Madem listelerde adım yok, bahara veririm kendimi

Haberin Devamı

Dinlenmiyormuşum…

Peee… Bastı mı bir hüzün!?

Demek Cemaatçilerin yeterince tehlikeli/ciddi/juicy bulmadıkları bir yazarım…

Dinlenmeye değer değilmişim.

Daha önce de olmuştu böyle…

Hiçbir listede yer almıyorum.

Dinleme, fişleme, karalama, “kullanma”…

Hayır hayır hayır…

Ne yapsam fayda etmiyor.

Ne ordu, ne cemaat, ne iktidar, ne muhalefet…

Kimse beni dinlemiyor, fişlemiyor, kullanmaya laik görmüyor…

Kimsenin “Useful idiot”ı olamıyorum…

Vah vahhh…

Genel yayın yönetmenliği hayallerim…

“Alo Mutlu” düşlerim…

Hepsi suya düştü…

***


O vakit, madem öyle, gel böyle… Kendimi gelen bahara vermeye karar verdim.

Bende her yıl aynı şey oluyor. Her yıl bahar “erken” geldi sanıyorum.

Açmış bir ağaç görünce şok şok şoklara giriyorum. Hemen gugıllıyorum. Aa bakıyorum meğer tam zamanında açmış. “Bahar erken başladı, dünyanın sonu geldi” diye bar bar bağırmak isteyen içimdeki felaket tellalı her yıl küskün bir şekilde bir köşeye büzüşüyor.

Bu sabah sarı mimozaları açmış görünce gene şoklara girdim. Bu mimozaların ne zaman açmaya başladıklarını hiç anlamıyorum. Bir sabah bir bakıyorum: Ağaç patlamış! Şok olmam bundan …

Bunlar bu tarihte mi açardı diye kontrol edeyim dedim meğer 8 Mart dünya kadınlar gününün simgesiymiş sarı mimoza. Yani en fazla 15 gün önce açmış olabilir. Dünyanın sonu geldi demek için yeterli değil…

Fakat bu yıl baharın erken geldiğini söyleyen tek ben değilim.

Çok sevdiğim arkadaş ve yazar Akdoğan Özkan, T24’de İstanbul’da baharın anatomisini yazmış. Bahar şehre nereden hangi işaretlerle ne zaman geliyor?

Akdoğan benim gibi oturduğu yerden izlemiyor baharı. Vazifeli bir kuş gözlemcisi. Her gün şehrin Kuzey ormanlarına, kırlık alanlarına, çayırlarına gidip doğayı dinliyor.

Bu yıl bahar, 12 Şubat’ta gelmiş. Ona göre de epeyi erken.

Büyük baştankara ve ispinozlar “bahar ötüşlerine” o gün başlamışlar. Karatavuğun ötüşünü de o akşam duymuş ilk.

Meğer mimoza 12 Şubat’ta başlamış açmaya. Ballıbaba çiçeği de aynı şekilde. 18’inde sülün ötmüş. 19’un şahinler gelmiş.

Bülbül için henüz erken ama yelkovan kuşlarını görebilirmişiz şubatta. Yelkovan kuşları şu boğazın sularını yalayarak uçan kuşlar. Senede bir kez tek yumurta bırakırlarmış. Ve çok ilginç, nüfusu her yıl artıyormuş.

Bugünlerde görme ihtimalimiz olan kuşlar leylek ve çaylak. Mart ayında ise önce sığırcıkları, sonra ebabilleri ve kırlangıçları göreceğiz.

Şöyle bitirmiş Akdoğan Özkan yazısını:

“İnsan ömründe en az bir kez bahara tam açmalı gözünü, kulağını! Ve görmeli onun bütün işaretlerini. İstanbul’a bahar aynı ürperme ve tereddütlerle mi geliyor? Tam olarak ne zaman, nasıl geliyor? Bilmeli!”

Doğru diyor…

DİĞER YENİ YAZILAR