Gazete Vatan Logo

Dünyanın en büyük salyangoz ve kurbağa ihracatçısı olduk

Türkiye’de hemen hemen hiç tüketilmiyor ancak dünyanın yediği salyangoz ve kurbağa bacağının büyük bölümünü 1500 tonluk ihracatla birkaç Türk firma sağlıyor. 10 bin metrekarelik fabrikası olan Kocaman Balıkçılık’ın sahibi Osman Kocaman, Fransa’ya her yıl yaklaşık 300 ton kurbağa budu ihracatı yapıyor

Türkiye’de hemen hemen hiç tüketilmiyor ancak dünyanın yediği salyangoz ve kurbağa bacağının büyük bölümünü 1500 tonluk ihracatla birkaç Türk firma sağlıyor. 10 bin metrekarelik fabrikası olan Kocaman Balıkçılık’ın sahibi Osman Kocaman, Fransa’ya her yıl yaklaşık 300 ton kurbağa budu ihracatı yapıyor

Türkiye dünyanın en büyük salyangoz ve kurbağa ihracatçısı. Yılda 1500 tona yakın ihracat yapılıyor. Kocaman Balıkçılık da Türkiye’nin en büyük kurbağa, salyangoz ve balık ihracatçılarından biri. 2006 ihracatı yaklaşık 13 milyon dolar. Sadece salyangoz ihracatından yılda 4 milyon euro elde ediyor.

Şirketin başında Osman Kocaman var. Bandırmalı Kocaman Ailesi’nin balıkçılıkta üçüncü kuşak temsilcisi Osman Kocaman aynı zamanda Bandırma Ticaret Odası’nın Başkanı. Osman Kocaman 1962 Bandırma doğumlu. Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Yöneticilik mezunu. Dedesi 1922’de balık ticaretine başlamış. Üniversitede okurken babası ve eniştesiyle birlikte bugünkü Kocaman Balıkçılık tesislerini kurarak işleri büyütmeye başlamışlar. Kocaman’ın iki kızı var. En büyük zevklerinden biri fırsat buldukça kızlarıyla birlikte deniz sefası sürmek, yüzmek ve oltayla balık tutmak.

Fransa’da ortaklığı var

* Aile şirketiniz Kocaman Balıkçılık Türkiye’nin en büyük deniz ve su ürünleri şirketi. Çok da aklımıza gelmeyen ürünleri ihraç ediyorsunuz, kurbağa ve salyangoz gibi...
Evet. Kurbağa ve salyangozun tümünü ihraç ediyoruz. İç pazar tüketimi yok. Kurbağayı hem canlı hem de but olarak ihraç ediyoruz. Fransa’da da ortaklığımız var.

* Üretim tesisleriniz yalnızca Bandırma’da mı?
En büyük tesislerimiz Bandırma’da. 10 bin metrekarelik bir tesisimiz var. Bir de bin metrekarelik kurbağa tesisimiz var. Kurbağa tesisimizi 2002 yılında kurduk. 2000 yılından bu yana da Belçikalılarla ortak salyangoz işimiz var. Bilecik’te de marine hamsi ve salyangoz tesisimiz var. Bandırma’daki ana tesisin ürünlerinin yüzde 90’ı ihraç ediliyor. Beyşehir’de de göl balıkları üzerine bir tesisimiz bulunuyor, onun da yüzde 50’si ihraç ediliyor.

* Ürünleri nerelerden alıyorsunuz?
Bandırma’ya farklı yerlerden ürün geliyor. Ana ürünümüzden biri kara salyangozu. Türkiye’de Karadeniz sahilleri, İç Anadolu, hemen hemen ilkbahar döneminde her yerde, Bursa, Afyon, Eskişehir, Çorum, Samsun’dan geliyor. Birçok yerde depolarımız var. Ciddi stoklamalar yapıyoruz çünkü salyangoz mevsimsel ürün. 15 Mart-15 Mayıs tarihleri arasında salyangoz toplanıyor, tüketimin en çok arttığı dönem Noel zamanı.

