Dün dünle beraber gitti şimdi yeni şeyler lazım...

Ne de güzel söylemiş Mevlana. Ne güzel anlatmış değişmeyen tek şeyin değişimin ta kendisi olduğunu o muhteşem dizelerinde: Dün dünle beraber gitti cancâzım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım...

Haberin Devamı

Ne de güzel söylemiş Mevlana. Ne güzel anlatmış değişmeyen tek şeyin değişimin ta kendisi olduğunu o muhteşem dizelerinde: Dün dünle beraber gitti cancâzım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım... Neden mi yazdım “aşk peygamberi”nin çağlara ışık tutan bu beyitini? Bir Demet Tiyatro için... Bir zamanların en önemli ekran efsanelerinden birine imza atan Yılmaz Erdoğan için yazdım. “Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim” diyebilen adam için yazdım.

Çünkü bir türlü üzerinden atamıyor eskimişliğin o ağır naftalin kokusunu Bir Demet Tiyatro. Bir türlü o eski tadını bulamıyor. Bir şeyler eksik kalıyor ve ne kadar iyi rol yapsalar da olmuyor, inandırmıyor. Çünkü dizinin baş karakteri Mükremin Çıtır evlenmiş, beş yıl ortalarda gözükmemiş ve bir anda geri gelivermiş. Bu arada birileri hayata gözlerini yumup diziye veda etmiş. Ama onun dışında sanki her şey beş yıl öncesindeki gibi, hiç değişmemiş.

Aradan geçen yıllar dizinin senaryosunu etkilememiş, geliştirmemiş. Mükremin, yaşı kırklara merdiven dayamış olsa da aynı mahalle delikanlısı tipinde. Feriştah yine fantezilerinin peşinde. Tribüşon kahvede, okeye dönmekte. Lütfiye ise koca hasretini telefonda dindirmekte. Yani beş yıl önce ne olduysa, yine aynen sahnelenmekte.

İşte bu yüzden de her karakterin ağzından çıkan her söz havada kalıyor. Espriler hedefi vuramıyor. Çünkü biz beş yıldır buradayız. Ve Yılmaz Erdoğan’ın, aradan geçen bunca zamanda Mükremin Çıtır’ın üzerine yeni ne koyduğunun da farkındayız...

*****

Aralarında üst dudak kardeşliği var
Atv’nin ilk sezonunda yakaladığı reytingi mumla arayan yarışması Oryantal Star’ın jüri koltuğunda, Kuşum Aydın’ın yerine Fatih Ürek oturuyor artık. Bana sorarsanız Aydın’ın neşesi, esprileri ve değerlendirmeleri, Ürek’e göre daha keyifliydi.

Bu hafta yarışmayı izlerken, iki şarkıcının ortak bir yanını daha keşfettim; üst dudaklarına yaptırdıkları silikon. En az üç beş gecekondu dikecek genişlikte, adeta yağmalanmayı bekleyen hazine arazisi gibi olmuştu ikisinin de dudakları. Halef-selef jüri üyelerine üst dudak kardeşleri lakabını taktım. Çünkü sevimli ikilinin dudak boyları, burunlarını çoktan aştı. Ve bence bu lakap, bu ikiliye çok yakıştı...

*****

SEYİRCİ NE İSTİYOR?

Masallarımızı katletmeyelim
Show TV’nin yayınladığı Sevda Çiçeği adlı dizi için yazıyorum. Kanal, bundan 6 ay önce “İşte size annelerinizin anlattığı lezzette bir masal” diyerek soktu Sevda Çiçeği’ni gösterime. Ama dizi, hiç de hatırladığımız masallardaki gibi bitmedi. Zengin Prens, bir türlü fakir sevgilisine kavuşamadı. Bu masalı yazanlar, çocukluklarında hiç masal dinlememişler belli ki. Ve reyting uğruna, çocukluğumuzun o güzelim masalını katletmişler. Bu gidişe bir son verelim ve reyting uğruna masallarımızı katletmeyelim...
ZEHRA KESKİN

Serzenişime kulak verin
Size bir serzenişte bulunmak istiyorum; TRT üvey evlat mı? Neden onların sadece Stadyum programı kritik ediliyor. Günümüz Türkiye’sinde toprağımızın değerini gösterebilmek için TRT’de yayınlanmaya başlayan Kınalı Kuzular dizisinin ön plana çıkartılması ve sizin köşenizde de yer alması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu dizide Sıla ya da Binbir Gece’den çok daha güzel konular işleniyor.
FARUK YAŞAR ULUTÜRK

*****

Etliye sütlüye karışmayalım mı?
Gülpare başladığından beri dizimizi binbir sıkıntı ve eziyetle izliyoruz. Sürekli kanalı arıyoruz ama bize her seferinde farklı açıklamalar yapıyorlar. Her arayana başka hikâye anlatıyorlar. Biri “Çekimler sürüyor” diyor, bir başkası bu hafta biteceğini söylüyor. Kanallara güvenimiz kalmadı. Etliye sütlüye karışmayan insanlardan olmak istemiyoruz. Tepkimizi göstermek istiyoruz. Show’un yaptıkları yetti artık.
SUNA PEK

*****

Ben böyle bir vahşet görmedim
Sağır Oda’nın yeni bölümünü izleyen herkes sanırım benimle aynı fikirdedir. Ukrayna mafyasının, bir geminin ambarında Türk karı-kocaya yaptığı işkence sahnesini izleyen herkes... Öylesine muhteşem bir psikopat mafya babası tipi çizmiş ki genç yetenek Umut Karadağ, hayran kalmamak mümkün değil. Yoksa bir delinin, bir kadının kalbini elleriyle çıkartışı nasıl seyredilir? Karadağ, daha önce Estağfurullah Yokuşu ve Eylül gibi dizilerde rol almıştı. Ama ilk kez aldığı tiyatro eğitimi rolüne bu kadar net yansımıştı. Tebrik ediyorum...

