Suyla incelirken sağlığınızı koruyun

22 Temmuz 2017

Yaz sıcaklarında spor yaparak zayıflamak en zor aktivitelerden biri. Hele de pedal çevirmek işkence gibi gelebilir. Oysa suyun içinde pedal çevirerek form tutmak isterseniz bunun için seçenek var…

Yaz sıcaklarında pedal çevirerek form tutmak isterseniz havuza bile gitmeden, üstelik bir mekanda tek başınıza keyifle gerçekleştirebiliyorsunuz.

Hydroshape adı verilen bu yöntemi Türkiye’ye getiren genç girişimci Mehmet Özarslan’ın sistemle tanışması ilginç. “Sık sık Paris’e giderim. Bir iş gezisinde birçok kişinin başına gelen benim de geldi ve bel ağrılarım tuttu. Bir Kineterapist ile tanıştım ve bana ağrılarım için bir merkez önerdi. Fizik tedavi merkezi olduğunu sandığım için moralim bozuldu. Sonra o merkezde Hydroshape cihazını kullanınca ne kadar zevkli ve sportif olarak tatmin edici olduğunu fark ettim, ağrılarıma da çok iyi gelmişti. Daha sonra bu cihazların asıl işlevinin ağrıları azaltmaktan çok selülit tedavisi, sağlıklı kilo kaybı, lenf drenajı sağlaması, sıkılaşma olduğunu öğrendim.

Kısa bir zaman sonra cihazların Türkiye distribütörü oldum. 2016’dan bu yana cihazların satışını yaparken, tüm cihazların yer alacağı; eğitimden konsepte tam bir hizmet verebileceğimiz kendi yerimiz de olsun istedim. Ve sistemin adını Slimwell Konsept koyduk.”

Bizim oluşturduğumuz konsept içinde; Suda pedal çevirmek veya vakum ortamında koşu bandı, elektrikli uzak doğu masaj cihazı ve rahatlama masajı yapan dinlenme koltuğu yer alıyor.

Hydroshape ile varis ve ödem sorunu çözülebilir

Hydroshape en basit haliyle suda pedal çevirmektir. İlk olarak İtalya’da fitness ve fizik tedavi merkezlerinde yüksek kalori yakımı, lenf drenaj (ödem atımı) ve selülit tedavisindeki başarılarından dolayı kullanılmaya başladı, oradan Avrupa ve Amerika’ya yayıldı.

Aquabiking konseptini, tek kişilik bir makinede, 16 hidromasaj ünitesi, renk terapisi, suya ilave edilen inceltici aromaterapik yağlar/tuzlar ve ekolojik bir teknik oda ile birleştirerek patentli “Hydroshape”i yarattı. 2014 itibarı ile sadece Fransa’da 300’den fazla aquabiking merkezi var, hızla büyüyen talepleri karşılamak için iki yılda bu sayının 600’e ulaşacağı tahmin ediliyor.

“Hydroshape” size egzersiz ve inceltici terapileri bir arada sunan bir konsept. Suda yapılan diğer egzersizler gibi sadece formu korumak amaçlı değil, varis ve ödem tedavilerine yardımcı olmak, sakatlanan sporcuların rehabilitasyonu ve ileri yaş egzersizlerinde de kullanılıyor.

Çalışan bir kadın kullanıcı iseniz; saç kurutma, makyaj silme derdiniz olmayacak, çünkü sadece belinize kadar su içindesiniz.

Dünyada kullanan ünlüler

PippaMiddleton, Beyonce, LaureManaudou (Fransız milli yüzücü), Kate Middleton, NolwennLeroy, MelanieLaurent, BritneySpears; Hydroshape kullanıcısı.

Özarslan’a göre, konsepte dahil olan diğer etkili cihaz ise; 2500 yıllık Uzakdoğu masaj tekniğinin ileri teknoloji ile günümüze uyarlanmış hali Rollshape. Klasik masajda kullanılan el masaj aletlerinin, teknolojik donanıma sahip versiyonu olan bu cihaz; güçlü etkisi sayesinde selülitle savaşta büyük bir başarı sağlıyor. Kromoterapi, kolajen, hava iyonizasyonu ve kızılötesi özellikleri ile de kan dolaşımını artırarak; yumuşak doku zedelenmesi, kas spazmı, eklem ve kas ağrıları ile toksin ve ödem atımına, sarkan vücut problemlerinde etkili çözümler sunuyor. Tüm cihazların kullanıldığı bu zayıflama prosedürü, 1,5 saat süre ile spor salonunda geçireceğiniz aynı zaman diliminden daha etkili bir spor imkanı yaratıyor.

