The Köşk’te bir topuklu şaşkın

Haberin Devamı

Bildiğiniz gibi bu fakir, 29 Ekim’de the “Köşk”e davetliydi. Dün girişimi anlattım, bugün çıkışımı anlatacağım.

Çıkışım hakikaten pek muhteşemdi. “İçeride mağrur bir leydi gibi dolaşan kadının hazin sonu” da denilebilir.

Cuma günü Ankara’ya iner inmez bir telefon geldi. CNN Türk Ankara büro. Tatlı sesli bir Cansu hanım beni resepsiyon sonrası “Ne Oluyor?” programına çağırdı. Hande Fırat ile tatlı tatlı resepsiyon dedikodusu yaparız diyerek “olur” dedim. Araç beni köşkten alacak ve sonra yine dilediğim yere bırakacak. E iyi.

Tam anlaştığımız saat olan 21:30’da çıktım kapıya. Dünyanın en zarif görevlileri adımı sordular ve “Mutlu Tönbekçi’nin aracının C kapısına teşrifleri” anonsunu yaptılar. (Ah bu benim zavallı soyadım..) Ama bu anonsun benzerini her iki saniyede bir yaptıkları için araçlar çoktan konvoy olmuş, köşkün bahçesinde pek sevimli bir trafik sıkışıklığı yaşanıyordu.

Bir ara beni alacak şoförle güç bela haberleşebildik. (Köşkte jammer var galiba) Duyduğum “Beni içeri almadılar, 1. kapıdayım” lafı oldu. Hiç bilmediğim Çankaya köşkünün dev bahçesinde yürümeye başladım.

Bir süre sonra benden başka yaya kalmadı. Meğer Köşk’ün dev bahçesinin yaya yolu başka yerden gidiyormuş. Araçlar üzerime üzerime geliyor ve ben kendimi E5’te yürüyen bir travesti gibi hissetmeye başladım.

O sırada “Ceza’nın aracı. Eee.. Ceza Bey’in aracı, C kapısına gel. Ee.. Geliniz..” anonsu duyuldu. Kızcağız o saate kadar bütün anonsları son derece düzgün yapmayı başarmışken orada koyverdi makaraları.

Ben koyamadım çünkü o sırada the “köşk”ün dev bahçesinde 15 punt rugan pabuçlarımla CNN Türk aracını arıyordum. Köşk’ün yolları Arnavut kaldırımı ve inanır mısınız topuklarım tek bir taş arasını bile sektirmedi! Her birine itinayla gire çıka (ve ve ve nasıl vuruyorlar, nasıl acıtıyorlar anlatamam!) yokuşun tepesindeki bir kapıya inleye çınlaya ulaştım.

Orası 5 nolu kapıymış! Hay bin kunduz! 1 nolu kapı 1 km aşağıdaymış! Oh no! Öleyim ve beni Çankaya şehidi diye oracıkta gömsünler e mi! Bu halimle imkan yok kıpırdayamam..

KÖŞKTE OTOSTOP ÇEKTİM

Yapabileceğim tek şey otostop çekmekti. En azından yarı yolu götürseler razıyım.

İki lüks araç hiç umursamadan bastı gitti. Şoförler, anonsları duymuş telaşla patronlarını almaya gidiyordu belli ki. Ayakları sızlayan bir topuklu şaşkın ördek çok umurlarında olamazdı tabiyatylan.

Üçüncü araba yerli malı yurdu malı bir Megan’dı. Şefkatle durdu. Derdimi anlattım, tabii dedi. Bindikten sonra “Bu kimin aracı dedim?” Yeni Şafak’ınmış. Rasim Özdeören’i almaya gidiyormuş. Milliyet’in aracıyla Köşk’e geldim, Yeni Şafak’ın aracıyla Köşk’ün bir kapısından bir kapısına götürülüyorum ve inşallah CNN Türk aracıyla hedefe ulaşacağım! Türk basının ulaştırma filosu (adeta) benim emrimde!

Yarı yolda indim ve karşımda ne var? Merdivenler! Ve daha da fenası galiba son altı ayda onları benden başka kullanan olmamış. Taşların arasına itinayla giren zavallı topuklarım bu sefer de Çankaya çamurunun içine sevgiyle girmesin mi! 15 puntluk bir rugan pabuç ancak bu kadar hor kullanılabilirdi.

Son nefesime yakın, CNN Türk aracına ulaştım.

***


Televizyon binasına ulaştığımda program çoktan başlamış, yükünü almış, tam gaz gidiyordu. Reklam arası verdiler, ben stüdyoya girdim.

Program konuklarına da sayayım: Milliyetçi Hareket Partisi Ankara Milletvekili (mavigöz) Cihan Paçacı, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve CNN Türk Haber Koordinatörü Yavuz Oğhan.

Ohooo... Arkadaşlar resmen “asık surat şampiyonşip” durumundalar. Aman ya Rabbi! Bir resepsiyon bardağında ne memleket kurtarma fırtınaları koparılıyor. İstanbul’dan büyük kadın düşmanı (ve nasıl oluyorsa aynı zamanda CHP parti meclisi üyesi) Enver Aysever mi bağlanmıyor, büyük Türk düşünürü Emre Uslu süperella fikirlerini mi sayıp dökmüyor, Cihan Paçacı ezber politikacı paragrafını mı söylemiyor...

Yahu benim bu asık suratlı ve dünyayı da asık suratlı yapmaya ahdetmiş adamların arasında işim NE?

O 15 puntluk rugan pabuçlarımla Köşk’ün bahçesinde canım yana yana sekmelerima mi yanayım, Vatan Ankara temsilcimiz, memleketin en zarif insanı Bilal Çetin’in Park Fora’daki davetini kaçırdığıma mı yanayım, Nagehan Alçı’yla süper dedikodu yapamadığıma mı yanayım..

Yani bakın iki gün geçti ayaklarım hâlâ hava kabarcıklı ambalaj kağıdı gibi. Sağ ayağımın 4, sol ayağımın 3 yeri su toplamış durumda. Sağ küçük parmağım sağ baş parmağımla rekabet edecek durumda.

Yoooo.. Bu sondur... Bir daha ASLA ve KATA siyasetçilerle ve Cumhuriyet Gazetesi yazarlarıyla programa çıkmayacağım. Alın kendi dünyanızı karartın durun. Benim muhalefetim dalgamı geçebildiğim sürece vardır. Ezber metinlerle değil.

Bu kadar.. Resepsiyon anılarımın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.. Hadi eyvallah...

DİĞER YENİ YAZILAR