Gazete Vatan Logo

'Maktulü meçhul'de skandal artış!

Cesetlerden alınan örnekler bir süre sonra...



Kimliği belirsiz cesetlerden alınan örnekler, veri tabanı olmadığı için bir süre sonra imha ediliyor. Sabah gazetesinden İbrahim Evrim Ayral'ın haberine göre Emniyet, 2 bini bulan kimliksiz ölülerle ilgili olarak Adli Tıp'tan daha titiz çalışma yürütmesini istedi.
Türkiye genelinde ve özellikle İstanbul'da kimliği belirsiz ceset sayısının, gerekli tedbirler alınmadığı için giderek artması devlet kurumlarını harekete geçirdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, kimsesiz veya kimliği bilinmeyen cesetlerin kimliklerinin belirlenebilmesi için Adli Tıp İhtisas Kurumu'ndan daha titiz çalışma yürütmesini istedi. Habere göre kimliksiz ölü sayısındaki artış skandal boyutlarda. Vakaların çoğunun faili meçhul cinayet dosyası olduğu düşünüldüğünde skandalın boyutları daha da büyüyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü; 'kayıp şahıslar', 'kimliği belirsiz cesetler', 'kimliksiz cesetler', 'teşhise elverişsiz cesetler', 'sahipsiz cenazeler', 'ölünün gerçek kimlik tespiti', 'suç yeri tespiti', 'uygulamadaki aksaklıklar' ve 'genetik moleküler inceleme kararları' ile ilgili ihtiyacın tespiti ve iş akışının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na resmi bir yazı yazdı. SABAH'ın ulaştığı bu yazıda ölü kimliği tespiti, inceleme neticelerinin bildirilmesi için gerekli işlemlerin yapılması isteniyor. Buraya kadar her şeyin normal göründüğü yazının ikinci bölümünde ise Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yetkili olduğu kimliği belirsiz ceset, şüpheli ölüm gibi adli soruşturma dosyalarıyla ilgili taleplerde bulunuyor. Bu doğrultuda otopsi neticesinde 'doku örneği alınmış', 'doku örneği alınmamış' ve 'doku örneği alınarak genotipi belirlenen' dosya adedi soruşturma sayılarıyla birlikte isteniyor.

KAYIT TUTULMUYOR

Emniyetin bu tür olayların daha hızlı bir şekilde çözülebilmesi için yapılması gerekenleri belirlemek için yazdığı yazıya Adli Tıp Kurumu'ndan yapılan resmi açıklama kelimenin tam anlamıyla bir skandalı gözler önüne seriyor. Adli Tıp Morg İhtisas Dairesi; yıllık ortalama 4 bin civarında otopsi yaptığını belirterek, kimliği meçhul olarak gönderilen olgulardan alınan örneklerin belirli bir tarihe kadar Biyoloji İhtisas Dairesi'nde, daha sonra da Morg İhtisas Dairesi'nde muhafaza edildiğini ve sonra da imha edildiğini bildirdi. Bu uygulamanın gerekçesini veri tabanına sahip olmamak olarak açıklayan kurumun kimliği belirlenemeyen cesetleri prosedür gereği bir süre bekletip, hiçbir kayıt tutmadan imha ettiği ortaya çıktı. İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğü Kimsesizler Mezarlığı'na defnedilmiş kimliği belirsiz cenazelerden halen kimliği tespit edilemeyen pek çok ceset bulunuyor. SABAH, kimliksiz gömülerin ölülerin mezarlarını görüntüledi. Kimsesizler Mezarlığı'nda 2 bin 341 kimliği belirlenememiş cenaze var. Şu ana kadar defnedilmemiş kimliksiz cenaze sayısı ise İstanbul'da 820, Türkiye genelinde ise 1200. Bu cesetlerle ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılarının talimatıyla alınan doku örnekleri bir süre Adli Tıp'ta saklanıyor ancak genotip özellikleri çıkartılmadığı için mukayese yapılamıyor. Bir yandan kimliksiz cesetlerin tespiti için milyonlarca TL harcanırken, örnekler kayıt altına alınmadığı için ölen kişinin kim olduğunu bulmak imkânsız denecek kadar zorlaşıyor. Kaydı tutulmayan cesetleri tespit için geriye tek bir yol kalıyor, o da birinci derece yakınların teşhisi. Ancak kim olduğu bile bilinmeyen birinin birinci derece yakınını bulmak da mümkün olmadığı için teşhis imkânsızlaşıyor ve ölü, kimsesizler mezarlığına gömülüyor.