Hidro masaj dolaşım bozukluklarına etkili

Dr. SergeHosana, “Suyun içinde bulunan hidro masajın bisikletle birleşimi ve cromoterapi (renk terapisi) incelme, zayıflama, daha iyi bir kan-lenf dolaşımı alanında etkili sonuçlar elde etmeyi sağlıyor” diyor. Dolaşım Bozuklukları ve Kardiyovasküler Hastalıklar Uzmanı Dr. PhilippeBlanceMaison ise suda egzersiz yaparken, suyun gittikçe güçlenen direnci dayanıklılığı artırdığını belirterek şunları anlatıyor, “Ayrıca, su jetlerinin ürettiği akım, vücuttaki fazla yağların atılmasına yardımcı.Yağ yakmanın halihazırda mevcut iyi yöntemi suda pedal çevirmek. HydroshapeAquabiking; damar ve lenf ağlarının giderilmesini, selülitlerin azalmasını sağlıyor ve vücutta su tutulmasını engelliyor” diye anlatıyor.

Faydası ne kadar?

Pedal hızınıza göre her seansta 300 ila 500 kalori yakarsınız. Bu 45 dakikalık Zumba dersine eşdeğer.

Yaz sıcaklarında spor yaparak zayıflamak en zor aktivitelerden biri. Hele de pedal çevirmek işkence gibi gelebilir. Oysa suyun içinde pedal çevirerek form tutmak isterseniz bunun için seçenek var…

Yaz sıcaklarında pedal çevirerek form tutmak isterseniz havuza bile gitmeden, üstelik bir mekanda tek başınıza keyifle gerçekleştirebiliyorsunuz.

Hydroshape adı verilen bu yöntemi Türkiye’ye getiren genç girişimci Mehmet Özarslan’ın sistemle tanışması ilginç. “Sık sık Paris’e giderim. Bir iş gezisinde birçok kişinin başına gelen benim de geldi ve bel ağrılarım tuttu. Bir Kineterapist ile tanıştım ve bana ağrılarım için bir merkez önerdi. Fizik tedavi merkezi olduğunu sandığım için moralim bozuldu. Sonra o merkezde Hydroshape cihazını kullanınca ne kadar zevkli ve sportif olarak tatmin edici olduğunu fark ettim, ağrılarıma da çok iyi gelmişti. Daha sonra bu cihazların asıl işlevinin ağrıları azaltmaktan çok selülit tedavisi, sağlıklı kilo kaybı, lenf drenajı sağlaması, sıkılaşma olduğunu öğrendim.

Kısa bir zaman sonra cihazların Türkiye distribütörü oldum. 2016’dan bu yana cihazların satışını yaparken, tüm cihazların yer alacağı; eğitimden konsepte tam bir hizmet verebileceğimiz kendi yerimiz de olsun istedim. Ve sistemin adını Slimwell Konsept koyduk.”

Bizim oluşturduğumuz konsept içinde; Suda pedal çevirmek veya vakum ortamında koşu bandı, elektrikli uzak doğu masaj cihazı ve rahatlama masajı yapan dinlenme koltuğu yer alıyor.

Hydroshape ile varis ve ödem sorunu çözülebilir

Hydroshape en basit haliyle suda pedal çevirmektir. İlk olarak İtalya’da fitness ve fizik tedavi merkezlerinde yüksek kalori yakımı, lenf drenaj (ödem atımı) ve selülit tedavisindeki başarılarından dolayı kullanılmaya başladı, oradan Avrupa ve Amerika’ya yayıldı.

Devamını Oku

Gastronominin yıldız savaşları başlıyor

8 Temmuz 2017

Türkiye gastronomisi Michelin, Zagat, Feinschmecker gibi gastronomik derecelendirme sistemlerine benzer bir organizasyona kavuşuyor. YEDY’nin kurucu üyesi ve sözcüsü Adnan Şahin anlattı.

