Dilim... Dilim..

Haberin Devamı

Konular da bazı günler portakal gibi dilim dilim sarmalanıp yumak oluyor. Dilimlere takılmak, dilime vidalanıp kalmak bütünü görememe tuzağını doğuruyor.

Tuzaktan korkarım.

İnsanı çok kötü yanıltır.

Okuru yanıltmaktan ölümden korkar gibi korkarım. Sözgelişi geçen hafta içinde çok ilginç bir haber yayınlandı. İstanbul Üniversitesi Rektörü Profesör. Dr. Yunus Söylet, değeri 260 bin euro olan (yaklaşık 500 bin TL, eski parayla 500 milyar lira) BMW marka lüks bir otomobile biniyormuş.

Binsin, helalühoş olsun.

Daha pahalısına binsin.

Fakat bu haber kümesinin diliminde; söz konusu lüks otomobilin “İstanbul Üniversitesi bütçesine konularak ve oradan yasal yollardan para ayrılarak” alınmadığı bilgisi de vardı.

Nasıl olur?

Kim kime 500 milyar verir?

Bu durumu Ankara’da muhalefet partisi CHP’in Manisa Milletvekili Şahin Mengü de soru önergesi haline getirip, “Pahalı otomobili İstanbul Üniversitesi Rektörü’ne kim aldı?” diye soran bir önerge verdi. Konu Meclis’e kadar geldi, dayandı.

Öğrenciler almıştır desem.

Doğru olmaz.

Profesörler almıştır desem.

Kimse inanmaz.

Üniversitede çocukları okuyan zengin kişiler, holding ve banka sahipleri almıştır desem.

Sunturlu yalan olur.

Sözcü Gazetesi’nin haberinde bu otomobili İstanbul Üniversitesi Rektörü’ne güzel güzel binsin diye armağan edenin “bir vakıf olduğu” yazıldı.

Adı ne?

Kim kurmuş bu vakfı?

Dünya vakıf tarihine girecek bir örnek. Dünyanın hiçbir ülkesinde bugüne kadar; “üniversite rektörüne çok pahalı lüks ithal otomobil alsın” diye bir vakıf kurulmamıştır. Vakıf kurmanın esası, toplumda garibi-gurebayı-yoksulu-ihtiyaç sahibini korumaya dayanır. İstanbul Üniversitesi’nin Rektörü’nün neresi garip, neresi gureba ki birileri, “rektörümüze lüks otomobil alalım” diye vakıf kursun?

Vakfın adını aradım.

Bulamadım.

Bu yazıyı yazdığım Pazar günü üniversite kapalı olduğu için Sayın Rektör Profesör Yunus Söylet’e de ulaşamadım. Yunus Söylet, bu ismi gizlenen vakıf tarafından hediye edilen pahalı otomobili “makam aracı olarak kullanmadığını” kendisinin bir önceki rektörün makam aracı olarak kullandığı eski otomobile bindiğini söylüyor. Bu pahalı otomobile yurtdışından gelen konuklar ve yurtiçinde de resmi protokole mensup (VIP kişiler) biniyormuş!

Görüyorsunuz değil mi?

Haber; dilim dilim!

Bütün dilimler var.

Sadece hediye edici vakfın adı yok. Bu pahalı otomobil hediye edici Vakıf, devletin (yani milletin) hazinesinden para, arazisinden şehir arsası; gayrımenkulünden şehir binası tahsisi mi aldı ki, ismi gizleniyor? Sayın Rektör Yunus Söylet, benim gibi şüpheci, her iyliğin altında buzağı arayan tipleri fazla söyletmeden vakfın adını ve İstanbul Ünversitesi’nin böyle pahalı bir otomobili “hediye olarak niçin kabul ettiğini” bir açıklasa, eksik dilim de yerini almış olur.

Haberler dilim dilim!

Birlikte okuyalım benim gülüm!

*****


Okura mektup!

Merhaba,
Yoğun ve samimi desteğiniz, uyarılarınız, eleştirileriniz ve bazı konulara dikkatimi çektiğiniz için teşekkür ederim. Benim düşüncem şu; ileri demokrasiye geçmiş, bunu sindirmiş ülkelerde sözgelişi ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, Hollanda ile Finlandiya’da ordu nerede duruyorsa Türkiye’de de ordu orada durmalıdır. Bizim ordumuzun da siviller üzerinde bir vesayeti kesinlikle olmamalıdır.

Ordu darbe yapmamalıdır.

Darbe yapmaya kalkanlar ve ortamını hazırlayanlar ceza görmelidir. Bizim ülkemizde de seçimle iktidara gelenler yine seçimle gitmelidir. Ancak emekli generalleri, emekli ve muvazzaf subayları darbeci diye yargılarken, hukukla propagandayı birbirine karıştırmamak gerekir. İzlediğimde görüyorum ki, darbeci ayıklama sürecinde çalışan hukuk değil, propaganda ve bu propagandanın hedefi de ordunun burnunu sürtmek.

Niçin sürtmek istiyorlar?

Ve kim sürtmek istiyor?

Üzerinde düşünün.

Sevgiler. Selamlar.

Necati Doğru

DİĞER YENİ YAZILAR