Gazete Vatan Logo

Damar açmada balon yöntemi çözüm değil!

Kalbinizin derdini en iyi anjiyo anlar. Ve eğer ki damarlarınızda tıkanıklık varsa, kesin olarak ortaya koyar. Sıra çözüme gelir... Damarları açmak için yakın bir geçmişe kadar sık uygulanan balon tekniği, artık çözüm değil!

Dünden kısa bir hatırlatma ile başlamak istiyorum bugünkü yazıya. Anadolu Sağlık Merkezi Kalp Sağlığı Bölümü Başkanı, Kalp Damar ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Besim Yiğiter, “Kalp elektrosunda her zaman yüzde 30-40 bir yanılma payı olabilir. Bir ileri tetkik eforlu elektrodur. Ama onda da yüzde 15’lik bir yanılma payı vardır. Yani kalp hastalığı iki tetkikte de atlanabilir. Son lafı anjiyografi söyler. Yanılma payı hemen hemen hiç yoktur” demişti. Doç. Yiğiter’le kaldığımız yerden devam ediyoruz.

ANJİYODA TEHLİKE VAR MI?

* Hocam anjiyografi nedir? Nasıl yapılır?
Kasık damarından katater dediğimiz, çok ince, içi boş bir tel sokuluyor ve kalbe doğru yönlendiriliyor. Bu arada skopi adı verilen röntgen cihazlarıyla kataterin izlediği yol görülebiliyor. Kardiyolog, skopi yardımıyla katateri kalbi besleyen koroner damarların çıkış ağzına kadar ilerletiyor, sonra kalbin içine giriyor ve tam bu anda ilaçlı bir madde enjekte ediyor. Normalde koroner damarlar görülmez. Ama enjekte edilen bu madde röntgende görülebilen bir madde ve damarın silüetini tıpkı bir ip gibi görünür hale getiriyor. Bu arada damar üç-dört açıdan birden görüntüleniyor. ‘Gölgede kalan bir darlık atlanabilir’ gibi şüpheleri ortadan kaldırmak için... Ve böylece damarlardaki küçücük bir daralma, tıkanma, düzensizlik ya da plak dediğimiz hastalık belirtisi olan bulgular tespit edilebiliyor.

* Anjiyonun tehlikesi var mı peki? Çünkü duyuyoruz, ‘Hasta anjiyo sırasında öldü’ deniyor. Bu doğru mu?
Anjiyonun tehlikesi hemen hemen yok gibi. Tabii ilk zamanlarda teknoloji bu kadar iyi değildi. Bu işi yapan kişiler bu kadar ehil değildi. Bazı komplikasyonlar oluyordu. Ama bugün hemen hemen anjiyonun hiç tehlikesi yok diye düşünmek lazım. Aslına bakarsanız, bazen küçücük bir enjeksiyonun bile tehlikesi var. Bir ağrı kesici iğne yaparsınız. Kimsenin aklına bir şey olacağı gelmez. Ama alerjik reaksiyon olur veya iğne gider bir sinire rastlar, felce bile yol açabilir. Diyeceğim, anjiyo için de tamamen tehlikesiz, hiçbir şey olmaz demek mümkün değil. Ama ‘Anjiyo tehlikeli’ gibi bir düşünceyi akla getirecek bir durum da yok ortada.

* Hiç mi tehlike yok?
Tabii ki var. Anjiyo sırasında bazı komplikasyonlar olabilir. Katater dediğimiz tel, kalbin bir tarafını uyarabilir. Koroner damarın içinden geçerken, tıkanıklık nedeniyle damarı zorlayabilir. Veya kalbin içine enjekte edilen ilaçlı madde kısa bir süre kalbi kansız bırakıp bazı reaksiyonlara sebebiyet verebilir. Ama bunlar son derece nadir reaksiyonlardır. Ve çözümleri de vardır. En kötü ihtimalle anjiyo sırasında kalp durması bile olsa, elektrik şokuyla, yani hastayı yeniden canlandırma girişimiyle problem çözülebilir. Nasıl arabaya binip kaza yapma ihtimalini düşünmeden bir yere gidiyorsak, anjiyo için de olabilecek tehlikeleri düşünmeden karar vermeliyiz. Risk ancak bu kadardır.

EN İYİSİ KASIKTAN GİRMEK

* Peki anjiyoda hep kasık damarlarından mı girilir?
Anjiyo icat edildiğinde ilk giriş yeri kol damarıydı. Damar cerrahi olarak açılır ve katater öyle sürülürdü. Ama teknoloji gelişti. Artık cerrahi girişim yapmadan, sadece cilt altından, enjektörle girilen bir yöntem bulundu. Bu da en kolay şekliyle kasık damarından uygulanıyor. Artık sadece çok mecbur kalındığında, kasık damarlarının tıkalı olduğu hallerde kol damarları kullanılıyor.

* Çok sigara içenlerde kasık damarları tıkalı olabiliyor, değil mi?
Genellikle... O zaman kolu kullanmak mümkün. Ama bugün hemen hemen rutin olarak kasık damarı kullanılıyor.

* Peki neden kasık damarı?
Çünkü çok geniş... Aort damarı kalpten çıktığında çok kalındır. Sonra iki kalın damar olarak ayrılır vücutta. Aşağılara inerken daralır. İşte kasıktaki damar hem yüzeyde, yani bulması kolay ve hastanın nabzını almak mümkün hem de kalın.

