Başlangıçta sadece sonsuzluk vardı

Haberin Devamı

Şu anda en parlak zekalar ve en iyi teoriler bile evrenin var oluşu için patlarken neler olduğunu açıklamaya yetmiyor. Fizik bilimi sıkıştı ve geriye yapacak tek bir şey kaldı. Büyük Patlama’dan hemen sonra evrenin nasıl oluştuğunu yeniden yaratmak. CERN’in yapacağı şey de işte bu. Madde parçacıklarını daha önce asla elde edilememiş bir enerjiyle patlatmak ve yaradılışla yüz yüze gelmek.

Yaradılış için patladı

Her uygarlığın kendi yaradılış hikayesi vardır. Antik Çinliler, Hintli mistikler ve Hıristiyan ilahiyatçılar, hepsi yaratılış hikayesinin merkezine kutsal bir yaratıcıyı yerleştirirler. Bilimin de kainatın yaratılışını tarif eden karmaşık bir hikayesi vardır. Bilim bize, kainatın temel bileşenlerinin biçimlerini nasıl aldıklarını söyler. Bu hikayenin farkı, onu test edebilmemizdedir. Bunun doğru olup olmadığını maddeyi parçalayarak ve parçacıklara bakarak öğrenebiliriz. Gereken tek şey yaratılışın ilk anlarını sahnelemeye yetecek kadar güçlü bir makinedir. Başlangıçta hiçbir şey yoktu. Uzay yoktu, zaman yoktu, sadece sonsuzluk vardı. Sonra, 13.7 milyar yıl önceki sonsuzlukta, her şey meydana geldi. Evren, yaradılış için patladı. Enerjinin oluşturduğu o ateş topunda maddenin en basit inşa blokları ortaya çıktı. Bu temel varlıklarının deneysel kanıtlarını bulmak, fiziğin kutsal kasesi haline geldi. Kainat durağan olmayan bir objedir. O genişliyor ve soğuyor. Bir şeyler yapıyor ve bu yüzden de geçmişteki halinden farklıdır. Gelecekte de farklı olacaktır. Onun bir tarihi, bir yaşamı, bir evrimi vardır.

Evreni anlamıyoruz

Evren oluşmaya başlarken, onun gizemli ilk bileşenleri kendilerini önce atomlara, sonra moleküllere ve en sonunda yıldızlara ve gezegenlere dönüştürdüler. Şimdi Büyük Patlama’dan milyarlarca yıl sonra, kainat o kadar karmaşıktır ki, gizemli inşa bloklarının tüm izleri kaybolmuştur. Kainatın evrimini anlamak, onun neden yapıldığını anlamayı gerektirir. Ortaya çıktığı kadarıyla, biz evreni meydana getiren şeylerin çoğunu anlamıyoruz. Hem de hiç... Ama CERN’in, zamanda hiç olmadığı kadar geriye giderek bilgilerimizdeki büyük bir uçuruma köprü olması düşünülü-yor. CERN’le ilgili bilgi karmaşasını biraz olsun aydınlatmak için yazdım bütün bunları. Bilgiyi, CNN Türk ekranında yayınlanan BBC’nin muhteşem belgeselinden aldım. Umarım zihinlerinizi biraz olsun açtım. Adına Tanrı Parçacığı denilen madde, bir laboratuar ortamında yaratılacak ilk defa. Ve bu bilimin bugüne kadar sormaya cesaret edemediği bir soruya yanıt olacak. Bilim, tarihi boyunca hep nasıl sorusuna cevap aradı. Şimdi, neden diye sorulacak ve yapılan bu deneyle ilk defa o “neden”e yanıt bulunacak.

Tuhaf şeyler oluyor

İnsanlık bununla uğraşıyor. Bizim Başbakan ise bir yayıncıyla. Bir ticari müesseseyle. İşi her sabah, her gün gazete satmak olan bir grupla kapışıyor. Bu kapışmanın, onun ticari rakiplerine avantaj sağlayacağını düşünmeden. Karşısında bir siyasi parti varmışçasına. Bir şirketi, paramparça etme pahasına. Orada çalışan binlerce insanı işsiz, ekmeksiz bırakmacasına. Oysa bu grupta çalışanlar da bu ülkenin vatandaşları. Bir Başbakan, tam da söylediği gibi, bütün vatandaşlarına ayrımsız, imtiyazsız şekilde bakmalı, yaklaşmalı. Siyasetle, ticareti belirlemeye-etkilemeye kalkmamalı. Bir medya grubuna en ağır şekilde yüklenirken, damadının onun en büyük rakibinin en tepe yöneticisi olduğunu unutmamalı. Biliyorum, bugün haftanın ilk günü ve diziler liginin reyting karnesiyle, analizini bekliyordunuz. Ama evrende çok tuhaf şeyler olu-yor değinmeden duramadım.

Adaletsiz bir rekabet

Reytingler bir gün beklesin dedim, bu haksız ticarete, böylesi adaletsiz bir rekabete sessiz kalamadım. Çünkü aslında oynanan benim ekmeğimdir. Ve Başbakan’ın her sözü, açık açık en büyük ticari rakibimin ekmeğine yağ sürmektedir. O rakip ve bütün saz arkadaşları, bu konuda tarih sahnesinde hesabını veremeyecekleri sözler sarf etmekte, durumdan vazife çıkarmakta, bu haksız rekabetten nemalanmaya devam etmektedir. İşte bu yüzden bir gün beklesin reytingler. Bizim Ekran, hiç ayrım yapmadan hepinize iyi haftalar diler...

*****


GÜNÜN SÖZÜ

Programa çıkartacak konuk bulmak zor, çünkü Türkiye’de insanlar televizyona çıkartılıp heder hale getirildiği için televizyona çıkmaktan imtina ediyorlar. Ancak burasına kadar gelmiş olması lazım ki, ben çıkayım anlatayım desin. (Beyazıt Öztürk, Full Ekran’da söyledi.)

BUNU DA DUYDUK

Var mısın Yok musun? bana 3 kez geldi. Ama o projede kendimi göremedim. Yurt dışındaki halinde değişiklik yapılmadan buraya getirilmesinden korktum. Çünkü oradakilerle bizim insanımızın espri anlayışında farklılık var. (Beyazıt Öztürk, Full Ekran’da söyledi.)

DİĞER YENİ YAZILAR