Göl canavarı Dumbo

Selahattin Bey'in beni odamda görememesinin nedeni kendisinden korkmam falan değil resmen kaçırılmış olmamdır. Evet. İşsiz güçsüz üç arkadaşım tarafından kaçırıldım. Üstelik dağa!

Haberin Devamı

Selahattin Bey'in beni odamda görememesinin nedeni kendisinden korkmam falan değil resmen kaçırılmış olmamdır. Evet. İşsiz güçsüz üç arkadaşım tarafından kaçırıldım. Üstelik dağa!

Şu an bu yazıyı Bolu'nun şirin İlçesi GOYNÜK'te yazmaktayım. Şirin ilçesi diye dalga geçermiş gibi yazdığıma bakmayın hakikaten çok şirin, çok güzel bir yer.. Vadi içinde, eski konaklanyla cidden çok güzel bir yer.

Fakat mesele şu ki benim buralarda olmak gibi bir niyetim katiyen yoktu..

Olaylar şöyle gelişti: Dün sabah, tek kişilik yatağımda tek kişi olarak uyurken (şu yaralı gönlüm elbette bir gün sevmesini bilecek...) kapım zırıldamaya başladı...

Akupunkturlandığımdan beri (gerçekten bir mucize. Şaka yapmıyorum!) öyle duymazlıktan gelme durumlarım yok... Zınk diye kalkıyorum artık.. Aşağıda baküm Behzat ve avanesi...

"Hazırlan gidiyoruz!"

"Nereye yav?"

"Sen gel aşağıya söyleriz. Bilgisayarını da al"

Sanıyorum ki günü birlik bir durum. İyi dedim, giyindim indim aşağıya...

Bindik arabaya gidiyoruz.

"Nereye arkadaşlar?" diyorum sırıtıyorlar...

Bir süre sonra TEM yoluna girdik... Ne oluyor nereye gidiyoruz derken hakikati öğrendim. İnanılır gibi değil ama arkadaşlar YEDİGÖLLER e gitmeye karar vermişler! Öyle, birden bire esmiş. Fakat bir dördüncüye ihtiyaçları varmış, öyle söylerlerse gelmeyeceğimi bildikleri için kaçırma cihetine gitmişler!

Duyan da ökeye dördüncü lazım sanır...

"Hayvan herifler benim işim gücüm var!" demelerim falan tabii her zamanki gibi sıntmalar ve kıkırdamalarla karşılandı.. Daha evvel de yapmışlardı, bir süre sonra razı geleceğimi biliyorlar tabii.

Ben homurdana homurdana onlar sınta sınta, orada dur, burada kalk derken Bolu yakınlarına kadar vardık... Kendimi şöyle teselli ediyorum: Nasılsa akşama geç de olsa döneceğiz. Bir güncükten bir şey çıkmaz...

Fakat yaptığım hesapların tuttuğu ne zaman görülmüş ki! Hesapça yanımızda haritalar var. Hesapça yanımızda işi rehberlik olan bir kızcağız var.. Fakat Allah akıl vermeyince ne etsin haritalar!

"Aaa" dedi bundan sonra "Dumbo" olarak anacağım arkadaş (annesi yazılarımın müptelasıymış, o nedenle kadıncağızını kalbini kırmamak için ismini vermeyeceğim) "bakın ABANT tabelası. Yedigöller'e oradan kestirme bir yol var"

Dört harita özürlüsü olarak Dumbo'nun fikrine pek bir hararetle atladık..

Gidiyoruz gidiyoruz fakat o kestirme yol neredeyse bir türlü karşımıza çıkmıyor..

Abant geçildi, Mudurnu geçildi sonunda Göynük'e vardık.. Bu arada Sünnet Gölü, Çubuk Gölü gibi arada ne kadar uğrak yer varsa Dumbo Bey'in aşırı merakı yüzünden gidilip ziyaret edildi.. (Adam göl hastası! Göl canavarı Dumbo!)

Nihayet sonra yoldan geçen birine Yedigöller'e nasıl gideceğimizi sormayı akıl ettik.

Adamın bize bakışı hakikaten fotoğraflanmaya değerdi.. "Ağbi n'apmışsınız siz! Yedigöller nire bura nire!'

Haritaya tekrar bakınca durumun vahametini anladık tabii. Biri kuzeyde biri güneyde... Arada en az 150 kilometre var!

Yapacak bir şey yoktu. Göynük'te kalmaya karar verdik.

Şu an Hacı Ali Paşa Konağı'nda harıl harıl harita üzerinde çalışıyoruz.. Dört şapşal çavuşlar olarak Yedigöller'e varmaya yarın inşallah becereceğiz.

Durum bundan ibarettir. Selahattin Bey'e sevgi ve selamlarımı yollarım..

DİĞER YENİ YAZILAR