Son yıllardaki umut verici gelişmelerle dünya arenasının yükselen yıldızları arasına giren Türkiye gastronomisi sonunda Michelin, Zagat, Feinschmecker gibi prestijli gastronomik derecelendirme sistemleri ile kıyaslanan bir organizasyona kavuşuyor. Türkiye coğrafyası bütünündeki gastronomik faaliyetlerin etik kurallar içerisinde derecelendirilmesi prensibine dayalı, ilk derecelendirme sistemi olan YEDY’nin gastronomi dünyasının duayenlerinden oluşan Danışma Kurulu üyeleri son hazırlıklarını tamamladı.
Ülkemizde bugüne kadar bu anlamda ulusal ya da uluslararası bir çalışma olmaması tüm çevrelerde gastronomi sektörünün en önemli eksikliklerinden biri olarak değerlendiriliyordu. Bu eksikliği gidermek amacıyla 2014 yılında ilk adımı atılan YEDY’nin ilk etapta Türkiye’yi kapsayan sonuçları 24 Ağustos tarihinde açıklanacak.
YEDY’nin hikayesi ne zaman nasıl başladı?
2014’te Yedi Köşeli Yıldız ismi ile kuruldu. YEDY olarak devam etti. YEDY, bir gastronomik ölçme değerlendirme ve derecelendirme sistemi. Dünyada 150 yıldır faaliyet gösteren derecelendirme sistemleri ülkelere gastronomik katkı sağlıyor. Ülkemizde direkt, dolaylı olarak bütün ilgili ve tüketicilerin yiyecek ve içecek işletmelerine ilişkin ortak şikayetleri de kalite seviyesi, standart gibi ölçülebilen sıkıntılar hakkında. Diğer taraftan işletmecilerin büyük kısmı da kendilerini geliştirme yolunda eksik bilgiye sahipler.İşte bütün bu nedenler YEDY’nin doğmasına neden oldu.
YEDY Türkiye gastronomisi için ne gibi kazanımlar getirecek? Bir kere restoran işletmeleri için YEDY bir çıpa vazifesi görecek. Bu çıpayı oluşturan kriterler işletmelerin daha gelişmesi, daha güvenli, daha lezzetli, daha iyi hizmet ve fiyat standartları sunması gibi temel gereksinimleri daha yukarı çekecek. İyiler için motivasyon yeterince iyi; iyi olmayanlar için ise teşvik sağlayacak. Tabii en önemlisi bundan nihai tüketiciler fayda görecek. Özetle ülkemizde yiyecek ve içecek sektörünün gelişmesineönemli katkılar sağlayacak.Bir kere kaliteli, doğru pişirme teknikleri ve mevsimsellik gibi temel unsurlarda iyileşme olacak. Her yemeği yapan ansiklopedi gibi mönüleri olan yiyecek ve içecek işletmeleri kendine çekidüzen verecek ya da sıradanlaşacak. Konsept kelimesi daha anlamlı olacak; yani Türk Mutfağı işletmesinin mönüsünde tiramusu olmayacak. YEDY’de işletmeler nasıl derecelendiriliyor? Yıldız için kullanılan kriterler uluslararası standartlar. 1 yıldız işletmenin olduğu il, ilçede tercih edilen mekanları, 2 yıldız işletmenin bulunduğu il, ilçenin yakınında iken yol değiştirmeye değecek mekanları, 3 yıldız ise sadece orada yemek deneyimi yaşamak için o şehre gidilebilecek mekanları belirtiyor. Yıldız almaya hak kazanmasa da sıra dışı, başarılı bulunan ve tavsiye edilen işletmeler Lezzet Noktası kategorisinde değerlendiriliyor.Lezzet noktaları İstanbul’da bir otelin çatı katındaki bir restoran ya da Anadolu’da bir mahallenin ara sokağındaki bir işletme olabilir. Burada aradığımız şey bir hizmet standardı değil, sadece lezzet. Organizasyonda 102 müfettiş var YEDY organizasyonu için kimliklerini gizli tutmayı kabul etmiş, gastronomi konusunda bilgisi ve tecrübesi olan, 49’u İstanbul, 53’ü bölgelerden olmak üzere 102 gizli müfettiş 4 yıl boyunca aralıksız çalışarak derecelendirme çalışmalarını yürüttü. Tamamı titizlikle seçilmiş müfettişler büyük gizlilik içinde sıradan bir müşteri gibi restorana giderek mönüyü inceledi, masa örtülerinden kaşık-çatala, ambiyanstan müziğe kadar restoranı tepeden tırnağa mercek altına aldı ve derecelendirme yaptı. Müfettişler alanında en yetkin kanaat önderlerinden oluşan YEDY Danışma Kurulu tarafından belirlendi; hiçbir şekilde talep doğrultusunda bir işletmeye inceleme yapılmadı. Sistemin bir yönetim kurulu (Kurucular Kurulu) var, ayrıca zaman zaman standartları tartıştığımız ve sistem eksikliklerini paylaştığımız ülkemizin saygın isimlerinden oluşmuş Danışma Kurulu var. Bir ülke direktörü ve yedi bölge direktörü var. Kanaat önderleri yıldız sistemini belirledi YEDY Kurucular Kurulu ve Danışma Kurulu kimlerden oluşuyor? YEDY Kurucular Kurulu Anadolu Halk Mutfağı Derneği Başkanı Adnan Şahin, Mutfak Dostları Derneği Başkanı Zeynep Kakınç, Günaydın Et Restaurantları Kurucu Ortağı Cüneyt Asan, Grafikir Reklam Ajansı Başkanı Bora Çınar, TIFF Yapım Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Akgün, Doktor Bülent Şen, NTV Operasyon Müdürü Cengizhan Kocahan ve Dolce Pastaneleri Kurucusu Nilgün Ertuğ’dan oluşuyor. YEDY Danışma Kurulu üyeleri arasında ise ülkemizin önde gelen F&B danışmanlarından ve Mutfak Dostları Derneği Başkan Yardımcısı Osman Serim, Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, TÜRES Başkanı Ramazan Bingöl, Yemek Kültürü Araştırmacısı ve Yazar Filiz Hösükoğlu, Gastronomi Yazarı, Yemek Fotoğrafçısı ve Stilisti Aydan Üstkanat, Mutfak Dostları Derneği Danışma Kurulu Üyesi ve Yemek Yazarı Sevim Gökyıldız, Habertürk Gazetesi Köşe Yazarı ve Yüksek Mimar Ali Esad Göksel, Mutfak Dostları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Yemek Yazarı Nedim Atilla, Şarap Dostları Derneği Eski Başkanı Ahmet Aykut, Dünya Gazetesi Gastronomi Yazarı Faruk Şüyun, IC Holding Turizm ve Hizmetler Grup Başkanı Orhan Hallik, İş Adamı Orhan Kesikoğlu ve Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı Zeki Açıköz gibi gastronomi dünyasının kanaat önderleri sayılan isimler bulunuyor. YEDY 81 ili ve Kıbrıs’ı da kapsıyor Derecelendirme sistemi şu anda hangi illeri kapsıyor? Bizim için Türkiye bir bütün. Gastronomik ölçme değerlendirme ve derecelendirme açısından daha ayrıcalıklı bir kent yok. Çünkü bu dört yıllık bir çalışma. Zaten 2014 yılı için YouTube’da küçük bir araştırma yaparsanız Kanal D Ana Haber, BloombergHT’de Ali Çağatay’ın programlarında sistemi en ince ayrıntıları ile anlattığımı görürsünüz. Kaldı ki yine aynı yıl içinde bazı gazeteler YEDY’yi anlatan haberlere geniş yer vermişti. Şu an itibari ile YEDY 81 ili ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kapsıyor. 2018 yılında Madrid’te Orta Avrupa ve Balkanlar için lansman yapmak üzere hazırlıklar sürüyor. Yurt dışında fiilen bu işle meşgul olan Fransa’da, İspanya’da, Almanya’da, İtalya’da ve Bosna’da direktörlerimiz var.

