Yeni yılın yenileri

5 Ocak 2018

2018’e henüz girmişken, eskilerden bahsedecek değiliz. Kış sezonunun başlamasıyla birlikte, onlarca yeni mekan açıldı İstanbul’da... Tel maşa olanları es geçeceğiz tabii ki. Ziyaret etmeye değecek, birkaç taze adres önerisi hazırladı ‘Gezenti’niz... Buyurun efendim...

- En hızlı çıkışı yapanlardan bir tanesi şüphesiz People oldu. Elmadağ’daki InterContinental Otel’in içinde yer alıyor. Vaktiyle Flamingo’nun bulunduğu nokta. Mönüsünün haricinde, canlı müzik programlarıyla kendinden söz ettiriyor. Mehmet Erdem, Barbaros, Nükhet Duru gibi sahnesi oldukça keyifli isimleri dinlemeye gidebilirsiniz.

- Maçka’da eskiden Chocolate vardı. Şimdi ise İzzet Çapa projesiyle Müşkülpesent oldu mekanın adı... Modern meyhane konsepti ile her gün dolu geçtiklerini duyuyorum. Burada da sahne performansları var elbet. Benim favorim, Çarşamba akşamları Güvenç Dağüstün ve ekibi. İlk fırsatta uğramak şart.

- Kalburüstü müşterisiyle, restorancılığa yeni soluk getiren Kafi’yi atlamamak lazım. Güncellenmiş meyhane mezeleri yetmemiş, bir de ocakbaşı bölümü kurmuşlar dükkana. Kebap çeşitleriyle, soğuk-sıcak atıştırmalıkları birlikte sunuyorlar. Saat ilerleyince, 70, 80 ve 90’lı yıllarının unutulmaz şarkılarıyla eğlence moduna da giriyorlar. Kafi, Akaretler bölgesinde, Şair Nedim Caddesi’nde...

- Beyoğlu’nda Midpoint’in yer aldığı binanın terasında da taze bir eğlencelik meyhane açıldı; Bi Daha... Upuzun masalarda, gençler hem demleniyor, hem de envayi çeşit şarkıyla şenleniyor. Burası daha ziyade ünversitelilerin uğrak yeri olmuş.

- Akmerkez’in altına rüştünü ispatlayan Serafina, Vadi İstanbul’da ikinci şubesini açtı. İtalyan yemeklerini, gayet iyi sunuyorlar. Ağırlıklı iş dünyasından isimleri ağırlıyorlardı. Şimdi ise çerçeveyi genişletmişler. Dönemin olmazsa olmazı, şarkıcı programları furyasına da uymuşlar yeni yerlerinde.

- Gece kulüpleri de geride kalmıyor. En yenisi Karaköy Glory... Eski Madeo’nun yerindeler. Kocaman bir dükkandır bilirsiniz. Bir bölümünü de meyhane yapmışlar ama esas işleri eğlence. Kemal Doğulu, Merve Özbey gibi isimler sahne alıyor. Gençlik için ‘eller havaya’ tarzı devam ediyor anlayacağınız...

- Yeni nesil meyhanelerin sonuncusu, Ahali de katıldı aramıza. Meze barı da diyorlarmış kendilerine. En keyifli olayları, sunumları. Çok şık tabaklarda, binbir çeşit garnitür servis ediyorlar. Mekan, Teşvikiye’de, Av. Süreyya Ağaoğlu sokakta. Eski Türkçe pop müzikler çalınıyormuş. Denenir...

Devamını Oku

Yılbaşı önerileri

29 Aralık 2017

Malumunuz yarın, bitirmek üzere olduğumuz yılın son günü... Pazar akşamı memleketin dört bir yanında şenlikler olacak. Hoş ünvanımız ‘Gezenti’ olsa da, ben böyle sancılı günlerde dışarı çıkmayı pek sevmem. Normalde 1 liraya aldığınız hizmete, 5 lira ödediğiniz yetmezmiş gibi bir de trafikten gideceğiniz yere varmama ihtimaliniz bile doğuyor. Lakin 2018 arifesine girerken, İstanbul’da kutlama yapmalık mekanları saymayacak da değiliz elbet.