'KAYITLAR İMHA EDİLEMEZ'

SABAH'ın konuyla ilgili görüşlerine başvurduğu Çapa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Doktor Şebnem Korur Fincancı, alınan tüm örneklerin saklanmak zorunda olduğunu, özellikle adli olgularda imhanın kesinlikle söz konusu bile olmaması gerektiğini söyledi. Fincancı şöyle konuştu: "Adli Tıp'ta arşivleme sistemi kurulmalı ve zaman aşımı süreleri yeniden düzenlenmelidir. Yurtdışından alınan örnekler ve adli olaylardaki alınan bulgular arşivlenir. En doğrusu bu bilgilerin sürekli arşivde tutulmasıdır. Bizde ise maliyetlerinden dolayı DNA testi yapılmasa bile alınan örneklerin arşivlenmesi gerekir. Bundan 10 yıl sonra gelişen tekniklerle çok daha iyi sonuçların alınacağı testler yapılabilir. Ama elinizde veri olmazsa bu imkânsızdır. Aslında buna ABD'de 'masumiyet projesi' olarak bilinen projeyi örnek gösterebiliriz. Yıllar önce alınan örnekler tekrar incelendi ve pek çok kişinin suçlandıkları olaylarla ilgisinin olmadığı anlaşıldı. Aralarında idam edilenler bile vardı. DNA tespitinin oldukça maliyetli olduğu düşünüldüğünde en azından bizim şahit numune ve kayıt saklanması olarak adlandırdığımız arşivleme yapılmalı. Bu şekilde maliyet daha düşük olur. Bu yapılmadığı sürece yine oldukça masraflı olan feth-i kabir, yani mezarın tekrar açılması işlemi uygulanır."

KAYIP YAKINLARI: BELİRSİZLİK DAHA ACI

Konuyla ilgili görüştüğümüz Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği (YAKAD) başkanı Zafer Özbilici, "Endişe ve korkuyla kayıp yakınları olarak haber bekliyoruz. Kimliksiz cesetlerden son 7 yıldır doku örnek alındığını biliyorduk. Bunu bilmek bile bizim için büyük bir umuttu. Alınan örneklerin belirli bir süre sonra imha edildiğini ise sizden öğreniyorum. Bu büyük bir skandal" dedi. Cesetlerini bulduğunuz insanları kimlikleri bulanamadığı için yok sayılmaması gerektiğine dikkat çeken Özbilici, kimliksiz cesetlerden aldığınız örneklerle aslında onları kimliklendiriyorsunuz. Bu örnekleri imha ederek, bir daha hiç bulunmamak üzere öldürmüş oluyorsunuz. Adli Tıp bu örnekleri arşivleyip, kayıp yakınlarından alınacak örneklerle karşılaştırabilir. YAKAD üyeleri olarak biz örnek vermek için gönüllüyüz" diye konuştu. Kayıp yakınlarının en büyük acıyı belirsizlikten dolayı yaşadığını anlatan Özbilici, "Yakınımızın ölüm haberini almak, yıllarca süren belirsiz bekleyişten daha fazla canımızı acıtamaz. En azından biliriz ki mezarı var. Ziyaret edebileceğimiz bir yerleri var" dedi.

Haberin Devamı