Devamını Oku

Sıcak hava dalgası aslında bir afettir

8 Temmuz 2017

Suyun içinde boğuluyorsunuz hissi yaratan nemli sıcaklar giderek artıyor. Bunaltıcı havalarla başa çıkma yöntemlerini Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Mikdat Kadıoğlu anlattı.

Temmuz ayı ile birlikte malum yaz sıcaklarının ilk dalgası Türkiye’yi vurdu. Birkaç gündür nem iyice arttı. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’na göre; bize kendimizi kötü hissettiren şey, yoğun nem ve bu sıcakların yılın ilk sıcak hava dalgası olması. Kadıoğlu, “Bu yılın ilk sıcağıyla karşılaştı insanlar. Önümüzdeki haftalarda sıcaklar yine gelecek ama ilk dalga kadar problem olmayacak, çünkü vücutlar alışacak. Ancak, bundan sonra yaşanacak tehlike ise aynı sıcakların kendini gece de hissettirecek olması. Önümüzdeki günlerde gece ve gündüz sıcaklığı ayrıca nemli olacak. O zaman insanların vücutları tüm gün nemle mücadele edecek ve hiç dinlenemeyecek. Esas sıkıntı o zaman. Bu nedenle insanların yayla gibi yüksek yerlere gitmesi lazım. Bu bir yaşam tarzı olmalı. Oysa gerçekte bakınca pek çok kişi sıcaktan bunalıp daha sıcak olan Güney’e gidiyor. İstatistik yok ama bu durumda ölümler artıyor” diyor.

“Sıcak hava için birey olarak önlem alırken dışarıdaki açık hava işlerinin zamanlaması önemli. 10-16 arası güneşte kalmayı gerektirecek iş yapılmamalı. Çocuklara hep, ‘gölgeni görmüyorsan gölgeye kaç çünkü güneş ışınları dik gelir’ deriz. Bunu önemsemeli. Bol sıvı almalı. Bol giyinmek lazım. Güneş gözlüğü mutlaka kullanılmalı. Bu aylarda okullar tatil olduğu için çocuklar sokakta oluyor ama güneşin altında kalmasınlar. Çocukken görülen güneş yanıkları ileri yaşta cilt kanseri riskini yüzde 50 artırıyor. Güneş ışığı sağlıklı ama evde yine de güneşlikleri örtmeli.”

