Troya...
Mustafa Erdoğan’ın üç yıldır üzerinde çalıştığı yeni projesi Troya, bu gece İstanbul Gösteri Merkezi’nde sanatseverlerle buluşacak
Bu projeyi hayata geçirmenize sebep olan his neydi?
Kendimi Troya’ya borçlu hissediyorum. Orada bir hazine duruyor. Biz farkında değiliz ve dünyaya da anlatamıyoruz. İzmirli Ozan Homeros’a borçluyuz. En azından onu ödememiz gerekiyordu.
Neler hissederek yazdınız?
Üniversiteden kalma bir İlyada tutkusu. Hikâyenin özü ilgi çekici. Bütün savaşların sorumluları tanrılardır, o tanrılar bu çağda da var. Kahramanlık destanı gibi duran şey aslında anti kahramanlık hikâyesi.
Böyle bir eseri sahneye koymak bir anlamda risk...
Tabii ki. Ya hikâye geçmezse, ya bizim yorumumuz abartılı bulunursa, ya da bölgeci diye adlandırılırsak gibi kaygılarım oldu. Bunu Avrupalı gözüyle bakarak gözlemledim.
Proje, Türkiye’nin de tanıtımı olacak bir anlamda...
Biz Troyalı’yız. Batıya Troya’yı anlatmak en azından haritadaki yerini göstermek gibi bir şey. Bu konuda o kadar ilkel noktadayız ki, insanlar Troya’yı Yunanistan’da bir ada zannediyorlar.
Troya, görselliğin yanında, tarihe bir bakış açısı da atıyor...
Amacım tarihe ilgi çekmeyi sağlamak. Ama tarihi bir tartışmanın da tarafı olamam. Ben sanatçıyım. Anadolucu yaklaşımı önemsiyorum. Bir tartışma başlatacak ise bu çerçeveden yaklaşılması gerekir.
Söyledikleriniz bugünü kapsayan bir mesaj da içeriyor...
Sanatın ve İlyada’nın gücü de bu işte. 3 bin yıllık bir kitap hâlâ güncel. Kahramanlık hikâyesi bu. O dönemde tanrılar savaşları çıkarırlardı, şimdi de bazı tanrılar savaşlara sebep oluyorlar.
