Basit bir piyasa hikâyesi değil!

Piyasalar savaşa yorgun giriyor. Hükümetin Irak politikası bir türlü netleşmiyor, piyasalarda sarsıntı ve ileriye dönük ciddi denemeler yaşanıyor

Haberin Devamı

Piyasalar savaşa yorgun giriyor. Hükümetin Irak politikası bir türlü netleşmiyor, piyasalarda sarsıntı ve ileriye dönük ciddi denemeler yaşanıyor. Rüzgârın nereden estiği anlaşılamadığı için pamuk ipliğine bağlı dengeler bir anda şaşıyor. Dünyada savaş canlan çalarken 17 Mart Pazartesi gününe gelindiğinde Ankara'nın derin sessizliği devam edince bilinmezliğin ağırlığı altında bir günde nominal faizlerde 12 puan,dolar kurunda 70 bin TL artış, borsada yüzde 11 kayıp ve uluslararası piyasalarda işlem gören 30 yıllık Türk tahvillerinde yüzde 7 oranında kayıp yaşandı. Yaşanan bu iniş çıkışları sadece günlük hareket olarak görmek veya Sayın Cemil Çiçek'in ifade ettiği gibi, dış dengelere bağlı psikolojik hareketler olarak nitelemek potansiyel tehlikeyi görmezden gelmek, uzun süreli tezkere bekleyişine bağlı yaşanan şokları hafife almak olacaktır çünkü tedirginliğin altında yatan ekonominin hassas gerçeğidir.

Hatırlayalım: 1 Mart'ta Meclis'ten çıkan "ABD'ye ret" kararı, hemen ardından gelen acil hareket planı (Ek önlemler paketi) dolayısıyla saygıyla karşılanmış ama bir yandan da kulaklara üflenen "gel tezkere" fısıltısı şokun çabuk atlatılmasında etken olmuştu. Ve o günden bu hafta başına kadar da tezkere bekleyişi korunmuştu. Hafta başına geldiğimizdeyse tüm o güne kadar kurulan senaryonun bir anda çöktüğü düşüncesi hakim oldu. O halde artık en temel risk olan savaşa pozisyon alınması gerekiyordu. Hatta Türkiye hiçbir yardım almadan, belki de mecburen dahil olacağı bir savaşla karşıya karşıya kalıyordu. Bir anlamda aniden tersine dönen algılamaya bağlı olarak bu kez simulasyon değil gerçeklere göre pozisyon almaya hazırlanıldı. Yani borçların döndürülmesi riski başta olmak üzere şokun boyutlarının nereye varabileceği konuşulmaya başlandı. İşte tam o noktada pazartesi akşamı Ankara'dan gelen mesaj yani tezkere konusunda ivedilikle harekete geçme kararı salı günü, bir kez daha fırtınayı durdurdu. Kritik ihaleler de neyse ki sorunsuz atlatıldı. Ancak ihalelerin atlatılmasında Sayın Ali Babacan'ın canlı yayınımıza katılarak ABD'yle görüşmelerde aynı yardım paketinin geçerli olduğunu açıklaması, ısrarlı sorularımız karşısında da paketin boyutuna dair aynı meblağları tekrar etmesi hiç kuşkusuz tansiyonun düşmesinde etkili oldu. Anlaşılan Sayın Babacan'ın da amacı piyasaları rahatlatmaktı(!) çünkü ertesi gün Sayın Bakan "koşullar değişti, paket dün vardı bugün yok"
dedi.

Ama olmuyor, günü kurtarmak yetmiyor çünkü en iyi sonuç dediğimiz ihalede bile yüzde 55-60 aralığında borçlanılıyor. Burada nominal faizlerde her 1 puanlık artışın Hazine'nin ortalama borçlanma maliyetini 350 trilyon TL artırdığı yönündeki bir hesabı not düşersek ve 2003 yılı için öngörülen borç ödemesinin 73 milyar dolar yerine bugünkü hesaba göre 93,4 milyar dolar olduğunu da eklersek, piyasalarda her sarsıntının mutlaka bir iz bıraktığı daha iyi anlaşılacaktır. Gelelim her saat başı değişen koşullara... Bu yazıyı yazdığım saatlerde halen tezkerenin içeriği veya akıbeti bilinmiyordu. Ancak belli ki biz bir şekilde bu savaşın içindeyiz. Öyleyse, hesabımızı iyi yapmak zorundayız. Günü kurtarmak değil uzun vadede güveni tesis etmek durumundayız. Bugün yarın atılacak adımlarsa "ilk vur emri" geldiğinde bulunulan seviye itibariyle ileriye dönük bir referans noktası olacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR