İçkiyse içki’den öte

Haberin Devamı

Türkiye çok çirkin günler geçiriyor. Türkiye’de bir deprem oldu, vazo ortadan kırıldı ve ne yazık ki kimse yeni bir vazo inşa etmeye çalışmıyor.

Geçmiş hesaplar, “sen de o zaman yanımda değildin, şimdi sen çek!” sitemiyle ortaya seriliyor. 28 Muhafazakarlar “28 Şubat’ta neredeydin?” diye soruyor, Kürtler “30 yıldır bizim üzerimize hakiki bombalar atılırken nerdeydin?” diye soruyor.

Kendi adıma temiz olduğumu düşünüyorum. Yazılarım ortada. Bugüne kadar kim olursa olsun her kesimin hakkını savundum. Kimse bana ama sen de o günlerde hiç sesini çıkarmamıştın diyemez. Üstelik kendi mahallemin “menfaatçi” “maaş alıyor” “iktidara yanaşmaya çalışıyor” “Kürt şakşakçısı” itham ve iftiralarına rağmen...

Ancak genelleme hastalığı bir kanserdir biliyorsunuz. Yayılır.. Kurutması zordur.

Gezi olaylarında polisin şiddeti bariz bir şekilde ortadayken (4 ölüm, yüzlerce yaralanma), insanların büyük çoğunluğunun bu nedenle sokağa çıktığı da gayet açıkken, iktidarın kendini temize çıkarmak için attığı türlü türlü gülünç iftiralara muhafazakarların bu kadar kolay, itirazsız ve canı gönülden ortak olmaları cidden çok üzücüdür. Bunu eleştirince bu sefer de “geçmişte yaptıkların belli ki muhafazakarlarla iyi geçinme uyanıklığıymış sadece” denmesi daha da üzücü. (Özlem Albayrak, Yeni Şafak 25 Haziran 2013)

Kimseyle kişisel bir polemiğe girmeyeceğim. Zira gün kişisel kavga günü değil. Mesele toplumsal. Ne anlatırsan anlat herkes kendi anlamak istediğini anlayacak.

Herkesin birbirine “kibirli” dediği günlerdeyiz. Herkes aynı anda kibirli de gerçekten. Ama aynı zamanda da “ezik”.

Hangi özgürlüğünüzü kaybettiniz de dırdırlanıyorsunuz söylemi benim çocukluğumda muhafazakarlara yöneltilirdi.. Camileriniz açık, ibadetinizi yapmanıza kimse engel olmuyor. Kurbansa kurban, Kuran kursuysa Kuran kursu. Üstelik okullarda din dersi de zorunlu. Ancak işin derinine inince hiç bu kadar basit olmadığını artık biliyoruz. İşten atılanlar, dindar diye işe alınmayanlar, başörtüsü yasağı.. Ama en önemlisi: “Makbul olmayan vatandaş statüsüne sokulmak”. Vergini verdiğin ülkede adam yerine konulmamak. Yani onurunun ayaklar altına alınması.

Şimdi büyük bir rahatlıkla dindarlar soruyor: “Allahaşkına ne kaybettin de bu da dırdır ediyorsun? Nedir yanı bu kadar gürültü yaptığın? İçkiyse içki, dekolteyse dekolte. Daha ne?”

Cevap yine aynı aslında: “Makbul olmayan vatandaş statüsüne sokulmak.”

İktidarın nefret ettiği ve nefret ettirmeye çalıştığı kesim olmanın ne olduğunu bu kadar iyi bilirken nasıl şimdi bu kadar rahat “içkiyse içki, dekolteyse dekolte.. daha ne?” diyebiliyorlar?

İnsan nasıl oluyor da bu kadar unutkan olabiliyor?

DİĞER YENİ YAZILAR