4 farklı ülkede 4 farklı içki

Yolunuz düşerse aklınızda olsun diye...

Haberin Devamı

Yeni yıla iki hafta kaldı. Yılbaşı gecesi ne içeceğinizi bilemem, bu sene karışmak gibi bir niyetim de yok, çünkü şampanya başta olmak üzere şunu için, bunu içmeyin diye yazsam da biliyorum ki yılbaşı gecesi bir sürü içkiyi karıştıracaksınız. Onun için bu haftaki önerilerim şahsi tecrübelerime dayanarak dünyanın dört bir köşesinden cin, rom ve votkayı efendice içebileceğiniz dört yer. Önümüzdeki yıl yolunuz düşerse aklınızda olsun diye...

Cape Town’da keskin naneli mojito

Mojito denilince aklınıza hemen Küba veya diğer Karayip adaları geliyorsa, mojitoyu bir de Cape Town’da, koloniyal dönemden kalma Mount Nelson otelinin bahçesinde içmelisiniz. Atmosferin etkisinde kalıp istediğimiz cin tonikler tam olması gerektiği gibiydiler. İlk yudumlarımızı almamızla sevgili arkadaşımız Ayşe Terzioğlu da mojitosunu tattı ve “bunu mutlaka denemelisiniz” diye haykırdı. Üzerindeki kahverengiye çalan halkayı saymasak normal görünüşte bir mojitoydu. Ama bardaktan içindeki nane yapraklarını aşan yoğunlukta ve nefasette bir nane kokusu yükseliyordu. Bir yudum aldım, tadı da muhteşemdi! Cin toniklerimizi bitirdik mi hatırlamıyorum, ama garson biraz sonra elindeki tepside dört mojito ile yanımızda belirdi. İmparatorlukları, Güney Afrika’yı unuttuk, bir anda kendimizi Küba’daki bir otelin tropikal rüzgarların okşadığı bahçesinde bulduk. İyi içkiler böyle olmalıdır işte, sizi alıp başka diyarlara götürebilmeli.

Moskova, Cafe Pushkin’de votka ile ısının

Moskova’da soğuk bir gece, Tverskaya’dan yukarı doğru yürüyoruz, her yer kar ile kaplı, sol tarafta bir binanın büyük pencerelerden sızan bir ışık. İçerde sıcak bir kalabalık, Cafe Pushkin tıklım tıklım dolu. Yeni Moskova’nın “güzel insanları” buranın yüksek tavanlarının altında. Zengin ahşap duvarların arasında görkemli bir bar bizi karşılıyor. Acilen içimizi ıstmamız gerek. Bar aslında bardan çok eski eczanelere benziyor. Raflarda şişeler yerine, eski kaplar var. Bir kenarda galiba Gwyneth Paltrow oturuyor. Burada bizim bildiğimiz votkalara pek rağbet yok. Yeni Rusya’nın “in” içkisi, Ruski Standard. Barmen buz gibi kadehlerde Ruski Standard’ları önümüze koyuyor. Çok berrak, çok temiz; bir votka için şaşırtıcı derecede leziz. Bir, iki, üç derken Cafe Pushkin’in duvarları genişliyor, kendimizi dışardaki soğuğa atıyoruz, içimiz sımsıcak. Votka içmek için daha iyi bir yer biliyorsanız, lütfen bana da haber verin, ben de “spasiva” diyeyim.

Hindistan Racasthan’da cin tonik tadın

Dizlerine kadar uzanan bir tünik giymiş ve başında özenle sarılmış türbanının kuyruğu kendi kuyruk sokumuna kadar uzanan garson, elinde iki cin kadehi ve bir tonik şişesi ile yanımızda belirdiğinde batmakta olan güneş artık karşımızdaki kayalardan yükselen Mehrangarh Kalesi’ni iyice kızıla boyamıştı. Jodhpur mihracesinin sarayı Umaid Bhawan’ın balkonunda oturuyorduk. Önümüzdeki merdivenler kusursuz bir çim ile kaplı harika bir bahçeye iniyorlardı. Hizmetkarlar kaybolmakta olan güneş ışığının yerini alacak olan mumları bahçenin etrafına intizamlı bir şekilde yerleştiriyorlardı. Üzerinde “Indian Tonic” yazan şişeden kadehimdeki cini ışıldatacak kadar tonik koydum. Kadehteki limon dilimi hafifçe dönüp, sanki harika rengini güneşin kızıllığından korumak istermişçesine buzların arasına saklanarak yerleşti. İlk yudum için güneşin kaybolmasını beklemeye gerek kalmamıştı. Dünyada bazı yerler vardır ki, orada bazı içkiler “burada beni içmelisin” diye haykırırlar. Racasthan’ın Jodhpur, Udaipur, Jaipur gibi şehirlerinde, hatta bütün Hindistan’da bu içki cin toniktir.

İtalya’nın nostaljik kıyılarında negroni

Campari, Martini Rosso ve cin’in eşit miktarlarda karışımı olan Negroni en iyi yaz kokteyllerinin başında gelir. Campari’yi soda veya portakal suyuyla veya sadece Martini Rosso ile karıştırıldığı bir Americano içmek için İtalya’nın herhangi bir şehrindeki bir meydandaki bir kaldırım kafesi uygundur. Ama yirmili yıllarda Toskanalı Kont Negroni için yaratılmış olan Negroni’yi içmek için en ideal yer Amalfi’dir. Hatta sahideki uçurumların kenarına kurulmuş olan Positano veya Amalfi bile değil, o uçurumların tepesindeki Ravello’dur. Akşam güneşinin etkisiyle pembeye çalan bir turuncuya bürünen Palazzo Sasso’nun bahçesinin kenarında bir balkon vardır, Terazza Belvedere diye bilinir. 350 metre aşağıdaki Akdeniz ışıl ışıl önünüzde göz alabildiğine uzanır. Bir zamanlar Humphrey Bogard, Ingrid Bergman ve Jackie Kennedy buralarda içkilerini yudumlamışlar. Negroni’yi alın, ufukta kaybolmakta olan güneşe doğru bir yudum alın. İtalyanların böyle anlara neden “Dolce far niente”, “hiçbir şey yapmamanın mutluluğu” dediklerini belki anlarsınız.

DİĞER YENİ YAZILAR