Gazete Vatan Logo
Magazin Lüks içinde yüzüyoruz

Lüks içinde yüzüyoruz

Yayınlandığı günden itibaren Salı akşamlarının yıldızı olan “Hayat Şarkısı” dizisinde Burcu Biricik, Birkan Sokullu ve Ahmet Mümtaz Taylan’la başrolü paylaşan Tayanç Ayaydın ve Ecem Özkaya Üstündağ ile oyunculuğa başlama serüvenlerini, reyting kaygılarını, sezon finaline dair konuştuk

Lüks içinde yüzüyoruz

Ecem Özkaya: Melek beni çok durulttu

Tayanç Ayaydın: Gazeteci olma tutuklarlar

“Hayat Şarkısı” sezon ortasında başladı ve reytinglerde zirveden inmedi. Nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz dizi başlamadan önce?

Tayanç Ayaydın: Son birkaç yıldır sezonun başı ya da ortası gibi bir ayrım yok. O kadar çok dizi ekrana geliyor ve eleniyor ki artık yapımcılar, sezonun başını yani Eylül’ü beklemiyor. Yurt dışında bir dizinin çekimlerine genelde dördüncü-beşinci bölümden başlanır ki oyuncular birinci bölüm çekilirken birbirlerine alışmış olsunlar. Çok da sağlam bir taktiktir bu… Biz de biraz Avrupai bir başlangıç yaptık ve dördüncü bölümden başladık diziyi çekmeye. Dördüncü bölüm bitti, üçüncüyü çektik sonra ikinci ve birinci… Böylece ortaya daha birbirine alışmış bir ekip çıktı, performanslar daha sağlam oldu. Biz Ecem’le birlikte oyuncu koçumuz Bahar Kerimoğlu ile çalıştık. Profesyonel oyuncuların oyuncu koçuyla ne işi var? diye düşünenler oluyor ama böyle güçlü yapımlarda partnerlerin birbirleriyle uyum sağlaması için bu çok doğru bir yöntem.

Haberin Devamı

Ecem Özkaya Üstündağ: Temmuz 2015’te dizinin çekimleri başladı. Ön hazırlık sürecinde biz set ekibi ve oyuncular olarak birbirimize uyumlu hale geldik. Bu da performanslarımıza yansıdı.

Bu projede sizi etkileyen ne oldu?

Ecem Ö.: Birinci faktör hikayenin gerçekliğine çok inanmış olmak, ikincisiyse bana teklif edilen Melek karakteri. Melek’in ayakları yere sağlam basan bir karakter olması ve ailesine olan bağlılığı beni çok etkiledi. Benim de böyle bir karaktere ihtiyacım vardı. Kaldı ki Melek karakteri benim iç enerjime çok ters bir kadın. Çünkü o daha net ve daha olgun bana göre… Melek beni çok durulttu.

Tayanç A.: Hikayenin çok gerçek olması beni bu projeye çeken şey oldu. Bir de “Hayat Şarkısı” oyuncuları olarak inanılmaz bir lüksün içinde yüzüyoruz. Çünkü çok iyi bir senaristimiz, güçlü bir yapımcımız, bizi çok iyi yöneten yönetmenlerimiz var. Her hafta 140 dakikalık bir bölüm teslim etme sorumluluğumuz var. Ekipte herkes birbirinin yükünü hafifletmeye çalışıyor.

Haberin Devamı

İyi ki oyuncu olmuşuz

Tayanç A.: Gazeteci olmak istiyordum. Ama annem “sakın gazeteci olma, tutuklarlar seni” diyerek beni caydırdı. Annemle babam “Senden başka bir şey olmaz” diyerek konservatuara girmem için baskı yaptılar. Anlayacağınız anne baba baskısıyla oyuncu oldum. Ama iyi ki de baskı yapmışlar, iyi ki oyuncu olmuşum.

Ecem Ö.: Küçükken, büyüyünce“sanatçı” olacağım dermişim hep. Sonrasında babam beni dramaya yönlendirdi. Drama dersleri aldım ve lise döneminde tiyatro yaptım. Konservatuar sürecini es mi geçtim bilmiyorum ama kendimi bir anda Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Radyo- Tv okurken buldum. Oyunculuk benim için bir ütopyaydı. Ben çok üstelemedim, böyle denk geldi.

Hayatın kontrolünü elimden kaçırdım

Hüseyin seçmediği bir hayatı yaşıyor; sevmediği kadınla evli ve babası tarafından yönlendirilen biri. Siz Hüseyin yerinde olsaydınız, onun kadar otokontrollü davranabilir miydiniz?