Acil yardım planı olmak zorunda

Gelişmiş ülkelerin “Sıcak Hava Dalgası Afet Müdahale Planı” var. Çünkü, sıcak yaz günlerinde ısı ile nemin birleşimi ölümlere sebep olur. ABD’de 1936-1975 yılları arasında 20 bin kişi hayatını sıcak hava dalgalarından dolayı kaybetmiş. 2003 Ağustos’unda ise Fransa ve İspanya civarında sıcak hava dalgaları nedeniyle 35 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Türkiye’de ise sıcak hava dalgalarının tetiklediği ölümler ile ilgili yeterli veri bulunmuyor; yani kayıt dışıdır! Sıcak ve nemli bunaltıcı günlerde hissedilen sıcaklıklar 40.6 derece C ve daha yüksek olması durumuna “sıcak hava dalgası” denir. Sıcak hava dalgasının en az iki gün süreceği belirlendiğinde “sıcak hava dalgası” uyarısı yapılır. Hava sıcaklıkları normal değerinden 6 derece C ve daha yüksek olduğunda “aşırı yüksek hava sıcaklığı” olarak adlandırılır. Maalesef ülkemizde bu tür kriterlerin kullanımı afet vb. planlarımızda yok ve afet yönetimine de bilimsel bakamıyor, daha çok deneme yanılma yöntemi, el yordamı ve ezberlerimiz ile bir şey yapmaya çalışıyoruz. Hala deprem, sel, vb. afetleri kapsayan bir “Ulusal Afet Müdahale Planı”mız bile yok. Bu durumda “Sıcak Hava Dalgaları”nı afet ve acil yardım planları kapsamında ele almak yerine klasik genelgeler ile idare etmek zorunda kalıyoruz.

Gölgede, hafif ve sulu kalın!

Küresel ısınma ile birlikte ülkemizde sıcak hava dalgaları daha sık, uzun süreli ve şiddetli olabilecek. Bu durumda da “Aşırı sıcak günlerde birey olarak ben ne yapmalıyım?” diye sorarsanız işte bazı öneriler: Yavaşlayın, yorucu aktivitelerden, çok fazla güneşten kaçının, kapalı mekanlarda kalın; ısıyı dışarda, soğuk havayı içerde tutun, susamasanız bile bol miktarda sıvı tüketin; alkol veya kafeinli içeceklerden kaçının; az ama sık yiyin; kapalı araçlarda tek başına çocuk ve evcil hayvanları bırakmayın. Özetle, gölgede ve beyaz kalın; hafif, yavaş ve sulu bir yaşam sürün.

Devamını Oku

70 yaşında da silikon taktırılabilir

30 Haziran 2017

Ajda Pekkan’ın 72’sinde göğüslerindeki silikonları yeniletmesi medyada çok konuşuldu. İleri yaşta yapılan estetik girişimlerin sonucu tartışma yarattı. Estetik cerrahlara göre bu yapılabilir ama kalıcılığı tartışılır.

Bayramda Kıbrıs’ta sahne alan Ajda Pekkan’ın göğüslerindeki silikonları yenilettiği dikkatlerden kaçmadı. 72 yaşındaki Pekkan’ın estetik ameliyat yaptırması medyada en çok okunan haberlerden biri oldu. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrah Prof Dr Reha Yavuzer yaşla birlikte vücuttaki dokuların dayanıklığının azaldığına dikkat çekerek dolayısıyla ameliyatların da kalıcılığının zorlaştığını söylüyor.

Cilt gevşiyor

Estetik müdahalelerin yaşla birlikte dayanıklılığı azalıyor mu?

Yaş alma sürecinde bedenimizde pek çok değişiklik meydana geliyor. Kemik dokularda azalma, cilt altı yağ dokusunda azalma, kaslarda küçülme ve gerginliklerinde azalma, deri dokusunda ise esneklik kaybına bağlı uzama.Tüm bu süreçlerde ister ameliyat yapılmış olsun ister yapılmamış olsun dış görüntümüze yansıyan bir değişim söz konusu. Yaş aldıkça özelliklle 50’li yaşlardan itibaren bu değişikliklerin daha da hızlı meydana geldiğini tıbben biliyoruz. Estetik ameliyat sonrasında da ilerleyen yaşlarda bu süreçler devam ettiği için yıpranmaya bağlı olarak ameliyat ile elde edilen sonuçların korunabildiği süre kısalmakta. Ameliyatlara ek olarak yapılan cerrahi dışı estetik girişimlere olan ihtiyaç miktarı ve sıklığı da artmaktadır.

