Gazete Vatan Logo

Sefer Darıcı ile eğitim hakkında konuştuk

Akademisyen-yazar Sefer Darıcı eğitim hakkında merak edilenleri yanıtladı.

Zeynep Baliç: Akademisyenliğinizin yanı sıra yazar kimliğinizle de medyada ve kamuoyunda isminizden bir hayli söz ettiriyorsunuz. Peki, kendinizi akademisyen mi yoksa yazar olarak mı tanımlarsınız? Hangisi ön planda?

Sefer Darıcı: Aslında ismin önündeki kalabalıkları çok önemseyen bir insan değilim. Yakın çevrem, arkadaşlarım ve öğrencilerim bunu çok iyi bilir. Hatta yeni çıkacak “Küresel Köyün Delisi” isimli kitabımda unvanlı ego sahiplerini bol bol eleştiriyorum. İnsana en güzel hitap tarzının ismiyle olduğuna inanıyorum. Kaygım içinde yaşadığım topluma, millete ve insanlığa faydalı eserler bırakabilmek. Bu bazen bir kitapla, bazen bir makaleyle, bazen bir bildiri veya farklı bir alanda bir çalışmayla olabilir. Bizden yüzlerce, binlerce yıl önce yaşayan ve eserlerini hala konuştuğumuz, tartıştığımız isimler var. Kötüleri kimse anmak istemez Ancak iyi olmanın da ödenmiş bir bedeli mutlaka vardır.İnsanlığa fayda sağlayanlar, iyiler; anılır, hatırlanır, konuşulur. Umarım biz de ufak ta olsa bir katkı sağlayabiliriz.

Haberin Devamı

Zeynep Baliç: Yeni eğitim-öğretim döneminin başlamasına az bir zaman kala, öğrenciler için ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Öğrenciler bu yeni dönemi en verimli nasıl değerlendirebilir?

Sefer Darıcı: Öğrenciyken gazetelerde uzmanların bu tarzda sorulara verdikleri yanıtları okurdum. Hepsi de birbirinden farklı yanıtlar, çarşaf gibi listeler. Öğrenciler şunu yapsınlar, bunu yapsınlar diye. Kimse de çıkıp ya hoca da şunu yapsın demezdi. Eğitim ve öğretimde pozitif psikolojinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle motivasyon ve hayal gücü birincil öneme haiz. Motivasyon sürecinin de tek aktörü öğrenci değildir. Sosyal, fiziki ve ekonomik koşullar, hoca-öğrenci etkileşimi, müfredat gibi birçok faktör söz konusudur. Yaşanan olumsuzluklar ve diğer dışsal unsurlar bu verimi etkileyebilir. Ancak burada özellikle üzerinde durulması gereken nokta öğretmendir, hocadır. Öğrenci ile etkileşimi iyi olan, dersi sevdiren, öğrencilerin hayal gücünü kullanmasına fırsat veren, teşvik eden, öğrencinin neşesini, üzüntüsünü yeri geldiğinde paylaşabilen, empati kuran, egodan ve kibirden arınmış öğretmen, hoca verimi ve kaliteyi yükseltebilir. Yoksa hep yapıldığı gibi suçu öğrenciye, gençlere atmak işin kolay yanıdır. Fıkrada anlatıldığı gibi: Milattan Önce 3000 yılına ait bir kil tablet bulunmuş. Üzerindeki yazıyı uzmanlar tercüme etmişler. O dönemin bilge bir yaşlısı aynen şunu yazmış : “Şimdiki gençler çok değişti !”

Haberin Devamı

Zeynep Baliç: Hem çalıştığınız Cumhuriyet Üniversitesi’nde hem de kamuoyunda sevilen bir akademisyensiniz. Sizce sevilen bir akademisyen olmanın püf noktası nedir? Öğretmenler öğrenciler ile iletişim kurarken nelere dikkat etmeli?

