Gazete Vatan Logo

Ordu ve hükümet aylar önce anlaştı

Dün 30 Mart’tı. Yani Kızıldere katliamının 36’ıncı yıldönümü. O katliamdan yalnızca Ertuğrul Kürkçü sağ kurtuldu.

Askerle hükümetin e-muhtıranın ardından bir araya gelerek mutabakat sağladığını belirten Kürkçü, protokolün Dolmabahçe’de yapılan gizli görüşmede gerçekleştiğini söyledi. Kürkçü’ye göre, artık ne ordu hükümetin işine karışacak ne de hükümet ordunun kendine özgü yönetim tarzına müdahale edecek

Arka Plan

Dün 30 Mart’tı. Yani Kızıldere katliamının 36’ıncı yıldönümü. O katliamdan yalnızca Ertuğrul Kürkçü sağ kurtuldu. Kurtuldu kurtulmasına ama, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıp 14 yıl hapis yattı. Kürkçü ile konuştuk. Ancak röportajımızın konusu ‘Kızıldere’ ya da ‘Hatırla Sevgili’ değil, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı bir yazıydı. Kürkçü, şu sıralar bianet.org adlı bir haber sitesini yönetiyor. Dikkatimizi çeken yazı da bu sitede yayınlandı. Başlığı “Yeni Egemen Blok: Asker-İslamcı İttifak.” Yazıda bugün yaşananlar Dolmabahçe’deki Büyükanıt-Erdoğan görüşmesine bağlanıyor, ordu, para ve dinin gücünün halkın tepesinde birleştiği iddia ediliyordu. Bu görüşün detaylarını öğrenmek için Kürkçü ile bianet’in İstanbul’daki merkezinde bir araya geldik.

Dolmabahçe mutabakatına atıf yaparak ne kastediyorsunuz? Yaşar Büyükanıt ve Tayyip Erdoğan 27 Nisan muhtırasından sonra bir görüşme yaptı. Sonuçları hakkında ne Erdoğan kendi partisini ne de Genelkurmay kendi kademesini bilgilendirdi. Kamuoyuna da hiçbir şey söylemediler.

Söylemeleri gerekir mi? ‘Devlet güvenliği için bazı şeylerin açıklanmaması doğrudur’ tezi olamaz mı bu?

Devlet sırrının da bir protokolü olması gerekir. Bu sürecin öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri izlediğimizde kendinden önce olan birçok şeyin kendinden sonra olmadığını gözlüyoruz.


Nedir artık olmayanlar?


Askerle hükümet arasındaki polemik artık yok. Örneğin cumhurbaşkanlığı seçiminde bekledik böyle bir polemik olmadı. Türban için anayasa değişikliklerinde bekledik, yine yoktu.


22 Temmuz’da AKP’nin zaferini ordunun müdahalesine bağlayanlar oldu. Polemiklerin bitmesinin nedeni partinin daha fazla güçlenmesini önleme isteği olamaz mı?

Bundan ibaret olmadığını düşünüyorum. Özellikle Kürt meselesi, Kuzey Irak ve terör konusunda bir işbölümü yapıldığı ve mutabakat oluştuğu kanısındayım. Mutabakatı kendi kafamda şöyle tanzim ediyorum: 1- Ordu ve hükümet seçim sonuçlarına saygılı olacaklarına dair birbirlerine söz verdiler.

2-Anayasal konumlarında birbirlerinin işlerine karışmayacaklarına söz verdiler. Yani ordu hükümetin işine karışmayacak, hükümet de ordunun kendine özgü yönetim tarzına müdahale etmeyecek.

BÜYÜKANIT OKURDU


Neden bu yükümlülüklere girmeyi kabul etmiş olsunlar?

Çünkü aksi takdirde seçim sonuçları nasıl olursa olsun ordunun müdahalesinden başka bir yol kalmamıştı. Oysa bunun için ne iç koşullar uygun ne de uluslararası ve iktisadi koşullar.


27 Nisan’da muhtırayı açıklarken bunu hesaplamamış mıydı ordu?

27 Nisan’da ilk kez protokol dışı davranışlar görmeye başladık. Mesela Hüseyin Kıvrıkoğlu ya da Hilmi Özkök dönemine baktığımızda, bir şey diyecekleri zaman kendi imzaları ile kamuoyunun önüne çıkıyorlardı. 27 Nisan muhtırasını arkasında kuvvetli bir mutabakat olsa Büyükanıt’ın çıkıp kendisi okurdu.