* Ne kadar kalın?
Serçe parmağı kadar. Yani 1 cm. civarı... Üstelik çeperi de kalın. Bir de kasık damarı çok kıvrım yapmadan, çok düz bir yol izleyerek kalbe gidiyor. Oysa koldan anjiyografi yapıldığında kataterin çok viraj dönmesi gerekiyor. Katateri ilerletmek zorlaşıyor. O yüzden de kasık damarı daha iyi...

* Peki anjiyoda, hastanın birkaç damarı tıkalı çıktı diyelim. Sonra ne yapılıyor? Hemen stent mi takılıyor?
Stentten önce bir başka girişim var; balonla açma... Stent daha bulunmadan, icat edilmeden önce akıllı bir kardiyolog diyor ki, “Anjiyoda tıkalı olduğunu gördüğüm koroner damarlara öyle bir şey yapayım ki açılsınlar. İşte görüyorum, damarın içinde belirgin bir daralma var. Bu damardan daha ince bir telle içeri girsem, oraya kadar bu teli soksam, o telin ucunda da bir balon olsa, o balon sönükken damarın dar olan kısmına yerleştirsem... Sonra öyle bir sistem olsa ki, o balonu vücudun dışından şişirsem... Balon tam o darlığın içindeyken şişse, böylece darlığı geri itse, orada bir boşluk yaratsa, damarı genişletse... Sonra da balonu söndürsem, geri çeksem.” Bu fikri ilk kez İsviçreli kardiyolog Grüntzig ortaya attı ve teknolojinin de yardımıyla hayata geçirdi. Tabii tıp sanayii hemen bunun üzerine çullandı. Balonların kullanımı daha efektif hale getirildi. Uzun süre koroner damarlar, ‘koroner damarların balon anjiyoplastisi’ denilen bu yöntemle açıldı.

BALON KABA GÜÇLE İŞ YAPIYOR

* Artık bu yöntem kullanılmıyor mu?
Çok nadir. Çünkü bazı sıkıntılar ortaya çıktı. Bu yöntemin damarlardaki problemi tam çözemediği anlaşıldı. Çünkü koroner damarlarda oluşan ‘aterosklerotik plak’ dediğimiz o damarı daraltan patolojik durum, nihayetinde orada bir doku. Bu balonun yaptığı ise o dokuyu fiziksel olarak kaba bir güçle duvara doğru itmek. Bir an için damar açıldı gibi gözüküyor ama aslında hastalık, yani plak orada duruyor. Bir de doku itildiği, yaralandığı, berelendiği için daha agresif hale geliyor. Dolayısıyla balon yöntemiyle damarın etkili bir şekilde açıldığı görüldüğü halde, bir müddet sonra, hem de çok kısa bir süre sonra, tekrar daraldığı, bazen ikinci bir müdahaleye meydan veremeden hastanın dramatik şekilde hayatını kaybettiği görüldü. O zaman şöyle düşünüldü: Bu balonla istediğimiz sonucu alamadık, acaba damarın tekrar daralmaması için ne yapmalıyız? Balonla damarı bir güzel açtık. Hep öyle kalsa keşke. Ama kalamıyor. Ne yapmak lazım? İşte o zaman stent icat edildi.

***
Grip aşısı kalp krizi riskini yarıya indiriyor

Kış yaklaşırken, grip aşısı olanların sayısı da artıyor. Artık eczanelerden bile kolayca erişilebilen aşının sadece grip gibi basit bir hastalığa karşı değil, kalp krizi gibi ciddi bir hastalığa karşı koruduğu da ortaya çıktı. Polonya’da yapılan ve Chicago’da düzenlenen Amerikan Kalp Vakfı konferansında sunulan araştırmaya göre, grip aşısı olmak koroner kalp hastalarının kalp krizi veya kalbe bağlı diğer hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybetme riskini yarı yarıya düşürüyor. Türkiye’de yaklaşık 1.6 milyon koroner kalp hastası olduğu ve her yıl 130 bin insanın kalp ve damar hastalıklarından yaşamını yitirdiği göz önüne alınırsa, bu haber daha da önemli hale geliyor.

Polonyalı bilim adamlarının araştırmasında 658 koroner kalp hastası iki gruba ayrıldı. 325 hastaya grip aşısı yapılırken, 333 hastaya da “yalancı ilaç” verildi. 296 gün sonunda, aşı olmayan grubun kalp krizi geçirme, beklenmedik şekilde kalbe bağlı diğer hastalıklardan ölme riskinin, aşı olanlara göre 2 kat daha fazla olduğu ortaya çıktı. Araştırmayı yorumlayan Colombia Üniversitesi’nden Kardiyolog Leroy Rabbani, “Grip, kalp hastaları arasında zaten öldürücü bir hastalıktır. Gribe yakalanmayı önleyen aşılar da kalp hastaları için oldukça yararlı olacaktır” dedi.

Haberin Devamı


Kalbi daha az atan daha çok yaşıyor

Fransız Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırma Enstitüsü (INSERM) tarafından yapılan araştırmaya göre, kalbin daha az atması ömrü uzatıyor. 20 yıl boyunca 4 bin erkek üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, dinlenmiş bir durumdayken kalbi, gün içinde attığından 7 kez daha az atan orta yaşlı birinin 20 yıl içinde hayatını kaybetme riski yüzde 20 azalıyor. Nabzı 7 kez ve üzeri atanların ise aynı sürede ölme riski yüz 78’e yükseliyor. Doktorlar, herkesin kendi kalp atışlarını ölçebileceğini belirterek, bunun en iyi yönteminin, 5 dakika dinlendikten sonra 1 dakika boyunca nabzı ölçmek şeklinde olacağını belirtiyor. Ortalama bir insanın nabzının dinlenmiş halde 60-80 kere attığı hesaplandı.

Haberin Devamı