Kaybeden Türk halkı ve milli beraberliği...

Geldik Kasım ayına. Devam ediyor kayıplar yaşanmaya. Neleri kaybetmedik ki şu son bir haftada bile? Kimimizin kişisel vedaları oldu, kimileri de milletimiz için büyük kayıplardı uğurladıklarımızın. Kimi fizikî idi kayıplarımızın, kimi manevi. Bir bir tutunduğumuz dallar kırılıp, bizi süsleyen yapraklar kuruyup, uçup gidiyorlar. Uğurladıklarımızdan bazıları benim inandığım şekilde, yaşarken bıraktıkları izleri takip edecek, söylemlerini, düşüncelerini anacak, taşıyacak daha niceleri tarafından yaşatılmaya devam edecekler. Ama bazılarının ölümü toplumda kişisel ve sosyal manevî değerlerin yıpratılmasıyla gerçekleştiğinden, bu gidişlerin dönüşünün çok zor olacağı kanaatindeyim. “Bu son yazdığın nedir?” derseniz, aslında bu kaybı birdenbire yaşamadık. Zaten yıllardır başta hükümetin, politikacıların, siyasilerin, yöneticilerin kâh damardan serum verir gibi ağır ağır uyuşturarak, kâh elektro şok gibi ani ve acılı bir uygulamayla beyinlerimize, ruh hallerimize zerk ettikleri bir süreçten geçmekteydik ve bu artan dozda zehirlenmeyle 1 Kasıma geldik, seçimleri yaşadık ve işte netice:

Haberin Devamı

Kim ne derse desin, Türkiye, top yekûn, bu seçimde kaybetmiştir. Kazananı yoktur bu seçimin. Neden mi? Çünkü bu seçim sonunda halkın sadece partiler arası seçimi belirlenmemiştir. Kimin hükümet olup kimin muhalefette kalacağından daha önemli bir sonuç vardır bu tabloda. O da; halkın, karşılıklı olarak, bir yarısının diğer yarısını tamamen kaybettiğidir. Düşünce ve yaşam tarzı farklılıklarına rağmen bir diğerini anlamaya çalışmak, bir diğerini uzlaşmaya davet etmek çabaları artık tamamen bitmiş görünüyor. Hepsi için geçerli bir şekilde, bir yarı diğerini aptal, kendisini akıllı biliyor. “Lâikler”, “Dinciler,” “Milliyetçiler” tanımlamaları çok zarif ayrımlar. Şimdi kazananlar diğerlerine “kâfir” diyor, “hain - Amerikan Mason uşağı” diyor, diğerleri onlara “yobaz-hain-satılmış”. Bir gruptan “Suudi Arabistan’a gidin siz” diye ses yükselirken, diğeri onlara “Burası İslâm coğrafyası. Defolun. Nasıl da koy..k size” diyor.

Haberin Devamı

Alicenaplık zamanı

Kazananların sosyal medya paylaşımlarına bakıyorsunuz, büyük bir kısmı sanki ellerinde hiç bir gücü olmayan cahil azınlık isyanındalar. Kardeşim sizin oylarınızla gelenler on üç senedir bu ülkeyi yönetiyor, yine kazandınız madem, nedir bu sinir, bu gerginlik, bu saldırgan ve kaba, belden aşağı yorumlar? Bir rahatlasanız artık, bir mutlu olsanız kazandığınızdan, bir inansanız aldığınız oylara da gerginliği bıraksanız. Yarışı, öyle veya böyle, kazanıp da hâlâ mağduru oynamak, bir yandan da böyle kaba mağrurluk olmaz ki. Türkiye’yi inandığınız/inandırıldığınız doğrultuda bir mecraya sürükleyecek partiniz işbaşına geldi madem, şöyle bir nefes alın, arkanıza yaslanın, tadını çıkarın. Mağrurluk değil âlicenaplık oynamak zamanıdır şimdi. Kaybeden partilerin seçmenlerine yüklenmeyin, onlara kin kusmayın. Ne de olsa, diğer partilere oy verenler değil ama, o partilerin yöneticileri sizi taşıdı bugünlere, az destek olmadılar yükselmenize. Vakur, ağırbaşlı, gerçek bir dindar görüşüyle yaklaşın kaybının acısını, milletine karşı hayâl kırıklığı yaşayanlara.

