Daha ne kadar gerçeklerden korkabiliriz...

Ermeni soykırımının ya da sözde Ermeni soykırımının 100. Yılı bu sene... Her yerde bununla ilgili çok çeşitli yazılar, belgeseller gösteriler var...

Ben de izliyorum, bazılarını hiç bilmiyorum, bazılarını da çok sorunlu buluyorum doğrusu... Ama geçen gün Agos’un internet sitesinde Vatikan arşivlerinde yer alan “Ermeni Soykırımı’yla ilgili yeni tarihi belgeler gün ışığına çıkıyor” haberini okuyunca çok heyecanlandım... Tarihin gizli kalmış karanlıkta bırakılmış her köşesi nedense benim çok ilgi çeker... Sadece ulaşılmayan belgelere ulaşma ihtimali için bile tarihçi olmak isterdim doğrusu...

***

La Civiltà Cattolica dergisinde yayınlanan belgeler, Vatikan’ın o dönemde ve sonrasında yaptığı diplomatik girişimler ve yardım çalışmalarıyla ilgili önemli bilgileri sunuyormuş... Acaba neler ortaya çıkar, bugüne kadar saklanmış neleri aydınlatır diye düşünürken Rakel Dink’in yıllar önce söylediği bir söz aklıma geldi, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkardığı ilköğretim için Ermenice kitapta bile Ali topu Agop’a atamadı” demişti ve eklemiş: “Kendimizle ilgili gerçeklerle alçak gönüllü bir şekilde yüzleşmekten korkuyoruz. Acı verici ve korkutucu da olsa değişim olmadan olgunlaşma olmaz.” Beni çok derinden etkilemişti bu sözler çünkü kendimizle ilgili gerçeklere nasıl da kapalı olduğumuzu, bu toplumun o gerçeklerden nasıl korktuğunu çok iyi biliyorum...

Haberin Devamı

***

Aslında geçmişinde yaraları, yalanları, acıları olmayan bir toplum yok neredeyse dünya üzerinde. Ama Türkiye, Rakel Dink’in de dediği gibi bunlarla yüzleşmekten korktuğu için, hala o acıların ve yalanların gölgesinde büyütüyor çocuklarını... O yüzden de o arşivlerden bile korkuyor olabilir buranın yöneticileri.

Dünya bizim sandığımızdan daha kirli gerçeklere sahip aslında...

- Amerikalılar; binlerce Kızılderili’yi kesip topraklarına el koymuş. Yıllarca derileri siyah diye milyonlarca insanı ezip, öldürüp, yok etmiş.

- Almanlar; 6 milyon Yahudi’yi fırınlarda yakmış.

- Fransızlar; Cezayirliler‘i insafsızca öldürmüş.

- Belçikalılar; Kongolular’ı işkencelerle parçalamış.

Haberin Devamı

- İtalyanlar; Habeşler’i kırıp geçirmiş.

- Ruslar; Yahudi gettolarında ‘pogromlar’ düzenlemiş.

Hiçbir ülkenin eli temiz değil.

***

Ama sanık sandalyesinde bugün bir tek biz varız. Bizim tarihimiz de kanlı.

Biz de çok kıyımlar yapmışız.

Peki herkes yapmış, biz niye diğerlerinden daha suçluyuz?

Çünkü tarihi kanla dolu olan öbür ulusların hepsi tarihiyle hesaplaşmış.

Kendi yaptığını, kendisi açığa çıkarıp suçlamış.

Yapılan kıyımları ve haksızlıkları kınayan filmleri, kitapları, piyesleri, tarih araştırmalarını yine kendileri ortaya koymuş.

***

Biz ise ne geçmişimizle, ne bugünümüzle hesaplaşabiliyoruz.

Kendimize ve topluma söylediğimiz yalanlarla kendimizi de, etrafımızı da zehirliyoruz. Yaptıklarımızı bir sır gibi kendi halkımızdan bile saklıyoruz.

Bu konularda tek bir eser bile yazılmasına izin vermiyoruz...

***

Her gün televizyonlardan “sözde Ermeni soykırımı” diye bir laf duyuyoruz.

Nedir bu “sözde Ermeni soykırımı,” hiçbirimiz bilmiyoruz.

Ne olmuş, Ermeniler’i kesmiş miyiz, yoksa onlar bize saldırmış da karşılıklı vahşetler mi yaşanmış?

Haberin Devamı

Hiçbir Türk bunu doğru dürüst bilmiyor.

Bunu okullarımızda okumadık ki...

Kitabını yazmadık, filmini yapmadık, araştırılmasına izin vermedik.

***

Biz kendi geçmişimizi yargılamaktan korktuğumuz için, bizim geçmişimizi her zaman başkaları yargılıyor, yargılayacak. Ve biz de hep suçlu çıkma korkusu içinde yaşayıp, gerçekleri ortaya çıkarana kızıp duracağız.

Bunu ne kadar sürdürebiliriz?

Ne kadar daha gerçeklerle yüzleşmekten, gerçekleri sorgulamaktan kaçınabiliriz? Daha ne kadar gerçeklerden korkabiliriz? Hem düşünsenize yüz sene öncesinden korkan birinin bugünden ödü patlamaz mı?

***

Korkmadığımız günleri de görmek istiyorum.

Ve Vatikan’ın arşivlerini çok merak ediyorum...

DİĞER YENİ YAZILAR