Türkiye İran’dan 50 yıl ileride!

Haberin Devamı

İran’da seçimler sonrası olana bitene bakıp, “komşunun özründen iyimserlik dopingi” çıkarıyor da olabilirim. Eleştiriye açığım. Fakat kabul edin, Türkiye; “seçim sandıklarına atılan oyların doğru sayılıp sayılmadığı, çalınıp çalınmadığı” tartışmalarını artık yaşamıyor.

54 yıl önce yaşamıştı.

Sandıklar çalınmıştı.

Veya çalındığı iddia edilmişti.

1950’den beri yapılan seçimlerde; önceleri ölmeli-öldürmeli vuruşmalar olsa da son yıllar içinde Türkiye, kimsenin burnu kanamadan “sandık özgürlüğü” sağlayarak seçim yapmayı başardı. Ülkemiz, özgür ve hilesiz seçim yapma kriterinde Avrupa ölçüsünü çoktandır yakaladı.

Komşumuz ise geride!

Pek çok İranlı, seçim sonrası ülkenin İçişleri Bakanlığı’nda çalışan Muhammed Asgari’nin ülkenin en yüksek otoritesi Ali Hamaney’e gönderdiği iddia edilen mektubun içeriğini yürekleri daralarak tartışıyor.

Derin sahtekârlık!

Mektup gerçekse yüksek otorite, seçim sandıklarından çıkan oylarda sahtecilik yapılarak İran halkının şimdiki Cumhurbaşkanı Ahmedinecad seçilmiş gibi gösterilmesini emretmiş.

Emirlere de uyulmuş.

İran İslam Cumhuriyeti.

Omurgası: Yüksek ahlak.

Seçimde hile yapılmış.

Yani ahlak çökmüş.

Omurga perişan.

Halk sokaklarda.

İran İslam Devrimi’nin iki özbeöz kendi çocuğu Ahmedinecad ile Mir Hüseyin Musevi boğaz boğaza gelmişler.

İran kaynıyor.

Türkiye laik cumhuriyet.

Omurgası: Yüksek hukuk.

Omurgasında sancı var.

Türkiye de kaynıyor.

Ancak Türkiye, sokaklarda boğazlaşarak değil, demokrasinin daha ileri bir noktasını sahiplenmek üzerine kaynıyor. İktidar partisi ile onun koltuk değneği gibi çalışan Fethullah cemaatine; hukuk devleti ve Anayasa çiğnenerek ordu tarafından yapıldığı iddia edilen andıçlama planının “sızdırma belge”si gerçek de çıksa, sahte de çıksa hemen hiçbir kimse “Ordunun seçilmişlere müdahale etme hakkı olduğunu” söylemiyor, iddia etmiyor. Türkiye belgeyi yazanı bulacak, yasalar önünde hesabını soracak ve “ordu darbecidir-Fethullah demokrattır” yeni ezberini de bitirecek. Belge sahte de olsa, gerçek de olsa; bu son “dinci-laik bilek güreşinden” Türkiye demokrasisi kazançlı çıkacak.

Omurga sağlamlaşacak.

İşte bu açıdan iyiyiz.

İran’dan 50 yıl öndeyiz.

Kimimiz belgenin “sahte çıkmasını” kimimiz “gerçek olmasını” beklesek de sonuçta; herhangi bir oligarşinin değil hukuk devletinin hep öne geçmesini istemekteyiz. Komşumuz İran ise din adamları oligarşisinin çemberine sıkışmış yani “Kirli Yüzlü Aslan ile Yeşil Yüzlü Aslan’ın boğazlaşması” içinde 1979’daki Humeyni devriminden bu yana hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda.

Yine geliyoruz!

Benim sloganıma.

Yatın kalkın!

Beton Mustafa diye küçümsediğiniz Mustafa Kemal’e dua edin!

DİĞER YENİ YAZILAR