AKP neden birinci parti?

Tarafsız ve adil olamama endişesiyle iç politika konularına girmemeye çalışıyorum. Kesintisiz yirmi yıllık siyasi hayattan sonra “zamanında yapıp, yazıp, söyleseydiniz” derler adama! Cuma günü Mehmet Tezkan Bey’in işçi, işsiz, esnaf, çiftçi, isyan ediyorsa AKP anketlerde nasıl birinci parti oluyor başlıklı yazısını okuyunca dayanamadım, kendisine aşağıda yazdıklarımı gönderdim

Haberin Devamı

Tarafsız ve adil olamama endişesiyle iç politika konularına girmemeye çalışıyorum. Kesintisiz yirmi yıllık siyasi hayattan sonra “zamanında yapıp, yazıp, söyleseydiniz” derler adama! Cuma günü Mehmet Tezkan Bey’in işçi, işsiz, esnaf, çiftçi, isyan ediyorsa AKP anketlerde nasıl birinci parti oluyor başlıklı yazısını okuyunca dayanamadım, kendisine aşağıda yazdıklarımı gönderdim. Sağ olsun, önceki gün özetini yayınladı. Genel seçim dönemine girildiğinde konunun tartışılmasını önemsediğim için bir iki eklemeyle sizlere sunuyorum. Benim tespitlerim şunlar:

1. AKP kesinlikle ve açık farkla birinci parti ve yüzde 30’larda. CHP yüzde 20’lerde değil, MHP de yüzde 15’lerde değil. DYP ise yüzde 10’ların bir altında bir üstünde dolanıyor. Yarın Genç Parti daha yoğun kampanyaya başlayıp, bir de AKP desteği alırsa MHP’nin de DYP’nin de oyları düşer.

2. Halk şikâyet ediyor ama şikâyetine sahip çıkıp onu siyasi mesaja, çözüme dönüştüren muhalefet partisi olmadığını söylüyor.

3. AKP’nin kadrolaşması, kendine oynaması, kendi kesimine sahip çıkması, başkalarını umursamadan inandığını ve söylediğini yapması, ortadaki vatandaşı olumlu yönde etkiliyor. Öyle ki “dünyayı ben mi kurtaracağım, AKP’ye yazılır çıkarıma bakarım” diyor. 1994 İstanbul belediye seçimlerinde de benzeri yaşanmıştı. Kendisini suçlamak isteyenler R. T. Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen kaçak inşaatları TV’lerde gösterip gazetelerde yazdıklarında, üçte ikisi kaçak yapıda oturan İstanbulların, işte tam bize göre, bizi anlayacak başkan deyip ona oy vermeleri gibi!

4. AKP iyi örgütlenmiş parti teşkilatı ve belediyelerle bazen her gün bazen her hafta ama sürekli, hayatından haklı olarak şikâyet eden milyonlara direkt yardım ediyor; aş, para dağıtıyor, burs veriyor, yurt buluyor vs.

Daha iki gün önce Ümraniye Belediyesi’nin 500 yoksul vatandaşa zarf içinde para dağıttığı yazılıyordu. Ama şikâyet edenler, durumun suçlusu olarak AKP’yi görmüyor; tam tersine, Erdoğan’ın onları bu zor hayattan kurtaracağına inanıyorlar. Ege Cansen, Hürriyet’teki “Çalışkan Başbakan” başlıklı yazısında Başbakan’ın yorulmadan sürekli dolaştığını, her konuda konuştuğunu ve bu tarzın da bir nevi “konuşarak yönetim” olduğunu belirtiyor.

Yazılı kültürü olmayan, metrosunda-otobüsünde-vapurunda kimsenin kitap okumadığı, sözlü yaşayan toplumun zaafını keşfeden Erdoğan bu işi konuşarak yürütüyor. Süleyman Bey de, Turgut bey de böyle yapmamışlar mıydı...

Vatandaş nezdinde AKP’nin ama özellikle Başbakan’ın kredisi tükenmemiş. Bana kızanlar olacak ama Erdoğan, geleceği temsil etmeye oynarken, muhalefet liderleri biraz dünde kalıyor. Niyetim ne AKP’yi ve Başbakan’ı övmek ne de başkalarını yermek ama Anadolu’da ve büyük kentlerin varoşlarındaki dünyanın başka gerçeklere dayandığını da görüp anlamak gerekiyor

DİĞER YENİ YAZILAR