Yeni yıla yakışan, en fiyakalı hareketle başlamak isterim. Karaköy Mana, 3 yıldır kutlamalarda zamlı fiyatlar uygulamıyor. Yalnızca, her gelen misafirden 40 lira ekstra talep edeceklermiş. İşin güzelliği, toplanan paranın sokak hayvanları için harcanacak olmasında. Hayırlı iş...

Nişantaşı Spago, 540 liralık içinde yemek ve limitsiz içeceğin yer aldığı bir mönü hazırlamış. Gecenin ilerleyen saatlerinde, DJ müziklerine, perküsyon ve trompet şovları da dahil olacakmış.

Yine Nişantaşı’ndaki Room and Rumours, nispeten daha hesaplı; 250 TL. Gece eğlencesinde, DJ Mükremin, DJ Geeno gibi birçok ismin performansı olacak.

Izaka, canlı müzik organize edenlerden. Üstelik, Selami Şahin gibi eğlencesi garanti bir sanatçıyı ayarlamışlar. Şahin’den önce Türk Sanat Müziği programı da olacakmış. Durum böyle olunca, fiyatlar da tuzlu oluyor haliyle. Bu programın bedeli bin 300 lira...

Canlı müzik demişken, Sahne İstanbul’dan bahsetmemek olmaz. Burada da Hakan Altun konseri olacak. Masaların sahneye yakınlığına göre, 500 ila 2 bin lira arasında değişiyor kişi başı ücretler. Ayakta durmayı tercih ederseniz, 250 liraya da çıkabilirsiniz.

Daha sakin bir yemek isterseniz,

Devamını Oku

İstanbul’un fethi

22 Aralık 2017

Her şey insanın aklına gelirdi de, Maslak bölgesinin, İstanbul’un önde gelen eğlence merkezlerinden biri olacağı gelmezdi sanırım... Nasıl bir rağbet varsa artık şehrimize, Etiler, Nişantaşı, Cihangir gibi semtler yetmedi, trafiğin ve iş yerlerinin yoğunluğuna rağmen, buralara taşınır oldu işletmeler.

Restoranların envayi çeşidinin yanı sıra, gece kulüpleri ve gençliğe yönelik kafeler de açıldı. Hali hazırda Sanayi Mahallesi’nin içlerindeki partiler senelerdir sürüyordu. Akabinde X-Large hizmete girdi. 1000’lerce kişinin hafta sonları doldurduğu bir mekan halini aldı burası. Hemen yanına Hovarda adıyla, daha ziyade canlı programların yapıldığı bir nokta daha eklediler. Başlarda kimse o derece başarıyı beklemiyordu ama eventlerin desteğiyle bambaşka işler yaptılar.

Buralar yine münferit adresler. Yeni nesil olanlar ise sitelerin içinde açılıyor. En popülerleri Mashattan, 1453 gibi komplekslerin bünyesinde. Hele 1453’ün içinde o kadar çok dükkan yapılmaya başladı ki, İstanbul yeme-içme hayatını baştan fethediyorlar diyebiliriz. Onca kalburüstü yaşayan insan varken, nasıl bu kadar yürüdü işler bilemem ama yürümüş işte...

İlk önce ‘Esnaf’ meşhur etti bölgeyi. Yemekle birlikte, eğlence de sunuyorlar. Son zamanlarda gayet revaçta olan meyhane konseptini yaşatıyorlar. Mezeli, anasonlu sofralar kurulu. Sohbetle başlıyor her şey. Ne olduğunu anlamadan, tepelere darbukalar çıkıyor ve millet kendini göbek atarken buluyor. Hesaplardan biraz şikayet var. Fakat ona rağmen dolup taşıyorlarsa, haybeye şikayet oluyor bunlar sanırım...