Sefer Darıcı: Eğer öğrenci derse “kalırım” korkusu ile değil, sıkılmadan, keyif alarak öğrendiği için geliyorsa iletişiminiz iyidir. Eğer öğrenci odanızın kapısını çalarken “Azar işitir miyim?” endişesiyle değil, gönül rahatlığıyla giriyorsa iletişiminiz iyidir. Eğer öğrenci sizi isminizin önünde yazan unvanlardan dolayı değil, sadece “Sefer Hoca” olduğunuz için saygı duyuyor, seviyorsa iletişiminiz iyidir. Eğer öğrenci size hocasıyken verdiği selamı, dersten geçtikten sonra da veriyorsa iletişiminiz iyidir. Sadece dersinizden geçen değil, kalan öğrenciniz de sizi arıyor hal, hatır soruyorsa iletişiminiz iyidir. Öğretmen olan eski öğrenciniz, kendi öğrencileriyle fotoğraf çektirip size gönderiyor ve “sayenizde” diyorsa iletişiminiz iyidir. Eğer öğrenciniz ailesini “Sefer hocam yayına çıkacak” diye ekran başına topluyorsa iletişiminiz iyidir. Eğer öğrenci sınava “kalacağım” korkusuyla değil, “Kağıda az yazarsam, kalırsam hocaya ayıp olur” diye çalışıyorsa iletişiminiz iyidir. Eğer öğrenciniz göreviniz, pozisyonuz, makamınız gittikten sonra da sizi unutmuyorsa iletişiminiz iyidir. Sivas’ta insanları önemsemeyen, böbürlenerek yürüyen, kibirli, iletişimi kötü kişiler için kullanılan bir deyim vardır. “Sivas benim, Kayseri’ye ortağım der gibi yürüyor” diye. Eğer öyle yürümüyorsanız iletişiminiz iyidir.

Haberin Devamı

Zeynep Baliç: Öğrencilerin öğrenme becerilerini hangi yöntemlerle geliştirmek gerekir? Derse olan ilgileri nasıl canlı tutulur?

Haberin Devamı

Sefer Darıcı: Yaşadığımız çağ teknoloji çağı. Gün geçtikçe eğitim teknolojilerinde gelişmeler de birlikte geliyor. Teknoloji ile doğmuş bir kuşağa yerinizde oturarak anlattığınız sıkıcı bir ders faydalı olmaz. Teknolojik materyaller, videolar, bizzat deneyimleyerek öğrenebilecekleri uygulamalar bu açıdan çok önemli. Bir insan ne kadar beş duyu organını öğrenme faaliyeti içerisinde kullanırsa o denli hafızada kalıcı yer edinecektir. Farklı bilimsel teknikler de kullanılabilir. Yrd. Doç. Dr. Serdar Çöp ile birlikte yaptığımız ve eşikaltı beğen (like) ve beğenmeme (dislike) işaretlerini yerleştirdiğimiz video ile ilgili deney çalışması içerik ve sıralamanın hatırlanması açısından oldukça ilginç sonuçlar verdi. Öğretme faaliyeti bu ve diğer açılardan teknoloji ve bilimsel verilerle de desteklenmeli. Örnekler ve tekrar da oldukça önemli. Derse olan ilginin canlı tutulmasında dikkat sürelerinin önemi var. Günümüzde dikkat süreleri oldukça düşmüş durumda. Tıklanan bir video dahi çok kısa bir süre içerisinde sıkılıp kapatılabiliyor. 50 dakika boyunca öğrencinin derse olan ilgisini sıcak tutabilmek oldukça zor ve deneyim gerektiriyor. Bu açıdan bakıldığında öğrencilerin ilgi ve isteklerini iyi bilmek, tanımak, anlatılan konu ile ilgili hayatın olağan akışı içerisinde dikkati çekecek örnekler vermek faydalı olacaktır.

Zeynep Baliç: Günümüzdeki mevcut eğitim sisteminde öğrencilere başarısızlığı getiren etmenlerden bahsedebilir miyiz?