Tayanç A: Çok yanlış kişiye soruyorsunuz bu soruyu! (gülüyor) Hayatın kontrolünü elimden kaçırdığım zamanlar oldu. O yüzden bu soruyu ne kadar dürüst cevaplayabilirim bilmiyorum. Dediğiniz gibi Hüseyin çok kontrollü bir adam. Bense çok tezcanlı biriyim. Aniden bir karar alıp sonra yanlış yaptığımı fark edip hayıflandığım çok olmuştur. Oynadığım karakterlerden hep faydalanmaya çalışırım. Hüseyin’in kontrollü olmasından ve sakinliğinden yararlanmaya çalışıyorum ama bu tür karakterler daha tehlikeli. Her an patlamaya hazır bir bomba gibi.

Haberin Devamı

Dizinin en çok merak edileni, Melek’in bebeğinin kimden olduğu… Sezon finali gelmeden öğrenebilecek miyiz bunu?

Tayanç A.: Ben seyirci gözüyle bakacak olursam, Melek’in bebeğinin gizemini sezon finalinde ya da daha önce öğrenmek isterim. Senaristimiz Mahinur Ergun’un da seyirciyi yaz boyunca merakta bırakmayacağını düşünüyorum. Senaryoyu henüz okumadım ama Melek’in bebeğinin gizemi sezon finalinde ya da daha önce aydınlatılır diye tahmin ediyorum.

Ecem Ö.: Senaristimiz Mahinur hanımın takdirine kalmış bir şey ama seyirciyi merakta bırakacağını sanmıyorum. Yolda yürürken insanların “Melek, o bebek kimin?” diye sorduğu oluyor. İnşallah bebeğin gizemi aydınlatılır da ben de o yükten kurtulurum.

Haberin Devamı

Reytingler sizin için kaygı yaratıyor mu?

Ecem Ö.: Elbette. Reyting raporları bir nevi karne gibi. Ve biz bu karneyi aldığımızda üzerine düşünüyor, bölümün muhasebesini yapıyoruz.

Ünlü olmak özgürlüğü kısıtlıyor

Ünlü hissediyor musunuz kendinizi?

Tayanç A.: Hayır, ben ünlü değilim. Tanınan biriyim. Ünlü olsam yolda rahat yürüyemez, bir kafede rahatça oturamazdım. Ünlü olmak, özgürlüğü kısıtlıyor. Tanındığım için insanların fotoğraf çektirme talepleri oluyor. Mesela bir defasında cenazedeydim, fotoğraf çektirmek istediler benimle. Kırmadım çektirdim. Beni görmek için ikinci bir şansları olmadığını düşünerek isteklerini anlayışla karşılıyorum. Mutluluğuma nasıl ara verip fotoğraf çekiliyorsam acı bir günümde de onları kırmayıp fotoğraf çektiriyorum. Rahmetli Amy Winehouse “Ünlü olursam kaldıramam ve bu iş erken biter” demişti. Ben onun kadar karamsar değilim ama onun ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Ama ekran karşısında değilken de insanların yaptığım işten dolayı saygı duyarak hatırlayacağı biri olmak isterim. Kimler kimler vardı ünlü dediğimiz ama şimdi aklımızın ucuna dahi gelmeyen. Önemli olan kalıcı olmak. Sonuçta suya imza atmak için gelmedik dünyaya.

Ecem Ö.: Tayanç’ın dediği gibi mesleğimizin getirisi olarak tanınıyoruz ama biz de insanız. Ben hem oyuncuyum hem anneyim hem de evimin kadınıyım. Yeri geldiğinde evdeki fasulyenin eksikliğini gidermek zorundayım.

Çocuklar en hassas noktamız

Siz de bir annesiniz. Çocuklu sahnelerde ne hissediyorsunuz?

Ecem Ö. : Ben de bir anneyim ve çocuklar konusunda çok hassasım. Bebeklerin ağlamamalarını, üşümemelerini istiyorum. Bebek ağladığı zaman, ekibe “herkes uzaklaşsın, bebeği bana verin” diyorum. Anne olduğum için nabza göre şerbet vermeyi biliyorum. Bebeklerle çekim keyifli olsa da çok zor. Aileleri için de zor.

Tayanç A.: Ecem, setteki bebeklerden biri ağlasa “şöyle yapın, böyle yapın” diyerek ekibi yönlendiriyor. Zaten çocuklar konusunda bilinçli bir ekibiz; çocuk oyuncuların okul saatlerine dikkat ediliyor, bebekler içinse özel bir bakım ve tedbir söz konusu.

Bir röportajınızda “Eşimle yaşımız geçerse evlatlık edinebilirim” demişsiniz. Böyle bir B planınız var mı?

Tayanç A.: Evet, var. Eşim Sally Amerikalı. Önümüzdeki birkaç yıl boyunca rüzgar nereden eserse oraya doğru gitmeyi planlıyoruz.