Son dönemin sürprizine gelirsek; ‘PM’ yükselen değer olmuş. Burası da yine 1453’ün içinde... Açılımı; PRIVILEGED MINORITY... Bu ay içerisinde, onlarca ünlü ismin katılımıyla, şaşalı bir açılış yaptılar. Oldukça geniş metrekarelerde, şık döşenmiş bir dükkan. Uzun zamandır piyasada görmediğim Ferruh Taşdemir de varmış işin içinde. Ziyaret edilir, güzel mekan olmuş. Gündüzden itibaren restoran olarak servis veriyorlar. Öğlen ya da akşam yemeklerinde, dünya mutfağı tercih edecekler için uygun. Yaz aylarını düşünerek, kocaman da bir teras hazırlamışlar. Bu arada tek konseptleri de restoran değil. ‘PM SHISHA’ adıyla bir de nargile alanı bulunuyor. Oralardaki büyük bir açık kapanmış olabilir bu şekilde. Sushi barlarının bulunduğu köşeler de cabası. Bizim en hoşumuza giden bölüme gelirsek; alt kattaki kulüp bölümü oldu. Gizli saklı köşelerden inip, eller havaya yapılan bir odaya varıyorsunuz. Hemen hemen her gece canlı müzik programları oluyor. Anlayacağınız; Maslak acayip bir yer olmuş. Bir gidip gezinmekte fayda var.

Devamını Oku

Erzurum’da hayat var

16 Aralık 2017

Memlekette kar tatili denilince, Uludağ ya da Kartalkaya’dan ötesini düşünmemişim bugüne kadar... Ne büyük hataymış meğer! Koskoca Kış Olimpiyatları’nın dahi düzenlendiği bir şehrimiz var oysa ki; Erzurum...

Bu hafta ziyaret edene kadar, kayakçılar için en iyi pistlere sahip olduğunu bilmiyordum. Palandöken, gerek parkurların rahatlığı, gerekse kar yağışının yoğunluğuyla, özellikle sporcular için biçilmiş kaftan.

Yaz-kış, hangi tatil yöresine gitsek, ulaşım en sağlam dertlerimizden olmuştur. Burada ise havaalanı ve oteller arası 15 dakika. Gelişi gidişi binbir sıkıntıyla bezenmiş vakit kayıpları yok. Check-in yapmadan kısacık bir süre önce yola çıktığınızı düşünsenize... Malum dönüş yolu en mutsuz tarafıdır işin.

Otel demişken; diğerlerini bilmem, biz Sway Hotel’de konakladık. Başkasını da denememe gerek var mı bilmiyorum. Zira, oldukça iyi yapıyorlar işlerini... Odaların, ortak alanların konforu bir yana, hizmet konusunda da öndeler. Servis personeli, karşılamaları, rahatlık verdi ziyaretimizde.

Normalde ‘her şey dahil’ konseptlerde, onlarca sorunla karşılaşırsınız. ‘Nasılsa ekstra yok!’ diyerek, keyifli zaman geçirtmezler sizlere. Buradaysa aksine daha da önem veriyorlar sizin geçirdiğiniz zamana. Klasik açık büfe yemekhanelerdeki gibi lezzetsiz de değil.

Her kayak pistinin olmazsa olmazı, teleski önü kafe oturmaları da var elbette. Hani kayak molası, elinizde sıcak çikolata, ısınmaya çalıştığımız yerlerden. Ve tabii ki akşam üstü partileri düzenlenir bu alanda. Aslında alıştığımız Uludağ sisteminden pek uzak sayılmaz halleri...

Devamını Oku

Üniversiteli olmak vardı

8 Aralık 2017

Yıllar önceki üniversite zamanların partilerini, gezdiğimiz mekanları hatırlıyorum. Gerçekten bambaşka dönemlerdi... Hani yeni yeni sokağı öğrenmeye başlarsın, özgürce dışarı çıkabilir, daha az hesap verirsin aile fertlerine. Bu rahatlık mutlu olabilmen için yeterlidir ama kaliteli gezinmeyi de o yıllarda öğrenirsin. Doğru seçimleri yaparsan, hayatın boyunca gideceğin mekan tarzlarını bile o anda belirlersin.