Haberin Devamı

Seçimin ertesi gün şöyle bir mesaj paylaşmıştım face book sayfamda:

AK Parti'ye oy vermeyen arkadaşlarım, lütfen meditasyon ruhuyla artık işinize, gücünüze, inandıklarınızda sebat ve umuda, çalışmaya, üretmeye ve iz bırakmaya devam edin. AK Partili olup sevinenler, siz de lütfen ülkenin yüzde yüzünün değil, yüzde kırk dokuzunun oyuyla kazandığınızı unutmadan, mağrurlaşmadan, savunduğunuz dindarlık anlayışı gereği; sadelik, alçakgönüllülük ve hakkaniyet içinde hayata devam edin. Ben romanıma dönüyorum. Hepiniz sevgiyle kalın.

Yazmak kolay...

Bin beş yüz beğeninin yanısıra bir de sert yorumlar almışım ki, sormayın. Sayısı onu geçmez ama seçimin akıl karmaşasını anlatması açısından bana çok manidar geldi. Kimi; “Dönün, dönün, siz aşk romanı yazmaya dönün. Seçim bitti, işiniz bitti zaten. Size bel bağlayanda hata.”demiş, sanki benim diğer partileri iktidara taşıyacak olan. Bir başkası; “Tabii tuzu kuru olanlar yine vur patlasın, çal oynasın. Yazmak kolay, yaşamak zor olan.” diye ifade etmiş, belli beni hiç tanımamış olarak. Bir diğeri ise, belli hiç okumamış mesajımı,“Sen kâfirsen kâfirliğini bil, çekil git bu Müslüman coğrafyadan.” diye kin kusmuş, benim din anlayışımın ne olduğunu bilmeden, bilse bile onu ilgilendirmezken. Bir hanım kızımız iyice cosmus, “Bu ülke kocasını aldatanları bile unuttu” demiş, ne alâka ise. Benim sayfamda okuyanlar düşünenler vardır diye inandığımdan, gelen meajları anlamaya çalışarak okurum ama bazılarının, ne yapsam olmuyor, boş çıkıyor anlamları.

Haberin Devamı

Ben çocukluğumdan beri çok parti, çok hükümet, oldukça sayıda sıkıyönetim, askeri darbe gördüm ama milletin bunca bölündüğü ve bunca sayıda insanın anlamsızca savunmalar ve saldırılarla taraf tuttuğuna rastlamadım. Tarafların bu kadar küfürlü, belden aşağı, hınç, kin dolu konuştuğuna, yazıştığına da şahit olmadım.

Israrla diyorum ki; bu seçimin kazananı yoktur. Evet bir parti iktidar, diğerleri de muhalefet olmuştur. Birileri dört sene daha ülkeyi isterse uçuracak, isterse süründerecek, isterse ağlatıp, isterse güldürecek, isterse ülkeyi âdil feraha kavuşturacak, isterde satıp savacak zamanı kazanmıştır. Ama bana göre; bir seçimin neticesinde önemli olan hangi partinin değil, ülke insanlarının ne kazandığıdır ve Türkiye bu seçimde milli birlik, beraberliğini, ideal ortaklığını, gelecekle ilgili müşterek hayâllerini, geçmişle illgili hafızasını tamamen kamplara ayırmış ve bir bütün olarak bakınca kaybetmiştir… ve bunu tedavi etmek, tekrar aydın, üretken, çalışkan, dürüst, birbirine inanan ve güvenen bir millet topluluğu yaratmak artık mucizedir. Mucizeler gerçekleşmez değil ama önce o mucizelere inanan ve destek verecek insanlar gerek. Özetle: Türk halkı bu seçimde kaybetmiştir.

DİĞER YENİ YAZILAR