70, tıbben ileri bir yaş değil

70 yaşından sonra silikon yaptırmak ne kadar işe yarar ve nerelere yaptırılabilir?
70 yaş tıbbi olarak artık ileri bir yaş olarak kabul etmediğimiz bir yaş. Yeter ki bedeninize ve sağlığınıza özen gösterin. Uygun beslenme ve egzersiz alışkanlıkları ile hem fiziksel hem ruhsal hem de sağlık açısından 70’li yaşlarda da yaşınızdan çok daha genç bir performans gösterebilirsiniz. Sağlıklı bir bedene sahip olmanızı sağlamak için düzenli yaptıracağınız check up’larınız ve doğru bir yaşam tarzı bu yaşlarda yaptıracağınız estetik müdahalelerin başarısı için de şart. Silikon ameliyatlarında da diğer ameliyatlarda da başarı sizin bedeninize ve sağlığınıza göstereceğiniz özen ile doğrudan ilişkili.
Yaşla birlikte her kadında meme dokusunda gevşeme, sarkıklık ve bazen de dokularda azalma meydana gelir. Bu tip durumlarda göğüs dikleştirme ve silikon meme protezi yerleştirme işlemleri yapılır. Bu ameliyatları 70’li yaşlardan sonra da rahatlıkla yaptırmak mümkün. Benzer sarkma ve gevşemeler, karın ve kalça bölgesinde de meydana gelir. Bu durumda da yapılabilecek kimi estetik girişimler mevcuttur.
Tek başına estetik yetersiz
Bu silikonların efektif olması için başka neler yapılması gerekiyor? İleri yaşlarda silikon ameliyatı tek başına çoğu zaman yeterli olmaz. Deri gevşekliğini azaltmak için derinin azaltıldığı dikleştirme işlemleri ve deri altı yağ tabakasının artırıldığı yağ transferi işlemleri de yapılır. Bu sayede hem sonuçlar daha güzel hem de daha dayanıklı hale gelir. Tüm bu kararlar için 3 boyutlu bilgisayarlı analiz sistemleri kullanılır. Yapılan ölçümler ve hastanın ihtiyaçları belirlenerek öneriler şekillendirilir. Ameliyatsız sıkılaşma mümkün Bir de son yöntem Kinetik lifting konusunda neler söyleyebilirsiniz? Kinetik lifting her yaş ta ameliyat olmaksızın sıkılaşma isteyen hastalarda ağrısız ve kesi olmaksızın seanslar halinde düzelme sağlar. Ameliyat kadar büyük sonuç istemeyen bireyler için kolay bir yöntem. Kinetic lifting de başarı tekrarlanan seans sayıları ve verilen solüsyonların içeriği ile alakalıdır. 70’li yaşlarda da yapılabilen kinetik lifting işleminde gerekecek seans sayısı 40’lı yaşlara göre daha fazla olacaktır.

Devamını Oku

O son üç kilo verilecek!

27 Mayıs 2017

Son 3 kiloyu vermek zordur. Bu nedenle hedef, bu kiloları hızlı şekilde vermek değil, onlardan kalıcı olarak kurtulmaktır. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ferin Batman inatçı kilolardan kurtulmanın formüllerini Son 3 Kilo Diyeti kitabında anlattı.

İdeal kiloya yaklaşırken son 3 ya da 5 kiloyu vermek için daha spesifik bir beslenme düzeni gerekir. Ferin Batman’a göre, “Son 3 Kilo Diyeti’nin prensipleri var. Tıpkı reçete gibi uygulamak gerek. Doğru bildiğiniz yanlışları ve şimdiye kadar yaşadığınız diyet geçmişinizi kenara bırakıp son 3 Kilo Diyeti’ni uygulamaya sıfırdan başlayın çünkü bu, diğer diyetlerden farklıdır. Etkileşimi olan süper besinler, öğünlerde daha fazla bitkisel kaynaklı protein ve kurallı bir beslenme sistemi içerir. En az 2 hafta sürecek bu programla sadece kilo vermeyecek, aynı zamanda toksinlerden de arınacaksınız ve ideal kilonuzu korumaya geçeceksiniz.” Batman diyetin kurallarını şöyle sıralıyor.

Hemen başlayın

Son 3 Kilo Diyeti, pazartesi, yılbaşı, tatil beklemez; hemen başlar ve biter. Ertelediğiniz her şey size daha da büyümüş problem olarak geri döner. Son 3 kiloyu vereceğinizi sanırken, sonuç alamamak, sizi başarısız hissettirecektir. Unutmayın ki, sosyal aktiviteler ve sorumluluklar hep olacak.

Her gün tartılın, yediklerinizi yazın

Son kiloları verirken ya da ideal kilonuzu korurken her gün tartılın. Doğru vücut ağırlığınızı görmek için sabah saatlerinde, en az 8 saat aç kalmış olarak su/çay/kahve içmeden, tuvalet sonrası kıyafetsiz halde tartılın. Vücut ağırlığınızı takip edin.

Devamını Oku

3 Bin kişi doğa ile iç içe koştu

20 Mayıs 2017

Bozcaada’nın huzur veren doğasıyla iç içe koşulan ve her sene binlerce kişiyi bir araya getiren New Balance maratonu, Türkiye´nin dört bir yanından gelen amatör ve profesyonel sporcuların yarışına sahne oldu.

Eskiden bir Rum köyü olan ve mimarisi, kültürü ile tatil yapmak isteyenlerin tercih ettiği Bozcaada yazın mutlaka gidip görülmesi gereken yerlerden biri. Geçimini turizmden sağlayan ada halkı gerçekten misafirperver. Bozcaada’ya ister tatil, isterseniz maraton için gelin mutlaka bademli damla sakızlı kurabiyelerin, domates ve gelincik reçellerininin tadına bakın. Ayrıca Bozcaada şaraplarından için. Akşamları ise Ege’nin ılık rüzgarında deniz kıyısındaki restoranlarda adanın keyfini çıkarın.