Yaşımızı aldık diye, artık üniversitelilerin müdavim olduğu dükkanlara gitmiyoruz sanmayın! Son tecrübemiz, oldukça keyif vericiydi mesela; Baba’s Gastro Pub... Koç Üniversitesi’ne komşu bir noktada yer alıyor. Eğlencenin ve yemeğin bir arada verildiği bir kampüs yanı işletme. Atıştırmalık onlarca kalemi, ayrı bir mekan çıkacak büyüklükte mutfakları var. Bizim favorimiz hamburgerleri oldu, bilginize...

Saat ilerleyince müziğin sesi de yükseliyor. Herkesin elinde şişeler, barın etrafında takılıyor. Hatırlayın işte o seneleri... Kimsenin kafasında sıradaki sınavdan başka dert yoktu. Minik bir tren turluyor ortalıkta, bir trene bir elinizdeki şişeye bakıyorsunuz. Dünya umurunuzda mı? Hayır elbette! Sıkılana ortada bir langırt masası var. Çapkınlara ise oyuncak ayı kazandıran atariler. Üniversiteye dönmek zor bu saatten sonra tamam... Ama üniversite mekanına neden gidemeyelim ki?

Midye de sektörmüş

Belki 20 yıldır gezen insanımdır. Gecelere gelince laf, girmediğim çıkmadığım yer yoktur sanırım. Her kulüp çıkışında, mutlaka midye tezgahı kapama ritüelimiz olurdu. O lezzetli deniz mahsulünün, pilavlı ve bol karabiberli hali, onca alkol üstüne ilaç gibi gelirdi. Fakat dediğim gibi, bunun her köşede bir tezgahı olurdu o zamanlar. Şimdilerde ise sokak esnafını bitiren dükkancılık işleri başladı.

Eskiden ya Taksim ya da Ortaköy’de rastlardık, midye dolma yenilebilecek adreslere... Şu an her köşede görebilirsiniz. Hele bir tanesi var ki, en baba gece kulübünden fazla trafiğe sebep oluyor semtinde... Beşiktaş Çırağan Caddesi’nin başındaki, Midyeci Ahmet’den bahsediyorum. Hani şu girişinde ‘Midyecilerin efendisi’ sloganıyla, süperman kıyafetli Ahmet ustanın resminin olduğu adres! Komedi ama eğlenceli tabii...

Ciddi bir kitle yakalamış durumdalar. İstanbul’un neresine, kim gezmeye gidiyorsa, ardından soluğu burada alıyor. Bir de kurumsal ve temiz bir yapıları var. Depolarına tonla mal indiğini ve birkaç saat içinde tükendiğini, birebir izledim. ‘Hepi topu midye’ diye küçümsememek lazım. Bu da bir sektör olmuş sonunda. İşlerinde iyiler, ziyaret etmek lazım.

Devamını Oku

Zorlamamak lazım!

1 Aralık 2017

Son senelerde bir dönerci furyası çıkmıştı hatırlarsanız... Hangi köşeye baksanız zaten var olan has lezzetimizi, bol şubeli markalar halinde pazarlamaya çalışıyorlar. Fastfood kültürüne benzetmeye özendiler anlayacağınız. Teker teker topu atıyorlar ama haliyle. Benim bildiğim birçoğu battı bile...

Keser döner, sap döner, hesap döner gibi de abuk sabuk isimler gırla... Yemeği sunmak derseniz, sınıfta kalıyorlar. Tutturmuşlar bir kurumsal kimlik safsatası, işi iyi yapmaya yönelik hiçbir esnaflık kalmıyor ortada! Her popüler meydana tabela asınca iş çözülüyor sanıyorlar. Tüm bu yaprak dönercilerin ettikleri azmış gibi, bir de İskender taklitçileri var tabii başımızda. Bursa’dan çıkma ürünümüzü, her Türk icadı gibi çalmaya çalışanlar bolken, kendi içimizde de mahvediyoruz.

Geçen gün kahvaltı dahi etmedim, canım İskender çekti diye... İşlerim Beşiktaş’da diye, sordum merkezde bir yer var dediler sadece; Ali Baba... Mucize lezzetin mucidi gelip yese, kemikleri sızlar herhalde. Nimete laf olmaz ama, ben ömrümde böyle kötüsünü yemedim! Döner niyetine, sanki ince dilimlenmiş bir köfte, ne zamandan kaldığı belli olmayan yağ, sulandırılmış salça geldi resmen! Toplayınca İskender oluyormuş meğer...

İsim hakları dolayısıyla, yemeğin adının yapılamadığını duymuş, anlam verememiştim. Şimdi anlıyorum ne kadar doğru bir karar olduğunu. İşin kötüsü; turist vesaire geldiğinde de, böyle yerlere yönlendiriyorlar insanları ‘Turkish Kebab’ diyerek. Herhalde bu derece kötü reklamımız olamazdı. Güya Osmanlı’dan beri mutfağımızla ünlüyüz! Buralara gidip de kim inansın buna! Üç kuruş fazla kazanmak için, ülke lezzetlerini perişan etmenin anlamı yok! Etmeyin arkadaşlar...

Havadisler

- Herhangi olmayan konserleri seviyorum. Sıla’nın ‘On’dan kalan konsepti gibi... 10 yıldır kaleme aldığı ya da seslendirdiği parçaları, bir hikaye ile birleştirmiş sanatçı. Gittim çok keyifli... Bir öykü şeklinde planlayıp liste yapmış. İlişkinin evrelerini anlatıyor güftelerle. 4 Aralık’da Maslak TİM Show Center’de...

- Sanatsal aktivitelerin merkezi sayılmaya başladı Cihangir. Şimdi de ‘Ru Sahne Sanatları’ adıyla, hem eğitimlere hem de gösterilere göz kırpan bir alan açılmış. Envai çeşit kursa katılabilir ya da neticelerindeki organizasyonlara seyirci olabilirsiniz.

- Şair Nedim Caddesi, gelişmeye devam ediyor. Köşenin başını tutan kocaman boş bir dükkan vardı. Orası House Cafe oldu geçtiğimiz günlerde. Bitişiğindeki yere ise, No Fish Today taşındı. Meraklısına...

Devamını Oku

Düşüştekiler

24 Kasım 2017

Geçtiğimiz hafta, bu sezonu zirvede geçirenleri kaleme almıştık. Fakat bu her mekan için geçerli değil elbette. Kalemimizin kesin tarafından nasiplenecekler de var İstanbul’da… 2017’yi geride bırakırken, eksikleri veya yanlışlarıyla, buyurun efendim; gidilmeyecek adresler listesi…

-Kahvaltıdan başlayalım güne… Ya da ‘Başlamayalım mı?’ desek! Zira, bütün namına rağmen, bizi güne mutsuz başlatan Namlı Gurme’ye denk gelmiştik. Adeta bizlere yemek vermek istemez gibi bir halleri vardı. Zaten geleni de eksik getirdiler. En komik anı ise, hepsi hepsi iki içli köfteyi önümüze koymadan, 4 defa fiyatını bastırmalarıydı. Sağlık olsun ama aç kaldık.

-Enteresan bir canlı müzik deneyimiydi bu; yılların Çiçek Bar’ında, önümüze zoraki tabaklar koyup para talep etmişlerdi. Hani ikram gibi sormadan sunarlar ya önünüze, işte onlar meğer hesabı şişirmek içinmiş. Gelmeyin diyorlar yani kısacası… Halbuki çok da yetenekli adamların sahneleri oluyor. Ne yapalım? Biz de başka yerlerde dinleriz artık onları…

-Bir Beşiktaş taraftarı olarak, derinden yaralanmıştım No 1903’ün hallerini gördükten sonra… Bir iki saatliğine gidip, burada da anlamsızca önümüze ne istemediysek koymuşlardı. Geri gönderdikçe geliyor, düşünsenize! Sabır sınavı adeta… İş adisyonu gönderdiklerinde ortaya çıktı ki, yiyin yemeyin sizden fiks bir para alıyorlarmış. Fakat oturmadan önce bunu belirten yok. İtiraz edince zoraki bir indirim yaptılar ama ne fayda, yememiştik biz onları!

