Biz onlardan değiliz ve asla olmayacağız...

Birkaç gündür internette nereyi açarsanız açın karşınıza çıkıyor, o inanılmaz mektup... Paris’de Bataclan’daki konser salonunda hayatını kaybeden eşini anlatan Antoine Leiris’in Facebook’ta yayınladığı, yüreğimi dağlayan ama beni ve okuyan herkesi de hayata karşı yüreklendiren o mektup...

***

“Cuma gecesi benden hayatımın aşkı, çocuğumun annesi ve eşine az rastlanır bir insanı çaldınız. Ancak benim nefretimi kazanamayacaksınız.

Kim olduğunuzu bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum.

Sizler sadece ölü ruhlarsınız.

Uğruna körü körüne insan öldürdüğünüz tanrı bizi kendi yansıması şeklinde yarattıysa, karımın vücudundaki her bir kurşunun, onun kalbini yaraladığını görürdünüz.

Bu nedenle size nefretimi hediye etmeyeceğim.

İstediğiniz tam da buydu ama nefretinize öfkeyle karşılık vermek sizi siz yapan cehaletinize yanıt vermek olur.

Benden korkmamı istiyorsunuz, güvenliğim için özgürlüğümden fedakarlık etmemi, etrafımdakilere şüpheyle bakmamı istiyorsunuz.

Ama kaybettiniz.

Aynı maç, aynı oyuncuyla devam ediyor.”

Haberin Devamı

***

Bu satırları defalarca okudum... Bu satırları gerçekten o adamın yazıp yazmadığını bile bilmeden defalarca okudum.

Neredeyse çırpınarak ağladım her defasında...

Sevdiğini kaybetmenin çaresizliğini, acısını her cümlesinde hissettim.

***

“Nihayet, geceler ve günler süren bir bekleyişin ardından bu sabah onu gördüm. Cuma akşamı evden çıktığı gibi güzeldi, 12 yıl önce deliler gibi aşık olduğum hali gibi güzeldi.

Tabii ki büyük bir acıyla yıkıldım.

Size kısa bir süreliğine de olsa bu küçük zaferi veriyorum. Ancak onun hergün bizim yanımızda olacağını ve sizin hiçbir zaman göremeyeceğiniz özgür ruhlar cennetinde birbirimizi yeniden bulacağımızı biliyorum.

Geriye sadece ikimiz kaldık, oğlum ve ben.

Ama ikimiz dünyadaki tüm ordulardan daha güçlüyüz. Size daha fazla zaman harcamayacağım, öğle uykusundan uyanacak Melvil’in yanına dönmem gerekiyor.

Sadece 17 aylık…

Bugün de her gün yaptığı gibi yemeğini yiyecek ve biz yine her gün olduğu gibi onunla oynamaya çıkacağız.

Bu küçük çocuk, yaşamının her gününü mutluluk ve özgürlük içinde yaşayarak sizi aşağılacak. Çünkü benim olduğu gibi onun nefretini de hak etmiyorsunuz.”

Haberin Devamı

***

Sevdiği kadını canilerin kurşunlarıyla kaybeden bir adamın nefretini bile o adamlara vermek istememesi, benim bugün, yarın, daha sonraki gün yaşamam için, her şeyimi kaybetsem bile sadece yüreğe ihtiyacım olduğunu iliklerime kadar hissettirdi bana...

Ruhumu çiğneyen bu dünyanın karşısında bir silahım olduğunu hatırlattı...

Milli maçta ölülerini, başkalarının ölülerini ıslıklayan insanlara “sizden değilim hiçbir zaman da olmayacağım” diye korkusuzca haykırabilme gücü verdi...

Aslında bu gücüm olmadığından değil, tek başıma haykırmanın yeterli olmayacağını sanmamdandı endişem, ama bu mektup, tek bir satırın bile nasıl da bir silahtan bile daha etkili olduğunu gösterdi bana...

***

Ne yaşamaya, ne yaşatmaya gücü yetmeyen, sadece zavallı korunmasız masumları öldüren o insanlardan değiliz biz. Geride kederler içinde kıvranan insanlar bırakarak bu dünyadan ayrılan masum ölüleri yuhalayanlardan da değiliz.

Haberin Devamı

Hangi dinden, hangi inançtan, hangi mezhepten olursak olalım, biz onlardan değiliz.

Biz insanız.

İnsanız biz.

Acı çekmesini, ağlamayı, acımayı ve yaşamayı bilen insanlarınız.

Biz onlardan değiliz ve asla olmayacağız. Ne kadar öldürürlerse öldürsünler, biz yaşamaktan ve insan olmaktan vazgeçmeyeceğiz...

DİĞER YENİ YAZILAR