Sefer Darıcı: Bu soruya sürekli yenilenen eğitim sistemi, öğretmenlerin iyi yetiştirilmemesi ve mesleki bilgi eksiklikleri, ezbere dayalı bir yapı gibi birçok cevap verebiliriz. Ancak bence en önemlisi hayal gücünün öldürülmesidir. Keşfetme arzusu, bilimin temelinde yatan en önemli nokta olan merak etme duygusunun köreltilmesi, yok edilmesidir. Bu müfredat, ders içerikleri, kitapların sundukları, hocanın sunamadıkları ile ilgili bir konudur aynı zamanda. Hayata yönelik derslerin olmaması, uygula saatlerinin uygulanamaması, öğrenciye dokunarak, hissederek, koklayarak, görerek, duyarak deneyimleme şansının verilmeyişi, sadece görsellerle slaytlar üzerinden anlatılan sıkıcı ders formatları, hayal gücünün çalıştırılmasına imkân vermeyen bir yapı var karşımızda.

Zeynep Baliç: Üniversitede okurken kariyer hedefine ulaşmalarını kolaylaştırmak için öğrencilere ne gibi önerilerde bulunursunuz?

Sefer Darıcı: Sadece kendi alanları ile bağlı kalmayıp, farklı disiplinlerden ilgi duydukları alanları da araştırmaları. Mezun olacakları alanlarla alakalı üniversitelerinde konferanslar, programlar düzenleniyor. Ancak katılmıyorlar. Bu sunumlarda edinecekleri ufak bir bilgi, bir fikir kendilerinde başka çağrışımlar yaratabilir. Hem kendilerine hem topluma faydalı olabilecekleri bir fikrin, bir girişimin filizlenmesine neden olabilir. O yüzden mutlaka kendi üniversitelerinde ayaklarına kadar gelen fırsatları değerlendirsinler. Organizasyonlara, seminer, konferanslara katılsınlar. Bir taraftan mezun olacakları bölümleri okurken, bir taraftan da bölümleri ile ilgili ek eğitimler, kursları takip etsinler. İmkân olursa mutlaka part-time da olsa iş ortamlarını görüp, çalışıp, deneyimlesinler. Parasının az olup olmaması değil ortamı deneyimlemek, yaşamak önemli. Teorik bilgilerini böylece pratiğe dönüştürme fırsatları olur.

Zeynep Baliç: Hocam uzun yıllar medyada muhabir, editör, yazar olarak görev yaptınız. Medyada çalışmak isteyen öğrencilere ne gibi önerileriniz olabilir? Medya ve iletişim öğrencileri,üniversitedeyken ne tür çalışmalar yaparsa faydalı olacaktır?

Sefer Darıcı: Öncelikle seçtikleri üniversitenin İletişim Fakültesi’nin teknik imkânlarına ve ulusal medyada çalışmış hocalarının olup olmadığına bakmaları gerekiyor. Çünkü Türkiye’de medya teoride ve pratikte apayrı işliyor. Maalesef haber yazmanın ne olduğunu dahi bilmeyen gazetecilik mezunu birçok öğrenci çalışma ortamına gelince oldukça zorlanabiliyor. Habercilik iletişim kitaplarında yazandan ayrı olarak yaşanması gereken ve hocanın medyadaki tecrübelerini örneklerle aktarması gereken bir meslek. Eğer hocanın medya tecrübesi yoksa ve alanı da farklıysa öğrencilere de aktardığı kısıtlı oluyor. Özellikle ulusal medyada görev yapmış olmak bu açıdan çok önemli. Teknik imkânlar da keza öğrencinin çalışacağı kuruma çabuk adapte olmasında ve işini iyi yapmasında fark yaratıyor. Medyada hali hazırda kullanılan teknolojik altyapıyı iletişim fakültelerinin yakından takip etmesi gerekir. Artık kullanılmayan bir reji altyapısı, kamera veya fotoğraf makinesi veya baskı sistemini öğrenen öğrenci ulusal medyaya gittiğinde afallıyabiliyor. Çünkü teknoloji ve özellikle iletişim teknolojisi çok hızlı değişiyor. Bu açıdan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İletişim Fakültesi, Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi yenilikleri adapte etmede oldukça başarılı. Öğrencilerin kulüp aktivitelerine mutlaka katılmaları ve bunların da desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu aktiviteler hem öğrencinin bir organizasyonun yapılması, duyurulması, haber olması gibi süreçlerine hâkimiyetini hem de alanlarıyla ilgili sektörden insanlarla tanışıp, kendilerini geliştirmelerine neden oluyor.