Gazete Vatan Logo

'Gerçeği açıklamanın zamanı...'

Behzat Ç.'nin senaristi merak edilen o gerçeği açıkladı

Emrah Serbes’in Behzat Ç’sini okuduğumda bayılmıştım. Emrah’a “Bir film yapacağım, beraber çalışalım” dediğimde, “Biz de bir diziye başlıyoruz...” demişti. Ortaya Behzat Ç. çıktı. Sonrasını biliyorsunuz. Adaletsizliğe savaş açan bir polisin peşine düştük.

Türk dizilerinin dünyadaki başarısı üzerine uluslararası bir belgesel yapıyoruz. Behzat’ın setini görmeden olmaz dedik. Son bölümün kamera arkasını çekmek Serdar Akar’ı aradım. “Bekleriz” dedi. Adam Film’den Velhan Çantay jet hızıyla bağlantıları kurdu. Sete girdiğimiz gibi sakin bir insancıllık çevremizi sardı. Behzat’ın meşhur “La!”sı sete de sinmişti. Kerli ferli profesör arkadaşlarımla “lanlı lunlu” konuşmaya başlamamıza, şakaları o dilde döndürmeye çalışmamıza neden olan dramanın fabrikasındaydık.
Ankara ’da dizi yapmanın bir sükûneti vardı. İstanbul setlerinin gergin havasından ziyade, trafiği bile daha sakin bir kentte o kentin hikâyesini anlatan insanlar dolaşıyordu. Bu geceki takip sahnesini izledik, kaydettik. Hayalet birinin arabasını kovalıyor ve arabasıyla önünde spin atıp yolunu kesiyor.Araba geldi. İnanılmaz bir gürültüyle sokağın ortasında, yandaki arabanın 30 santim yanında durarak spinini attı. Cayırtılarla duran arabadan İnanç Konukçu çıkıp silahını çekti ve adama doğrulttu. Dublör kullanmışlardır diye düşünmüştüm. Yok, bütün hareketleri oyucular yapıyor ve her gün her an yapabilmenin rahatlığıyla kotarıyorlar. Görüntü yönetmeni arkadaşım Veysel Çelik’le birbirimize bakakaldık. O kadar sakince gerilim kurmuşlardı ki nasıl kaza olmuyor diye düşündük. Defalarca yaptılar. Tereyağından kıl çeker gibi.

Öğle yemeğine ekiple oturduk. Yaptıkları işi seviyorlar, herkes senaryodan konuştu. Yok, sakinler, kendilerine güvenliler. Sürprizleri yazmayacağımı biliyorlar. Yönetmen Sadullah Şentürk’e “Ne var Behzat’ta bu kadar sevilen?” diye sordum: “Behzat kırılgan, yalnız, acı çeken, zayıflıkları olan bir kahraman. Klasik dramada seveceğimiz bir kahraman modeli değil. Alkolle sorunları var, kadınlarla geçinemiyor. Sert de gözükse yengeç gibi içi yumuşacık, kabuğu sert. Sadece vicdanı temsil ediyor. Ve polislik gibi bir kurumun içinde... Az gelişmiş demokraside kendince bir adalet duyusunu yaşatmaya çalışıyor.”

O anda yanımızda Behzat Ç. bitti. Erdal Beşikçioğlu, Reha Erdem’in ‘Hayat Var’ında Hayat’ın babasını oynamıştı. Behzat Ç.’de kendisini oynuyor. Bir selam verdi, elde tespihi ve sigarası geçti gitti. Sadullah’a göre “Behzat ana akım dışında dizi yapılan bir döneme denk geldi, meseleleri ele alışı klasik dramanın üslubuna sahip olabilir ama meseleye yaklaşımı farklı. Serdar Akar’ın kurduğu dünya bu. Aykırı ve doğru da bir şey. Seyircide bizden bir şeymiş duygusu yaratan bu gerçeklik.

Sonra Erdal Beşikçioğlu ile oturduk. Siyah deri ceketi, tespihi, kahvesi... Sigara tuttu. Altı aydır içmiyorum. Koskoca Behzat komiserim tutmuş. “Ayıp olur la!” dedim içimden, yaktım. Gözüm votka da aradı. İlk soruyu sorduğum gibi kendimi Harun gibi hissettirdi, fırçayı yedim: “Öyle bir soru soruyorsun ki bana sosyologların bu konuyu hazırlayıp brapor sunması gerekiyor.” Bir nefes daha çekip, sordum: “Ne var şu Behzat’ta?”

“Valla nedenini hiç sorgulamadım ama Emrah’ın iki romanı vardı bu karakterleri anlatan. Orada çok insani duygulara sahip, yanımızdaki yöremizdeki biri... Bunu da bir kahramanlık kadrajında anlatamazsın. Köşk ya da konaklarda macera dolu bir dünyaya sahip değil, kendi bir macera içerisinde yaşayan insan bir adam. Etik değerleri var, alkol içip içmemesi değil adalet kavramıyla ilgili problemleri var... Son yıllarda... Adalet mekanizmasına çok çomak sokuldu, bunu göstermek için iyi bir göstergeydi. Bunun için sevildi... Yok Behzat güçlü bir adam değil, kendiyle mücadelesi olan, kendini bulmaya çalışan bir karakter hepimiz gibi... Yani ölene kadar da arayacak muhtemelen.”
Laf lafı açtı, set bekledi. Ayrılma vakti geldi. Bizim setten, Türkiye ’nin Behzat Ç’den. Bir iyi haber, sinemada Behzat’ın hikâyesi devam edecek. Ve gideceğiz. İzleyeceğiz. Her şey bir yana, hakikate çekildiğimizden, hakikati çektiklerinden... Behzat Ç.’nin Ç.’sini açıklamanın zamanı geldi. O Ç gerçeğin Ç’si. Ama G ile başlıyor diye kızmayın, hikâyede o kadar şaşırtmaca olur.

Haberin Devamı