İlk kez hamsi ithal etti

* Salyangoz ihracatınız yılda ne kadar?
4 milyon euro civarında salyangoz ihracatımız var. Hepsi Avrupa’ya. Salyangozdan sonra gelen ürünümüz hamsi. Hamsiyi Karadeniz ve Marmara denizinden alıyoruz. Bu sene kısa sürdü sezon. Geçtiğimiz yıl da sıkıntı çekmiştik. İlk defa geçen yıl Yunanistan’dan hamsi ithal ettik, o hamsileri ihraç ettik. Önceden yapılmış anlaşmalarımız vardı.

* Hamsi neden az? Bu yıl küresel ısınmanın etkisi oldu mu?
Bu sene kısa sürdü sezon. Ama bizi iki yıldır asıl etkileyen sorun aşırı avlanma. Türkiye’de ne yazık ki çok avlanıyoruz. Balık yöreyi terk ediyor. Karadeniz’de ise problem daha büyük. Orada da aşırı avlanma var. Yılbaşına kalmadan hamsi Gürcistan’a göç etti. Kendi sularımızda balığı avlayıp ekonomik değer yaratamıyoruz, sonra başka ülkelerin sularına girip avcılık yapmak durumunda kalıyoruz. O ülkelerle yapılan ikili anlaşmalarla tekne başına 60 dolar ödeyip her çıkan kasa başına da para ödüyoruz. Biz balığı kendi sularımızda rahatsız etmesek kaçırmayacağız.

* Türkiye genelinde kaç tekne var?
2 bin gırgır var, hatta daha fazla. 50-60 bin kişi bu teknelerde çalışıyor. Tekne sayısı 20 bine yakın. Av filomuz az değil, teknolojimiz iyi. Ama bizde kurallar eksik. Akdeniz çanağında tekneler ikiye, üçe ayrılıyor. Hamsi ve sardalya teknesi farklı, orkinos teknesi farklı. Türkiye’de ise tekneler büyük ve her balığı avlıyor. Onlar neslin devamını düşünüyor, biz düşünmüyoruz.

* Salyangozdan sonra ikinci ürününüz hamsiydi. Ya diğer ürünleriniz?
Karides var. Marmara ve Ege’den karides çekiyoruz. Birçok Avrupa ülkesine karides gönderiyoruz. Karidesin yüzde 15’i iç pazarda tüketiliyor. Ayrıca tatlı su balıkları işliyoruz. Göl gümüşü diye bir ürünümüz var. Yabancılar çok seviyor.

* Kurbağalar da var...
Canlı kurbağa ya da kurbağa budu gönderiyoruz. 300 ton kurbağa ihracatımız var. En çok İtalya ve Fransa’ya gönderiyoruz. Ayrıca Uzakdoğu pazarına da deniz salyangozu gönderiyoruz. Aqua Kocaman diye bir şirketimiz var. Akdeniz’de avladığımız orkinosları 6 ay besliyoruz ve sonra ihraç ediyoruz. Suşilerde kullanılan balıklar bizden gidiyor.

* Peki balıkçılık sektörünün gelecek görmesi için ne yapması gerekiyor?
Gelecekte Türk balıkçılığı açık denizlere açılmalı. Okyanus avcılığına bir miktar açıldık, daha da açılmalıyız.

Tek suçlu çiftlikler mi?

* Balık çiftlikleriyle ilgili yeni yasa çıktı. Deniz kirliliğinin sorumlusu aynı zamanda balık çiftlikleri...
Yeni yasayla 6 milden yakın, 30 metre derinlik altında çiftlik açılmayacak. Bu konuyu turizmci-balıkçı kavgası olarak görmemek lazım. Türkiye’de açılan balık çiftliklerinin hemen hemen hepsi ruhsatlıdır. Bir balık çiftliği açmak için bürokratik işlemler 2 yıl sürer. Turizmciler yeni alanların turizme açılmasını istiyor, o açılan yerlerde balık çiftliği görünce, “Bunlar kalksın” diyor. Birçok ülkede balık çiftliği alanları saptanmıştır. Şimdi Marmaris’te böyle bir çalışma var. Ayrıca üniversite raporlarına göre kıyı kirliliğinin sorumlusu yüzde 3 balık çiftlikleri, yüzde 57 ikinci konut ve sanayi, diğerleri de gemiler ve belediyeler. Birçok otelin arıtma tesisi var ama kullanılmıyor. Deniz kirliliğiyle ilgili tek sorumlu olarak balık çiftliklerini göstermek yanlış.

