Bu ülke en çok edebiyatından vuruluyor aslında...

Haberin Devamı

Bu ülkenin politik girdabı siz farkında olsanız da, olmasanız da içine çekiyor sizi.

Hayatla, dünyayla,Türkiye’yle ilgileniyorum zannederken aslında ilgilendiğiniz herşeyden kopuyorsunuz usulca...

Farkına bile varmıyoruz neler çürüyor hayatımızda.

Bu ülkenin siyaseti sığlaştırıyor hepimizi...

Unuttuk edebiyatı...

Unuttuk neşeyi, sanatı, felsefeyi, matematiği...

***


Dün Taraf Gazetesi’nde Telesiyej köşesinde çok ilgimi çeken bir haber okudum.

Telesiyej yazarı, kinetzon kutlama toplantısına davet edilmiş...

Anladığım kadarıyla o da gidene kadar ne olduğunu bilmiyormuş bunun.

Sadece kendisini davet etmek için arayan kişinin nazik ve sıcak dili ona ‘gelirim’ dedirtmiş.

Yazar Pakrat Estukyan’ın 2011 sonunda çıkan kitabı Hay Hikayeleri için yapılan bir kinetzon töreniymiş bu.

Bu tören Ermeni kültürü için önemliymiş.

“Kini” Ermenice şarap, “tzon” ise kutsama demekmiş.

Törende Hay Hikayeleri ile ilgili konuşmalar yapıldıktan sonra kitabın sayfaları şarapla ıslatılmış...

Artık o kitap çok özel ve değerli bir nüsha olmuş bu kutsamayla...

Törendeki mini akerdeon resitali, iki küçük delikanlının verdiği mini piyano resitali de cabası...

Bir yazar, bir kitap, bir gelenek...

Gerçekten çok etkilendim...

Edebiyatı özlediğimi burnumdaki sızıdan fark ettim...

***


Hayatın içinde beyinsellikle ilgili ne varsa kazıyıp attık sanki...

Duyguları, yaratıcı fikirleri, esprileri karanlığa gömdük ve o karanlığın içindeki kör dövüşe takılıp kaldık...

Yazarlarımızı bile kaybediyoruz bu ülkede...

Hepsi demeyim ama çoğu bu ülkenin dertlerine, yaşam yerine geçen ölüme, çetelere, darbelere çevirmiş gözlerini...

Daha iyi bir ülkede nasıl yaşarız diye dövüşüyorlar... Üstelik uzun yıllardan beri...

Bana sorarsanız hepsi kendi mesleklerine ihanetin çizgisinde duruyorlar mecburen...

Bu ülke en çok edebiyatından vuruluyor aslında...

***


Siyaset ve para.

Hayat sanki bu ikisinin etrafında dönüyor.

Sadece “fast food”la beslenen obezler gibi kolay tüketilen, şişmanlatan ama gittikçe sağlıksızlaştıran ucuz gıdalarla beslenerek zihnimizi şişiriyor ama ona yaratıcı bir enerji katamıyoruz.

Hayattan aldığımız zevk en azına iniyor.

Zevk alma yeteneğimizi kaybediyoruz çünkü.

İnsanlık tarihinin bize sunduğu büyük hazineleri ıskalıyoruz.

Bugün siyasetle ve parayla ilgili ne piştiyse onu tüketiyoruz, binlerce yıllık birikimi, bir günün kısacık zavallılığına indirgiyoruz.

Edebiyatı sanırım bunun için seviyorum, bugünden kurtarıyor beni, geçmişi ve geleceği hayatıma katıyor, zamanımı genişletiyor.

Galiba en büyük zenginlik de geniş, büyük, derin bir zamana sahip olmak, bir hayatı bugüne sıkıştırılmış tek bir insan gibi değil, zamana yayılmış bir insanlık gibi yaşayabilmek.

Bunu da ancak edebiyat sağlıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR