Gazete Vatan Logo

Kolay ulaşılmayan daha kıymetli olur

Kolay ulaşılmayan daha kıymetli olur

Oyuncu Beste Bereket, TRT'de yayınlanan 90'lar dizisinde, feminist ideolojiyi büyüdüğü mahalleye aşılamaya çalışan genç bir kadını oynuyor. Oyuncu “İnsanlar bir araya gelebilmek için daha fazla çaba sarf ediyordu, illa perişan olmamız gerekmiyor ama bu daha kıymetli kılıyor" diyor.

90'ların ilk yılları sizin için nedir?

Çocukluk ve ergenlik dönemim hep 90’lara denk geliyor. Dizi şu anda daha çok 80’lerin sonundan başladı. 1990 yılı ve önündeki birkaç yıl çok 80 etkili bir dönem. Ben, toptu, patendi oynayıp sonra bitkin düşüp yatan çocuk tayfasındandım. Bir buçuk yıl babamın işi için Samsun Çarşamba’da kaldık , o benim değişim noktamdı. Ondan önce Nişantaşı civarında oturuyorduk. Kapının önünde oynama durumu vardı da, çayır çimende çılgınca koşabilme özgürlüğüne o süre içinde sahip oldum. Bacaklarım hala iz doludur.

O dönemin jargonundan neler girdi hayatınıza diziyle birlikte?

Artık internette bulunamayacak bir şey yok. Bu sefer daha çok nasıl takılıyorlarmış, nasıl cümleler kuruyorlarmış gibi şeylere baktım. Oynadığım karakter feminist bir karakter ve okulda yeni yeni keşfedip öğrendiklerini mahallesine anlatmaya çalışıyor. O zaman neler okuyorlarmış ona baktım biraz. Duygu Asena vardı, onun kitapları sağolsun diyorum. Et boykotu yapılan bir dönem varmış onu da hatırlamıyorum. Et fiyatları çok yükseldiği için insanlar bir dönem et boykotu yapmış ve satın almamışlar fiyatları düşsün diye. İlk bölümde mesela Beşiktaş’ın şampiyonluğu vardı, ben de bir Beşiktaşlıyım zaten. Diziye hazırlanırken okuduğum ama yine de kaçırdığım çok şeyi öğreniyorum. Dönüp bakınca ne kadar çok şarkıyı ezbere bildiğime şaşırıyorum. Halbuki 15 yıldır falan hiç dinlemediğim şarkılar.

90’lar şarkılarınız hangileri?

Herhalde Aşkın Nur Yengi şarkıları. Mesela Hakan Peker’in bir şarkısıyla başladık birinci bölüm. ‘Bir Efsaneydi’yi her gün söylüyoruz. Birinin parfümünü duyduğun zaman bir döneme gidersin; o senin bünyende garip bir etki yaratır ya... Öyle bir şey o şarkılar... Kimi belki ilk kez aşık olmuş ona gidiyor, kimi belki çocuğunun ilk adımına...

Beşiktaşlı’yım dediniz. Bunda artan Çarşı hayranlığının da etkisi var mı acaba?

Kendimi bildim bileli Beşiktaşlı’yım. Maçlara gitmişliğim var ama öyle her maça giderim, her maçı bilirim gibi bir durumum yok. Ama orada bir takım tutulacaksa ve bu Milli Takım değilse Beşiktaş’ı tutarım. Beşiktaş’ta okudum.

Dört sene boyunca onların maç öncesi ve sonrasındaki coşkusunu orada teneffüs etmiş biri olarak hep böyle gitti. Çarşı ise zaten her zaman orada vardı. Bir şekilde depremden, diğer felaketlere kadar neye ihtiyaç varsa, her zaman herkesin yardımına koşan bir taraftar grubu oldu.

‘Perişan olmaya gerek yok ama birine emek vermek kıymetli’


İletişimiz kurma şeklimizdeki çeşitlilik ne değiştirdi?

İnsanlar nasıl iletişim, buluşma, organizasyon yapıyorlarmış? Mesela parkta buluşacağız arkadaşımla. Bekledim bekledim bir saat. Eve dönmezsem annem merak edecek. Bir tane bakkal buldum ‘Arkadaşımı arayabilir miyim?’ dedim. Meğer hastaymış çıkamıyormuş evden. Haber vermek için aramış ama o sırada ben evden çıkmışım. İletişim bir şekilde oluyordu. Sonuçta insanlar birbirini sevip yine arkadaş olup, yine sevgili olup, evlenebiliyormuş.



Bu zorluklar bir farklılık yaratıyor muydu?

Herhalde ilişkilerin kıvama gelmesi için çok uzun zaman geçiyordu. Biriyle tanıştıysanız mesajlaş, telefonlaş, buluş... O sürece gelene kadar... Zaten arıyorsun evde yok, o da ev telefonu varsa. İlişkiler daha uzun sürüyordu, çünkü daha fazla çaba sarf ediyordu insanlar bir araya gelmek için. Sonra da kopmak daha zor oluyordu gibi bir düz mantıkla bakıyorum. Şunu kastetmiyorum; illa perişan olup, kendimizi harcayıp, öyle elde edelim... Ama yine de bir şey için, biri için emek vermek ve sonrasında onu elde etmek daha önemli. Bu her şey için geçerli bence. Kıymet bilmek mühim. Karşındaki insanın kıymetini bilmek en mühimi tabii ki.

Minyon olduğum için bana çocuk muamelesi yapmaları problem değil


Büyüdükçe ne değişiyor sizde?

Eskiye göre biraz daha sakin biraz daha muhakeme edebilir buluyorum kendimi. Hiçbir zaman agresif bir insan olmadım zaten ama hep bir hararetli, hep bir heyecanlı oldum. Konuşurken bile daha sukünetli olmak istiyorum ama henüz bu aşamaya gelebildim. Benim hammaddemde bir heyecan var, o yüzden spor bana iyi geliyor.

Minyon kadın olmak sizin pencerenizden nasıl?

Bir ara takmıştım bunu çünkü ailede herkes uzundur, çekirdek ailedeki küçük insan benim. Şimdi ‘ne kadar güzel bir şeymiş’ diyorum açıkçası. Bu bir avantaj. Zaten büyümüş gibi hissetmiyorum ama bir de yeni tanıştığımız insanlar bana çocuk muamelesi yapıyor. Bana çocuk muamelesi yapabilirler, gittiği yere kadar böyle gitsin.

Aşk hayatı ne noktada?

Daha ileriye yönelik bir düşünce bu tabii ama ben de güzel bir aile kurmak isterim. Biraz daha zamanım var gibi hissediyorum. Eskiden hiç aklımdan geçmiyordu. Hiç beyaz gelinliğim olsun, evleneyim hayalleri de kurmadım ama şu anda 'sonuçta insan da bir şekilde çift yaratılmıştır, yalnız yaşayalım diye de yaratılmadık' diye düşünüyorum. (gülüyor)

90'lardan aklımda kalanlar

- Uzun ve meşakatli okul hayatına başlamış olmak.
- Ergenlik çağı, ilk gel gitler.
- Kırmızı kurdele, Arı Maya silgisi.
- Küçük kolonyalar.

Haberin Devamı