Robin Williams’ı düşündükçe...

Dün sabah çok yorgun ve yalnız uyandım.

Yalnızlık hissiyle yani…

Tuhaf bir ürkeklik, tarifi zor bir yalnızlık, endişe, hüzün, anlaşılması güç bir kızgınlık vardı içimde…

Etrafta biraz dolandıktan sonra ne oldu bana diye düşündüm, bugün böyle uyanmak için ne yaptım?

Sanırım Robin Williams’ı depresyonunu, yalnızlığını, çocuklarını, intiharını, yeteneğini biraz fazla düşündüm… Başkasının karanlığında fazla ışıksız kaldım.

***

Robin Williams’ın ölüm haberi duyulduktan sonra bir arkadaşım aradı, üzgün bir sesle “sana ne soracağım, benim bir fikrim var da, sen ne düşünüyorsun merak ediyorum” dedi.

Benim “neymiş o” dememe fırsat vermeden de anlatmaya başladı: “Hollywoodun gelmiş geçmiş en iyi 100 aktörü arasındasın, tarihe iz bırakan filmlerde oynamışşın, 3 çocuk yapmışşsın, tartışmasız en iyi komedyenlerden birisin, işinin zirvesindesin… Hayatını seninle değişecek en az 3 milyar insan var dışarda… Ve sen depresyondasın ve intihar ediyorsun… Sence neden yaparsın bunu? Tüm bilemeyeceğimiz faktörleri unut, bildiklerimiz üzerinden konuşalım,” dedi.

Haberin Devamı

Ve yine cevap vermeme fırsat vermeden ekledi, oldukça vurgulu bir sesle “çünkü yalnızsındır... Çünkü içindekini anlatacak kimseler yoktur… Karısı demiş ki ‘en yakın arkadaşımı, aşkımı kaybettim.’ Hiç inanmadım, en yakın arkadaşı olsa intihar etmezdi, en azından beraber ederlerdi… O yalnızlığı aşk bile çözemez, o da gerçekten varsa tabii…”

Telefonu kapadık.

***

Bir Hollywood starı kemeriyle kendini niye asar? Nedir onu bu denli yaşamla uyumsuz yapan? Arkadaşımın dediği doğruysa neydi onu bu denli yalnız bırakan?

Düşünmeye başladım, bu kahrolası, ilacı bulunmayan yalnızlık hissi neydi?

***

Robin Williams’ın dediğini okumuşsunuzdur, değil mi?

Demiş ki, “Eskiden hayatta en kötü şeyin yalnız kalmak olduğunu sanırdım, değilmiş, hayatta en kötü şey seni yalnız hissettirenlerle kalmakmış.”

Bu söz beni çok etkiledi. Gerçekten ruhumu sarstı... Arkadaşımın dediği doğru muydu acaba, çok mu yalnızdı içinde?

Belki de çoğumuz gibi...

Dedem sormuştu bunu bana birgün “neden bu kadar çok yalnızlık şiiri yazılmıştır, düşündün mü hiç” diye...

Haberin Devamı

Sonra da Kemalettin Kamu’nun Kimsesizlik şiirini okumuştu.

“Yıllardır ki bir kılıcım kapalı kında,

Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi;

Muzdaribim, bu duvarın dış tarafında,

Şefkatine inandığım biri var gibi.

Sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el,

Kıpırdamak istemiyor göz kapaklarım;

Yan odadan bir ince ses diyor gibi gel!

Ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım.

Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,

Kulaklarım komşuların ayak sesinde;

Varsın yine bir yudum su veren olmasın,

Başucumda biri bana ‘su yok’ desin de!’

***

Nasıl içimi sızlatır bu şiir her defasında... Yalnızlık çok zor…

İnsanın içini bu şiir gibi, keser geçer.

Ama kendini yalnız hissetmek, o çok daha zor bana sorarsanız...

İnsanı yaralar içini paramparça eder...

Ve yalnızlık duygusu insana kendini her defasında, olduğundan, zannettiğinden çok daha fazla yalnız hissettirir.

Yalnızlık hissi, yalnız olmayan insanların da hissettiği, kendi kederini kendi yaratan bir duygu...

Haberin Devamı

***

Tuhaf değil mi? Yalnızlık hissi, yalnızlıktan da kötü..

Yalnızlık “başkalarının” olmamasıyla ilgilili ama yalnızlık hissinin “başkalarıyla” hiç ilgisi yok çoğu zaman... O insanın içinde, öylece var, bir lanet gibi…

***

Robin Williams’ın başına ne geldi bilmiyoruz… Ama kendi yalnızlığının karanlığında belli ki tek başınaymış…

O karanlığın içinde tek başına kendi kendini çaresizce tüketmiş. Onu bir başına hissettirenlerle kalmaya daha fazla dayanamamış.

Ve bir sabah dönmemek üzere gitmiş.

Ve şimdi düşünüyorum hangisi daha zor yalnızlık mı yalnızlık hissi mi yoksa Robin Williams’ın dediği gibi kendini yalnız hissettirenlerle olmak mı!

DİĞER YENİ YAZILAR