Bozcaada’nın üzüm bağları, denize sakin bir ortamda girebileceğiniz bakir koyları, Rum mimarisinin izlerini taşıyan yapıları sizi adaya bağlayacak ve belki de dönmek istemeyeceksiniz. Adanın tek bir dezavantaj gibi görünen ulaşım sorunu aslında avantajı halne dönüşüyor. Çünkü ne kadar sevilirse sevilsin adaya varmak uzun saatler gerektiriyor.

Zorlu parkurlarda yarış

Bozcaada´nın eğlenceli ve bir o kadar da zorlu parkurunda gerçekleşen koşuda; Yarı Maraton 21K ve 10K olmak üzere iki parkur koşuldu. 21 km koşulan Yarı Maraton´un, erkekler kategorisinde genel klasman birincisi Üzeyir Söylemez olurken ikinci Serdar Çetin, üçüncü ise Erkan Bacak oldu.

Yarı Maraton kadınlar kategorisinde ise Yeliz Karayel birinci, Buse Aygün ikinci ve Raluca Apostol üçüncü oldu.

Erkekler 10 kilometre koşusu genel klasman birincisi Resul Çevik, ikincisi Yahya Tedbirli, üçüncü Ramazan Bostancı oldu. Kadınlar 10 kilometrede genel klasmanda Nursel Karataş birinci, Elif Gökçe Avcı ikinci, Benhür Öncel de üçüncü oldu. Kazanan sporcular ödüllerini yarışma sonrası düzenlenen törenle aldılar.

Devamını Oku

60 yıllık sırrının romanını yazdı

19 Mayıs 2017

Hatay'ın Dörtyol ilçesinde yaşayan 11 çocuk annesi Hatice Yakut, küçük yaşta evlendirilen kızların yaşadıklarını 50 yıl sonra yazdığı romanda anlattı. Yakut, köyünde küçük yaştaki kızların evlendirilmesini her zaman dile getirmek istediğini ama okuma yazma bilmediği için ne yazık ki yazamadığını söyledi. 15 yıl önce okuma yazma kursuna gittiğini belirten Yakut şunları anlattı.

Okuma yazma öğrendim sonra romanımı yazmaya başladım

“Ödek Kızı romanını yazarken bilgisayar kursuna da gitmek zorunda kaldım. Çünkü yayıncı elimde tuttuğum notları kabul etmiyordu. 2010 yılında oğluma 'Bana bir bilgisayar al. Kullanmasını da öğreneceğim.' dedim. Öğrenince notlarımı bilgisayar ortamında yazmaya başladım ve kitabımı oluşturdum.

340 sayfalık romanım 65 yaşında bir hafta önce yayınladı. Romanının ismini, kızların "ödenmiş bir bedel" karşılığı evlenmesi nedeniyle kendi türettiğim "ödek" kelimesini kullanarak "Ödek kızı" olarak belirledim.”

Hatice Yakut şu anda kaç yaşında ve neden evlendirildi?
65 yaşındayım. Dünyaya gelmeden 16 sene önce babamın kazara öldürdüğü adamanın oğluyla, henüz 14 yaşında iken evlendirildim. Babam 30 sene önce işlemiş olduğu suçun bedelini hapis yatarak ödemiş olmasına rağmen ben bir ödek kızı olarak buna mecbur bırakıldım. Çocuk yaşta olmama rağmen ödek gittiğim şehirdeki aydın insanların beni uyarmaları böyle bir şeyin olmadığını söylemeleri üzerine bir çocuğumu da alarak baba evine kaçtım.
Kaç çocuğunuz oldu?
ikinci evliliğimle birlikte 11 çocuk 23 torun sahibiyim. 2004 yılında yetişkinlere açılan okuma yazma kursuna giderek okuma yazmayı öğrendim. içimde kalan okul aşkını da böylelikle bir nebze olsun gidermiş oldum.
Şu anda kendiniz gibi durumda olan kadınlara neler söylüyorsunuz?
Ödek gelinler dünyaya küsmüş kendi kovuğuna çekilmiş şekilde hayatlarını sürdürüyor. Ödek gelinlere sesleniyorum hiçbir şey için geç değil, hayat çok kısa en kısa zamanda mücadeleye başlayın başınız dik olsun sizler başkalarının günahlarının bedeli olamazsınız ve kötü şeyleri yapan siz değil size bunu reva görenlerdir. Hep kızların okumasını istedim. Çocuklarıma da ahlaklı, dürüst, başkalarının haklarına saygılı olmayı öğrettim en büyük isteğim ise kızlarımın okumasıydı, o yüzden halen kızlarımdan biri bir üniversite bitirmesine rağmen 35 yaşından sonra ikinci üniversiteyi okusun diye küçük çocuğuna ben bakıyorum.

