Göçmenden bakan olur muymuş hiç?

Haberin Devamı

Almanya’da Alman vatandaşı bir Türk kadın, bakan oldu. Aşağı Saksonya Eyalet Meclisi’nde Sosyal İşler Bakanı oldu. Göreve gelir gelmez de bir çam devirdi. “Devlet okullarında haçın ne işi var?” deyiverdi. Ufak çaplı bir kıyamet koptu, “Hoop! Biz kiliselerimizi severiz, onlar da bizi sever” dendi, kadıncağız özür diledi, yeminini etti ve dün görevine başladı.

Hatırlamaya çalıştım. En son bir Rum, Yahudi veya Ermeni bakanımız ne zaman oldu diye... Galiba Osmanlıdan beri yok. “Politika sevmezlikleriyle” açıklamak herhalde mümkün değil. Elin Türkü topu topu üç kuşaktır orada, milletvekili de oldular, parti eş başkanı da oldular, sonunda eyalet bakanı da.. Geçen yıl Alman ordusu da Alman vatandaşlığına geçmiş Türkleri orduya davet etmişti hatırlarsınız. Müslüman ülkelerdeki operasyonlarda işe yarayabilirler diye. Türk kökenli bir yüksek rütbetli subay da ister misiniz bu milletvekili, parti başkanı ve eyalet bakanı üçlüsünün yanına? Peki Türk vatandaşı bir Ermeni, Rum subaya rastlamışlığınız var mı? Galiba 80 yıldır, o da yok. Enteresan değil mi...

Öte yandan laiklik adına da ne sıkıntılı bir durum! Okulda haç olur mu hakikaten?

Ben, ilk öğretimin bir bölümünü tepesinde haç olan bir okulda yaptım. Hatta daha ‘beteri’ haftasonlarında da bir takım kurslar, faaliyetler için kiliseye gidiyordum.

Zira küçük bir köydü. Gidecek çok fazla bir yer yoktu. Ya okula gidersin, ya havuza gidersin, ya da kilisenin çatı katındaki faaliyetlere katılırsın.

Okulda din dersi var mıydı diye hatırlamaya çalıştım. Yoktu. Hıristiyanlıkla ilgili ben orada ne öğrendim diye hatırlamaya çalıştım.. Bir şey yoktu. Öğretmenimiz çok arada hoş dini hikayeler okurdu. Eve gelip anneme anlattırdım o gün dinlediğim hikayeleri. Annem hikayeleri bilirdi. Unuttuğum yerleri tamamlardı.

Sonradan öğrendim. Meğer öğretmenimiz, sınıfta benim gibi bir kaç Müslüman çocuk var diye araştırıyor ve “ortak hikayeler” bulup anlatıyormuş. Aklımda Hz. Yusuf’un yürek yakan hikayesi kalmış.

Kilisenin çatısındaki odada da dini faaliyet yapmıyorduk. “Mavi Yüzük” adında eğlenceli bir çocuk kulübü kurmuştuk. Güya gizli bir derneğin üyeleriydik ve ormanda kayıp hazinenin peşindeydik. Kilise odayı bize vermişti ama yaptığımıza karışmıyordu. Her hafta ablalar ormanın bir yerine bir şey bırakır, sonra bize harita ve ipuçları verir, biz de o bırakılan şeyi bulmaya çalışırdık.

Ne bırakırlardı? Çoğu zaman öğlen yiyeceğimiz yemeğimizi. Bazen bisküvi, bazen meyve, bazen çikolata. Mönüde domuz sosisi varsa benim için özel olarak dana sosisi de konurdu sepete. Üzerinde ufak bir “Mutlu için” notuyla. Hiç de böyle bir ricam olmadığı halde. Müslüman çocuğu olduğum için otomatik olarak yapıyorlardı bunu.

O altın günler tahmin ediyorum çoktan geride kaldı. Aynı ülke şimdi minare yasağını yürürlüğe koydu. Kimsenin artık o kadar duyarlı olduğunu sanmıyorum. (Minare yasağı ile cami yasağı karıştırılıyor bu arada. Bir forumda gördüm. “Nerede ibadet edecek şimdi bu kadar Müslüman?” diye haykırıyordu biri... )

Orta öğrenimimi ise süper laik bir ülkenin bir lisesinde yaptım. Okulun tepesinde dini bir sembol yoktu ama bir sınıfı gizlice mescide çevrilmiş idi. Yıl 1981-88 arası. 12 Eylül askeri darbesinden sonra. Bir hayli patırtı kopmuştur herhalde sanıyorsunuz ama hayır. Sessiz sedasız açıldı, mevcudiyetini 6 yıl sürdürüp biz mezun olmaya yakın da yine sessiz sedasız kapatıldı. Darbe günlerinde İslamla aşk yaşıyorduk (yeterki solcuların yerini alsınlar) ve kimsenin hiçbir şeyin hesabını sorma ihtimalinin ve isteğinin olmadığı bir dönemdi. O vakitler Hürriyet gazetesi de böyle şeyleri manşet üstü manşet yapmıyordu.

Tepesinde haç olan okulda ve haçın ta kendisi olan kilisede kimse bana Hıristiyanlık porpagandası yapmamıştı ama tepesinde hilal olmayan ama gizli bir mescidi olan okulda çılgınlar gibi İslam öğreniyorduk. Dualar, namazlar.. Diğer dinleri küçük ve aşağıık göre göre. Üstelik dinen aykırı fikirlerim yüzünden yapılmadık da bırakılmamıştı. Cezalandırılıp din dersinden bütünlemeye kalan memleketteki TEK insan da herhalde benimdir.

Nereye varacağım? Hiiç.. Almanya’daki haberi okuyunca aklıma geliverdiler. Haç olur mu yahu okulda? Hele de göçmenden bir bakan? Ne saçma.

DİĞER YENİ YAZILAR