Bir kutu dolusu çekirdek hediyesi

Haberin Devamı

Gazetedeki masamın üstünde bir kutu dolusu meyve çekirdeği duruyor. Okurum Ekmel Güvener göndermiş.

Geçen sene bizim gazetenin ilavesinde bir pilotla röportaj çıkmış. Bir orman mühendisi, ormanlardaki ağaç türlerini zenginleştirmek için meyve çekirdeklerini toplayıp zirai uçaklarla ormanların üzerine serpiyormuş. Ekmel Bey bu pilotun e posta adresini kaybettiği için topladığı çekirdekleri bana yollamış. “Ormanlara olan duyarlılığınızı ve ağaç sevginizi biliyorum. Manita Bey ile gezerken bu çekirdekleri yol kenarlarına serper misiniz?” demiş.

Uzun zamandır bu kadar sempatik bir vazife üstlenmemiştim. Yaparım tabii yapmam mı!

Umut böyle bir şey işte. Karaya vurmuş milyonlarca deniz yıldızını tek tek denize atan adamın hikayesini bilirsiniz. Köşecilerin anlata anlata bütün tadını tuzunu kaçırdıkları bir hikayedir ama yine de yeri geldi yazayım: Demişler yahu hangi birini kurtaracaksın? Demiş bir tanesi bile kurtulsa benim için yeter.

Bir saattir plastik kutuyu evirip çeviriyorum. Kutu içinde en az 200 tane çekirdek var. Şeftalisinden karpuzuna, kirazından zerdalisine, zeytininden emin değilim ama hünnap veya iğdesine kadar bir sürü cins çekirdek. Ekmel bey ne yemişse hepsinin çekirdeğini kenara koymuş. (Ekmel Bey tam bir şeftali sever bu arada. Heh!)

Bir saattir hayal kuruyorum. 200’den acaba kaç tanesi tutar? 10? 20? 30? Şeftalilerden mesela biri tutsa fena mı olur? Veya bir kirazcık çıksa ortaya.

Anlamadığım şey şu: Lütfen varsa aranızda ağaççı, ziraatçi, fideci, tohumcu bana açıklasın. Tabiat, çekirdekten çoğalmak üzere tasarlandığı halde bu neden bu kadar zor bir iştir?

Evde ağaçtı, maydanozdu, naneydi, domatesti yetiştirmeye çalıştığımdan beri anladım ki yüz tanede bir tane falan şansınız var. Geçen sene bir torba dolusu kestaneyi, daha markette filizlenmeye başladığı için yemeyip tek tek saksılara ekmiştik. Hepsi filizlendi, hepsi yarım metreye yakın uzadı, güzel güzel yapraklar verdi, ev yer gök kestane fidesi oldu ama bir buçuk yıl sonra kala kala bir tane kaldı. O da can çekişiyor. Başlarına kırmızı örümceğinden bilmem ne küfüne kadar her şey geldi. 30 tane fidan bir bir gitti.

Biliyorsunuz bir tane de nazlı limon ağacım var, beş yıldır kendilerinden hiç olmazsa birrrrr tanecik limon almaya çalıştığım. Başına onun da türlü musibet geldi. İlaç milaç beş yıldır uğraşıyorum. Bu yaz tam limonlanmış, durum iyi gidiyordu, biz yokken kapıcı sulamayı unuttuğu için sizlere ömür.

Hadi bunlar saksı deneyimleri. Sokağa diktiklerimde biraz daha başarılıyım. Kaldırıma diktiğim yasemin ve iki oya ağacı, insanların (çok affedersiniz ama) bütün hayvanlıklarına rağmen yaşamaya devam ediyor. (İki ay önce gördüm. Hıyarın biri hiç acımamış, hiç merhamet etmemiş ağacımın üstüne langır lungur PARK etmiş! Bir metrelik ağaç kıvrılmış kalmış arabanın altında. Ağaç hayrettir yaşıyor!) Ama mesela geçen kış diktiğim çamlar anında kurudu. Gittim geldim suladım falan ama ı-ıh. Olmadı. Ceviz ve ladin fidanlarını da ekeceğim bir yerlere (sağolsun mahallemizdeki otoparkçı Hasan Ağbi bize yer gösterdi) ama umutlu muyum? Hayır.

Hayır zor bir iş değil. Ekmel beyin bir kutu dolusu çekirdeklerini de serperim oraya buraya hatta bundan sonra yediğim bütün meyvelerin çekirdeklerini de toplarım toplamasına da sorum şu:

Çekirdek serperek ağaç yaratmak mümkün müdür? Mümkünse bile kaçta kaç şans vardır? Şansı arttırmak için ne yapmak lazımdır veya?

DİĞER YENİ YAZILAR