AB’den Türk balıkçılara 100 bin euroluk fon
Osman Kocaman, Bandırma Ticaret Odası olarak AB’yle ortak bir proje yürütmeye hazırlanıyor. Kocaman, “Balıkçılık konusunda AB müktesebatı çok ağır. Bizim anlamamız zorken, denizdeki balıkçının bunları anlamasını bekleyemeyiz” diyor. 2007 yılında AB’den 100 bin euro destek aldıklarını anlatan Kocaman, projeyi şöyle anlattı:

“Amacımız bu projeyle Türk balıkçılarına AB ile uyum kapsamında nelerin değişeceğini, bizi nelerin beklediğini göstermek. Kolay anlaşılan bir dilde bilgilendirici bir rehber hazırlayacağız. 5 adet balıkçı birliği projede alt ortağımız, ayrıca Europech, Avrupa’nın en büyük balıkçı birliği ve Fransa’dan bir kooperatif de bu projede bizim partnerimiz olacak. Ekim ayında Bandırma’da uluslararası bir balıkçılık semineri düzenleyeceğiz. 400’den fazla balıkçı birliğine ulaşacağız.”

Kişi başına yılda 8 kilo balık yiyoruz, bunun % 75’i hamsi

* Türkiye’de balık tüketimi çok düşük. Ortalama yılda kişi başına 8 kilo düşüyor. Bu rakamın içinde sanayide kullanılan balık unu miktarı da bulunuyor.

* Dünya balık tüketimi ortalaması yılda kişi başına 6 kilo, Avrupa ortalaması ise 24 kilo.

* ponya’da sadece orkinoz ailesinden yılda 600 bin ton balık tüketiliyor.

* rkiye genelinde tüketilen balığın ise yüzde 75’i hamsi.

* İstanbul’da kişi başına 12 kilo, Van’da ise yarım kilo balık tüketiliyor. Doğu illerinde hiç balık tüketilmiyor gibi bir durum söz konusu.

* Balık tüketiminin kültürle yakından ilgisi var. Tüketimde alışkanlıklar devreye giriyor. Ayrıca çalışan kadın sayısı arttıkça, deniz ürünleri tüketimi artıyor. Avrupa’da işlenmiş balığın çok tüketilmesinin nedenlerinden biri bu.

Balık bu yıl av vermedi

* Balıkçılıkta küresel ısınmanın etkisini hissediyor musunuz?
Hamsi sıcak suyu sevmez. Küresel ısınmadan bizim sularımız da ciddi biçimde nasibini alacak. Denizdeki dengeler bozuluyor. Balık bu sene av vermedi.

* Küresel ısınma ile okyanus balıklarının karasularımıza geleceği söyleniyor.
Gelse orkinos gelirdi, gelmiyor. Bizim deniz kirliliği sorunumuz var. Orkinos okyanus balığıdır, Akdeniz’e girer ama kirli olduğu için Marmara’ya gelmiyor.

EN ZOR GÜNÜM

Kurbağalarımızda Salmonella çıkınca...
1998 yılında Fransa’daki şirketimizde yapılarak satışa sunulan kurbağa butlarında salmonella bakterisine rastlandı. Büyük bir kriz yaşandı, Fransa’da devlet televizyonunda haber olduk. Benim için gerçekten de korkunç bir gündü. Bizim işimizde güven çok önemli. Birçok kez denetim yapılıyor ama çok büyük bir aksilik oldu. Bu salmonella bakterisi bulunan kurbağa bacakları Fransa’daki firmamızın üretimiydi ama sorumluluğu biz üstlendik çünkü onlar üstlense fabrika kapatılacaktı. Ben yaşanan sorunla ilgili olarak Lion’da ifade verdim. 30 Aralık günü Fransa’ya giderken herkes beni yılbaşı tatiline gidiyor sanıyordu, savunmamı verip 31 Aralık’ta geri döndüm. Krizi çabuk toparladık ama aşmak gerçekten de zordu.

Haberin Devamı