*****

Erkekler Ağlamaz ağlata ağlata gitti
Şahitsiniz, elimden geleni yaptım. Sevdiğiniz, yayın gününü iple çektiğiniz diziniz yayından kalkmasın diye defalarca kaleme sarıldım. Üzgünüm ama başaramadım... Erkekler Ağlamaz, bu gece ekrana gelecek 11. bölümüyle veda ediyor. Seyircinin, bitmemesi için çırpındığı bir dizi daha, reyting canavarına kurban gidiyor...

Tadımızı daha fazla kaçırmayalım. Gelin, bu akşamki erken finalde neler izleyeceğiz, ona bakalım... Nefesler tutulmuş, herkesin gözü yarış parkurundadır. Şampiyon, nihayet tepenin ardından görünür. Boncuk ve arkadaşları sesleri yettiğince tezahürat yapmaktadırlar şampiyona. Sonunda ipi ilk göğüsleyen o olur. Artık dünyalar minik Boncuk’undur.

Efsane geri dönmüş ve yeniden bir şampiyona dönüşmüştür. Murat zaferin tadını karısı ve oğluyla çıkarmak ister. Artık Bonuk’a gerçeği açıklayacaktır. Ama bu, yarışı kazanmaktan da daha zor olacaktır.

Çünkü Boncuk çoktan Rabia’yı anne olarak seçmiştir kendine. Bu durumu fark eden Zeynep’in yapacağı tek şey kalmıştır... Gerisini anlatmıyorum. Dizinizle veda etmeniz için, bu gece son kez sizi Erkekler Ağlamaz’la baş başa bırakıyorum.

*****

Lütfen teker teker gönderin
Yazmaya başladığım ilk günden beri sesinizi yansıtmaya çalıştım Bizim Ekran’dan. Benimle paylaştığınız düşüncelerinizi aldım bu sayfalara. Sağolunuz, hiç yalnız bırakmadınız. Ancak küçük bir şikayetim var. Lütfen düşüncelerinizi tek mektupta anlatınız. Aynı isimle gönderilmiş onlarca mail’le bilgisayarımı şaşırtmayınız. Sevgili dizi tutukunları, her zaman yanınızdayım. Ancak vaktimin çoğunu, posta kutumdaki yüzlerce mektubu ayıklamakla geçirdiğimi de söylemek zorundayım. Anlayışınıza sığınıyorum...

*****

GÜNÜN BELGESELLERİ

Uzaylılarla irtibat var mı?
Sizce evrendeki tek akıllı canlı türü biz miyiz? Bu konuda uzun yıllar araştırmalar yapan birçok bilim adamı, evrende yalnız olmadığımız konusunda önemli tezler ortaya atıyorlar. Evrenin sonsuz boşluğundan gelen sinyalleri dinliyorlar. Bu radyo sinyallerinin nereden ve hangi amaçla gönderildiğini inceliyorlar. Ve kainatın uzak bir köşesinde, bizi dinleyen uygarlıklar olduğunu iddia ediyorlar. Uzayda hayat olup olmadığını merak edenlerdenseniz, kaçırmayın derim.
14.00 NATIONAL GEOGRAPHIC

Dünyanın en büyük uçağı
Bugün dünyanın en büyük uçağıyla tanışacağız bu ilginç belgesel sayesinde; Antonov 225. Sovyetler Birliği yıllarında üretilen Antonov 225, şu ana dek yapılan en büyük uçan makine. Uzunluğu 85, kanat genişliği ise 90 metre. Bir uzay mekiğini taşımak üzere tasarlanan ama Sovyetler’in çökmesi üzerine kenara atılan Antonov 225, 20 milyon dolar harcanıp yeniden revize edildi ve görücüye çıkartıldı. Uçaklara, makinalara ve göklere tutkun olanlara...
18.00 DISCOVERY CHANNEL

Hindistan’da cadı avı
Bu devirde cadı avı mı olurmuş demeyin, bu gece ekrana gelecek belgeseli izleyin. Çünkü Hindistan’ın kabile hayatı yaşanan yörelerinde, umutsuz köylüler hâlâ cadı avına çıkıyor. Cadılık yaptığından şüphelenilen kadınlar yakalanıyor ve dövülüyor. Çoğu öldürülüyor. Peki gerçekten de cadıların peşinde mi Hindu köylüler? Gazeteci Sohaila Kapur, işte bu şüphenin peşine düşüyor ve cadı oldukları iddia edilen kadınların öyküsünü taşıyor beyazcama.
22.00 NATIONAL GEOGRAPHIC

DİĞER YENİ YAZILAR