Kadınlar gününde sepette bir kadın

Harikulade bir "Kadınlar Günü" geçirdim.. Hakikaten çok manalıydı. Bir gün içinde bir kadının başına bu kadar saçma sapan şey ancak Kadınlar Günü'nde gelebilirdi...

Haberin Devamı

Harikulade bir "Kadınlar Günü" geçirdim.. Hakikaten çok manalıydı. Bir gün içinde bir kadının başına bu kadar saçma sapan şey ancak Kadınlar Günü'nde gelebilirdi.

Bodrum'daydım hatırlarsanız. Dönmeye karar verdiğimde fark ettim ki harikulade unutkanlığım sayesinde fotoğraf makinemin şarj aletini, yedek ayakkabılarımı ve birkaç saçma sapan eşyamı daha Şirince'de unutmuşum. Gidip almam gerek. Hadi diğerleri telafi edilebilir eşyalar da demode makineme uyacak yeni bir şarj aleti bulmama imkan ihtimal yok. Niçin bu kadar bulunmaz bir şeyi unutup duruyorum onu da anlamış değilim. Daha önce de Paris'te unutmuş, Türkiye'ye getirtmek için akla karayı seçmiştim.

Bodrum'dan Şirince'ye gitmek şu demek: Ortakent'ten başlayan, Bodrum, Söke, Kuşadası, Selçuk, Şirince şeklinde beş aktarmalı bir yolculuk.

Ortakent'den öğleden sonra yola çıktım. Sezon dışı olunduğu için arkadaşımın oturduğu yerden dolmuşlar yarım saatte bir geçiyor.. Elimde bavulumla Ortakent merkezine doğru yürümeye başladım. Mesafe uzak değil, yirmi dakika var yok ama elimdekiler ağır. Köşe başına kadar gitmek üzere otostop çekeyim dedim. Bir yandan yürüyorum bir yandan her geçen arabaya "baş parmak" çekiyorum. Bu arada hafiften yağmur çiseliyor. Kadınlar gününde herhalde ekstradan merhametli olurlar ve dururlar diye umuyorum..

Hayır durmadılar.. Durmadıkları yetmiyormuş gibi var olan bütün su birikintilerinin üzerinden özenle geçip beni çamur içinde bıraktılar. Yukarı kalkık baş parmak Bodrum dolaylarında başka bir anlama geliyor herhalde..

Ana yola inleye çınlaya ve leş vaziyette zorlu bir mücadeleden sonra 40 dakikada nihayet varabildim. Üç tane minibüs beni her nedense görmezden geldi. Sonunda bomboş bir minibüse binebildim. Minibüs müşteri bulabilmek için 20 kilometre süratle gidiyordu. Derken birden durdu. Şoför paramı geri verip "Ben vazgeçtim Bodrum merkeze inmekten" deyip beni ana yolda indirdi. Başka bir minibüs bulup Bodrum'a inene kadar tabii ki otobüsüm kaçtı. Bir saat bekledikten sonra öbür otobüse binip Söke'ye vardım. Söke Kuşadası, Kuşadası Selçuk hatları kazasız belasız gidildi fakat muhtelif beklemelerden dolayı son Şirince minibüsünü kaçırdım. Kaldım mı Selçuk'ta!

Otogardan Şirince yoluna doğru yürümeye başladım. Yoldan birileri beni alır umuduyla. Evet akıllanmamıştım!

Bu sefer de gelen giden yoktu. Tek bir araç geçmedi bir saat boyunca. Bu arada yağmur hızını arttırmış, "sucuk model" olmaya doğru süratle ilerliyordum..

Sonunda -Allah razı olsun- bir motosikletli, daha doğrusu bir "sepetli motosikletli" durdu. Güzel Anadolumuz'da eşeklerin yerini biliyorsunuz artık "sepetli motosikletler" almış durumda. Bütün yükleri onlarla taşıyorlar.

Amca, çuvalları kenarlara ittirip bana sepet içinde yer gösterdi. Gözümün önüne Brüksel'deki motosikletli adam geldi. O bana zarar vermediyse bu adamcağız haydi haydi vermez deyip ya Allah deyip atladım.

Zaten yapabileceğim başka bir şey yoktu.
Sekiz buçuk kilometrelik yolu, içinde ne olduğunu bilmediğim üç çuvalla birlikte bir sepetin içinde aldım. Amca da maşallah hızlı şoför çıktı, virajlarda gittik gideceğiz derken, şakır şakır yağmur altında, hoplaya zıplaya, çukur ve tümseklerde düştüm düşeceğim diye ödüm kopa kopa sonunda vardık köye..

Vardığımda ıslanmadık tek bir yerim kalmamıştı. Telefonum sağlam mı diye bakayım dedim, şöyle bir mesaj vardı: "Etrafınızda zorluklarla mücadele eden bir kadın muhakkak vardır. Onlan bugün hoş tutun, bir dediklerini iki etmeyin." Sepette yolculuk eden kadınlar da dahil miydi acaba?

DİĞER YENİ YAZILAR