Devamını Oku

İstanbul’u herkesten çok seven Amerikalı

23 Nisan 2017

Fizik profesörü John Freely 50 yılı aşkındır yaşadığı İstanbul’da geçtiğimiz hafta hayatını kaybetti. ABD vatandaşı olan ve yıllarca Boğaziçi Üniversitesi’nde ders veren Freely çoğu İstanbul ve Osmanlı tarihi olmak üzere 55 kitap kaleme aldı. Yazdığı kitaplarla İstanbul ve Osmanlı’yı dünyaya tanıtan fizikçinin kendi hayat hikayesi de kitap olacak nitelikte... Ailesi İrlandalı olan Freely’nin anne ve babası evlendikten sonra New York’a taşınır. Babası mezarcı annesi ise temizlikçidir. 1926 yılında New York’da dünyaya gelen Freely’nin hayatı çok da kolay geçmez. Dört yaşındayken babası işsiz kaldığı için New York’tan İrlanda’ya dönerler ama baba New York’ta yeniden iş bulunca Freely, anne ve kız kardeşiyle gemiye binip yeniden New York’a doğru yola çıkar. Freely tuvaleti, elektriği, musluktan su aktığını, otomobili ilk kez New York’ta görür! Lisede okurken denizci olarak II. Dünya savaşına katılan fizik hocası savaş sonrasında Roosevelt yönetiminin savaşa katılanlara, lise mezunu olmasa bile üniversite bursu vereceğini öğrenince fizik okumaya karar verir. Mezun olduktan sonra Oxford’ta doktora yapar ve Princeton Üniversitesi’nde dersler verir.

İstanbul’a 1960 yılında Robert Kolej’de fizik öğretmenliği yapmak için gelen fizikçi bu okuldan 1976’da ayrıldı. New York, Boston, Londra, Atina ve Venedik’te yaşadıktan sonra 1993 yılında akademisyen olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne döndü. John Freely, sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde hocalık yapmadı. Osmanlı, Türk tarihine ve İstanbul’a olan ilgisiyle Türkiye’nin de hafızası olarak nitelendirildi. Freely, Osmanlı tarihi ile çok ilgilendi. Yazdığı, Büyük Türk-İki Denizin Hakimi Fatih Sultan Mehmed ilgi uyandırdı. Fizikçi, “Padişahlar da insan ama kimse onların insani tarafı ile ilgilenmedi” diyordu. John Freely’ye göre Osmanlı padişahlardan en ilginci Fatih Sultan Mehmed’tir. Çünkü o sarayda çok zaman geçirmedi. Okuyordu, ilme âşıktı. Şehri korumasız geziyor, insanların arasına karışıyor, tüm inançlara saygı duyuyordu. Kilisede ayin izliyordu. Muhteşem bir devlet adamı ve olağanüstü bir entelektüeldi.

Freely’nin şehri

Freely’nin büyük dedesi, Kırım Savaşı’nda İngiliz ordusunda savaşırken yaralanınca İstanbul Selimiye’de tedavi görmüş. Büyük dedesi İstanbul’da kaldığı sürede bir kitap satın almış, içinde 1850 yılının İstanbul’unu tasvir eden gravürler bulunuyormuş. Freely “Büyük dedem o zaman 17 yaşındaymış. İrlanda’ya dönünce, kızını yani benim büyükannemi okula göndermiş. Ben beş yaşımdayken, büyükannem dedemin İstanbul’u anlatan kitabı sayesinde bana okuma yazma öğretti. İstanbul diye bir yer olduğunu o kitap sayesinde öğrendim” diyor. Freely, bu gravür kitabının hala İrlanda’da olduğunu söylüyor: “O kitaba baktığımda İstanbul’u Binbirgece Masalları’ndaki gibi bir yer olarak hayal etmiştim.”

Dolores’e aşık oldu

21 yaşında hayatının aşkı Dolores ile tanıştı. Çiftin, Maureen, Eileen ve Brandon olmak üzere üç çocuğu oldu. 1971’de Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan John Freely, 1976’da okulun bütçesi olmadığı için görevinden ayrılıp Yunanistan, Boston ve İngiltere’de öğretmenlik yaptı. Sonra Özel Koç Lisesi’nden teklif alınca yeniden İstanbul’a döndü. Üç yılın ardından Venedik’e giden Freely, oradayken dönemin Boğaziçi Üniversitesi’nin rektör yardımcısı Prof. Dr. Gülen Aktaş ile tanıştı. Aktaş kendisine iş teklif edince 1993’te Boğaziçi Üniversitesi’ne geldi. Freely “Buraya geldiğimde cebimde 5 dolarım vardı. Kızım ‘Demek ki Venedik’te sadece bir gün kalabilirdik’ demişti” diyor.

Devamını Oku