-Bir de Venge’nin kapısında burun karıştırma olayı vardı tabii… Aşçılarından biri, mutfak çıkışının önünde, bütün eczacılık yeteneklerini sergilemişti. Gel de o sahneyi unutup, rezervasyon yap oraya. Senelerin restoranına yakışmayacak haller, iyice soğumamızı sağlamıştı kendisinden… Sadece mesleki olarak da bakmamak lazım. İnsani olarak da bir lokantada, makul kimsenin yapacağı iş değil bu!

-Yakın vadede başımıza gelen Despina fasıllarını da unutmamak gerek. Kurtuluş son duraktaki, yılların meyhanesi Madam Despina, bayağı bir bozmuştu kendini. Asık suratlı bir ekip, mutsuz tavırlar ilk kusurları. Mezeler zaten çalakalem hazırlanıyor. Lezzet arayanın tercih edeceği yer değil. ‘Ben tok giderim, iki tek atarım’ derseniz, onu bilemem. Fakat başka türlü, mutlu ayrılacağınızı düşünmüyorum. Benden söylemesi…

Devamını Oku

Zirvedekiler

18 Kasım 2017

Koskoca bir seneyi daha geride bırakmak üzereyiz. Onlarca yeni mekana kavuştu İstanbul. Fakat birçoğu, köklü işletmelerin pabucunu dama atamadı. Tecrübeli ekiplerin sağladıkları düzenin önüne geçemedi taze adresler. Biz de geride kalan yılın en iyilerini listeledik kendimizce. Buyrun efendim; ‘Gezenti’nizin gözünden, 2017’nin zirvedekileri...

- İtalyan mutfağı diyince, Papermoon’dan başka bir markaya gitmiyor aklım... Akmerkez var olduğundan beri, aynı yerinde, kalbur üstü servis veriyor. Favori ürünleri pizzaları...

- Fransız yemekleri seviyorsanız, çok fazla seçenek olmasa da, öne çıkan bir restoran var; La Petite Maison... Burası, İstinye Park AVM’nin içinde yer alıyor. Nişantaşı’ndaki lokasyonlarından, çok daha verimli olduklarını söyleyebiliriz.

- Alternatifi en fazla olan, balıkçılardır sanırım. Bana göre Arnavutköy Revma’nın yeri apayrı. Yazın da terasta serin masalar sundular. İcat yemekleri de yok değil. Merak edene, balık iskenderi tatmasını öneririm.

- İş, et ve kebaba gelince, durum çok karışık. Seçim yapmak çok güç. Biraz bölmek gerekirse, şaşlık ve türevlerini en güzel Köşebaşı pişiriyor. Kebapta ‘Zübeyir’ tercih ediliyor.

- Kavacık Bayramoğlu, döner konusunda profesör! Fakat mesele iskender olunca adres değişiyor. Onun üstadı da Levent Garaj... Bursalı ortakların açtıkları restoran, İş Kuleleri’nin arkasında...

- Sushi severseniz, hala Sunset’in eline kimse su dökemiyor. Türkiye’ye ilk sushi barını getirendir Ulus’daki mekan. Elbette çok ekonomik değil. Ama kimse karşılığını almadığını söyleyemez.

- Uzak Doğu’ya geçmişken, Dragon’u es geçmek olmaz. Çin mutfağını en iyi tadacağınız nokta burası. Spesiyal ürünü bana göre ördeği. Lakin siz yine erişteleri denemeden de çıkmayın.

Devamını Oku