Veda ederken...

Aslında her veda, yeni bir başlangıçtır. Bu köşede son yazımı yazıyorum. Bunun sebebi de Star Medya Grup Başkanlığım üstlenmiş olmam

Haberin Devamı

Aslında her veda, yeni bir başlangıçtır. Bu köşede son yazımı yazıyorum. Bunun sebebi de Star Medya Grup Başkanlığım üstlenmiş olmam.

Bu yeni görevim, benim bir anlamda da "ilk göz ağrım." Bu sektöre ilk adımımı yıllar önce yurt dışında bir öğrenciyken attım. Hollanda Kültür Bakanlığı'nın katkılarıyla yayınlanan Haber Gazetesi'nin Yayın Yönetmeni olarak başladı "alaylı" gazeteciliğim. İş hayatım boyunca da farklı boyutlarda devam etti. Yorumlar yazdım. Belgeseller çektim. İki yıla yakın zamandır da TV 8 ekranlarında konuklarımı ağırladım.

Bütün bunları hatırladıkça, bünyesinde neredeyse tüm medya araçlarını toplayan büyük bir kuruluşun tepe yöneticisi olmak tarifsiz bir mesleki haz veriyor. Tabii ki, taşınması sorumluluk isteyen ciddi bir de yük yüklüyor omuzlarıma.

Bunu "kamu" adına üstleniyor olmak ise sorumluluğumu daha da artırıyor. On yıldır kamuda görev yapıyorum. Özellikle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş. Genel Müdürlüğüm süresince tüm hedefim, çalışma arkadaşlarımın da yoğun gayretleriyle çoğulculuğu ve çok sesliliği esas alan kültür ve sanat etkinlikleri düzenlemek oldu. Bu arada Miniaturk -Minyatür Türkiye Parkı gibi kalıcı bir kültür yatırımını hayata geçirmek nasip oldu. Başarılı olup olmadığımız kamuoyunun takdirindedir. Kamu adına üstlendiğimiz şimdiki görevimiz sıradan bir görev değil. Çünkü sıradan bir sektörde değil.

Kitle ikna silahı mı?
Şurası unutulmamalı ki, klasik deyimiyle "basın", son yıllarda kitle iletişim araçlarında görülen olağanüstü gelişmeden sonraki yaygın ve kapsayıcı adıyla söylersek "medya", çoğulcu demokratik yönetim sistemlerinin vazgeçilemez unsuru.

İleri demokrasiye ve açık topluma sahip her ülkede özgür bir medya var. Medya, her şeyden önce düşünce özgürlüğünün doğal bir uzantısı olan ifade özgürlüğünün yeşerdiği mecra. Toplumun tümünü ya da bir kesimini ilgilendiren konularda, kamuoyunun oluşumu ve yansıtılması açısından en az siyasi partiler kadar hayati bir önemi var medyanın. Demokratik rejimler, değişik görüş ve düşüncelerin bir arada olduğu ve serbestçe rekabet edebildiği uzlaşma rejimleridir. Özgür medya, bir bakıma demokratik meşruiyetin de ölçüsüdür. Benim anladığım manada çoğulculuk, sadece çok sayıda siyasi partinin iktidar için rekabetinden ibaret değil. Düşüncelerde çoğulculuk da ifade araçları açısından çoğulculuk da gerekli. Rekabet olsun ki, kitlelerin fikrine ipotek konulmasın.

Elimizdeki medya gücünü bir "kitle ikna silahına", dünyaya bizimle aynı pencereden bakmayan insanlara karşı keyfi olarak kullanabileceğimiz keskin bir kılıca dönüştürmeyelim.

Veda edip bir başka kuruluşta tepe yöneticiliği sorumluluğunu alırken, özellikle "medya"ya ilişkin duygu ve düşüncelerimi kısaca ifade etmek istedim. Atalarımız, "Tek tezgâhla pazar olmaz" demiş. Alın size, özlü bir çoğulculuk, serbest piyasa ve rekabet teorisi...

DİĞER YENİ YAZILAR