Bu ay olmak istediğiniz gibi bir insan mıydınız?
-Bu ay düşünceleriniz ve duygularınız doğrultusunda davranabildiniz mi?
Gluten en çok buğdayda bulunan, ürüne yapışkanlık özelliğini veren bir madde. Aynı besin maddesinin sık sık tüketilmesi ile bağırsaklarda duyarlık gelişebilir. Zamanla yangı dediğimiz mikropsuz iltihaplanmaya, histamin gibi duyarlılık yaratan biyolojik aminlerin salgılanmasına neden olabilir. Bu durum devam ederse çeşitli alerjik reaksiyonlar ve cilt problemleri ortaya çıkabilir. Kilo vermekte zorlanmış bile olabilirsiniz.
Şişlik ve cilt hastalıklarını azaltıyor
- Vücudunuzda ödem veya şişmeler hızla çözülür.
- Cildinizde kızarıklık, egzama şikayetleriniz azalır.
- Gluten hastalığında ince bağırsaklardaki villüslerin silinmesiyle besinlerin emilimi bozulur. Bu bozulmayı düzeltir.
- Buğday, arpa, çavdar gibi yiyecekler tüketildiğinde karın ağrısı, şişkinlik, gaz, ishal oluyorsa gluten duyarlılığı bulunabilir. Tedavisi glutensiz ve mayasız beslenmedir.
Alkol çeşitleri ve unlu mamüller mayalıdır
- Mayalı besinlerin başında unlu mamüller gelir. Pasta, kek, börek, çörek, poğaça, kurabiye, bisküvi, makarna, şehriye, erişte gibi besinlerden kaçınmak gerek.