BİRLEŞMEYE BAŞLADILAR


Yani yazınızda da belirttiğiniz gibi dinin paranın ve ordunun gücü tepemizde birleşiyor gibi.

Evet, bu ilişkideki en büyük problem birbirinden ayrı seyreden hakimiyet unsurlarının şimdi birleşmeye başlaması.


Nasıl tekrar ayrılabilir?

Ancak aşağıdan olabilir bu. Halkın bunu istemediğini belli etmesi gerekir.


Halk bunu istemiyor mu sizce?

AKP’ye oy verenlerin yüzde 25’i onun İslam’a dayalı pratiğine oy verdi deniyor. Demek ki herkes İslamcı diye oy vermemiş. AKP daha az oya sahipken davranmayacağının işaretini vererek büyük hata yapıyor.

CHP HALKA GÜVENMİYOR


Yine de hâlâ özgürlük kavramı AKP’nin tekelinde gibi. CHP bunu baştan göze aldı mı sizce?

Ben CHP’nin bu açıdan halka güvenmediğini düşünüyorum. İnsanlar oylarına çok değer veriyorlar, bunun önemsiz olduğunu söyleyen kimseye prim vermiyorlar. Ama AKP de bunu çantada keklik sayıyor. Türkiye hakkında tamamen yanlış bir görüşü var. Mesela yüzde 99’unun Müslüman olması. Türkiye’de insanların çoğu yılda 1 ay Müslüman, geri kalan günler bu dünyalılar.


Peki ya Ergenekon


Ergenekon da Dolmabahçe mutabakatının izlerini taşıyor mu?

CHP ve MHP’nin gösterdiği tepkiden anladığım kadarıyla bu temizliğe belli bir noktaya kadar izin verildi. Büyükanıt “Suç işleyen cezasını çekecek ama silahlı kuvvetler bir suç örgütü değildir” dedi. Kimi silahlı kuvvetler himayesi dışında bırakmışsak yargılayabilirsinize getirdi. Bence mutabakatına atıfta bulunuyor.


Ergenekon’un kapsama alanına kimler girecek?

Muvazzaf hiçbir subay girmeyecek bence.


Hükümetin, ona açıldığı alan çerçevesinde iyi niyetli hareket ettiğini düşünüyor musunuz?

Daha önceden mutabakat yapılmış olması soruşturmanın işaret ettiği adları ve kurumları ortadan kaldırmıyor. Ama burada dolambaçlı başka bir mekanizma devreye giriyor. Bence özellikle adları Özden Örnek günlüklerinde ortaya çıkan Şener Eruygur ve Aytaç Yalman’ın giriştikleri söylenilen harekatın sonuçlarını asker gidermeye çalışıyor. Geri çekebildiği her şeyi geri çekiyor, temizlenmesi gerekeni temizliyor. Ordu açısından mesele toprak bütünlüğü ve güvenlik. Bütün diğer tartışmalar buna bağlı.


Ordu AKP’den memnun


Kara harekatının bitişi ile ilgili de bir mutabakat var mıydı?
Ben Genelkurmay’ın saydam davrandığını düşünüyorum. Fakat operasyonun bitirilişini hükümetle aynı biçimde savununca saldırıya muhatap oldu.


Ordu bunu neden yapmış olabilir?

Ben TSK’nın Güneydoğu’daki belediyelerin AKP’de olmasından memnun olduğunu düşünüyorum. Halk üzerindeki AKP üstünlüğünün PKK’nın etki alanını dağıtacağını düşünüyor TSK.





Asker kurtarıcılık ideolojisini bırakıyor

“TSK giderek daha profesyonel davranıyor. Kurtarıcılık ideolojisinden büyük ölçüde ayrılmaya başladığına dair işaretler alıyorum. Bence devletin bütünlüğü ve güvenlik konularında hassasiyet sürecek fakat aktüaliteye mümkün olduğu kadar karışılmayacak. Önümüzdeki 40-50 yıl içinde Türkiye bölge gücü olmaya aday. O yüzden TSK’yı tartışılan bir kurum olmaktan çıkarmak gerek.” (AKŞAM)

Haberin Devamı