Börek canavarı iş başında!

11:00 Gınam.. Şırılops.. Hapur.. Hupur... Hava gene sertleşti... Ömer Ağa'dan börek ve brovni almaya giderken üşüdüm. Mönülerine kol böreğini de eklemişler.. Ispanaklı..

Haberin Devamı

11:00 Gınam.. Şırılops.. Hapur.. Hupur...
Hava gene sertleşti... Ömer Ağa'dan börek ve brovni almaya giderken üşüdüm. Mönülerine kol böreğini de eklemişler.. Ispanaklı.. Kol böreğine ölürüm... Bir tepsiyi çayla mayla rahatlıkla götürebilirim bir iki saat içinde. Hiç zorlanmam... İzmir'deki komşumuz Ganime Hanım Teyze yapardı da oradan biliyorum... Onun kadar güzel kol böreği yapanı da tanımıyorum.. Çıtır çıtır... Biterdi yani tepsi... Ömer Ağa'nınki de lezzetli de o kadar çıtırdak değil.
58 kilo oldum bu arada.. Yani homini gırtlak iyi de... Artık vücut yakmıyor anlaşılan... Elif yogaya başladı... Ben de gideceğim. Şu belimin ağrısına da iyi gelir diye tahmin ediyorum... Belki irademe hakim olmama da yardımcı olur... Ye, ye, ye.. Nereye kadar?
Bugün Pazar... Zehirlenme günü. (Zehir dozdadır!) Her şey aşın doz yapılacaktır. Gereğinden fazla uyunacak, gereğinden fazla yenilip içilecek, gereğinden fazla televizyon seyredilecek ve en önemlisi gereğinden fazla gazete okunacak.
Evine tek gazete alanlar bu zehirlenmeden nispeten koruyorlar kendilerini. Ama benim gibi en az yedi gazete alanlar ayvayı yiyor.
Geçen pazar öyle oldu... O kadar çok gazete okudum ki bünye kaldırmadı bir süre sonra. Böyle başım hafiften dönmeye, gözlerim kararmaya başladı. Uzanayım dedim kafamın içi bağrış çığrış! Gözümün önünden başlıklar, üst başlıklar, spotlar, resim altları geçiyor durmaksızın...
Başka şey düşüneyim diyorum ı-ıh...
Sanki yazı işlerindeyim. Ve nasıl oluyorsa gazete Macintosh'larda yapılmıyor da böyle havada yapılıyor. Ve benim de vazifem bu başlıklardaki, spotlardaki yazım yanlışlarını kırmızı Stabilo kalemimle düzeltmek! Havada yakalamaya çalışıyorum olmuyor, masaya koymaya çalışıyorum olmuyor... O kadar hızlı geçiyorlar ve o kadar karman çormanlar ki yetişemiyorum hiçbirine...
Fakat vazife vazifedir, yazı işleri içinde koşturuyorum duruyorum. Bitişik yazılmış "dahi" ekini yakalamaya çalışırken genel yayın yönetmenimiz Tayfun Bey'in ayağına basıyorum, adam sinirleniyor. Sonra ayrı yazılmış bir iyelik -ki'si görüyorum, onu yakalayayım derken patronumuz Zafer Bey'e çarpıyorum.. "Şurada i ile yazılmış bir mütevazı var! Koş yakala!" diyor Aytekin Ağbi, yakalayayım derken Aydın Bey'in tepesine çıkıyorum..
Derken virgüllere kafayı takmış şişman, bıyıklı bir adam geliyor benim yaptığım bütün düzeltmeleri değiştiriyor... "Hadi ordan seni TDK sıpası seni" deyip bir de üzerime bir avuç virgül atıyor.. Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca Sözlüğü ile karşı koymaya çalışıyorsam da bir iki virgül orama burama saplanıyor...
Velhasıl kabus gibi bir şeye dönüşüyor benim Pazar günkü gazete kıraat hadisem...
Şimdi korkuyorum dağ gibi gazete yığınına el atmaya.. Bu hafta ne kabus göreceğim bakalım...

DİĞER YENİ YAZILAR